Gore: Ultimate Soldier
Kötü oyun yapmak bir beceri midir? Yoksa kötü oyunlar, parayı vurup köşeyi dönmek için mi yapılır? Neden daha önce yapılmış efsane bir oyunu onlarca kez kopyalayıp yeniden yapılmak istenir? Ben deliriyor muyum?
Şu ana kadar bazen iyi firmalardan, bazen de kötü firmalardan fps oyunları çıktı. Bazı fps uzmanı firmalar bizi hayal kırıklığına uğratırken(bakınız:sof2), bazıları da havada iki parende, yerde dört takla atarak sevinç çığlıkları atmamızı sağladı(bakınız:sof2’yi yapan aynı firmanın yaptığı jedi knight2).
Gore’u ilk kez bir oyun dergisinde ön incelemesini okuduktan sonra ve birkaç screenshot’una baktıktan sonra sabırsızca beklemeye başladığım oyunların arasındaydı. Ön izleniminde yazdığına göre oyun diğer fps’lerden pek bir fark içermiyordu belki ama yine de beni oyuna çeken bir şey vardı. Ve bir gün oyunu alıp bilgisayarıma yüklediğimde, bir başka boşa harcanmış emek, zaman ve para üçlüsünün dolu olduğu oyun çıktı karşıma.
Aslında öyle çok seçici birisi değilim. Ama bir oyun beni bayarsa,başlat/programlar/oyun/uninstall kombinasyonunu uygularım. Hem de hiç düşünmeden.
Gore su katılmamış bir fps/action oyunu(Bir de su katsalar ne olurmuş düşünmek bile istemiyorum). Oyun, şu anki zamanımızdan yaklaşık 40 yıl sonrasını konu alıyor. Ama ben pek farklı bir şey göremedim. Silahların işlevi aynı ama görüntüsü değişik. Kakasını nereye yapması gerektiğini gösterdiğiniz kedinizin zekası bile, oyundaki düşmanların yapay zekasından kat kat üstün(alakaya bak, çay demle:).
Ben çok dağıttım konuyu. En iyisi söze grafiklerden başlayalım.
İYİ
Grafikler 4D Rulers ekibinin yazdığı yepyeni bir grafik motoru. Ve fena da sayılmazlar. Ama siz isterseniz dünyanın en manyak grafik motorunu yazın. Hayal gücü ve yaratıcılık olmadıktan sonra hiçbir işe yaramaz. Gore tabii ki dünyanın en iyi grafik motoru değil ama göze hoş gözüküyor. En azından benim gibi fps manyaklarını kendine çekmeye yetiyor(Ve bayıyor).
Artık hemen hemen her fps’de standart haline gelen training(eğitim) görevleri ile başlıyoruz oyuna. Ama o da ne? Eğitim yaptığımız alan birdenbire terörist saldırısına uğruyor. Yanımıza birkaç adam verip bu düşmanlarla çarpışmamız isteniyor. Biz de son derece monoton ve sıkıcı bir şekilde yapay geri zekalılığın doruklarındaki düşmanlara dan, dun ve tatatatata gibi efektleri olan silahlarımızla vuruyoruz.
Yere doğru baktığınızda adamınızın bacaklarını ve ayaklarını görebiliyorsunuz. Aman ne büyük detay, ne büyük zahmet! Keşke böyle gereksiz detaylarla değil de, hiç değilse oyunun atmosferine bir parça olsun zahmet etselermiş, oyuna dayanma süresini 30 dakika daha uzatabilirlermiş.
Grafikler o kadar komplike görünmemesine rağmen, quake3’te en yüksek çözünürlükte ve maksimum detayda en az 70 fps aldığım bilgisayarımda aynı şeyi Gore’da denediğim zaman bilgisayarı restartlamak zorunda kaldım.
Ne yazıktır ki oyunu yapan çocukcağızlar(veya adamcağızlar) o kadar kasmışlar farklı bir oyun yapalım diye ama oyuna girdiğinizde kafanızı nereye çevirseniz, nereye tıklasanız, hangi kapıyı açsanız quake özentiliğinin had safhada olduğunu fark ediyorsunuz.
Örneğin; quake2 ve quake3’deki o çizgi filmlerden kopup gelmiş, ama bir o kadar da gözü pek, vahşi, acımasız, gözlerinden intikam fışkıran, gelecekten kopup gelmiş karakterlere benzer skinler yapmaya çalışmış 4D Rulers ekibi. Hatta vurduğunuz adamların parçalanma efektleri bile quake ile neredeyse aynı. Peki quake’deki o kanın gövdeyi götürdüğü, adrenalin ve kazanma hırsı dolu anları gore yaşatabiliyor mu? Güldürmeyin beni yahu! Tabi ki hayır.
Bakın güzelim, sizin yaratıcılığınız olmayabilir, programlamadan anlamıyor olabilirsiniz, hayal gücünüz de pek iç açıcı sayılmayabilir. Ama bu, milletin aşık olduğu oyunu klonlayıp, bir de üstüne abuk subuk senaryo, saçma sapan bir grafik motoru koyup piyasaya salıp köşeyi döneceğiniz anlamına gelmez. Yaa.. Öyle işte.
Peki quake gibi, oyun dünyasında çığır açan bir oyunun yanında Gore’un şansı ne kadar dersiniz? Kocaman bir SIFIR!
Aynı zamanda Gore, densiz bir şekilde yaklaşık 5 dakikayı bulan yükleme süresine sahip. Oyunu bilgisayarınıza yüklerken geçen süreden bahsetmiyorum. Oyunu yükledikten sonra, new game’i tıkladığınızda bölümü yükleme süresini kastediyorum(Loading kısmı),
Gore’un ve 4D Rulers ekibinin tepesine neden bu kadar bindim? Çünkü oldum olası bir oyunu kopyalayıp “yeni oyun” diye kakalayanlara ve onların mahsulü olan her tür ürüne gıcık olurum(Merak etmeyin. Aynı cümleyi ters yüz edip tekrarlamayacağım. Ama ne yapayım yahu. Bu kadar da deli saçması bir fps olmaz ki.;)
Ses mi? Offf. Oyunu tanıtmak bile çok sıkıcı, varın siz oynamayı düşünün. Lafı uzatmadan seslere geçeyim bari(Sabredin. Yazının bitmesine azıcık daha kaldı).
KÖTÜ
Ne eax desteği var oyunda, ne de dolby surruond. Zaten böyle bir oyundan da beklenemezdi. Sesler…Nasıl desem tam bilemiyorum. Hani çok sıkışırsınız ve tuvalete gitmek için her biri birer metre olmak üzere dev adımlar atarak tuvalete koşarsınız. Hah, tam tuvalete girdiğinizde rahatlarsınız ve gevşersiniz ve tam o anda “Pata pata pata cork!” diye bırakırsınız ya. İşte Gore’daki en iyi ses efekti de tuvalette namahrem yerinizden çıkardığınız bu sesle eşdeğer bir biçimde.
ÇİRKİN
Bakın bakın! Oyunun multiplayer bölümü de varmış! Hatta seçmek istediğiniz her adamın kendine özgü bir özelliği varmış. Mesela iri yarı görünen adamlar sadece makineli tüfek kullanabilirken, minyon tipli adamlar da(veya kadınlar) sadece sniper kullanabiliyor. Ben, sırf merakımdan hepsini teker teker denedim. Mesela assasin diye bir karakter var ve elinde düşmanına fırlatabildiği bıçaklar var. Gerçi, elinde bir assault rifle olan birisine karşı bu bıçaklarla ne kadar şansınız olur bilemiyorum. Ama sırf pıçaklı ablamız assasin’i seçeceksiniz diye bir kural yok. Mesela bir elinde bira şişesi, diğer elinde de hiçbir şey olmayan top sakallı, şapkasını ters takmış, dizaltı pantolonu giyen şişman, esmer amcayı seçtiğinizde sadece kafa atabiliyor ve havada asılı kalarak iki ayağınız birbirine bitişik şekilde tekme atabiliyorsunuz(ciddiyim!(eğer şimdi oyun yüklü olsaydı bir screenshot çekip yayınlardım. Zaten adamı o halde görünce göbeğinizi tutarak ve kafanızı arkaya atarak kahkahalar atmanız olası bir durum:)). Bir de, galiba çeşitlilik olsun diye multiplayer’da oynayabileceğimiz tipleri birbirinden tamamen farklı, çılgın, böyle renkli renkli, tam da milenyuma uygun yapmışlar. Ne gerek vardı ki be güzelim! Quake3’deki skinlerin renklerini biraz değiştirip oyuna koysaydınız da olurdu(Böylece adınız çıkardı. Sonra da adım çıkacağına canım çıksın diye kafanızı duvarlara vururdunuz. Küçükken size öğüt veren öğretmeniniz de “Ben önceden dememiş miydim sana kafanı taşlara vurursun diye!” diyerek primitif bir yaklaşım sergilerdi :).
SON KARAR
2,5 yıldan beri yüzlerce oyun oynadım. Aralarında, bütünlemeye kalmama sebep olacak kadar sürükleyici olan, yemek yemeyi ve banyo yapmayı unutturan ve uyku düzenimi benden çalan oyunlar da vardı, oynadıktan maksimum 10 dakika sonra bilgisayarımdan silmeme ve cd’sini bardak altlığı olarak kullandığım oyunlar da vardı. Diyeceğim o ki, eğer bir gün oyun almaya giderseniz hayırlı bir iş yapın. Eğer gore’u alan birisini görürseniz onu bu eyleminden vazgeçirin. Gerekirse Medal of Honor, Jedi Knight2 gibi oyun tarihine adını altın harflerle kazımış bir oyun hediye edin. Hiç değilse oyun dünyasına bir tane de olsa bilinçli tüketici kazandırmış olursunuz.
Not:Yazar, incelemesini yaptığı oyuna 5 dakika tahammül edebildikten sonra, eskiden aldığı ve herhangi bir sebeple bitiremediği fps oyunlarına yumulmuştur. Son görüldüğünde sadece su ve ekmekle yaşamını sürdürdüğü, tozlu, uzun sakallarıyla, cılızlaşmış ve seyrekleşmiş bakımsız saçlarıyla ve ilgi dolu gözlerle deus ex, aliens versus predetor2 ve warcraft3 oynadığı görülmüştür(Doktor: İlk defa bir oyunun böylesine bir yan etkisi olduğunu görüyorum. 4D Rulers Ekibi: Vallahi bizim bir suçumuz yok! Polis: Sısın la!)