Blog

İnceleme puanları üzerine

Oyun dünyasında tabir-i caiz ise son dönemlerde, hatta biraz daha geniş kapsamlı alacak olursak 4-5 yıldır inanılmaz bir puan karmaşası yaşanıyor. Hemen hemen tüm incelemelerde gerek yurt içi gerekse de yurt dışı puanlamalarında, büyük tartışmalar döndüğünü görüyoruz. Nitekim bunun örneklerini hemen hemen tüm inceleme içeriklerinde görmek, yakalamak mümkün. Peki işleyiş bu hale nasıl geldi ve bu durumun ana sebepleri, değişkenleri neler? Uzun süredir aklımda olan ve siz okuyucularımızla da tartışmak, fikir alışverişi yapmak istediğimiz bu konu hakkında birşeyler karalamak istedim.

Öncelikle bu konuda da illa ki farklı görüşe sahip okuyucular çıkabilir ama hem bazı genç arkadaşlar hem de eski, kızmazlarsa dinazor diye tabir edebileceğim oyuncular bu konuda beni daha iyi anlayacaktır. Çünkü günümüz oyun puanlamalarına baktığımızda çoğu oyun sever 80 altı olan bir oyuna çöp gözüyle bakıyor. Artık oyun puanlamaları en kötü ihtimalle 70, hatta 80 tabanından başlar oldu. Dediğim gibi bir oyun bırakın 70’i, 80 civarı bir puan aldığında bile “çöp” olarak damgalanabiliyor.

Şimdi burada bir parantez açıp eski puanlamalara bakalım, hatta Playstation 1, 2 ve daha eski dönemlere kadar gidelim. Dijitalleşmenin bu kadar yaygın olmadığı o dönemlerde puanlamalara genelde dergilerden bakar, takip ederdik. O dönemden hatta çok daha öncesinden, biraz önce bahsettiğim döneme kadar olan zaman zarfında 70 alan bir oyun türüne göre çok iyi olarak lanse edilirdi. 50 ya da 60 altı yine bazı oyun severleri oyalasa da genelde eleştirilerin yoğun olduğu oyunlara verilirdi. Kısacası 70 alan bir oyunu ayıla bayıla oynar ve gayet iyi puanlar aldığını düşünürdük. 80 alan oyun bize unutulmaz saatler vaat ederken 90 ya da üstü alan oyunlar ise “başyapıt” kategorisine girer, yılda ancak 1-2 oyun bu puanları alabilir ve adeta salyalarımızı akıtırdı. Peki ne oldu da o zamandan bu zamana geldik?

Öncelikle dijitalleşmenin ve çabuk tüketimin getirmiş olduğu bir etkenden bahsetmek istiyorum. Eskiden çok zor ulaştığımız ve günlerimizi, haftalarımızı gömdüğümüz oyunlar artık bir tık uzağımızda. Eskiden ortalama ya da iyi bir puan alan oyuna zaten zor ulaştığımız için o oyunun hakkını sonuna kadar veriyorduk. Şimdi bir oyundan sıkıldığımızda diğerine geçmek çok daha kolay bir hale geldi. Bu nedenle oyunların hakkını tam olarak verdiğimizi düşünmüyorum.

“Metal Gear Solid başyapıt olarak listelenebilecek oyunlardan sadece birisi”

Çabuk ulaşılabilirlik ile bağdaşık olduğunu düşündüğüm bir diğer etki ise korsan kullanım. Zaten bedava olarak ve çok hızlı bir şekilde ulaşılan oyunlar, sadece birkaç saat bile eğlendirse, o eğlenceye bedava ulaşıldığı için yüksek puan beklentisine giriliyor. Halbuki eleştirilen ya da normal olan bir yapıma 60$ – 30$ – 20$ vs verdiğinizde, daha doğrusu orjinal olarak aldığınızda paranızın hakkını doğal olarak vermesini bekliyorsunuz. Bu gibi durumlarda oyun sizi çok çabuk sıkıyor ise zaten o oyunun eleştirilen noktalarına da otomatik olarak katılmaya başlıyorsunuz ki doğru olan da budur. Kısacası 30 dolarlık bir oyun sizi birkaç saat bile oyalayamıyor ve eğlendiremiyorsa o oyuna kimse para vermez.

Tabii bu işleyişin farklı bir tarafı, madalyonun bir diğer yüzü de var; markacılık. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de markacılık ve ben merkezcilik oldukça yüksek bir seviyede. Öncelikle sevilen bir markaya çıkan bir yapımı kesinlikle eleştirmeyen bir kesim var. Katmanı biraz daha küçülttüğümüzde burada başka bir sorun daha ortaya çıkıyor. Alınan ve aynı zamanda sevilen bir oyuna para verildiği için o oyuna toz kondurulmakta istenmiyor. “Ben orjinal aldım, oyunun hakkını da veriyorum, keyifle oynuyorum, gerisi önemli değil” mantığından ziyade alınan bu ürünün herkes tarafından sevilmesi gerektiği düşünülebiliyor.

Tüm bu etkenleri bir araya getirdiğimizde 7.5 – 8 civarı alan bir oyuna “Bu oyun nasıl 8 alır, bırakın bu işleri” yorumları ile karşılaşabiliyoruz. Halbuki 8 çok iyi bir puan. Ama günümüzde puan algısı 7’den başladığı için karmaşa da her anlamda baş göstermiş durumda.


“Artık oyunlara çok daha kolay ulaşabiliyoruz”

Bu durum nerede başladı, ipler tam olarak nerede koptu bilmiyorum ama hem biz basın tarafının hem de kullanıcıların bu çıtayı gün gün yükselttiğini söyleyebilirim. Bu bağlamda puanlamadan vazgeçen (ki bence mantıklı) siteler olduğu gibi bu sistemi kullanmaya devam etmek zorunda olan birçok yayın organı da mevcut. Artık bu dengeyi tutturmakta gün geçtikçe zorlaşıyor. İyi bir oyuna 7.5 vs verdiğinizde farklı bir editör ya da yayın organı o oyuna ya da benzer bir yapıma 8.5 – 9 verince puan algılaması da karışmış oluyor doğal olarak. Ya da eski puanların bu kadar yüksek verilmesi, günümüz puanlama sisteminin de önünde büyük bir engel oluşturabiliyor. Tabii bir oyuna verdiğiniz puan meta ortalamasına yakınsa “Ooo meta puanını almışsınız direk” diyen ya da farklı bir puan verdiğinizde ise “Herkes bunu vermiş siz niye bu kadar farklı verdiniz, bilmiyosunuz bu işi” diyen okuyucuları saymıyorum bile.

Son olarak bahsetmem gereken bir diğer nokta ise biraz daha işleyişle alakalı. Basın organları her ne kadar objektif bir şekilde olaya yaklaşsa da özellikle oyun incelemelerinde subjektif olunduğu zamanlar da oluyor. Yani türe göre, seriye göre ele alınan oyunlar da oluyor. Örneklemek gerekirse JRPG türünü sevmeyen bir editöre bu türde oyun inceletmeye kalkarsanız işin rengi de değişecektir. Diğer taraftan inceleme yazıları sonuç olarak o editörün fikirleri, gözlemleridir. Bu nedenle farklı editörler de okunmalı ve para verilecek bir ürün hakkında daha fazla fikir sahibi olunmalıdır. Sonuçta bizler de editör olarak her şeyden önce birer oyuncuyuz. Oyunları iyisiyle kötüsüyle ele alıyoruz ama son kararı vermesi gerekenler tabii ki sizlersiniz.

Fazla da uzatmadan özetleyecek olursam puan dengesini bir şekilde oturtmaya çalışıyoruz. Zamanında tabii ki hatalarımız ve bu puan dengesini oturtamadığımız anlar olmuştur. Sonuçta bu işleyiş de büyük bir sürkülasyon ve editör kadrosu, bakış açısı sürekli değişebiliyor. Kısacası bir oyun 7 aldıysa oyun kötü değildir. Dediğim gibi kullanıcı, yazılan ya da çekilen incelemeden kendine paylar çıkarmalı ve o oyuna para verip vermeyeceğini, kendisini eğlendirip eğlendirmeyeceğine karar vermelidir.

Bu konuda aslında daha konuşulması, ele alınması gereken birçok etken bulunuyor ama sizler bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı gerçekten merak ediyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu