Kara Ekran #2: The Sopranos
Dünya üzerinde, televizyonun gelmiş geçmiş en iyi dizilerinden birisi hangisidir diye soracak olursanız, çoğu senaristin ve yönetmenin hem sinematografi hem de senaryo anlamında verebileceği en tutarlı yanıt, The Sopranos olacaktır.
Özellikle The Wire ile birlikte, televizyon tarihinin en önemli yapımları olarak geçen bu işler, şüphesiz yönetmenlerinin, senaristlerinin ve oyuncularının çok büyük ustalar olmasından öte, işini iyi bilen insanlar olmasından kaynaklı.
The Sopranos, bu tarz bir proje. İyi senaryo yazımı nereden belli olur diye soracak olursanız, David Chase’in hayatının projesi olan The Sopranos, size çok iyi bir yanıt olacaktır.
David Chase gerçekten enteresan bir isim. Küçükken ailesiyle pek çok sorun yaşayan Chase, çevresi tarafınca oldukça yaratıcı bir hikaye anlatıcı olarak daha o yaşlarda tanınırken, annesinin pasif agresif yapısı ve babasının oldukça sinirli bir adam olması sebebiyle çok içine kapanık ve depresif bir gençlik yaşamış. Chase Sopranos’un ana karakteri Tony’nin annesi “Livia Soprano” karakterini kendi tecrübelerinden yazdığını defalarca açıklamıştır.
Bir senaristten pek beklenmeyecek özelliklere sahip Chase, televizyon dizilerinden nefret ediyor ve bunun yerine film izlemeyi tercih ediyor. Chase modern televizyonun bir çöp olduğunu ifade ederken, televizyonda takip ettiği tek dizinin kendi yapımı olan The Sopranos olduğunu da belirtmişti.
Tekrar The Sopranos’a dönmemiz gerekirse, Sopranos New Jersey tabanlı bir İtalyan Amerikan mafya ailesi kaptanlarından Tony Soprano ekseninde dönen, oldukça kuvvetli altyapıya sahip bir dizi. Yapım kuvvetli altyapısını, bünyesinde barındırdığı oldukça sağlam oyunculardan almakta. Ana karakter Tony Soprano’yu canlandıran James Gandolfini’den tutun, Edie Falco’ya, Michael Imperioli’den Lorainne Bracco’ya gerçekten işini iyi bilen oyuncuların canlandırdığı karakterlerin yer aldığı bir drama Sopranos.
HBO yapımı olan iş, 1999 yılında başlayıp 2007 senesinde gelmiş geçmiş en büyük dizi finallerinden birisi ile ekranlara veda etti. Kablolu televizyon tarihinde en çok kazandıran dizi olarak bilinen Sopranos, aynı şekilde tüm zamanların en başarılı TV dizisi olarakta bilinmekte.
Sopranos’un aslında hiç göründüğü gibi bir hikayesi yok. İlk bakışta klasik bir mafya dizisi olarak görünen Sopranos, Tony Sopranos isimli bir çete üyesinin, çevresiyle olan sorunlu ilişkilerini ve genel olarak aile dinamiklerini konu alır. Chase konsepti yazarken kişisel tecrübelerinden oldukça yararlandığını söyleyerek, diziyi “Terapi gören bir çete üyesinin ailesi ve annesiyle olan sorunlu ilişkileri” kapsamında özetlemektedir.
Dizinin bünyesinde yer alan çoğu karakter İtalyan-Amerikan olup, bütün hikaye bu eksende gerçekleşmektedir, özellikle New Jersey asıllı pek çok insanın bu konuda o dönemlerde oldukça fikri olduğunu biliyoruz, dönemin yükselen mafya filmleri revaçtayken, daha geride bir zamandan takip eden Sopranos, aslında mafya filmlerine biraz modern bir bakış açısı ile yaklaşmaktadır.
Sopranos, hikayesinde pek çok farklı temalara rastlayabileceğiniz nadir yapımlardandır. Bağlılık, ihanet, sevgi, aile, seks, uyuşturucu problemleri ve Amerika’nın yeraltı dünyası gibi pek çok temayı kendi içerisinde oldukça güzel bir karışımla izleyiciye sunan yapım, türe ilgisi olanların izlemekten asla sıkılmayacakları ve her bölümün ardından ekrana çakılı kalacakları nadir yapımlardan.
Sopranos’un bu kadar iyi olmasının ardında yatan en önemli sebeplerden birisi, David Chase’in prodüksiyonun her yanında sürekli olarak çalışmasıdır. Set ekibi tarafından oldukça kontrolcü olarak tanımlanan Chase, sadece senaryoyu yazmakla kalmamış, her bölümün montajını, senaryosunu, oyuncu seçimlerini, set süreçlerini kişisel olarak takip etmiş ve bu yönüyle ekibinden ciddi eleştiriler almıştır. The Sopranos’un yaratıcı kısmında yer alan herkes Chase tarafından seçilmiş kişilerdi. Bunun gibi sebepler yüzünden her bölümü ince elenip sık dokunan The Sopranos, televizyon tarihinin en önemli prodüksiyonlarından birisidir.
Müzik konusunda David Chase, kontrolü elinden bırakmamış ve kişisel olarak işin bu kısmında da çalışmıştır. Martin Bruestle ve Müzik Editörü Kathryn Dayak ile seçilen kayıtların kullanımı konusunda muhteşem bir profesyonellik gösteren Sopranos, bu konuda pek çok takdir kazanmıştır. Dizinin giriş jeneriği ise İngiliz Alabama 3 grubunun “Woke Up This Morning” isimli parçasıdır, Sopranos’ta kullanıldıktan sonra ikonik klasmanına girmiştir.
Yapımın çok büyük bir kısmı New Jersey’de çekilmiştir. Karakterlerin genellikle toplandıkları Satriales isimli domuz kasabı ise Elizabeth, New Jersey’de bulunan gerçek bir binadır.
The Sopranos gelmiş geçmiş en büyük ve en vurucu televizyon serisi olarak değerlendirilirken, pek çok eleştirmen dizinin senaryosuna, oyunculuğuna ve yönetmenlik başarılarına takdirler yağdırmıştır. Olgun ve artistik nitelikleri sırıtmadan, Amerikan İtalyan kültürü, ırkçılık, suç ve cinsiyet gibi konularda korkusuzca eleştirilerde bulunabilen nadir yapımlardan birisi olan The Sopranos, mafya hikayelerini konu alan yapımlarda değil, genel olarak televizyonda hikaye anlatıcılığı anlamında bir devrimdir.