GTA V’mi? Bana Walking Dead verin!
2013’ü Geride bırakırken kafamda deli sorular var. Örnek vermem gerekirse, Grand Theft Auto V gibi oyunların geçtiği bu yılın ardından, benim tek aklımda kalan oyunun Walking Dead olması ne anlama geliyor? Düşünsene, sen milyon dolarlar vererek GTA V gibi bir fenomen yaratmışsın, trilyarlarca satıp zilyonlarca dolar kar etmişsin. Artık denizde mikro organizma sende para olmuş fakat gel gör ki, 2013’ün ardından aklımda kalan şey ne GTA V ne de başka bir AAA oyun, benim aklım hala Clem’de…
Walking Dead’i oynamadıysanız, bu yazıyı okumayın çünkü birazdan direk oyunun sonuyla ilgili bir şeyler yazacağım, sonra çok üzülürsünüz.
Aslında, “neden böyle oluyor” diye soruyorum fakat neden böyle olduğunu biliyorum. Lee’de ne bulduğumu, Walking Dead’in hikayesinde neler yaşadığımı ve bu yaşantının üzerimde ne gibi etkiler bıraktığını.
Baştan bir şeyin ayrımını yapmak istiyorum ama. Walking Dead’in çizgi romanı veya dizisinin hikayesini öyle bayıla bayıla takip etmiyorum, hatta haz etmiyorum. Hatta Telltale’in Walking Dead oyununun o kadar özgün ve sağlam olduğunu düşünüyorum ki, Walking Dead ismi ile yayınlanmasa, daha bir huzurlu olurdum sanırım. Kısacası bu yorumlarım sadece ve sadece Walking Dead’in macera oyunu için geçerli, yoksa Walking Dead’in kendisinin sağlam bir yapım olduğunu düşünmüyorum, evet çizgi romanı dahil.
Walking Dead üzerine düşündüğümüz vakit, vurucu birkaç özellik var aslında ve bu özelliklerin hiçbiri diğer oyunlarda çok sık rastladığımız şeyler değil. Tabii bu demek değil ki hiçbir oyunda yok, sadece az rastlıyoruz hepsi bu.
Fakat WD iyi bir oyun çünkü Lee Everett, hepimizin kendisiyle özdeşleştirebileceği bir karakter. Lee’nin yaşamı, pişmanlıkları, yaptıkları ve yapacaklarıyla, tam olarak bir “Her Adam” olan Lee, oyunun son anına kadar o kadar güçlü bir şekilde bizi hikayeye bağlıyor ki, Lee’nin her an uçup gidebilecekmiş gibi olan yaşamını sadece ondan daha çok umursadığımız bir varlık olduğu için çiğneyebiliyoruz: Clem.
Düşünün bir, Lee, bütün kararları, yargıları ve seçimleriyle sizin vicdanınız ise, Walking Dead size anlattığı hikaye boyunca bu vicdanı çeşitli yukarılara ve aşağılara sokmanızı istiyor. Bu her oyunun yapabileceği bir şey değil, üstelik ortada gerçekten zombiler olmasa bile, dünya üzerinde yaşanabilecek olası bir senaryonun varyasyonları var, bu sebeple Lee’nin kararlarının gerçek yaşamda sizin kararlarınız olması, çok ama çok yüksek bir ihtimal.
Aslında bu durumun Telltale’de farkında tabii, her bölüm sonunda çıkan “Bilmemkaç kişi de şu kararı verdi” istatistikleri bunun en büyük göstergesi bence. İnsanlığın genel olarak aynı şeyleri yapma tutumu var, Lee’nin hikayesinde bu değişmiyor, değişen sadece isimler, davranışlar değil.
İnsan sanırım kendisini sadece umursayacak daha önemli bir şeyle karşılaşana kadar önemsiyor.
Düşünsenize, Lee asla Clem ile tanışmasaydı, Lee Clem’e yanlışlıkla zarar verseydi, Lee Clem’e kendisini nasıl savunacağını öğretmeseydi, Clem’in saçlarını kesmeseydi…
Walking Dead bu sebeple sağlam bir hikaye işte. Yaşamın içerisinde bulunan küçük detayların aslında bizimle ilgili çok büyük şeylerin anlamı olduğunu gösterdiği için, Telltale’e ne kadar saygı duysak az aslında.
Neyse, şimdi ikinci sezon yaklaşırken, Clem’in hikayesini göreceğiz. Lee’den sonra, Clem’in nasıl bir hikayesi olacağını gerçekten çok ama çok merak ediyorum.