Kara Ekran #54: Hannibal #1
Oscar’lı seri katil Hannibal Lecter, televizyon ekranlarından eserlerine devam ediyor. Filmlerden öncesini anlatan dizi, el değmemiş topraklarda dedektiflik ve cinayet eserlerini sevenlere yepyeni lezzetler sunuyor.
Sinema tarihinde birçok ünlü kötü adam ve katil gelip geçti. Hiç birisi Dr.Hannibal Lecter kadar akıllarda kalmadı. Anthony Hopkins’in Oscar’la ödüllendirilen performansı bir yana dursun, Hannibal izleyicilerin bilinçaltına korkuyla işlendi. Gösterime giren ilk film Kuzuların Sessizliği’nde Ünlü ve dünya çapında saygı görülen bir psikolog olan Hannibal Lecter’ın aslında kurbanlarını sosyetenin saygın insanlarına yediren bir katil olduğunu öğreniyorduk. Bu gizemli katil, kurbanlarını ne kas ne de silah gücüyle alt ediyordu.
Normalde korku ve gerilim tarzı eserlerde okuyucunun kendini kurban yerine koyması için benzer zayıflıklara ihtiyaç duyması gerekir. O yüzden çizgi roman ve sinemalarda aşırı güçlü kötüler kahramanlarla karşılaşır. Karakterin yaratıcısı ve Hannibal serisine ait kitapların yazarı Thomas Harris, herkesin ortak bir zayıf noktasına saldırarak yüreklere korku saldı. Hannibal Lecter, zekasıyla sizinle oynar, bilinç altınıza girer ve en zayıf anlarınızı travmalarını bulur ve onlarla yener. Kibar, kültürlü bir insanın ulaşabileceği en üst seviyededir. Sosyal statüde saygı duymanızı gerektiren her türlü özelliğe sahiptir. Şık giyinir, güzel kokular sever, müzik zevki vardır, görsel hafızası çok iyidir. Sizinle 3 saniyeliğine bile tanışmış olsa adınızı hatırlar ve eğer kriterlerine uymuyorsanız aperatifler listesine ekler. Bu kriterlerde aslında izleyicilerin ve okuyucuların korkulu rüyalarının başka kaynağıdır. Hannibal sadece, kaba, cahil ve estetiği bozan insanları öldürür. İşinizi baştan savma yapan bir çalışansanız, akşam yemeğinde menüye eklenirsiniz. Çöpünüzü yere atıyorsanız, toplu taşıma araçlarında yüksek sesle müzik dinliyorsanız, aceleci ve saygısız tavırlarınız varsa sonunuz fırında biter.
Müsaitseniz Akşam Yemeğe Bekleriz
Hannibal dizisi diye başladık yazıya, karakterin çetelesini okuduk demeye başladığınıza eminim, diziyi doğru anlamak için bu detayları öğrenmek gerekiyor. Diziyi ilk olarak geçtiğimiz yıl Şubat ayı gibi sosyal medya üzerinden fark ettiğim bir fragmanla öğrendim. Filmlerini defalarca izlediğim, kitaplarını defalarca okuduğum sağlam iradeli bu kurgusal karakterin her hafta evime konuk olacağını düşünmek beni sevindirmişti.
Öte yandan, Hannibal filmlerinin giderek düşen performansı ve kalitesi benzer projelerinde genel izleyici için harcandığını görmemiz içime kurt düşürüyordu. Nihayet ilk bölüm yayınlandı ve diziyi izlemeye başladım. Dizi, serinin ilk yayınlanan kitabı Red Dragon (Kızıl Ejder)’in öncesine geçiyor. Will Graham, FBI için cinayetlerin çözülmesinde danışmanlık yapıyor Hannibal Lecter, klasik müzik, şarap ve güzel yemekler arasında rahat bir hayata sahip, Jack Crawford FBI’daki kariyerinin zirvesinde. Anlayacağınız filmlerde gördüğümüz herkes gayet mutlu mesut hayatlarına devam ediyor.
Kurbanlarını ünlü sanat eserlerine benzeten bir katil ortaya çıkana kadar bu karakterlerin yolu kesişmiyor bile. Will Graham, üstün empati yeteneği ve psikopat eğilimleri yüzünden Jack Crawford tarafından davalara danışmanlık yapması için bu oyuna dahil ediliyor. Hannibal Lecter’da suçlu profillerindeki üstün yetenekleri sayesinde benzer şekilde FBI tarafından oyunun içerisine alınıyor. Bu üçlünün birleşmesi, iki sezondur devam eden müthiş bir zeka ve kurgu savaşının ilk tohumlarını atıyor. Dr.Lecter hakkında 4 film izlememize rağmen, uzun süre katilin o olduğu konusunda şüpheye düşüyoruz.
Bol Kanlı Yemek Programı
Ortada büyük bir bilinmezlik var. Dizinin yapımcıları da zaten bunu hedeflemiş. Prodüktör Bryan Fuller izleyicinin filmler ve kitaplar sayesinde Hannibal hakkında her şeyi bildiğini bu yüzdende ortaya farklı bir şey ortaya koymak istediklerini söylüyor. Dizinin genel hattında üç şey akıllardan çıkmıyor. Hannibal’ın hazırladığı ağız sulandıran yemekler, bilinçaltınıza işleyen heyecanlı psikolojik sohbet ve kabuslarınıza girecek detaylı ceset fotoğrafları. Will Graham’ın cesetlere bakıp hayal gücünde olayı tekrar yaşaması katillerin gözünden cinayeti görmesi dizinin görselliğini rakiplerinden çok daha üstün bir noktaya taşıyor.
Genel olarak Hannibal yayına başladığı zaman, ailenizin sevilen seri katili Dexter reytingleri avlıyordu. Breaking Bad’in yokluğunda suç odaklı diziler artmıştı. NBC cesur bir kararla Anthony Hopkins’le özdeşleşen karakteri farklı bir senaryo ve yüzle ekranlara yansıttı. Dizinin ilk bölümü sonunda, konsept hoşuma gitse de tam kararımı vermek için biraz daha sabretmem gerektiğini düşündüm.
Birkaç bölüm sonra zaten ortada karar filan da kalmadı bağımlılık başlamıştı. Akıl oyunları, gizemler, cinayetler karakterler arası ağ örgüsü derken zaten bir sonraki haftanın gelmesini iple çekiyorsunuz. Hannibal dizide dost canlısı, kültürlü herkese yardım etmek isteyen iyi bir karakter çiziyordu. Will Graham’in sonsuz yalnızlığı ve asosyalliğinde, Jack Crawford ve Hannibal Lecter’tan başka kaçabileceği nokta yok. En büyük gücü, olay örgüsü ve kurgu olan bir dizi de hikayeyi fazlasıyla anlatıp spoiler vermeye gerek yok.
Dizi her bölümde tıpkı Hannibal Lecter gibi hafızanızı ve zekanızı biraz daha fazla sınıyor. Hannibal’a her bölüm biraz daha hayranlık beslerken, Will’e oturup rakı içesiniz geliyor. Laurence Fishburne babacan tavırlarıyla siyahi bir Hulisi Kentmen imajı çizerken, diğer karakterler bu üçlünün satranç masasındaki piyonlar olarak görevlerini yerine getiriyor.
Haftaya sizleri Hannibal hakkında daha detaylı ve daha karanlık maceralara davet edeceğiz!