Kholat
Korku, gerilim oyunlarını genel olarak merak etsem de, bu türle daha yeni yeni tanıştığımı belirtmeden edemeyeceğim. Arada gelen korku oyunu oynama isteğimi ve de merakımı elime geçen bağımsız yapımcı oyunlarla gidermeye çalışsam da, bu yapımlar da iştahımı tamamen
karşılayamıyordu. ‘Acaba Kholat bu iştahımı giderecek ve de merakımı karşılayacak bir oyun mu?’ diye merakla PS4’ümün başına geçsem de, oyunun ilk saatlerinde ne merakım kalmıştı, ne de iştahım.
IMGN.PRO isimli Polonyalı geliştirme ekibinin eseri olan Kholat, 10 Haziran 2015’de Steam’de yerini alarak, hayatta-kalma, korku oyunu severler için sunulmuştu. Steam’de fazlasıyla olumlu yorumları toplayan Kholat’ı PlayStation 4 oyuncularına sunmak isteyen IMGN.PRO, çalışmalara başlayarak oyunun konsol versiyonunu da geliştirmeyi hedeflemişti. Peki Kholat nasıl bir oyun?
‘Dyatlov Geçidi Vakası’ isimli gerçek bir hikayeden esinlenerek geliştirilen Kholat, oyunculara tam anlamıyla atmosferik bir korku oyununu sunmayı hedeflemiş. 9 kayakçının Ural Dağları’nda 2 Şubat 1959 gecesinde gizemli ölümlerini konu alan Kholat, bizleri buz gibi dondurucu soğuğun tam da ortasına bırakıyor. Dyatlov Geçidi Vakası olarak anılan olay, Kholat Syakhl dağının gerçekleşerek, kayakçıların olay gecesi bilinmeyen bir nedenden dolayı çadırlarını yırtarak -30°C sıcaklıkta ve ağır kar yağışında yalın ayak çadırı terk etmesi ile bilinir. Bu durumun neden yaşandığını bilinmeyen araştırmacılar, hayatını kaybeden kayakçıların kemiklerinin kırıldığını fark ederken, yüzlerinde de turuncu lekeler olduğunu belirtir. Kholat dağında neler olduğunu bilmek, cevaplar bulmak adına çıktığımız bu yolculuk hiç de tahmin edemeyeceğimiz şeyleri bize sunar.
Sean Bean’in etkileyici anlatımı ile başlayan Kholat, bizleri buz gibi dondurucu rüzgarı ve harika atmosferi ile karşılıyor. Sean Bean Kholat’ta ölmüş mü, ölecek mi bilmesek de, oyunun bizlere talimat vermesini beklemeden adımlarımızı atmaya başlıyoruz. Diğer hayatta kalma korku oyunlara kıyasla bizlere açık dünya hissi veren Kholat’ta, istediğimiz yerlere gidip keşif yapabiliyor, dilediğimiz noktadaki ipuçlarını toplayabiliyoruz. Unutmayın, Kholat’taki amacımız bu 9 kayakçıya ne olduğunu bulmak ve Kholat’taki esrarengiz olayların sebebini keşfetmek. Atmosferi, ses efektleri ve de görselleri ile sizleri içine çeken Kholat, her dakika tüylerinizi diken diken edecek.
Kholat’ta tamamen savunmasız olduğumuzu düşünürsek, bizlere yolumuzu bulmamızda yardım edecek bir el fenerine, haritaya ve de pusulaya sahibiz. Kholat dağının içerisinde haritamızı kolayca açarak, bulunduğumuz koordinatlara bakabiliyor ve istediğimiz şekilde hareket edebiliyoruz. Hareket edebiliyoruz ama, haritayı açtığımız an oyun bizlere rahat nefes alabileceğimiz bir an tanımıyor.
Karakterimizin haritayı kaldırıp bakması ile, etrafımızdaki kurt ulumalarını, rüzgar seslerini duyabiliyorken, tehlikenin de yaklaşmakta olduğunu hissedebiliyoruz. Aynı durum pusulayı kullanırken de geçerli elbette. Pusulayı kaldırmamız ile odak noktamız değişiyor ve çevremizi daha bulanık görmeye başlıyoruz. E durum böyle olunca da, oyuncuların tek rahat nefes alabileceği yer de günlük menüsü oluyor. Bu öğeleri ile Kholat, gerçekten de oyuncuyu rahatsız eden öğeleri ile dikkat çekiyor.
