Oyun İncelemeleri

Indiana Jones and the Emperor’s Tomb

Indiana Jones hayranlarının merakla beklediği oyun Pc’lerimize nihayet teşrif ettiler.

Indiana Jones And The Infernal Machine’i dün gibi hatırlıyorum. O da 2Cd olarak çıkmıştı. Zamanına göre değerlendirirsek grafiksel olarak çok iyiydi. Belirli bir konusu yoktu ki zaten Indiana Jones oyunlarında genelde konu aranmaz. Oynanış olarak çok zevkliydi ve oynayanı kendisine bağlamıyı çok iyi başarıyordu. Özellikle o şarkının çalması için devamlı kampçı kullandığımı çok iyi hatırlıyorum. O zamanlar devamının geleceğini pek düşünmüyorduk. Ama çıkan bir haber ile sevindik, izlediğimiz videolar ile ise sabırsızlanmaya başladık. Beklenen tarih çıktı ve karşınızda Indiana Jones and the Emperor’s Tomb.

Adı yeter, gerisi hikaye

Açılışta ihtişamlı bir kaç video beklememe rağmen göremedim. Ayrıca konu ile ilgili bir video da yok. Başladığımızda hepimizin kahramanı olan Indiana Jones her zamanki gibi birşeyler peşinde. Biraz ilerlediğimizde elimize geçirdiğimiz bir hazinenin daha sonradan çok değerli bir sırrı taşıdığını öğreniyoruz. Ve konu bu sırrın çözülmesi yolunda ilerleyip duruyor. Emperor’s Tomb’un en büyük yenilikler grafiksel olarak aşısı ilerlemiş olması ve eski oyuna nazaran daha aktif mekanlarda geçmesi. Hatırlıyorum da önceki oyunda daha çok olaylar dağda bayırda geçiyordu. Bu sefer ise bir arabanın arkasına atlayarak şehir içinde sizi kovalayan düşmanlarınıza ateş açarak ilerlediğiniz bir bölüm bile var. Eski oyun ile karşılaştırsak ciddi bir ilerle kaydedildiği apaçık. Oyunda genel olarak 10 bölüm bulunmakta. İşin güzel kısmı ise bu bölümler arasında İstanbul’un da olması. 10 bölüm diyince oyun kısaymış demeyin. Bu 10 bölüm kendi içerisinde de bölümlere ayrılıyor. Yani 10 ana bölüm var. İstanbul’da geçen ise 7 bölüm var. Indiana Jones’un İstanbul’da ne işi var derseniz o kadarını da söylemeyeyim zevki size kalsın. 

Kodum muydu oturturum

Hepinizin etkileneceğinden emin olduğum dövüş sisteminden söz edelim. Eğer izleyenleriniz var ise Enter The Matrix’de olan dövüş sahneleri kadar ayrıntılı bir dövüş sistemi var. Özellikle yumruk yumruğa düşmanınız ile dövüşmek çok zevkli. Farenizin sağ ve sol tuşlarını değişik kombinasyonlarda kullanarak rakibin değişik yerlerine vurabiliyorsunuz. Sağ ve sol tuşa aynı anda bastığınızda düşmanı yakalayabiliyorsunuz. İlk olarak bir sağ bir sol tuşa basarak rakibinizin bu yumruklara nasıl tepki verdiğine bakın. Gerçekten inanılmaz. Oyuna iyice alıştığınızda ise surata attığınız 2 yumruğun ardından 2 tane de mideye ve peşinden adamı tutarak duvara çarptığınızda zevkin doruğuna ulaşacaksınız. O kadar başarılı bir sistem geliştirilmiş ki düşününce başka bir oyunda olsa idi bu kadar göze batmazdı. Yumruğu atan adam Indiana Jones olduğunda daha da zevkli oluyor. Ayrıca bu dövüş sistemine katkıda bulunması için çevrenizdeki çoğu öğe aktifleştirilmiş. Yerde duran bir şişeden tutun, bir sandalyeye kadar herşeyi savaş aleti haline getirebilme, zorda kalınca fırlatabilme şansınız var. Eğer yumruklaşma baydı derseniz ki ben oyunu bitirene kadar doğru dürüst silah kullanmadım bir çok silah seçeneği de mevcut. Revolver, Luger, Masuer, Machine Gun, Spear Gun, Grenade bunlardan bir kaçı. Kırbacı saymama bile gerek yok sanırım. Oyun içinde düşen sağlığınızı yükseltmenin 2 yolu var, sağlık çantası yada su içmek. Yanlız bu su bildiğiniz sulardan değil. Her gördüğünüz dereden doldurulmuyor. Bölümlerin aralarına serpiştirilmiş okunmuş suların aktığı musluklardan doldurduğunuz sular sadece sizi iyileştiriyor. Sağlık demişken oyun içinde save yapma şansınız yok. Sadece bölüm başlarında save alınıyor ve öldüğünüzde bölüme baştan başlamanız gerekiyor. Gerçi bölümler çok güzel bölünmüş başlangıç ve bitiş arasında çok uzunluk yok ama tam bitirmek üzereyken ölürseniz tekrar geçmeniz gerekiyor. Bu bakımdan bol bol su içip sağlığınıza dikkat etmelisiniz.

Daha fazlasını istiyoruuum

Gelelim oyunun sizden istediklerine. Grafiksel olarak oyun inanılmaz bir şekilde devir atlamış. Ama doğruyu söylemek gerekirse modellenen karakteri pek bizim Indiana’ya benzetemedim. Neyse. Bölümler arasında gerçekten uzun beklemeler oluyor. Ama yapımcılar bu bekleme ile bütün gerekli dosyaları bir kere yükleyerek bütün bölümü yükleme olmadan oynamamızı sağlamışlar. Şansen ben kısa kısa bir sürü yüklemenin olması taraftarıyım. Bu konuda özellikle Half-Life çok başarılı idi. Aksiyon ve bir önemin olmadığı bir yerde 10-15 saniye süren bir yükleme ekranının ardından oyuna devam ediyorduk. Zaten oyunun not kaybetmesindeki sebep bu yükleme ekranlarının uzun sürmesi. İşin ilginç yanı o kadar süre beklediğiniz yükleme ekranının ardından kazara ölürseniz bütün bölüm tekrar yükleniyor ve bir o kadar daha beklemeniz gerekiyor.

Bunun dışında oyun birden fazla sistemde çıktığından klasik kamera problemleri var. Ara sıra kameraya hakim olamıyorsunuz. Yüksek sistemlerde pek sorun olmuyor ama düşük bir sisteminiz var ise oyun içindeki videolarda atlamalar oluyor. Grafik tasarım olarak bölümler çok etkileyici hazırlanmış. Özellikle mağaralar ve patlamalar hoşuma gitti. Tabi ki en az 64Mb’lık bir ekran kartına sahip olmalısınız ki rahat oynayabilesiniz. 32Mb’lık Geforce 2Mx kartlarda açık bir alana çıktığınızda oyun kasılıyor. Menüsünde herhangi bir grafik ayarı olmadığından hiçbir şeyi düşüremiyor yada kısamıyorsunuz.

Son Sözler :

Bu aylar oyunlar için beklenen bir dönem. Uzun zamandır beklediğimiz bir çok oyun çıktı ve hala çıkmakta. Indiana Jones and the Emperor’s Tomb bunlardan biri idi. Aynen videolarında izlediğimiz gibi harika dövüş sistemi, derin ve detaylı grafikler, beklenmedik aksiyonlar ile Indiana Jones Haziran ayında çıkacak olan yeni Tomb Raider’a kadar bu parkurun lideri olacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu