Makale

Kara Ekran #57: ROME

HBO şu sıralar her ne kadar popüler seri Game of Thrones ile anılsa da onların ilk büyük prodikyonları GoT değil. Çok değil bundan on yıl önce Dizi tarihinin en büyük prodiksyonlarından birine imza attılar.

Julius Ceasar, Pompey Magnus, Marcus Antonius ve Cleopatra gibi tarihe damga vurmuş nicelerinin yaşadığı dönemi anlattılar. Bu hafta M.Ö. 50 yılındayız… Tüm zamanların en büyük uygarlıklarından birinin merkezindeyiz… Entrika, ihtiras ve kanın asla eksik olmadığı topraklardayız…

Rome dizisinin en özel yanı kuşkusuz eşsiz hikaye anlatımıdır. Evet yukarıda efsanevi kişilikleri saydım sizlere sewvgili okur ama Rome’un baş karakteri ne Sezar ne de Kleopatra. Dizi bize hikayesini iki lejyonerin üzerinden anlatıyor. Titus Pullo ve Lucius Vorenus’un yaşadıkları üzerinden koca bir resim bize gösteriliyor.

Bir kaşınızın kalktığına eminim niye bu adamları izliyoruz diye. Biz Sezar’ı istiyoruz diyebilirsiniz. Merak etmeyin, dizi sırasına Sezar’dan tutun Cicero’ya kadar tüm önemli kişiliklere doyacaksınız. Pullo ve Vorenus son derece önemli kişilikler ve onların hayatını yaşarken inanın kendinizi o ihtişamlı döneme daha yakın hissediyorsunuz. Böylelikle dizilerin başlıca unsurlarından birisi olan karakter gelişimine siz de ortak oluyorsunuz.

Eğer bulunduğumuz dönemden bahsedecek olursak: Eve bulunduğumuz dönem diyorum çünkü ben bugüne kadar böylesine inanılmaz bir dekor görmedim. Tonla dizi izlemişimdir ama içlerinde Rome bu konuda en iyi çıkardığını rahatlıkla söyleyebilirim. Düşünün dizi bittikten çok sonra bile başka yapımlar için bu setler kullanıldı. O derece tarihe sadık bir yapım var karşınızda.

Döneme geri dönelim o halde. Roma’nın Galya, Mısır ve birçok devlet ile
olan güç çekişmesini konu alıyor dizimiz. Roma yönetimini ele geçirip
yeniden tiranlığı getirmek isteyen Sezar ile onu engellemeye çalışan
Pompey ve senatonun mücalesini konu alıyor. İşin güzel kısmı burada
başlıyor çünkü daha ilk bölüm ile birlikte öyle entrikalar dönmeye
başlıyor ve bir sonraki bölümü iple çekiyorsunuz.

Sezar’ın Sezar olmak için neyi göze aldığını, ona karşı çıkanların
sebeplerini ve başlıca büyük ailelerin kurdukları komploları izledikçe
kendinizi döneme daha yakın hissediyorsunuz. Böylesine büyük bir
kültürün yaşadığı travmaları deneyimlemek kesinlikle paha biçilemez.
İşin
komik tarafı diziyi izlerken kesinlikle spoiler yemiş durumda
olacaksınız. Yani lütfen hepimiz Sezar’a ne olduğunu biliyoruz.
Dizilerin en önemli unsurlarından birisi olan merak unsuru nasıl
sağlanıyor derseniz, işte o komplo ve entrikalar derim. Cumhuriyer ve
tiranlık arasında gidip gelen bir uygarlığın seçimleri ve kararları
izleyiciyi ekran başına kitlemeye yetiyor. Bize hep Sezar’ın hikayesi
anlatılır ama işin bir de senato ve Brütüs kısmı vardı. İşin bir de
lejyoner kısmı var. Onun ötesinde o muhteşem uygarlığı oluşturan halk
kısmı var.

Halk kısmı önemli ve dizinin baş karakterinin sivil
hayata uyum sağlamaya çalışan iki lejyoner olması bu metayı büyük ölçüde
destekliyor. Efsanevi 13. Lejyon’a bağlı olan bu iki arkadaşımız Galya
seferinin hemen sonrasında Roma’ya dönüyor ve olaylar başlıyor.

Lucius,
Galya seferinden yeni dönmüştür ve ailesi yıllarca onsuz yaşamak,
ayakta durmak zorunda kalmıştır. Hayatını yeniden kurmak zorunda, bir
kez daha sıfırdan başlamalıdır. Mizacı gereği oldukça sert bir karakter
olan Lucius’u Cennetin Krallığı ve Trainspotting gibi filmlerden
tanıyacağınız Kevin McKidd canlandırıyor. Hala tanıdık gelmediyse
kendisi Modern Warfare serisinden tanıyacağımız “Soap” MacTavish’i
seslendirmişti.

Benim ve diziyi izlemiş olanların favori karakteri
olan Titus Pullo’yu ise ünlü aktör Ray Stevenson canlandırıyor. Onu
Thor’un yanı sıra Walking Dead ve Dexter gibi popüler dizilerde de konuk
oyuncu olarak izlemiştik.

Titus Pullo ise tam manasıyla son gününü
yaşayan bir adam. Sorumsuz ama bir yandan sadık bir asker. Düşünceli ama
aynı zamanda hep kötü kararları veren bir karakter. Alkol ve kadın
düşkünlüğü onu hem zor hem de komik durumlara düşürebiliyor. Düşünmeden
yaptığı bazı haraketler dizinin işleyişini bir anda değiştirebiliyor.
Yapım içerisinde en sağlam karakter gelişimini Titus Pullo yaşıyor ve en
sonunda karşımıza çıkan adam tam manasıyla bir başkası oluyor.

Bir
başka bahsetmek istediğim şey ise yüksek düzeyde olan şiddet, kan ve
cinsellik. Dizi kesinlikle ama kesinlikle 18 yaşından küçüklere hitap
etmiyor. Türkiye’de cnbc-e tarafından yayınlanan ilk bölüm o kadar tepki
çekmişti ki sonraki bölümler inanılmaz kesintilere uğradı. Aslına
bakarsanız gene Roma dönemini işleyen bir başka dizi olan Spartacus de
aynı unsurları içeriyordu. Ama Rome dizisinde olaylar çarpıcı bir
şekilde ekrana yansıtıldığı için insan direk olarak izlediği sahnenin
etkisine girebiliyor. Her şey o kadar gerçek ki yere dökülen kanın
kokusunu bile hissedebiliyorsunuz.

İki sezonluk HBO dizisi 
bittiğinde insan kendini boşlukta hissedip daha fazlasını aramaya
başlıyor. Zaten ilgi çekici bir dönemi mühteşem bir dille anlatan Rome
çoktan kara ekranın kültleri arasına girmiş durumda. Dizilere ve daha
önemlisi tarihe meraklı olan herkese şiddetle tavsiye ediyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu