Kara Ekran #33 Cold Case
Geçmişe sünger çekmek diye bir söz vardır ancak yalnız bir dedektif olan Lilly Rush, bu söze pek de inanmıyor. Bu ismi tanıyanlar ve geçmişin karanlık sayfalarının tekrar tekrar açıldığına şahit olanlar, ne demek istediğimi anlayacaklar: Cold Case.
İnanılmaz güdüleriyle birçok cinayet davasını çözen Lilly Rush, oldukça başarılı bir dedektiftir. Hiçbir zaman çözülememiş ve rafa kaldırılmış davalara bakmaktadır. Bu davaların çoğu 25 yıl ve öncesine dayanmaktadır. Çözülemeyen bu olaylar serisi artınca Philadelphia Polis Merkezi’nde yeni bir ekip oluşturulur ve Lilly de bu ekibe katılır.
ABD yapımı olan Cold Case, 7 sezondan oluşuyor. Toplamda 129 bölüm ve oldukça başarılı bir polisiye dizisi. Polisiye bir dizide olması gereken hemen hemen her şey var ancak tek farkı biraz daha nostaljik rüzgarlar eşliğinde olayların işlenmesi.
2003 ve 2010 yılları arasında yayına giren Cold Case; NYPD Blue, The Birdge ve Homeland gibi dizilerde adı geçen Meredith Stiehm tarafından yaratıldı. Başrollerde ise; Kathryn Morris, John Finn, Jeremy Ratchford, Thom Barry, Tracie Thoms ve Danny Pino yer alıyor.
Cold Case’in en etkileyici yanları, sizi geçmişe götürmesinin yanında şüphelilerin veya davayla ilgili olan bireylerin, gençlik yıllarına dönmesi. İşin içerisinde gerçekten başarılı oyunculuk ve bunun yanında başarılı bir kurgu var. Sadece çözülemeyen davaları izlemiyoruz, aynı zamanda kişilerin ve olayların da geçmişine dönüyoruz.
Cold Case’in kendisine has bir dizi olduğunun da altını çizeyim. Her dava çözüldüğünde Lilly, hafızasındaki kurbanı görmekte ve o sırada araya o zamana ait hit bir parça çalmaktadır. Müzikleri de diziye verilebilecek en önemli artılardan biri. İnsan ister istemez, bazı noktalarda etkileniyor.
Cold Case’de davalar kimi zaman Lilly Rush’ın ayağına gelmiyor, şüpheli olarak görünen kurbanlar da başarılı dedektifimize musallat olabiliyorlar. Musallat olmaktan kastım, ölen kurbanların yakınlarından bahsediyorum. Bölüm sonlarında Lilly Rush’ın kurbanı kendi gözünden görmesi, pek de paranormal bir olay değilmiş gibi seyirciye sunuluyor. Sanki kurbanın ruhu sonunda huzurlu ve adalet de yerini bulmuş gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Böyle bir durumda kimi zaman gözlerinizin dolduğunu hissedebiliyorsunuz.