Oyun Ön İncelemeleri

Gran Turismo Özel

“Gran Turismo ile ilk ne zaman tanıştınız?” diye bir soru sorsam cevabınız ne olurdu çok merak ediyorum doğrusu. Ben, ilk olarak PSX’imde oynadım ve bu da ilk Gran Turismo’m idi. Doğrusunu söylemek gerekirse ben oynadığım oyunun ne olduğunu bile bilmiyordum o zaman. Fakat zamanla ehliyet denen o şeyleri aldıkça oyunun giderek genişlediğini fark ettim. İlk oyunun gerek grafik kalitesi gerekse oynanışıyla farklı olması dikkatimi çekmişti. Her ne kadar araçları bazen gereksiz spinlerle yerinde öylece döndürsem de yarışlardan arabalar kazandıkça ve garajımı genişlettikçe daha da zevk almaya başlıyordum. Tabii bunları o zamanın şartlarında düşünmek lazım. Tam bu ilk oyunu sevmeye başlamıştım ki oyun bitiverdi. Gerçi diğer kısımlarını da (arcade, time trial) oynarsanız daha da uzuyor. Fakat ben ‘’Simulation Mod’’ların dışındaki yerleri pek oynamıyorum. Ha! Nerde kalmıştım? Oyunu bitirdikten sonra bir de baktım ki Poliphony Digital’ın başkanı Kazanuri Yamauchi GT2’yi duyurdu. Hemen koşup oyunu aldım. Bir de baktım ki oyun iki CD’den oluşuyor. Oyun biri ‘’Simulation mod’’u içeren disk, diğeri de ‘’Arcade Mod’’u içeren disk şeklinde birbirinde ayrı iki diske ayrılmıştı. Ben tabii ki sevdiğim kısım olan ‘’Simulation Mod’’u oynadım. Hemen ehliyetlere başladım. Ehliyetleri tamamladıktan sonra oyunun aslında ne kadar derin olduğunu fark ettim. Hemen hemen her marka araba mevcut ve oynanış ilk oyuna göre çok daha oynanabilir olmuştu. Yine size belli bir miktar para veriliyor ve yine siz o parayla bir araba alıp yarışlara giriyorsunuz. Zaten bir yarışı kazanmaya başladınız mı ondan sonra oyun sizi yutup gidiyor. İşte Gran Turismo’nun genel yapısı bu, Zaten PSX’te başka Gran Turismo da çıkmadı.

Ve beklenen an!

Çıktığı zaman grafikleriyle ve oyundaki hız akıcılığıyla Sony’nin bu canavarı herkesi etkilemişti. Bunun sonucu olarak da Playstation oyunları en yeni versiyonlarıyla Playstation 2’ye geçmeye başlamıştı. 

İşte bizim oyunumuz Gran Turismo da bu yenilenen oyunlar kervanına girmiş oldu. Playstation 2 yeni bir konsoldu. Gran Turismo’nun ona alışması da zaman aldı. İlk deneme olan GT2000’in başarısız olmasının ardından, Gran Turismo 3 A-Spec ile başarılı ve yankı uyandırıcı bir dönüş yaptı. Efsane sahneye biraz geç geldi, ama yılın en iyi yarış simülasyonu seçildi. Bu yarış oyunları arasında Xbox’ın da Project Gotham adlı oyunu vardı ve buna rağmen Gran Turismo 3 A-Spec yılın yarış simülasyonu seçilmişti. Gran Turismo 3’ün grafiklerine halen hayranlıkla bakmaktayız. Bunu bir de 2001’in şartlarında düşünün. 25 milyon polygon/sn hızda grafikler gerçekten göz kamaştırıcı.

Eeeee!

Doğrusunu söylemek gerekirse benim de Playstation 2 ile tanışmam 2002’de oldu. PSX’imi satıp üzerine para ekleyip Playstation 2’yi aldım. İlk aldığımda o grafik şovu yapan demosunu ezberleyene kadar izledim:). Tabii ki o muhteşem grafikleri arasında Gran Turismo 3 de vardı. Gran Turismo’nun grafiklerinde insanın gözünü kamaştıran bir gerçeklik vardı. Her ne kadar Gran Turismo 2’ye göre daha az araç içerse de yine de sunduğu grafik kalitesi ve uzun süreli oynanabilirliği sayesinde Gran Turismo 3 A-Spec gerçekten çok iyi bir oyundu. Oyunda hiçbir yavaşlama bile olmuyordu. Fakat oyundaki araç sayısı Gran Turismo 2’ye göre daha az kalıyordu. Yaklaşık 150 civarındaydı. Bu da biz oyuncuları tatmin etmiyordu. Fakat araç sayısının azlığı yerini gereğinden fazla oynanabilir yarışlara bırakmış.

Gran Turismo 3’te size yine her zamanki gibi belli bir miktar para veriliyor ve siz de bu parayla bir araç satın alıp yarışlara katılıyorsunuz. Yarışları kazandıkça para ödülleri alacak ve bu paralarla arabanızı modifiye edeceksiniz. Yine ehliyet sınavları yarışlara girmenizi sağlıyor. Belirli ehliyet sınavlarını çeşitli derecelerle geçtikçe o türün yarışlarına girebiliyorduk. Evet, Özetlemek gerekirse Gran Turismo serilerinin ortak özellikleri genelde aynı:

1- Ehliyet sınavları
2- Birçok marka araba
3- Gerçekçi oynanış
4- Gerçekçi arabalar.

İşte bunlar Gran Turismo’nun temelini oluşturuyor. Zaten Kazanuri Yamauchi (Poliphony Digital’in Başkanı) yukarıdakilerin Gran Turismo’nun dayanakları olduğunu bir ropörtajında da vurguluyor. 

En önemlisi burası!

Japonya’da yaşayan bir arkadaşım benim Gran Turismo fanatiği olduğumu biliyordu. Geçen gün beni aradı ve bana Gran Turismo 4’ün Japonya’da piyasaya çıktığını söyledi. Ama ben pek önemsemedim, çünkü oyun henüz Avrupa’da ve Türkiye’de yoktu. Ama arkadaşımın telefondaki son sözü beni heyecanlandırdı. Çünkü bana da bir Gran Turismo 4 B – Spec oyununun Japon versiyonunu gönderdiğini söylemişti. Telefondan bir hafta sonra kargoyla oyunu alır almaz oyunu konsoluma taktım. Fakat bir de baktım ki oyun benim cihazımda çalışmıyor. Meğersem Japon oyunlarının kodlama diliyle Avrupa oyunlarının kodlama dili farklı oluyormuş. Ama ben moralimi bozmadım ve bir arkadaşımın yardımıyla oyunu açmayı başardım. Ne mi yaptık? Action Replay (AR) diskini boot yaptıktan sonra kendi oyunumu yerleştirdim. Yani kısaca bölge kodunu kırdım. 

Ve nihayet!

Gran Turismo 4’ü açmayı başardıktan sonra oyunu size biraz açıklayayım. Gran Turismo 4’te 80 üretici firma ve 700 araç mevcut. Burada bazılarınız sersemlemiş olabilir, ama gerçekler bazen şok etkisi yapabilir. Bu büyük keşfimizden sonra hemen GT4’ün Simülasyon Mod’unu açıyoruz. Oyunu ilk kez oynamaya başladığımız için bize başlangıç olarak 1 milyon Japon yeni kredi veriliyor. Bu Japon yeni pek de önemli bir miktar değil. Bu kıt parayla doğrusunu söylemek gerekirse neredeyse hiçbir arabayı satın alamıyorsunuz. Alabildiğimiz arabalar çoğunlukla ikinci eller. Zaten GT4’ün simülasyon haritasında ikinci el araba alabileceğimiz iki bölge bulunuyor: Biri ‘90lar A’ ve diğeri ‘90lar B’. Bula bula 91 model Nissan Skyline GTS-t Type M marka arabayı bulduk ve ehliyet yarışlarına kendimizi attık.

Ehliyet testleri GT serilerinin temelinde var ve bu GT4’te de mevcut. Gran Turismo 3’te olduğu gibi beş tür ehliyet mevcut. Bunlar A, IB, A, IA ve S ayrıca bunların hepsi kendi içerisinde 16 ayrı yarışı barındırıyor. Daha önceki oyunlardan bildiğiniz gibi bu yarışlar belli bir mesafeden başka bir mesafeye kadar olan basit frenlerden başlıyor ve tam bir bölümün belli bir süre içerisinde bitirilmesine kadar gidiyor. Bu yerler şehir sokaklarından tutun da meşhur Nürburgring’e kadar birçok bölgeyi kapsıyor.

– Bu Tiger Woods’un hayalindeki araba değil mi?

Aslında bu ehliyet yarışlarıyla hız arabalarını da bir nevi bazı bölümlerde deneme imkanımız oluyor. Bu yarışlarda bazı pistlerin tamamını belli bir sürede bitirmeniz isteniyor. Bu süre zarfında pist dışına ya da bir yere sert çarptığınızda en baştan başlıyorsunuz. Bu da sizin hız arabalarınızla nerede fren tutmanız gerektiğinizi anlamanızı sağlıyor. Aslında bunları açıklamama gerek yok, oyunun önceki versiyonlarını oynamışsanız bunları zaten biliyorsunuz demektir. Ayrıca hayalet bir arabayla hızınızı geliştirip gümüş veya altın madalya almaya çalışıyorsunuz. Fakat ben bi türlü altın madalya alamadım… Her ne kadar zorlansanız da yine de bitirmeniz gerektiğini biliyorsunuz. 

Tüm dünyada yarışmak

Birkaç ehliyet kazandıktan sonra en azından bronz madalya ile (gümüş ve altın madalyalar için zamanımız olacak) küçük Skyline’ımızı piste sokup biraz para kazanmak istedik. Önce yarışların da bulunduğu ana dünya haritasına döndük. Orda Hall adı verilen salonlar var. Salonlar kendi içlerinde ehliyet türlerine göre gruplara ayrılmışlar (beginner hall, professional hall, ve de bölgelerine göre). Japanese Hall’deki yarışlarda sadece 12 Japon üretici firmasının arabalarıyla yarışabiliyorsunuz. Hem Avrupa hem de Amerikan arabalarının da dahil edildiği bir de Competetive Hall var. Salonlar sadece basit bir şekilde bölgelere ayrılmamış, ayrıca içerisinde endurance hall (dayanıklılık salonu), extreme hall (sıradışı salon), the special conditions hall (özel durum salonları ki bunların içerisinde buz ve kar rallilerinin olduğu 33 yarış da mevcut) ve the mission hall (arabanıza benzer bir aracı kullanarak para kazanacağınız bir görev salonu)’ların da olduğu bazı grup yarışları da bulacaksınız. 

Oyuna yeni başladığımız için doğal olarak içerisinde (Sunday Cup: FF, FR, 4WD, MR Challenges; K Cup, The Spider ve Roadster serisi, Sport Truck Race) sekiz yarış bulunan beginner hall’dan başladık. Her bir salona kendine has araçlarla girebiliyorsunuz. Mesela bir 4WD serisinin yarışına girebilmek için sadece dört çekişli araçlarla girebiliyorsunuz. Beginner Hall serisindeki tüm yarışların tümünü birincilikle bitirirseniz çok güzel bir bonus kazanıyorsunuz. Size yeni bir araç hediye ediliyor. Birkaç seri yarıştan sonra 91 model Skyline’ınımız giderek hantallaşıp bozulmaya başlıyor. Biz de hemen dünya haritamıza dönüp Nissan satıcımızın Nismo modifiye kısmına giriyoruz. Böylece yarışlardan kazandığımız paralarla aracımızı biraz daha modifiye ediyoruz. Bu arada ana dünya haritamızın gerçekten size yardımcı bir özelliği olduğunu anlatmaya gerek bile duymuyorum. Zamanla yarışlarda hangi firmanın hangi aracını kullandığınızı unutursanız, menü sizin bulunduğunuz aracı altın renginde tutarak bulunduğunuz aracı size kolaylıkla hatırlatıyor. Bu güzel hatırlatma siz uzun bir süre oyunu kullanmadığınızda gerçekten işe yarıyor.

Birkaç bin kredilik paranın cebimizde delik açmasıyla Nissan’ımıza nasıl bazı modifiyeler yapacağımızı düşünmeye başladık. Her ne kadar bazı şeyleri oyunumuz Japonca olduğu için anlamasak da GT serilerini bildiğimizden, işaretlerin ne anlama geldiğini az çok biliyoruz. Aracımızın parçalarını değiştirmek yine bize kolay geldi, ama vites parçalarının modifiyesi sırasında baya zorlandık. Buralar biraz karmaşık olmuş. Ya da Japonca’mız biraz kıt olduğu için olsa gerek:) Fren, motor, egzoz, vites, süspansiyon, tekerlek ve benzeri oyundaki tüm modifiyeler halen eskisindeki gibi mevcut bulunuyor. Unutmamak gerekiyor ki paramızın da bir sınırı var. Neyse aracımızı güncelledikten sonra artık cebimiz de cüzdanımız kadar hafifledi. Bunları yaptıktan sonra hemen Beginner Hall’deki diğer yarışlara yönelttik kendimizi. Önceki yarışlarda neyi fark ettim biliyor musunuz?: GT4’teki yapay zekayı. Yarışa başlarken ne güzel önde götürüyordum, meğersem rakiplerim kendilerini son yarışa saklamışlar. Son tura girer girmez, hepsi sanki trafik canavarı oluverdi. Yarışın sonuna kadar da bu canavarlar peşimi bırakmadı. Ama ben ne yaptım? Her zamanki gibi arabamı onların üzerine yönlendirerek onlardan destek alarak bazılarını geriye kaydırdım. Bu da Gran Turismo’nun tipik özelliklerinden birisi. 

Bir de önemini vurgulamak istediğim bir kısım daha var. O da pistine göre doğru tekerlek seçimi. Bu sizi Zafere de Mağlubiyete de taşıyabilir. O yüzden bu seçimi yaparken iyice bir düşünün. 

Para Para Para… 

Peki siz, kasanız para doldukça ne yapardınız? Eğer benim gibi düşünüyorsanız, garajınızı sevdiğiniz marka arabalarla doldururdunuz. Ayrıca gelişmiş garaj arayüzü sizin araçlarınızı belirli kriterlere göre sıralıyor. Bu aracınızın önden çekişli olmasından başlıyor ve bizim Japoncasından anlayamadığımız başka şartlara göre sıralanıyor. Oyunda 700 aracın olduğunu düşünürsek bu arayüzün böyle ayırt edici olması da gayet normal. 

Neyse bu anlattıklarım sadece Japonca versiyonuydu. Gran Turismo 4 B-Spec, Avrupa’da piyasaya çıktığı zaman daha detaylı bir incelemesiyle yine karşınızda olacağım. Avrupa’da çıktığı zaman da yine ilk siz bileceksiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu