Oyun Ön İncelemeleri

Half-Life 2: Lost Coast

Efsane konsept Half-Life, Half-Life 2’yle birlikte muhteşem bir dönüş
yapmıştı. Özellikle Source motorunun bize sunduğu görsel şölen unutulmayacak
cinstendi. Muhteşem bir fizik motoru ve grafiklerdeki ayrıntılar, birçok insana
“Bunun ötesi yok” dedirtmişti. Yalnız bazı oyuncular ise, beklediklerini tam
olarak alamadıklarını da belirtiyorlardı. Yine de, genel olarak Half-Life’ın hem
görsel olarak kat be kat üstün bir şekilde karşımıza çıkması, hem de ilk oyun ve
expansion’ları gibi sağlam atmosfere sahip olması, Half-Life 2’yi ayakta
alkışlamamıza sebep oldu.

Kayıp ama gerçekçi

Yapımcılar, yine de beklediklerini bulamayan oyuncuları unutmadı ve Lost Coast
isimli bir teknoloji demosunun geliştirilmeye başlandığını söylediler. Bunun
yanında ek bilgi olarak da vermek gerekirse, Half-Life 2: Aftermath isimli ek
görev paketini de duyurarak bizi tekrar heyecanlandırdılar. İlk başta Lost Coast
vardı ve herkez teknoloji demosu olduğunu bilmesine rağmen nasıl birşey olduğunu
fazlaca merak ediyordu. Büyük ihtimalle, Source motorunun aslında bizden
gizlediği çok şey vardı. Bunları ayrı bir bölüm olarak kısa bir süre de olsa
görebilecek, ileride karşımıza çıkması muhtemel Half-Life oyunlarının yanında,
ilerleyen grafik teknolojisi hakkında da sağlam bir fikre sahip olacaktık.

Sonunda Lost Coast isimli kısa teknoloji bölümümüz yayınladı. Aslında Lost Coast
bölümü, Half-Life 2’de geçen sahil bölümü ile bağlantılı bir yer. Aracımız ile
sahil kısmında ilerlerken, kum böceklerinin istilasına uğradığınız yerleri
hatırlarsanız, Loast Coast da aslında o civarlarda bulunan ve isminden de
anlaşıldığı üzere kayıp bir sahil. Doğal olarak Half-Life 2’de de görsel olarak
karşımıza çıkmıyor. Yaklaşık 15 dakikalık oynama süresi olmasına rağmen, Lost
Coast hakkında söylenecek çok şeyin olduğunu belirtebiliriz. Diğer yazar
arkadaşlarımla birlikte incelerken, tekrar tekrar büyülendik ve karşısında şapka
çıkartacak duruma geldik. Source motorunun zaten sağlam olduğundan hemfikirdik,
ancak Lost Coast’u gördükten ve grafiksel detaylarını da tek tek inceledikten
sonra, içten bir şekilde “Helal olsun!” dedik.

Yeni oyuna tıkladıktan sonra sahilden başlıyoruz, ve o anda grafikler bizi
anında büyülemeye başlıyor. Çevre detayları son derece inanılmaz ve ışık /
gölgeleme efektleri iyiden iyiye gerçeğine yaklaşmış. Direkt olarak kafamızı
suya çeviriyoruz ve su efektlerinin de muhteşem gözüktüğünü gözlemliyoruz.
Yapımcılar, su efekti üzerinde oldukça uğraşmışlar. Güneş ışığının su yüzeyine
olan yansıması ayrı, suyun içinde girildiği zamanki görüntünün ve ışığın
bulanıklaşması ise ayrı olarak programlanmış. Sahilde gezindiğimizde, kayaların
seyrek yosun tutmuş halleri ve kıyının denizle birleştiği yerlerdeki taşlar
gerçekten muhteşem gözüküyor. Oldukça fazla grafiksel ayrıntı var ve oldukça
özen gösterilmişler. Başlar başlamaz, çevredeki konuşma balonları dikkatinizi
çekmiştir. Bunlara yaklaşıp aksiyon tuşuna bastığınız zaman, Lost Coast’un
yapımcıları, grafiksel detayları ve bölüm üzerinde yapılan çalışmalar hakkında
çeşitli bilgiler veriyorlar. Bölüm içerisinde toplam 14 bilgi içeren balon var
ve her biri önemli bilgiler içeriyor.

