Makale

İşte karşınızda; The Hobbit: The Desolation of Smaug

Yüzüklerin Efendisi üçlemesi belki de dünyanın en başarılı hikayelerinden birine sahip. İnsanların hayallerini kurduğu ve kafalarında kurguladığı o kocaman Orta Dünya, bir İngiliz Edebiyatı Profesörü olan J.R.R. Tolkien sayesinde daha şekillenmiş ve katılaşarak, beyaz perdeye Peter Jackson ile birlikte kavuşmuştur.

Hiç düşünür müydünüz, çocuk masalı olan The Hobbit‘in efsanevi bir şekilde sunulacağını? Beyaz perdeye geleceğinin duyuruluşuyla birlikte, Orta Dünya çılgınlarının merakla beklediği, kitabını okuyan takipçilerin ise aynı seviyede heyecanlandığı zamanlar, çok da uzak değil.

The Hobbit: The Desolation of Smaug yani ülkemizdeki ismiyle Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları, The Hobbit: An Unexpected Journey filminin ikincisi. İlk filmde 13 cüce, Bilbo Baggins ve Gri Gandalf ile eğlenceli, hatta daha doğrusunu söylemek gerekirse fantastik  maceraya atılmıştık. Kitabı okumayan birçok takipçi, filmdeki amacın cücelerin hazinelerini kurtarmak olduğunu düşünmesi, çok da beklenmedik bir özet değildi ancak olay, bundan çok daha farklı. Yüzüklerin Efendisi’ne girişin önemli noktalarını barındıran The Hobbit, tek bir kitapken beyaz perdeye üçleme olarak sunulması da ayrı bir tartışma konusu.

Warner Bros. Turkiye‘nin katkılarıyla Türkiye’de 13 Aralık tarihinde vizyona girecek olacak Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları, 11 Aralık tarihindeki özel gösterimle bizleri maceraya kaldığımız yerden devam ettirdi. 13 cücemiz, Bilbo Baggins ve Gandalf’ın yanına, Peter Jackson tarafından yaratılan Taruel de ekleniyor. Ona eşlik eden Legolas’ı da unutmamak gerek ancak bu sefer orklar daha korkunç ve karanlık planların peşindeler.

Mirkwood ormanını ve Smaug’u ana konu olarak belirleyen filmimiz, Bilbo’nun ne kadar farklı bir hobbit olduğunu tekrar gözler önüne seriyor. Onun fedakarlığı, cesareti ve arkadaşlık ruhu; inatçı cücelerimizi yola getirmeye yetiyor.


Filmi, özellikle IMAX 3D kalitesinde izlemeniz tavsiyelerimden sadece biri.

Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları’nı izlemeye başladığınız dakikalarda, birçoğunuz “biliyordum!” cümlesini aklınızdan geçireceksiniz ki o biliyordum kelimesinden daha fazlası var.

Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları’nda yetenekli oyuncularımız içinde bulundukları rolleri gayet başarılı bir şekilde izleyiciye sunmuş. Benedict Cumberbatch’ın karizmatik sesinin, Smaug’a da oldukça yakıştığını itiraf etmeliyim. Her ne kadar Tauriel kitapta yer almayan bir karakter bile olsa, Evangeline Lilly’ye elf cazibesinin yakıştığını da belirtmeden edemeyeceğim. Legolas rolündeki Orlando Bloom, Yüzüklerin Efendisi üçlemesinden biraz daha farklı filme yansımış. Karakteri daha asi ve hükmetmeye yönelik ki, bunun zaten normal olduğunu biliyoruz, zira The Hobbit hikaye olarak; Yüzüklerin Efendisi üçlemesinden önce geçiyor.

King Thranduil’i geçmek büyük haksızlık olur. 34 yaşındaki oyuncu Lee Pace, işin hakkını vermiş. Onlara eşlik eden Ian McKellen Gandalf the Grey rolüne, Richard Armitage ise Thorin Oakenshield rolüne kaldığı yerden devam ediyor. Ayrıca Bard rolünü üstlenen Luke Evans ve Kili rolündeki Aiden Turner da filmde önemli noktaları izleyiciye sunuyor.

İlk filmden hatırlarsınız, güç yüzüğünü Bilbo tarafından ele geçirilmişti. Bu durum, hikayeyi bambaşka bir boyuta taşımış. Özellikle The Hobbit kitabını okuyan değerli Orta Dünya çılgınları, sözüm sizedir ki kitaptaki bazı satırları Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları’nda bulamayacaksınız. Bu sizi kesinlikle hayal kırıklığa uğratmasın, zira beni uğratmadı. Yeni bir karakteri görmek veya bambaşka bir hikayeyi izlemek, oldukça ilginç bir deneyim.

Peter Jackson’un her zamanki gibi, bu filmde de görüldüğüne şahit olduk. Bakalım kaçınız, onu fark edebilecek.

Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları’nda sadece bir hazine değil, sadece bir yüzük değil, sadece bir ejderha değil; çok daha fazlası yer alıyor. Peter Jackson kıvamında bile olsa, Yeni Zelanda’nın temiz havasına tekrar şahit olmak, insanı ayrıca heyecanlandırıyor. Bir çocuk masalından daha fazlasını görmeye ve Orta Dünya’nın en ilginç hikayelerinden birini izlemeye hazır olun. Sizlere verebileceğin en önemli tavsiye; dikkatli izleyin. Eğer kitabı okumadıysanız (okusanız da fark etmez) çok ince ve önemli detayları yakalayacaksınız.

Filmin müzikleri ise yine efsane isimlerden biri olan Howard Shore tarafından harmanlanmış ve kimi zaman bizleri geçmişe sürükleyerek, kardeşlik hikayesini hatırlatmayı da başarmış.

13 Aralık gününde siz de bir hobbitin cesaretine hayran kalacaksınız, tıpkı benim gibi. İyi seyirler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu