Hellboy: Science of Evil
Bazılarımız için kitap okumaktan daha zevkli ve eğlencelidir çizgi romanlar.
Kitabın tek düze sayfalarına rastlanamaz onlarda. Bir biri ardına gelen resimler
ve balon içindeki konuşmalar eşliğinde aktarırlar hikayelerini. Yazının görsel
boyutta kazanması ile ortaya tadından yenmez aksiyonlar, efsaneler, süper
kahramanlar çıkar ortaya. Aslında yazı ikinci plandadır burada; görsellik ise
tavan yapmıştır. Kitabın yeri ayrı olmakla birlikte türü sevenleri için çizgi
romanlar çok daha eğlencelidir. Ancak onlarda da kitabın derinliği, kurgusu ve
kendi hayal gücümüz yer almaz. Zira sizin yerinize zaten birileri hayal ederek
aktarmıştır resme kendi hayallerini. Bu bakımdan kitap ve çizgi romanlar her
zaman için vazgeçilmezlerim arasında yer almayı sürdüreceklerdir benim için.
İkisi birden, daima…
Kaba kuvvet
Krome Studios ve Big Ant Studios tarafından geliştirilip, Konami tarafından
piyasaya sürülen Hellboy: Science of Evil, popüler çizgi romandan uyarlanan yeni
video oyununu teşkil ediyor. Yeni nesil konsollarla birlikte taşınabilir
platformumuz PSP’ye de uğramadan etmeyen Hellboy, insanüstü gücü ve maceraları
ile 2D kuşe kağıtlardan 3D sanal ortama terfi ediyor. Diğer konsollardan biraz
daha farklı olan PSP versiyonunda, hikayede daha çok kendine özgü bir hava
seziliyor. Hatta bazı sahnelerde filmden alıntılar olduğu görülebiliyor. Oyuna
giriş yaptığımızda hikayeye dair bilgilendirilmediğimiz, çizgi roman havası
verilmiş kısa video ile karşılaşıyoruz. Video ardından da kendimizi hemen oyun
içinde buluyoruz. Ne yaptığımız, neden orada olduğumuza dair herhangi bir
açıklama yok. Zaten bir noktadan bir diğerine tek düze bir gidişatın mümkün
olduğu yapımda çok fazlada bir açıklamaya ihtiyaç duymuyoruz.
Bölümler içinde yaratılmaya çalışılan çizgi roman gibi hava, nedense bana daha
çok bir tiyatro sahnesi ve dekorları arasında oynuyormuşuz hissi uyandırdı. Bu
durum yalnız bana da öyle gelmiş olabilir. Ancak etrafa serpiştirilmiş nesneler
ya da oynanabilir harita alanlarının fazla kesin belirtilmesinden kaynaklandığı
kanaatindeyim. Örneğin ağaçlık alan ya da daha yüksek olan toprak kısım sanki
duvar gibi çekilmiş görülebiliyor. Etrafta bulunan nesneler tutulabilmekte ve
parçalanabilmekteler. Karşımıza ilk düşmanlar yavaş yavaş gelmeye
başladıklarında da aksiyona dair hareketlerimizi sergilemeye başlamaktayız. X
ile zıplıyor, kare, üçgen ve daire ile aksiyon sahnelerini gerçekleştiriyoruz.
Aynı zamanda kare ile kapı gibi yerleri tekmeleyerek indirirken, daire ile
oyunun başında da yaptığımız gibi tabut ve başka nesnelerin kapaklarını
kaldırmak gibi işleri yerine getirebiliyoruz. Yaptığımız ataklar, kullandığımız
tuşa göre hafif ve ağır darbeler olarak düşmana yansımakta. Tekil hareketlerden
ziyade farklı tuşları kullanarak combolar yapmak da mümkün.
Silah da kullanabilen karakterimiz, sol omuz tuşuna basılması ile görüş alanına
giren düşmana otomatik olarak hedef alarak ateş ediyor. Ancak mermi sayılarının
sınırlı olması daha iktisatlı kullanmayı da gerektirebiliyor. Silah dışında bazı
bölümlerde kullanılan bombalarda daha yıkıcı tahribat vermekte, bölümler içinde
karşımıza çıkan boss ve mini-boss’larla mücadelelerde genellikle belli
taktiklere dayanıyor. Mesela düşmanın etrafında daire çizmek, arkasına saklanmak
ve saldırıyı gerçekleştirmek örnek verilebilir. Ölene kadar bu taktikleri
kullanarak aşılamayacak boss bulunmadığı söylenebilir.
Cehennemden kopup gelen
Bölümler arasında eşlik eden ara sahneler ise hikayeye dair bir şeyler anlatmaya
yetmiyor. Zira yapım konuşmalardan tamamı ile yoksun. Bu durumun anlatımda çizgi
roman havası yaratılmasından kaynaklandığı da söylenebilir. Zira bize bir şeyler
anlatan ara sahneler, karelerin altındaki birkaç satır yazıdan ileri gitmiyor.
Ardı arkası kesilmeyen düşmanlar, tek düze oyun yapısı ve başarılı olmayan
sesler – grafikler nedeni ile kaliteli bir çizgi romanın başarısız ellerde
harcanmasına şahit oluyoruz. Hellboy çizgi romanlarını okumak çok daha eğlenceli
ve keyif verici.