Keşfettiğiniz ipuçları veya yeni bir yer anında haritanıza işleniyor ve de sizlere yön bulmanızda kolaylık sağlıyor. Öte yandan, Kholat dağlarında el fenerinizin ışığı ile keşfettiğiniz koordinat bilgileri ve de şekiller ile nereye gitmeniz gerektiğini sizlere belirtilirken, kendinizi gerçekten içinden çıkılamayacak bir durumda buluyorsunuz. Eğer bir de benim gibi kafanıza buyruk ilerlediyseniz, aynı tehlikelerden bir daha geçmeniz ve arkanıza bakmadan koşmanız da gerekebiliyor.
Ancak, her ne kadar Kholat bu öğeleri ile dikkat çekse de, oyuncuları tamamen özgür bırakması ile de bizleri zorlamaya başlıyor. Bu zorluk, keşke oyuncuyu sınayan bir zorluk olsaydı demeden edemeyeceğim, lakin nereye gideceğim, ne yapacağım, kurt mu uluyor? Diye kendime soru sormaktan Kholat dağlarında aynı kayakçılar gibi kaybolur oldum. Oyunun zorluğu biraz ‘can sıkıcı’ olsa da, ben harita marita dinlemem, yön duygum da kuvvetli kaptırır giderim diyorsanız o zaman sizleri de Kholat maceramıza bekleriz efendim.
Harika bir atmosfere sahip olan Kholat, sahip olduğu görseller ve efektler ile de dikkatimizi çekse de, oyunun yüzey kaplamalarının çok da başarılı olduğunu söyleyemeyeceğim. Gökyüzünün açılması ve karın durması ile ortaya çıkan ay ışığı Kholat dağlarını aydınlatırken keşfettiğimiz ipuçları ile gizemli olaylara tanık olmakla birlikte, ‘Dyatlov Geçidi Vakası’nı çözmeye bir adım daha yaklaşıyoruz. İlerlediğimiz bölgelere göre şekillenen atmosfer kimi zaman bizleri kapkaranlık ormanlara götürürken, kimi zaman da yoğun tipi altında yolumuzu bulmaya ve hayatta kalmaya zorlayacak.
Kholat’ın bizlere sunduğu hayatta kalma öğeleri, birçok korku oyunundaki mekaniklere benziyor. El fenerimizi söndürmemiz ve tabana kuvvet koşmamız ile tehlikelerden kurtulabiliyor, saklanarak da hayatta kalabiliyoruz. Kholat dağlarında herhangi bir sığınağın olmamasıyla birlikte, güvenebileceğimiz tek şey yön bulma duygumuz.
Her ne kadar soğuk hava altında ciğerlerimiz acıdan yanana kadar koşsak da, karakterimiz bir yerden sonra nefes nefese kalabiliyor ve de tehlikelerden kurtulamıyor. Bu noktada oyun, bizleri en son bulduğumuz ipucu noktasından oyuna tekrar başlatıyor. Uzun bir yolculuğun sonunda eğer olurda ‘başarısız’ olursak, bütün o yolu harita ve pusula kullanarak kat etmek gerçekten sinir bozucu olabiliyor. Öte yandan, karakterimizin herhangi bir sağlık ibresinin bulunmamasıyla birlikte, rahatça ‘Lara Croft’ misali yüksek kayalıklardan kara inebiliyor ve aynı hızla koşmaya devam edebiliyor. Yine de, bu tarz bir durumun, hatanın olması bizlerin hayatını sayısız kurtarabiliyor.
Kholat’ın yapay zekasını yeterli bulduğumu ne yazık ki söyleyemeceğim. Karşımıza çıkan doğa üstü tehlikeler bizleri kovalarken, başınızı öne eğip koşturmanız yeterli olabiliyor. Ancak, kimi zaman kurtlar için hazırlanmış ve karla kaplı kazıklara düşüp can verme ihtimalini de unutmamak gerek. Oyunun bir noktasında, beni arayan bu ‘ruhani’ varlığa el feneriyle ışık tutmam ile birlikte saniyelerce bakıştığımı söyleyebilirim. ‘Hadi canım!’ diyorsanız da ekran görüntüsünü sizlere bir sonraki sayfada sunacağım. Kholat dağlarının Sadettin Teksoy’una döndüm neredeyse.
Gelelim Kholat’ın PlayStation 4’teki durumuna. Öncelikle söylemem gerekir ki, Kholat performans açısından bir hayli hayal kırıklığına uğrattı. IMGN.Pro’nun Kholat portu üzerinde daha fazla çalışmasını gerektiren asıl durum ise, kameramızı döndürdüğümüz karşımıza çıkan ve can sıkan fps düşüşleri. Yeni bir bölgeye adım attığımız da ‘anlık süren yükleme’yi kabullenebilsem de, kaçış anında yol ararken fps’in düşmesi ile ölmek, hatta oynayamamak gerçekten can sıkıcı bir durum yaratıyor. Durum böyle olunca da, Kholat’ı neden PS4’te oynayayım ki Steam versiyonu varken?, diye kendinize sormaya başlıyorsunuz ve bu sorunuzla birlikte haklı bir durumda da oluyorsunuz.
Oyunun PS4 versiyonu görsel açısından pek bir yenilik getirmese de, oynanışın rahatlığı ile bir nebze dikkat çekebiliyor. El fenerini yakmamız ile birlikte dualshock’tan çıkan ışık ile Alien Isolation’ın aklıma gelmesiyle birlikte, rahatça havaya girebiliyorsunuz.
Kholat dağlarında keşfettiğiniz ipuçları anında günlüğünüze ekleniyor ve de sizlere araştırmacıların notlarını sunuyor. Gerçek Polonya gazetelerindeki kesitleri bizlere sunan Kholat, yaşanmış gerçek hikayeleri ve de araştırmaları aynı çıplaklık ile sunuyor. Öte yandan, oyunun gizemli ve esrarengiz olaylarına karıştığınız vakit, IMGN.PRO’nun anlatımı devreye giriyor. Sean Bean’in anlatımı ile Kholat’ın hikayesi ilk başta dikkat çekse de, oyunda ilerlediğiniz vakit aslında kurgunun çok da etkili olmadığını fark edebiliyorsunuz. Bu noktada, oyun kurgusundan çok atmosferi ile aklınızda yer edinmeye başlıyor.
Layers of Fear ve de The Park’ı oynamakla birlikte, bu iki oyunla Kholat’ı kıyaslamam gerekirse, Kholat’ın aralarında pek de iddialı olamayacağını söyleyebilirim. Hem Layers of Fear, hem de The Park hem atmosferi hem de kurgusu ile dikkat çekerken, Kholat asıl atmosferi ile masaya yumruğunu vuruyor. Keşke daha da derin bir kurguya sahip olsaydın be Kholat, o zaman tadından yenmezdin.
Bizlere yaklaşık olarak 7 saatlik bir oynanışı sunan Kholat, bizlere sahip olduğumuz notlara göre bir oyun sunuyor. Bununla birlikte, oyunun gerçek sonunu öğrenmek için Kholat’ın kalbine inip bütün notları toplayarak bitirmemiz gerekiyor. Bu açıdan, Kholat’ın oynanış süresi istediğiniz şekilde şekillenebiliyor ve de isterseniz 7 saatten daha fazla bir oynanışı da sizlere sunabiliyor.
Eğer atmosferik korku oyunlarına bayılıyor, bir de açık dünya özgürlüğünden hoşlanıyorsanız, Kholat tam da size göre. Kurtların uluması ve soğuğun sesi ile Kholat dağlarında gerçeği ararken, birçok kez kendinizi tetikte ve gerilmiş hissedeceksiniz. Her ne kadar atmosferi ile Kholat dikkat çekse de, derin olmayan kurgusu ve de fps düşüşleri ile Kholat sahip olduğu potansiyel tam anlamıyla oyunculara sunamıyor. Böylelikle, Kholat’ın PlayStation 4 versiyonu, oyuncuları pek de mutlu etmeyerek karşımıza çıkıyor.