Get Even
Ufak bir ekip tarafından geliştirilen ve özellikle kullandığı teknik ile ön plana çıkan Get Even, uzun süren geliştirme aşamasının ardından nihayet piyasaya çıktı. Açıkçası oyunun beni bir hayli şaşırttığını da itiraf etmem gerekiyor. Daha önce yaptığımız erken erişim videosunda oyunun özelliklerine değinmiştik ama tam sürüm ile birlikte Get Even’ın sürpriz bir ivme yakaladığını da belirtmem gerekiyor.
Oyunun beni bu denli şaşırtmasının sebebi ise sadece kullandığı tekniğe sırtını yaslamaması. Yani bu tarz ufak çaplı, daha doğrusu ufak ekipler tarafından geliştirilen projelerde genelde diğer oyunlardan farklı kılınan bir özellik olur ve bu özelliğe o kadar ağırlık verilir ki oyunun diğer önemli dinamiklerini aksadığını görürüz.
Get Even ise birazdan bahsedeceğim Fotogrametri tekniğini çok iyi kullandığı gibi oyunu tamamen bu özelliğe yaslamamış durumda. Kullanılan bu teknik oyunun sadece birkaç özelliğinden bir tanesi olarak masadaki yerini almış. Şimdi gelin oynanış ve teknik özelliklerinden önce oyunun hikayesine değinelim. çünkü bu tarafta da anlatılması gereken bazı detaylar bulunuyor.
Büyük bir yapboz düşünün. Çözmeniz gereken, bir araya getirmeniz gereken onlarca, belki de yüzlerce parça olduğunu hayal edin. Şimdi sizden istediğim derin bir nefes almanız.. Arkanıza yaslanın ve yaşananları hatırlamaya çalışın. Bir kız, bir sandalye ve patlamak üzere olan bir bomba… Evet, get Even işte bu gizemli yapının üzerine inşa edilmiş bir yapım. Ve saydığım bu kelimeler de yapboza başladığınız ilk parçalar. Oyunun vurucu bir şekilde başlıyor ve demosunda da tanık olduğumuz kısmı, sahip olduğu gizem ile birlikte karşımıza getiriyor. Kısacası yapım ekibi daha ilk bölümden kafanızı karıştırmayı başarıyor. Ama yapbozu tamamlamak için en önemli parçaları da sizlere ufak ufak vermeyi ihmal etmiyorlar.
Get Even’daki karakterimiz kaçırılan bir kızı bulmak üzere görevlendirilmiş. işte ilk bölümde de bu görevin ortasında kendinizi buluyorsunuz. Kızı bulmanız ile birlikte üzerindeki bomba da patlıyor ve oyunun asıl kafa karıştıran noktası da tam burada başlıyor. Kendinizi büyük bir akıl hastanesinde buluyorsunuz. Dahası sizi yönlendiren Red isimli bir karakter kafanıza Pandora isimli bir cihaz yerleştiriyor. Bu cihaz ile birlikte hatırlamadığınız anılarınıza tekrar yolculuk yapıyorsunuz ama belli bir süre sonra tüm bu olguların iç içe geçmeye başladığını farkediyorsunuz.
Get Even tıpkı hikayesinde olduğu gibi tür olarakta farklı bir noktada yer alıyor. yeri geliyor kendinizi büyük bir aksiyonun içinde buluyor, yeri geliyor korku teması ile ürpertici sesler eşliğinde bir sonraki ipucuna doğru ilerliyorsunuz. Zaman zaman da “Walking Simulator” dediğimiz türe ucundan göz kırpıyor. Tabi ki aksiyon yapısından beklentiniz çok büyük olmasın. Zaten oyunun bu kısmı tamamen konuya hizmet etmek için kullanılmış. O nedenle zayıf bir aksiyon sekansı bulunuyor ama neyse ki oynanıştaki bazı zengin dinamikler bu kısımları keyifli bir hale getiriyor.
Oynanışta beni etkileyen iki unsur bulunmakta. Bunların benzerlerini daha önce farklı yapımlarda da görmüş olsakta get Even’in bel kemiğini oluşturmuşlar. Birisi Corner Gun adı verilen silahımız, diğeri ise elimizden düşürmediğimiz ve her anlamda bize yardımcı olan akıllı telefonumuz. Özellikle akıllı telefon kısmı eşine ender rastlanan bir kullanım sunuyor bizlere. Neyse ki bataryası bitmiyor da dımdızlak ortada kalmıyoruz.
Cep telefonunuzu hem ipuçlarını taramak için, hem yönlendirmelerde, hem de görev bilgilendirmelerinde kullanıyorsunuz. Kamera özelliği sayesinde ipuçlarını depolarken aynı zamanda Vision özelliği sayesinde çözmeniz gereken bazı ipuçlarında da size yardımcı oluyor. tabi fener özelliğini ya da mini harita olarak kullandığınız kısımlarını da unutmamak lazım. Cep telefonuna konumlandırılan tüm bu dinamizm hem hud ekranı görevi görüyor hem de oyunun gerçekçilik hissiyatını kuvvetlendiriyor. Tabi bu kadar komplike olunca bazen kontrol etmekte zorlandığınız da olabiliyor.
Corner Gun ise daha fazla oyunda görmeyi beklediğim bir cihaz. Bu silahı aldığınızda telefonunu da üzerine monte ederek çok efektif şekilde kullanabiliyorsunuz. Mini haritayı kullanarak düşmanlarınızın yerini tespit edebildiğiniz bu kombinasyonda silahın köşelerden kullanımı, çatışmaları da keyifli bir hale getiriyor. Yine de dediğim gibi bu kısımlarda bazı eksiklikler de söz konusu. Öncelikle yapay zeka yok denecek kadar düşük ve bazı çatışmalarda dengesiz bir şekilde tek kurşunda nalları dikebiliyorsunuz. Silahın kullanımı keyifli olsa da bu gibi durumlar çatışma kısımlarının hissiyatını da öldürüyor.
Get Even’ın en farklı olduğu yönlerden birisi de grafik paletinde yatıyor. Oyunun ilk lanse edildiğinden beri ön planda olan bu grafik paletinde 3D tarama tekniği kullanılmış. Yani gerçek hayatta olan bazı mekanlar ya da duvarlar 3D olarak taranıp, direk olarak oyuna aktarılmış durumda. Bu nedenle özellifle grafiti bulunan duvarlar oyuna ayrı bir hava katmayı da başarmış. Görsel açıdan çığır açmıyor belki ama oyunun göze oldukça hoş gözüktüğünü söylemem de gerekiyor.
Tabi Get Even’ın eksik yönleri de bulunmakta. Öncelikle farklı dinamikleri içerisinde barındıran oyun bu zenginliğin arasında birazcık kaybolmuş. Başta da dediğim gibi çatışma kısımları oyunun ana hatları açısından önemli olmayabilir ama tam gerektiği gibi de işlemiyor. Yani az olmasına rağmen bazı dengesizlikler ya da yapay zeka problemleri dikkatinizi çekebilir.
Sonuç olarak Get Even özellikle bu türü seven oyuncuların deneyim etmesi gereken bir macera sunuyor. Oyunun en seveceğiniz yanı ise birbirinin kopyası olan oyunlardan sıyrılma çabası olacaktır.