Gothic II
Bir Alman firması tarafından yapılan bu oyunun bu kadar iyi olabiliceği hiç aklıma gelmemişti. Oyunu o kadar çok beğendim ki ilkini oynamadığım için pişmanlık duyuyorum.
İlk oyunda sleeper tarikatına son veren ve mahkum kolonisinin etrafındaki bariyeri kaldıran kahramanımız, bu savaşta yaralanır. Büyücü Xardas tarafından kurtarılan zavallı adamın başında eskisinden daha büyük bir bela vardır ; ejderhalar.
Eski bir mahkum olarak yeni bir geleceğe başlıyoruz. Şehirdeki ustalardan birinin çırağı olarak kendimize bir kariyer seçebiliriz. Avcı, demirci, mobilyacı, simyacı (mobilyacı dedim aman tanrım ) ustalardan birine kendimizi kabul ettirerek onun verdiği görevleri yapmaya ve ondan öğrenmeye başlayabiliriz. Zamanla şehir paladinlerinin , manastır rahiplerinin yada asilerin yanında kendimizi daha da geliştirebiliriz. Yalnız bu üçünün arasında bir seçim yapmalıyız.
Hayat çizgimizi belirledikten sonra bir konuya odaklanıp o yolda ilerliyoruz. Yani oyunu bitirmek için 3 alternatif yol var.
Bu oyunda anahtar kelime “ uzmanlaşma” . Her level atladığımızda bize on karakter puanı veriliyor ve biz gidip insanlardan bu puanları harcayarak bir şeyler öğreniyoruz. Uzmanlaşmadığımız konularda bir şeyler öğrenmek gerçekten çok zor. Mesela siz bir büyücüsünüz. Mananızı 5 arttırmak için 5 öğrenme puanı harcadığınız halde , kuvvetinizi beş arttırmak için 20 öğrenme puanı harcamak zorunda kalıyorsunuz.
Oyun üçüncü kişinin gözünden oynanan bir rpg oyunu. Yüz modellemeleri dışında grafikler güzel , fakat oyunun en sağlam tarafı motoru. Gerçekten çok iyi yapmışlar. Hemen hemen her oyunda olan küçücük taşın üzerine çıkamama , insanın beline gelen duvardan atlayamama gibi utanç verici özellikler bu oyunda yok. Kahramanımız elinin yettiği yere tutunarak çıkabiliyor ve ( elderscrolls serisini oynayanlar bilirler) objelerin sağına soluna kesinlikle takılmıyor. Kapının önünde duran NPC’ler ( non-player-character : bilgisayarın canlandırdığı karakterler ) yolu kapatarak insanı fıtık etmiyor. Oyunun sonuna geldim ve hiçbir takılma olmadı. Açılırken çok yüklemesi dışında oyun hiçbir sorun çıkarmadı.
Dövüşte gerçekçilik sağlanmış. Yani dövüşürken potion içemiyorsunuz. Bir saat inventorinizi açmanız ve içinden potionu almanız gerekiyor. Oyun bu sırada durmuyor. Siz inventoryinizi açarken yaraktıklar sizi paşa paşa doğruyor. Oyunun tuşları ve oynanışı biraz tuhaf. Bir tuşta kılıcınızı çekiyorsunuz. Başka bir tuşa basılı tutarken yön tuşları ile saldırıyorsunuz. İlk birkaç saat buna kesinlikle alışamıyorsunuz. Bu bir kesip biçme oyunu değil, gördüğünüz her şeye saldırırsanız hemen ölürsünüz. Vurup-kaçmak , gruptan birini kopararak teketek dövüşmek zorundasınız. Kaçıncı level olursanız olun , 5-6 tane orca karşı hiçbir şey yapamazsınız. Hemen çevrenizi sarıp karakteri öldürüyorlar. Yapay zeka oldukça iyi. Sadece suya girince saçmalıyor.
Büyüler rünler sayesinde yapılıyor. Büyüler için çok mana harcadığınız için sürekli potion içmek çok sıkıcı. Büyülerin mana değerlerini daha düşük yapabilirlerdi. Eğer bir büyücü iseniz kendi rünlerinizi yaratabiliyorsunuz.. Diğer karakterler buldukları ile yetinmek zorunda. ( Not: Paladinlerinde bir iki tane özel büyüsü var )
Oyundaki harita çok büyük ve yürümek dakikalar alıyor. Bu sırada oyunun ileriki bölümlerinde imdadımıza çevreden bulduğumuz ya da insanların verdiği teleport ruinleri yetişiyor.
Ben konuyu çok beğendim . Özellikle ejderhalarla dövüşmeden önce onlarla konuşabilmek çok güzel. Oyun çok uzun , ayrıca çevrede oyunu bitirmek için gerekli olmayan onlarca görev var. Görevler de her zaman git şunu öldür şeklinde değil. Alan çok büyük olduğundan, genelde size bir şeyler aratıyorlar.
Ben firmanın diğer oyunu Arx Fatalis’ i de çok beyenmiştim. Bu oyunu daha da çok beğendim. RPG seven herkese tavsiye ederim. Birbirine tıpatıp benzeyen ve rpg den çok “vurdu kırdı” olarak nitelendirebiliceğimiz bütün oyunlardan daha iyi.