Işıklandırma efektleri, özellikle bulutların güneşi kapatığı zamanlarda ve
kapalı mekanlardan aydınlığa çıktığımızda kendini gösteriyor. Bulutlar, güneşi
kapattıklarında, gerçek zamanlı olarak havanın karardığını ve yüzeylerdeki
yansımaların da buna göre şekil değiştirdiğini rahatlıkla görebiliyoruz. Doğal
olarak hava da kapatıyor ve oldukça gerçekçi bir atmosfer katıyor. Düşünün ki,
ışıksız bir ortamdan tekrar aydınlık, hatta güneşli bir ortama çıktınız.
Gözlerinizi bir süre kısar ve birkaç saniye bulanık görürsünüz. İşte, bu olay
aynen Lost Coast’da da kendisini gösteriyor. Karanlık bir mekandan dışarı
çıktığınız zaman görüntüde bulanıklık oluyor ve bir süre sonra yavaş yavaş
düzeliyor, gerçekteiki gibi aynı fiziksel olay burada görülüyor. Source motoru
de bizi böylece büyülemeye devam ediyor.Her yer ayrı güzel

Kıyıda bir balıkçımız var ve onun detaylarıyla birlikte animasyonlarını da
inceledik. Genel dizayn olarak oldukça doyurucu ve bir insan modellemesi olarak
ortalamanın üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. Animasyon olarak da, gayet iyi ve
fizik kurallarına uygun olarak hareket ediyor. Bir teknoloji demosu olduğu için
oynanış üzerinde bir çalışma yok. Tüm silahlar üzerinizde, hatta bunu da
muhtemelen grafiksel olarak tüm detayları deneyebilmemiz için düşünmüşler. Doğal
olarak üzerimizde, ilk oyundaki vazgeçilmez oyuncağımız Gravity Gun da var.
Bununla birlikte, çevredeki objeleri istediğimiz gibi çekip fırlatabiliyoruz.
Lost Coast’da da bunu deneyebilmek üzere birçok mekan ve obje bulunuyor. Hemen
sahilin yanındaki sandallar ile bu işe başlayabiliyoruz. Onlara ateş ederek,
gerçeğine ne kadar uygun biçimde etrafa çarptıklarını ve düşüp kaldıklarını
görebiliyoruz. Bu durum zaten Half-Life 2’de de bizi yeteri kadar etkilemişti.
Burada da son derece güzel gözüküyorlar.

Sahil kısmından çıktıktan bir süre sonra ilerliyor ve bir ara sokağa geliyoruz.
Buradaki yapılar, etrafta bulunan tüm objeler ve hatta zemin tasarımları da,
grafik olayını doruklara çıkartmış. Yol üzerinde bize saldıran düşmanlar var,
ancak bir teknoloji demosu olduğu için canımızda herhangi bir azalma olmuyor ve
onları varolan tüm silahlarımızla istediğimiz gibi öldürüp yolumuza devam
edebiliyoruz. Bu ara sokakta uğramamız gereken ve bizi etkileyen bir başka yapı
ise, içine de girebileceğimiz manastır. Pencerelerinden baktığımız zaman,
pencere yapısından dolayı içeriyi tam olarak göremiyoruz. Daha sonra kapıyı açıp
içeri giriyoruz ve duvarlardan tutun ve zemine kadar inanılmaz bir tasarım ile
karşılaşıyoruz. Duvarlarda kullanılan texture’lar, yer yer sıvaların çatlak ya
da boyaların silinmiş olması, herşeyi oldukça gerçekçi bir hale getiriyor. Bir
de burada dikkat edilmesi gereken nokta, pencerelerden içeri süzen güneşin
ışıkları. Işın ışın içeri süzülüyorlar ve camın şeklini alarak yansıma
yapıyorlar. Bu detaylar, hiç de hafife alınacak türden değil ve önümüzdeki
yapımlar için gerçekten umut vaadediyorlar. Bunun en yakın adaylarından birisi
de expansion olan Aftermath ve heyecanımız bundan dolayı da iki katına çıkıyor.

Manastırda oldukça fazla zaman harcadık çünkü texture’lar bizi gerçekten çok
etkiledi. Daha sonra, bir saldırı oldu ve tekrar manastırdan dışarı çıkmak
zorunda kaldık. Sokağa geri döndüğümüzde hem çatılar, hem de etrafta düşmanlar
olduğunu gördük. Burada da denemeniz gereken şey, ki sokağa gelmeden
tırmandığınız bayırda da bunu görebilirsiniz, yüksekten düşen elemanların
düşüşlerindeki gerçekçilik. Eğer düşerken etrafta objeler varsa, onlara da
çarpıyor ve oldukça gerçekçi biçimde düşüyorlar. Tabii, bu objelere de gerçekçi
zararlar veriyorlar. Bunları da gözlemledikten sonra, artık sonlara
yaklaşıyoruz. Karşımıza bir helikopter çıkıyor ve ona yapmamız gereken şey
bazukamızı alarak birkaç roket ile onu indirmek. Her isabetli atışımızda sağlam
patlama efektleri oluyor ve helikopterden giderek dumanlar yükselmeye başlıyor.
En sonunda da, havada patlıyor ve bunu yine gerçekçi bizimde görebiliyoruz. Daha
sonra, parçaları ise tek tek denize düşüyor. Bulunduğumuz yerin, yüksek bir yer
olmasından dolayı güzel bir manzarası var. Buradan, denizin gökyüzü ile
birleştiği orantıyı incelemeyi tercih ettik. Yapımcılar, konuşma balonlarının
birinde de bununla ilgili özel olarak bilgiler veriyorlar, bizzat kendimiz de
gözlemleyebiliyor ve tekrar tekrar dediğimiz gibi yine “Helal olsun” diyoruz.
Buradan yavaş yavaş aşağı inmemiz gerekiyor. Yürüdüğümüz yerler tahta ve yürüme
şeklimize ve zıplamamıza göre etkilenip düşebiliyorlar, tabii aman dikkat,
yanlış bir hareketimizde biz de düşebiliriz. En sonunda tekrar balıkçının olduğu
yere geliyor, son muhabbetimizi yaptıktan sonra bu kısa ama son derece
etkileyici teknoloji demosunun sonuna geliyoruz.

Zaten biliyorduk, yine de dumur olduk

Sonuç olarak, grafikler aşmış, detay seviyesi inanılmaz. Özellikle
gerçekleştirilen ışık oyunları, gerçek hayattakinin neredeyse birebir aynısı.
Fizik motoru zaten Half-Life 2’de bizleri çoktan etkilemişti bile, ona zaten laf
yok. Bu kısacık teknoloji demosunu gördükten sonra, daha uzun Half-Life oyunları
için ağzımızın suları akmaya başladı bile. Şimdilik sırada expansionumuz
Aftermath var, onda bu güzellikleri görebilmek son derece güzel olacaktır.
Yapımcıları birkez daha tebrik ediyor ve bu kısa görsel şölen için onlara
teşekkür ediyoruz.Ne dediler?

Hasan Uğur Nayır

Teknolojik olarak Source Grafik motoru gerçek gücünü göstermiş. Işıklandırmalar,
gölgelendirmeler, su efekti vs derken gözleriniz bayram yaşıyor. Bir anda öylece
ekrana kilitlenip kalıyorsunuz. Half Life 2’nin gerçek gücünü Lost Coast ile
görebiliyorsunuz. Bayram tatilinde şeker niyetine gidebilecek bir gösteri olmuş.
Kötü yanı kısa sürmesi nedeni ile tadının damağınızda kalması. Eğer iyi bir
sisteminiz varsa oyunun tüm efektlerini açıp etrafınıza bakın, sonrada bir
Screen Shot alıp arkadaşlarınıza kartpostal olarak atmanızı tavsiye ederim .

Aykut Göker

Ağzım açık kaldı! Ne diyeyim ki yapımcılar gerçekten de muhteşem iş çıkarmış.
Deniz efekti harika! Işık efektleri harika! Fizik motoru harika! Arda oyunu
oynarken kendi işimi gücümü bırakıp, HL2 Lost Coast semalarına daldım. HL2 son
dönemde çıkan FPS oyunları yüzünden unutulmaya başlamıştı. Lost Coast
zihinlerimizde HL2’nin yerini olağan üstü tazeliyor! O grafikler, o fizik…
herşey şahane! Artık Half-Life Aftermate’i daha bir sabırsızlıkla bekliyorum. Bu
arada oyunun ekran görüntülerini wallpaper olarak kullanmanızı tavsiye ederim.

Berkant Akarcan

Half-Life 2 ilk çıktığı zaman herkesin dediği şey şuydu: “Bunca zamandır
beklediğimiz Source motoru bu mu yani?”. Lost Coast eklentisi ise bize Source’un
gerçek gücünü gösteriyor. Ne kadar iyi ekran kartınız varsa o kadar iyi sonuç
alınıyor LC eklentisinden. Source motorunda insan gözünün geometrik yapısının
neredeyse birebir uygulanması insanı hayretler içinde bırakıyor. Gerçekte
gözbebeğimiz nasıl ışığa göre büyüyüp küçülüyorsa ve ışığı dengeliyorsa, Source
motorunda da aynı şekilde buna rastlıyoruz. HL2:LC belki de shader’ların en iyi
kullanıldığı sistem olmuş denilebilir. Işık süzmeleri bunun kanıtı. Ayrıca HL2
‘de insan yüzünde 40 adet kas kullanılmışken, LC’de ise bu sayı daha da
arttırılmış. Elbette Source motorunun en büyük özelliği bu kadar iyi rafine
edilebilmesi. LC modunun grafikleri muhteşem olmasına rağmen GeForce4 MX
serisinde bile çalışması mucize, en ufak takılma olmadan. Tabi tüm özellikler
low’da iken. Özetle Source motorunun gerçek yüzünü görmek isteyenlere, bir
tanıtım demosu tadında olan Lost Coast’u oynamalarını emrederiz. Hele grafik
kartınız iyiyse yok keyfinize.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu