Oyun İncelemeleri

Grand Theft Auto: San Andreas

“Dünya dönüyor, dönüyor, dönüyor…” ve bir tekrar daha vuku buluyor. Geçen
senenin en çok konuşulan, hala üzerine onlarca, yüzlerce mod yapılan, her görevi
tartışılan Vice City’nin bir adım ötesinde yer alan San Andreas PS2 sahipleriyle
buluşuyor.

Garip ama gerçek, beklendi beklendi ve bir gece sessiz sedasız gelip kucağımıza
düştü bu Andreas denilen meret. Benimde hiç beklemediğim bir anda, arkadaşımın
“Bana geldi, gel bir bak” demesiyle şaşkınlığım bir karede vücut buldu da
yetiştim. Hatta ilk başta inanmadım bile denilebilir. Sonuç olarak kimsenin
haberi yoktu çıktığından oyunun, neye hikmet yoktan varoldu diye düşündüm yol
boyu.

Bir annenin intikamı alınacaktır…

Velhasılıkelam, konsolun başına oturunca inanmazlığım yüzümde bir tokat misali
şakladı. Zira ilk demo, kısa geçişler falan derken basbayağı GTA San Andreas
vardı işte karşımda. Şöyle bir saatlik, belki de birazcık daha fazla oynama
seansından sonra da tabi ki hemen dergiye tanıtımını yazmak farz oldu. Şimdi,
nedir ne değildir bu meret, beklediğimize değmiş mi ve gerçekten bir ekol daha
var mı karşımızda? İnceleyelim görelim hep beraber.


Zamanının ötesinden az beride bir oyundu GTA 3. çok dertli bir çıkış tarihine
denk düştü. Bir kere kendinden önce duyurulan Mafia ile aynı oynanış ve tarzı
benimsemişti. Ayrıca Mafia yeni bir oyun olmasına karşın, GTA’nın bir kitlesi
vardı ve ilk iki oyundaki iki boyutlu havaya aşina olan yüzlerin asılmaması için
yeni deneyler sevecen bir tavırla enjekte edilmeliydi. İlk başta yüzsüzlükle
alaşağı edilen GTA, zamanla sevildi ve ekol haline geldi. Akabinde ise serinin
tutmasını fırsat bien Rockstar’ın çıkardığı Vice City voliyi gözünden, tam on
ikiden vurdu. O müzikler, o oynanış, o konu zenginliği, o anlatım… İnsan
anlatmaya doymaz, bir de oynamak lazım. Gerçi oynamayan kalmamıştır. Şimdi de
serinin devamında yeni parça ile bir basamak daha ilerlemeyi vazife bilmiş San
Andreas.

Oyuna ilk girdiğinizde, bariz bir çete, Meksika havasının hakim olduğunu
seziyorsunuz. Neredeyse barda sigara dumanını ciğerlerinize çekip kavanoza
tükürmek isteyeceksiniz diyeceğim. Tipler modern kovboylar gibi mantık olarak.
Bir sürü grup, birbirini çekemeyen çeteler, liderler arasındaki takışmalar,
şehrin bölgelere ayrılmış olması vesaire derken birkaç dakika içinde kendinizi
cehennemde hissetmeye başlıyorsunuz açıkçası. Her ne kadar PS2 artık donanım
olarak yaşını doldurmuş olsa da, gördükleriniz sizi ortama sokmakta zorlanmıyor.
Bir sürü dövme, silahlar, malzemeler, araçlar derken varoluyorsunuz bu savaşta
ön saflarda.


Bizim karakterimiz Carl Johnson adlı bir kaçkın. Beş sene evvelindeki
Andreas’tan kaçış macerasından sonra, yurduna dönme ateşiyle yanıp tutuşurken
dayanamıyor ve geri dönüyoruz çetelerin ortasına. Tabi bu sönmek bilmeyen ateşin
bir de çıkış sebebi var. Annemiz katlediliyor, ailemiz dağıtılıyor malesef. Bu
arada da biz bu işin peşinden koşalım derken, iki tane çakal polis tarafından
cinayetle suçlanıyor ve hapse tıkılıyoruz. Bu dakikadan sonra konumuz oluşuyor
tabi. İsmimizi temizlemeli ve ailemizi, çetemizi toplamalıyız.

Hey dostum, çek o kara poponu yüzümden

Konu standart amerikan filmlerindeki zenci öykülerinden pek farklı olmasa dahi,
açıkçası bu hikayenin içinde olmak insanı etkiliyor diyebilirim. Öncelikle, ne
kadar ezik büzük olursa olsun, işin içine annenizin katli girince ister istemez
şaşırıp hırslanıyorsunuz. Dijital bile olsa, anne annedir kardeşim,
sinirlendirmeyin beni.


Oyunun grafiklerine girmek gerekirse, şaşırtıcı derecede iyileşmiş. Bir kere
artık gün batımı ve gün doğumu var ki bunların Vice City’deki gibi durağan
olmaması beni çıldırtmaya yetti. Sanırım uğraşmak derken, Rockstar elemanları
gerçekten sıyırmışlar hafiften. O kadar fazla ufak detay var ki göze çarpan,
insan olur olmaz yerlerde afallayıp kalıyor. Minicik bir BMX’ten yansıyan güneş,
gölge çarpınca açı değiştiren sokak lambası ışıkları gibi garip ama ufak ve bir
o kadar da etkileyici detaylar oyunda mevcut. Arabaların fizikleri gene güzel
ayarlanmış, ateş etme efekti ve yanma efekti Vice City’ye oranla kat be kat
düzgünleştirilmiş. Vice City’de mesela, yanma efekti bana karakterin dışında
oluyormuş izlenimi veriyordu. Elbiselerde değişiklik olmuyordu, karakter de pek
etkilenmiyordu aslında, direk kararıp gidiyordu. Şimdi ise zamanla oluşan
değişimler dikkatinizi çekecek. Çünkü oyunda grafikler fizikle orantılı. Bu
nasıl mı oluyor? Şöyle ki; diyelim çok fazla durdunuz, çok fazla yediniz
içtiniz, sakin bir zaman geçirmek peşindesiniz. Kusura bakmayın ama grafikler
değişecek ve kocaman bir popo ile göbek sahibi olacaksınız. Çete lideri olmak
kolay mı? Yan gel yat yaparak birşey elde edilmez. Bu hale geldiğinizde de
araçlara hemen binemiyorsunuz, çabuk yoruluyor ve mermilerden –genelde-
zıplayarak kaçamıyorsunuz. Ona göre ayağınızı denk alın, hem oyuna hem de
grafiklere dikkat edin.

Grafikleri geçelim, sesler bile adamı çivilemeye yeterli. Rockstar bunu Vice
City’de öğrendi. “Kaliteli olanla yatırım yap, sana geri dönecektir.”

Böylece tekrar muhteşem tercihlerden oluşan geliştirilmiş bir radyo/müzik
sistemi ile karşımıza geldi. Bir liste ekliyorum, bilen bilmeyen görsün de
birçok oyun artık düstur etsin müziklerle uğraşırken;
San Anderas Soundtrack CD Listesi

CD1
1. The Theme From San Andreas
2. Rage Against The Machine – Killing In The Name
3. 2 Pac – I Don’t Give A Fuck
4. James Brown – The Payback
5. Ronnie Hudson – West Coast Poplock
6. Guy – Groove Me
7. Eddie Money – Two Tickets To Paradise
8. Cypress Hill – How I Could Just Kill A Man
9. The Maytals – Pressure Drop
10. Slick Rick – Children’s Story
11. Rick James – Cold Blooded
12. Raze – Break 4 Love

CD2
1. Ohio Players – Funky Worm
2. Heart – Barracuda
3. Compton’s Most Wanted – Hood Took Me Under
4. Lyn Collins – Think About It
5. Public Enemy – Rebel Without A Pause
6. Faith No More – Midlife Crisis
7. Bell Biv Devoe – Poison
8. Max Romeo & The Upsetters – Chase The Devil
9. Eric B & Rakim – I Know You Got Soul
10. Willie Nelson – Crazy
11. AFI – Head Like A Hole (bonus track)

İşin güzel yanı da bu dinleyebileceğiniz albümün pek birşey ifade etmemesi.
Oyundaki sekiz ayrı radyo kanalının çılgın listeleri arasında gezerken
kaybolmaya hazırlanın.

Bunları da geçince, oyunun akılda kalıcı, eğlendirirken kendine bağlayan
taraflarını da anlatmak lazım. Oyunda berber kullanılabilir bir mekan. Şöyle ki,
karakterinizi komple değiştirebilirsiniz. Bonus saçlar, bıyık, belki biraz sakal
ya da kısacık saçlar ve keçi sakalın yanına bıyıksız bir surat. Siz seçin,
tamamı değiştirilebilir bir tiptesiniz neredeyse. Dövme ekleyin. Koluna ya da
eline yakın olabilir. Sonuçta siz bir çete üyesisiniz ve insanlar bunu görmeli
değil mi? Yoksa nasıl korkutucu olacak ve isminizi yayacaksınız?
Kıyafetlerinizle oynayın sonra, spor ya da takım kıyafetler olabilir. Kiminle
dans ettiğinize göre üzerinizi de düzenlersiniz. Hepsi parmaklarınızın ucunda.

Oyuna son eklemek istediğim özellik yüzebilmek. Evet, fazlaca gelişmiş olmamakla
birlikte, artık yüzme imkanına sahibiz. Geçmiş olsun, kolay gelsin.


Evet ahbap, buralardan ben haraç alırım.


Tamam, sıra geldi artık benim son sözlerimle birlikte kıstaslarıma. Evet,
gerçekten yeni bir arşivlik oyun, yeni bir kült olmaya doğmuş yapımla karşı
karşıyayız. Rockstar artık bu işi öğrendiğini ve oyuncu için çalıştığını
kanıtlamış. Başından oynadığım noktanın sonuna kadar eğlendiren ve kendini
sevdiren bir çalışma ile karşı karşıyayız. Şurası ya da burası ile sıkılmadığım
için açıkçası sadece “keşke karakter grafikleri biraz daha iyi olsaydı” demekten
başka kusur bulamadım. Onu da açıkça ve fütursuzca PS2’nin grafik yeteneklerine
sarkıtıp konuyu kapatmak istiyorum. Oyunun maşallahı var vesselam. Alınacak,
oynanacak ve hakkında bir laf edilmeyecektir.

Darısı kalan sistem sahiplerine. PS2’si olanlara gün doğdu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu