Oyun Ön İncelemeleri

Kane and Lynch 2: Dog Days

Aksiyon dünyasının gözü kara ikilisi geri dönüyor. Kabına sığmayan iki azılı
suçlu olan Kane ve Lynch bundan üç yıl evvel aksiyon dünyasına farklı bir soluk
getirmiş, ana karakterin kötü olması durumunda neler olabileceğini az çok
anlamamızı sağlamıştı. 2007 yılının sonunda tanıştığımız Kane ve Lynch,
başlarından geçen onca kanlı olaydan sonra hala akıllanmamış olacak ki, yine
tehlikenin kucağına atlamayı başarmış.
 
Çıkması için artık sayılı günler kalan Kane and Lynch 2’nin oynanabilir
bir demosunun yayımlandığını biliyorsunuzdur. Merlin’in Kazanı olarak biz de, ön
inceleme yapmamız için bize verilen kod ile bu demodan biraz daha kapsamlı bir
ön inceleme sürümüne sahip olmanın heyecanını yaşadık ve hemen bilgisayar başına
geçtik.
 
Dostum senin hiç sakin bir günün olmaz mı?
 
Daha ilk sahnesinden itibaren müthiş bir dehşet ile giriş yapan oyunumuz,
son derece kanlı bir sahne ile start alıyor. Kane ve Lynch, sandalyeye bağlanmış
biçimde, türlü işkencelere maruz kalıyor. Özellikle Lynch’i deyim yerinde ise
“linç” etmeye çalışan, kimliğini henüz bilemediğimiz şahıs, hayatında ilk defa
boya kalemi kullanan bebek gibi, savurduğu bıçağı ile Lynch’in vücudu üzerinde
sanatını icra ediyor. Bu kanlı sahne, Kane’in haykırışı ile sona eriyor ve her
şeyin başladığı zamana, yani iki gün öncesine dönüyoruz.

Şangay her zamanki, telaşlı ve soluk günlerinden birini daha yaşıyor.
İnsanlar dinamik, işler tıkırında. Kaldırım kenarında bekleyen kel, gözlüklü ve
psikopat görünümlü kişi ise buraya pek bir yabancı duruyor. Tabii ki bu
bahsettiğimiz Lynch’den başkası değil. Lynch olur da Kane olmaz mı? O da hemen
bitiveriyor. İkili el bile sıkışmadan gayet sıradan tavırlarla konuşmaya
başlıyor. Lynch’in, “seni otele yerleştirmeden evvel şurada bir arkadaşa uğramam
lazım” demesi, akıllarda soru işaretlerinin oluşmasına neden oluyor. Lynch’in
arkadaşı mı? Kim böylesine psikopat biri ile arkadaşlık yapar ki? Kane’i
sormayın, o uzun hikaye. Neyse lafı uzatmayalım, ikili ara sokaklarda dolaşıp
sonunda, Lynch’in sözde arkadaşının kapısını kırmak sureyiyle içeri giriyorlar
ve o anda işler zıvanadan çıkıyor. İki dakika sürmesi beklenen Lynch’in arkadaş
ziyareti, yaklaşık, 100 ceset ve yüzlerce de mermi ile son buluyor. Eee Lynch
bu, hiç sakin günü oluyor ki, mübareğin…
 
Yeni standartlar, yeni açılar
 
Tıpkı ilk oyunda olduğu gibi, yine üçüncü kişi görünümlü bir aksiyon Kane
and Lynch 2. Aynen önceki oyunda olduğu gibi heyecanın ve adrenalinin bir an
olsun eksik olmadığı oyunda, sürekli çatışmalar içerisinde kalıyoruz. Macerada
Lynch’i kontrol ediyoruz ve Kane de bize yol boyunca eşlik ediyor. Yapmamız
gereken ise son derece basit; karşımıza çıkanı vurmak!
Öne çıkan en büyük yenilik ise omuz kamerası. Hareketli omuz kamerası,
bizi sanki maceranın içindeymişiz gibi hissetmemizi sağlıyor olsa da bunun kötü
yanları da yok değil. Özellikle çevreye hızlı biçimde bakmak istediğimiz zaman
kontrol sorunları ortaya çıkıyor. Zaten kamera sürekli sallanıyor, bir de imleçi
hareket ettirmeye kalkınca görüntüleri algılamakta güçlük çekmeye başlıyoruz.
Oyunu ilk denemeye başladığımda o kadar gözlerim yorulmuş ki, yanımda oturan
Özgür, “Abi gözlerin kıpkırmızı olmuş, sanırım kurt adama dönüşüyorsun!” dedi ve
çığlıklar arasında yanımdan uzaklaştı. Şaka bir yana, kamera çok fazla
sallandığı için, nişan alma konusunda sıkıntı yaşamamak mümkün değil.

İlginç olan bir diğer nokta da düşmanlara nişan alsak da bir türlü isabetli atış
yapamamamız. Özellikle de makine tüfek kullandığımız zaman merminin rakibe
ulaşmasını sağlamak imkansıza yakın. İmleç, düşmanın tam üzerinde dursa bile, 20
mermiden ancak bir-iki tanesi isabet ediyor. Bu tip durumlarda en çok güvenilen,
tabanca bile nişancılık konusunda çuvallayınca, anlıyorsunuz ki, Kane and Lynch
2’de düşmana iki mermi yollamak için onlarcasını boca etmek zaruri. Bunun
gerçekçilik adına yapıldığı ortada, ama bir oyunda bu kadar da gerçekçi olma
kaygısı, kimi zaman problem de yaratabiliyor.
 
Siperden sipere selam göndermişem
 
Çatışmalar, günümüz aksiyon oyunlarında artık bir gelenek haline gelen,
sipere saklanarak ateş etme üzerine kurulmuş. Düşmanlar da aynı şekilde
siperlerin ardında durmaya özen gösteriyor. Burada yapay zekadan bahsetmek
gerekli. Denediğimiz ön inceleme sürümünde yapay zeka konusunda önemli bir artı
gözümüze çarpmadı. Düşmanlar genellikle belli başlı noktalarda bekliyor ve biz
geldiğimiz zaman otomatik olarak siperlerine geçip ateş etmeye başlıyor. Tabii
bu durumun oyunu kolaylaştırdığını söyleyebiliriz. Umarız tam sürümde böyle bir
durumla karşılaşılmaz.

 
Aksiyon seviyesi bir an olsun düşmediğini söylemiştik. Zaten yapımcılar
da, yaşayan bir dünya yaratmaya büyük önem vermiş. Çatışmaların büyük kısmının
da masum insanların içinde bulunduğu mekanlarda geçiyor olması bunun kanıtı. Hal
böyle olunca, ister istemez masum insanları da vurmak durumunda kalıyoruz.
 
Harita yapıları ise epeyce değişenlik gösterebiliyor. Sokak aralarında,
elektronik eşya dükkanları arasında, hatta balık halinde bile çatışmalara
girebiliyoruz. Sokaklardaki kimi olaylar ise maceranın aksiyon dozajını
yükseltiyor. Söz gelimi tam çatışma esasında freni patlayan bir kamyon gelip
ortalığı dağıtabiliyor ve bu da oyuna hareketlilik katıyor.
Sansür mü? Ne sansürü? Sansür ne arıyor bu oyunda?
 
İlk defa bu oyunda gördüğüm ilginç bir özelliği sizlerle paylaşmak
istiyorum. İlk görevimizde, Lynch’in şu meşhur arkadaşını ziyarete gittiğimizde,
kapıyı kırmak sureti ile içeriye giriyor ve hesabını göreceğimiz adamın, genç
bir bayan ile münasebette olduğunu fark ediyoruz, ama o da ne? Bayanın belden
aşağısına mozaik efekti ile sansür uygulanmış. Üstelik bu sansür tüm kovalamaca
boyunca uygulanmaya devam ediyor. Sadece müstehçen olan bu sahnede değil, kanlı
ve vahşet içeren sahnelerde de sansür uygulamasının olması gerçekten farklı bir
görüntü ortaya çıkarıyor.
 
Görsel yönden inişli çıkışlı bir grafik ile karşılaşıyoruz. Ana
karakterler göze güzel gelse de rakiplerimizin sürekli aynı modellemelerle
karşımıza çıkması sinir bozuyor. Öte yandan animasyon hataları ve ölen
düşmanların aldıkları pozisyonlar da yıllardır kanayan bir yara. Neden
bilemiyorum, bu kadar teknolojik gelişme yaşayan oyun dünyasında ölen
karakterlerin duruş biçimleri bir türlü gerçekçi yapılamıyor. Amuda kalkan, bir
ayağını yere doksan derece açı ile havaya kaldıran, secdeye varan, hatta
gitmemiz gereken yeri işaret eden cesetlerle bile karşılaşabiliyoruz.

 
Maceranın hemen her noktasında kullanılan ışık ve blur efekti bir yerden
sonra gözü yormaya başlıyor. Daha önce kameranın sallamamasından dolayı ne kadar
zorlandığımı söylemiştim. Bu efektler de gözlerimin kan çanağına dönmesine
önayak oldu diyebilirim. Bir mekana girdiğinizde dört bir yanda rengarenk
ışıklarla çevrelenmek ve mermi yediğinizde ekranın bulanıklaşması güzel belki,
ama bu efektlerin dozu iyi ayarlanamadığı için gözü çok fazla yoruyor.
 
Ön inceleme sürümünde karşılaştığımız hataların, grafiksel eksikliklerin
ve bir türlü yükseltemediğimiz ekran yenileme miktarının tam sürümde
değişeceğini ümit ediyoruz. Eklenen co-op modu, çoklu oyuncu seçenekleri ile
farklılık yaratmaya çalışacak olan Kane and Lynch 2’nin tam sürümü elimize
ulaştığında çok daha detaylı bir inceleme ile karşınıza olacağız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu