Jupiter’s Legacy başrolleri ve yazarı ile röportaj yaptık

Netflix’te bugün ilk kez yayınlanacak olan Jupiter’s Legacy dizisinden önemli isimler, bir yuvarlak masa toplantısında basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Merlin’in Kazanı ve Play4.UK‘in kurucusu Murat Oktay da bu toplantıdaydı ve merak edebileceğiniz soruları diğer basın mensuplarıyla birlikte ekipten isimlere yönlendirdi. Dizinin başrollerinden Sheldon’ı canlandıran John Duhamel, yazarı Mark Millar, bunun yanı sıra Elena Kampouris ve Ian Quinlan gibi önemli isimler basından gelen soruları yanıtladı.

Jupiter’s Legacy dizisinin Sheldon’ı: Josh Duhamel

Dizinin başrollerinden görmeye alışkın olmadığımız şekilde “yaşlı bir süper kahraman” olan Sheldon’ı canlandıran Josh Duhamel, sorularımızı yanıtladı. Dünya’nın her yerinden basın mensuplarının sorduğu hem kişisel hem de rolüyle ilgili soruları samimiyetle yanıtladı. Buyursunlar!

Alessandra De Tomassi: Bir süper kahramanı canlandırıyorsunuz ancak benim merak ettiğim, bir insan olarak en güçlü yönünüz hangisi? Nelerde kendinizi daha iyi ya da ‘daha az iyi’ buluyorsunuz?

John Duhamel: Bence en iyi yeteneğim insanları okuyabilmek. Yani birinin kim olduğunu çabukça sezebiliyorum. Yine de insanların zihinlerini okumak isterdim. Bunun da üzerinde çalışıyorum.

Murat Oktay: Çocuklarının hayatını en doğru şekilde etkilemek isteyen bir baba karakterini oynuyorsunuz. Zaten bu karakterin oluşumu flashback’ler ile anlatılıyor. İlerleyen bölümde bu kısımları daha sık görecek miyiz?

Josh Duhamel: Henüz hakkında bir şey duymasam da umuyorum ki ikinci sezona geçeceğiz ama eminim ki onun 30’lu yaşlarına dair daha fazlasını göreceğiz. Çünkü onların şimdi güçlerini elde etmeden önceki hallerini, karşılaştığı sorunları görmeyi biz de istiyoruz

Thomas Delaunay: Diziyi gördüğümde kendi kendime “Yaşlı süper kahramanları dizilerde görmek bu kadar yaygın bir şey değil” dedim. Senaryoyu gördüğünüzde siz de aynı şeyi hissettiniz mi? Oynamak istediğiniz bir rol müydü?

Josh Duhamel: Gerçekleşmesi imkansız olan bir şeyi isteyen bir adamın kariyerinin sonlarına gelmesi fikrini beğendim. Bunu daha önce görmemiştim bu nedenle karakterin 30’lu yaşlarından şimdiye kadarki hikayesinin kesilerek ne tür değişikliklerin olduğunu, dünya görüşünün nasıl değiştiğini görme fikrini sevdim. Kendisinin ve dünyanın sorunlarını sırtlayan ve bütün sorumluluğu üzerine alan ve kendisini onaylamayan insanların direnişiyle yüzleşen bu yaşlı ve saçı sakalı ağarmış adamı oynama ve bir süper kahramana bu tarz bir bakış açısı getirme fikrine bayıldım.

James Mottram: Geçmişte Transformer filmlerinde de çalıştınız. VFX ile işler tamamen değişti mi? Bu sefer çok farklı bir tecrübe oldu mu?

Josh Duhamel: İlk filmlere dönecek olursak evet, çok değişti. Ancak 4. ve 5.’de hemen hemen aynı şeyi yapıyorduk. Yüzünüzü ve vücudunuzu tarayıp “Digi” dedikleri bir yere koyuyorlar. Yaptıkları bu şeyin mümkün olduğunu bile düşünmüyordum. Hala bu yeşil perde gibi şeyleri aklım almıyor. Üç hafta yeşil bir odada duruyorsun ve sonra seni bambaşka bir dünyaya atıveriyorlar. Bu proje Transformers filmleri kadar çılgınca değil, biraz daha “organize.”

David Opie: İlk bölümün sonundaki devasa savaşta Blackstar ve diğer kahramanlar çok önemli bir rol oynadı. İlk sezonun en can alıcı noktalarından olan bu sahneyi çekmek nasıldı?

Josh Duhamel: … Hepsi çekilip kaydedildikten sonra harika görünüyor ancak bu tür sahneleri çekmek işin en eğlenceli yanı değil. Çünkü bu çok uzun bir görsel efekt süreci ve birçok planlama ve donanım gerektiriyor. Yani savaş sahnesinin son halini görmek iyiydi ancak dürüst olmak gerekirse çok eğlenceli değildi.

Alessandra De Tomassi: Karakteriniz elbette bir süper kahraman ancak aynı zamanda bir baba, kızı ve oğluyla yaşadığı problemleri görebiliyoruz. Bir insan ve bir baba olarak mirasının ne olmasını isterdin? Yani insanların seni nasıl hatırlamasını isterdin?

Josh Duhamel: Bence Sheldon’dan almam gereken bazı dersler var. Sheldon’un dünyaya karşı devasa bir sorumluluğu ve kurtarılmasına yardım etmesi gereken belirli durumlar var… Bir baba olarak dürüst olmak gerekirse ben de tam ortadayım. Ekim ayından bu yana yoğun bir 5-6 ay oldu ve (işimi ve aileyi) dengede tutmak zorundayım çünkü bana ihtiyaç duyan bir oğlum var. O 25 yaşına geldiğinde geriye bakıp bütün bu süre içinde çalıştığım için bazı şeyleri kaçırdığımı görmek istemiyorum. Bu nedenle işimle aradaki dengeyi korumak için çok uğraşıyorum. Sonuçta o yalnızca bir kez 7 yaşında olacak ve ben geriye döndüğümde çocuğumdan yana pişmanlıklarım olsun istemiyorum.

Murat Oktay: Jupiters Legacy’nin diğer serilere göre aksiyon seviyesinin daha düşük olduğunu düşünüyor musunuz? Bildiğiniz gibi Avengers serisi bunu zirveye taşıdı ve biz Jupiter’s Legacy’den daha fazla aksiyon beklemeli miyiz?

Josh Duhamel: Belki olabilir, bilmiyorum. Bu iyi bir soru ancak kime sorduğuna göre değişir. Ben kişisel olarak hepsini gördüğümü düşünüyorum ve aksiyonu görmek eğlenceliydi. Dizinin en harika yanlarından biri ise aksiyonu karakterlerin ve nelerin olup bittiğinin belirlemesi… Güven bana ihtiyaç duyulduğu sürece dahası ve daha fazlası gelecek ve karakterler üzerinden ilerleyecek.

Ayrıca röportaj sırasında yaşlı bir karakteri canlandırmanın kendisi için iyi bir fırsat olduğunu, artık genç bir adam olmadığını ve 40’lı yaşlarının sonuna geldiğini açıkladı. Bu nedenle 30’lu yaşlarda bir insanken sonrasında bir süper kahramana dönüşen Sheldon’ı canlandırma fikrinin hoşuna gittiğini belirtti.

Dizinin yazarı Mark Millar da soruları yanıtladı

Dizinin yazarı Mark Millar da yuvarlak masa toplantısının dördüncü turunda basın mensuplarının sorularını yanıtlamak için toplantıya katıldı. Kendisine yöneltilen sorular ve yanıtları şu şekilde:

Alessandra De Tomassi: Etrafımızda olan şeylerin hepimizi çok korkuttuğu tehlikeli bir dönemden geçiyoruz. Bence umudu olan kahramanlara her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Peki sizin kişisel olarak en büyük korkunuz nedir?

Mark Millar: Harika bir soru. Daha önce bana böyle bir şey sorulmamıştı. İşte bu nedenle Jupiter’s Legacy insanların doğru yaptığını düşündüğü yanlışlar hakkında. Benim en büyük korkum insanların yüzde yüz doğru olduklarını düşünmeleri. Ve ben bu konuda uzlaşmıyorum. Ülkeler daima kızgın, çünkü kimse birbiriyle uzlaşmıyor. Herkes çok dolu. Muhtemelen sosyal medya yüzünden. Jupiter’s Legacy iki grup insan ve iki grup süper kahraman hakkında. Süper kahramanlar, süper düşmanlarla savaşmıyor. Genç kahramanlar, yaşlıların yanlış olduğunu düşünüyor ve yaşlılar ise doğru olduğunu düşündüğü şeyleri savunmaya çalışıyor.

Murat Oktay: Jupiter’s Legacy’de bütün kahramanlar yarattığınız dünyanın etrafında uçabiliyor. Ve hepsi kendine özgü süper güçlere sahip. Sheldon aralarında en güçlüsü ve diğerleri de güçlerini keşfedip geliştiriyorlar. Genelde süper kahraman yapımlarında bir grup kahramandan söz ediliyorsa, insanlar bir tanesiyle özdeşleşiyorlar. Jupiter’s Legacy ise bunun tam tersini sunuyor. Böyle ilerlemenin bir nedeni var mı?

Mark Millar: Gerçekten bunu her şeyden farklı yapmak istedim. Farklı bir şeyler yapmak istedim. Bu sadece insanlar ve aile ile ilgili. Buradaki insanlar, herkesin sahip olduğu endişeleri taşıyor. Bu daha duygusal, birinin birine ihanet etmesi gibi. Yani evet, daha önce ortaya çıkmış her şeyden farklı, bambaşka bir şey yapmak istedim. Ve biliyorsun, bu bizim işimiz.

Thomas Delaunay: Daha önce ortaya çıkan her şeyden daha farklı bir hikaye yazıyorsun. Diziyi gördüğümde kendi kendime süper kahramanlar hakkında hikayeler yazmanın ve tüm süper kahramanları temsil etmenin alışılmadık bir şey olduğunu söyledim. Bu konu hakkında ne düşünüyorsun?

Mark Millar: Gençler, yaşlılar gibi ‘herkes için olan bir şey’ yapmak istedim. Dünyanın her yerinden insanları biliyorsun, hikaye ilerledikçe Hindistanlı, Avrupalı, Asyalı süper kahramanlar görürsün. Yani bütün bu şeyleri birleştirme fikrini beğendim. Çünkü hayatım boyunca gördüğüm bütün süper kahramanlar hemen hemen aynı yaşta, aynı türden insanlardı. Genellikle bilim insanı olurlar. Ben de bütün bu farklı insanları karıştırarak bir süper kahraman hikayesi yazmanın ilgi çekici olduğunu düşündüm. Yani bu normal bir drama gibi hissettiriyor. Bu fikri beğendim çünkü daha önce bir süper kahraman ailesi hakkında canlı aksiyon dizisi yapılmadı. Bu yeterince tuhaf. Örneğin daha önce herhangi bir süper kahraman anne ya da ihtiyar bir süper kahraman baba görmedim. Süper kahraman filmlerini izlediğimde genelde süper kahramanların savaştığını gördüm. Evet bu da güzel ancak suratının ortasına yumruk yemiş oğluyla ilgilenen bir süper kahraman anne ya da annesine kafa atıldığını veya babasının öldürülmek üzere olduğunu gören bir çocuk… Bunlar son derece duygusal ve ilginç şeyler.

James Mottram: Geçmişte daima Marvel ve DC’yi gördük. Aynı zamanda sinema ve TV’de birçok Marvel ve DC yapımı yer alıyor. Bu tarzdan sıkıldığın için mi uyuşturucu bağımlısı Chloe gibi radikal bir şey oluşturdun? Bu tür şeyleri asla bir Marvel filminde göremezsiniz.

Mark Millar: Burada elimizde büyük bir avantaj var. Marvel ve DC filmlerini seviyorum. Ancak insanların önüne birbirinin benzeri şeyler koymayı asla istemedim, bunun yerine işleri bir sonraki seviyeye taşımak istedim, kimse de bana hayır demedi. Bu harika bir fırsattı.

David Opie: Millaverse gibi birçok Netflix dizisine sahipsin. Peki neden önce Jupiter’s Legacy? Neden bu dizinin ilk olarak platforma çıkmasına karar verdin?

Mark Millar: Bu aslında grup olarak alınan bir karardı. Yirmi kadar dizi vardı ve biz Jupiter’s Legacy üzerinde karar kıldık. Bu büyük, devasa bir proje ve platformdaki diğerleriyle rekabet etmemizde büyük rol oynayacak. Bu projeyi 5-10 yıl önce yapamazdık, zamanlama harikaydı. Teknoloji daha önce böyle değildi. Aynı zamanda kitle, 20 yıl içinde süper kahramanlara alıştı, bu nedenle projemizde bir ‘süper düşmana’ ihtiyaç duymadık. İnsanlar bunu şimdi normal karşılayabilir, kimse şaşırmaz. Kitle de bu seviyelere geldi, biz de bu proje ile çıtayı yükseltmek zorundayız.

Başroller Elena Kampouris, Andrew Horton ve Ian Quinlan

Oyuncu kadrosunda yer alan isimlerden Elena Kampouris, Andrew Horton ve Ian Quinlan’a gelen sorular ve yanıtlarını da hemen aşağıda bulabilirsiniz.

Alessandra De Tomassi (Andrew Horton’a soruyor): Ne tür bir süper güce sahip olmak isterdiniz? Çocukluğunuzda favori süper kahramanınız hangisiydi?

Andrew Horton: Özel gücümün ışınlanma olmasını isterdim. Dünya’nın herhangi bir yerine ihtiyaç duyduğum anda gidebilmeyi, uçakları, seyahati ya da yürümeyi unutmak isterdim. Yine de biraz tembel olduğum söylenebilir. Büyük ihtimalle çocukluğumdaki favori süper kahramanım Batman’di. Büyük bir Batman hayranıyım, çocukken oyuncaklarım, çizgi romanlarım, batman pijamalarım vardı.

Thomas Delaunay (Elena Kampouris’e soruyor): Diziyi ilk gördüğümüzde yaşlı, ak saçlı ve ak sakallı bir süper kahraman olduğu için şaşırmıştık. Siz de aynı şeyi düşündünüz mü?

Elena Kampouris: Bunun çok havalı olduğunu düşünüyorum. Senaryoda yazıldığının çok daha ötesinde olduğunun farkına vardım. Josh’u gördüm ve ikinci kez 30’larına dönmüştü ve gözümün önünde yaşlandırıyorlardı. Onun yüzünün alt tarafı beyaz sakallardan oluşurken üst tarafının genç göründüğü bir fotoğrafını çektim. Bunun en çok çekimlerde farkına vardım ve bunun diziyi eşsiz kıldığını düşünüyorum. Orada tamamen farklı iki dünya var ve flashback’lerden oluşan bir geçmiş ve şimdi arasında gidip geliyorsunuz, burada da güçlü bir zıtlık var…

Murat Oktay (Elena Kampouris’e soruyor): [Jupiter’s Legacy] Senin içinde yer aldığın ilk TV şovu olduğunu düşünüyorum. Bu, diğer süper kahraman filmlerinden farklı bir prodüksiyon. Peki buna nasıl hazırlandın?

Elena Kampouris: Nereden başlasam bilemiyorum, ekip olarak hepimiz bir aydan fazla bir süre boyunca hazırlandık. Harika dublörlerin yanı sıra harika bir spor salonu ile süper kahraman vücuduna ulaşmaya çalıştık. Aynı zamanda karakterimizin psikolojik yönlerini keşfedip buna hazırlandık… Her şeyimizle rolün içine daldık ve bu sırada şanslıydık ki birçok araçtan yardım aldık. Ve bu diziyi çizgi romandan ekranlara çevirmeyi başardık.

James Mottram (Elena Kampouris’e soruyor): Kendinizi dizide yoldan çıkmış bir “bad girl’e” nasıl kanalize ettiniz?

Elena Kampouris: … Günlük yaşamda yapamayacağınız şeyleri, Chloe’yi canlandırırken yapmak oldukça keyif vericiydi. Yaratıcılığınızla çeşnilendirip iç dünyanızı ve yenilikçiliğinizi karakterinize yansıtmak… Bir adamı bir yumrukta duvara yapıştırmak çok eğlenceli! Onun ateşli rolüne, güçlü ve özgür ruhuna hayranım. O gerçekten çetin bir piliç ve onun rolünü oynamak elbette eğlenceliydi!

Alessandra De Tomassi röportajın devamında Andrew Horton’a sorduğu ilk sorunun aynısını Elena Kampouris’e de yöneltti ve hangi özel güçlere sahip olmak istediğini, çocukluğundaki favori süper kahramanını sordu. Bu soruya Elena yanıt olarak favori süper kahramanının Wesley Snipes’ın canlandırdığı Blade olduğunu söyledi. Hangi özel güce sahip olmak istediği konusundaysa -kulağa biraz ilginç gelebilir- ısınma yeteneğine sahip olmak istediğini söyledi. Bu sayede her üşüdüğünde mont ya da ceket gibi şeyler giymek yerine bir çırpıda kendini ısıtabilmeyi istediğini belirtti. Ardından İtalyanca bir şarkı söyledi.

Devamında röportaj şu şekilde devam etti:

Murat Oktay (Ian Quinlan’a soruyor): Dizinin yalnızca ilk 5 bölümünü izleyebildim. Gördüğüm kadarıyla sizin karakteriniz, süper güç göstergeleri olmayan tek karakterdi. Bu, karakterinizde ne gibi bir psikoloji yaratıyor?

Ian Quinlan: Bence, dürüst olmak gerekirse o bunun için hiç endişelenmiyor. Kesinlikle uçma, süper hızlar gibi herhangi bir süper güce ihtiyaç duymadığını kanıtlıyor. Bence sakladığı bir sırrı var ve insanlar yakında bunu öğrenecekler. Yani o yalnızca süper güçlü kadınların peşinden koşan bir “koca adam” değil, yakında bunu tecrübe edeceğimizi düşünüyorum.

Matt Lanter (Skyfox) ve Ben Daniels’e (Brainwave) de bazı sorular yöneltildi

Dizide canlandırdıkları Skyfox ve Brainwave karakterleri ile Matt Lanter ve Ben Daniels da toplantıya katılan ve soruları yanıtlayan isimlerden oldular. Kendileri hakkında ilginç olan kısım ise Zoom dışında dizinin yazarı Mark Millar ile hiç yüz yüze görüşmemiş olmaları.

David Opie (Ben Daniels’a soruyor): Karakterini çok sevdim. Karakterinizdeki ‘bükülmeyi’ öğrendiğinizde ilk tepkiniz ne oldu?

Ben Daniels: Senaryoyu okumadan önce yorumları okudum. Menajerim, bana bu Netflix dizisinin teklif edildiğini söyledi. Böylece Walter’ın nereye gittiğini biliyordum ve ilk sezonda o dönüşü göremediniz, orada değildi. Yani ikinci sezonun başındaydı… Ve tabiki bizim için harika. Böyle bir dizi yapmak için altı yıllığına imza atıyorsun, ve sadece iki senaryon var. Demek istediğim, bu çılgınca. Böyle bir şey düşünemiyorum, yani hepimiz için harikaydı.

James Mottram (Ben Daniels’a soruyor): Orada duran birçok süper kahraman içeriğinin yanında bunu farklı kılanın ne olduğunu düşünüyorsun? İzlediğimde bunun çok farklı olduğunu hissettim. Neden olduğunu bilmiyorum fakat bana çok farklı hissettirdi. Belki sen bunu açıklayabilirsin.

Ben Daniels: Açıklayabilir miyim bilmiyorum. Ama biliyorum ki bunu çok sevdim, bu bir çeşit karakterlerin kapsamından kaynaklanıyor. Onları 1920’lerde gördükten sonra yüz yıl içerisinde ne kadar farklı kişilere dönüştüklerini görüyorsunuz. Altı kişiyiz ancak sanki orada on iki karakter varmış gibi. Bununla birlikte onların modern dünyanın çocuklarıyla birlikte nasıl bulunduklarına dair bir karmaşa var. Onların yolculuğuna dahil olmak oldukça tatmin edici. Seyirciyi daima parmak uçlarında tutuyor. Dünyanın gerçekten iyi inşa edildiğini ve iyi yazıldığını söyleyebilirim. Ama bilmiyorum, çok fazla süper kahraman filmi izlemiyorum. Yani muhtemelen bunu sorabileceğiniz en iyi kişi ben değilim. Antik Yunan’da bir tür Yunan trajedisi gibiydi. Hepsi insanların halleri ve büyük ve ağır kaderin elleriyle ilgiliydi. Bilmiyorum, oldukça tatmin edici bir format olduğunu söyleyebilirim.

Alessandra De Tomassi (Matt Lanter’a soruyor): Peki favori süper gücünüz ve favori süper kahramanınız hangisi?

Matt Lanter: Kulağa klişe gelebilir ancak uçmayı isterdim. İstediğin her yere gidebiliyorsun, sadece özgürsün. Hayal edebiliyor musun? Harika olurdu. Süper kahraman olarak ise muhtemelen Wolverine derdim.

David Opie (Matt Lanter’a soruyor): Daha önce Venom gibi birçok süper kahraman rolünde oynadın. Peki bir canlı aksiyonda ekranlarda olmak nasıl hissettiriyor?

Matt Lanter: Kendini o şekilde görmek oldukça harika. Bilirsin, kendini bir kostüm içerisinde görmek harika. Sanki çocukmuşsun da kendini bir kahraman olarak hayal ediyorsun, güçlü hissediyorsun, garip görünüyorsun. Bu çok büyülü. Oyuncu olmamın sebeplerinden biri de bu. Bunun büyüsü, beni bu işe çekti.

 

Exit mobile version