Makale

Kimin Nesi: Guybrush Threepwood (Makale)

UYARI: Bu yazı Monkey Island serisiyle ilgili spoiler içermektedir!

İki haftalık ufak bir ara veren “Kimin Nesi” serisi geri dönecekse bu alelade bir karakterle olamazdı. Biz de bu yüzden spot ışığını macera oyunlarının şahı Guybrush Ulysses Marley-Threepwood‘a ayırdık. Nasıl ayırmayalım ki? Monkey Island öyle bir oyun ki, o gişe rekorları kıran, Disney’in göz nuru Karayip Korsanları filmi projesi bile aslında iptal edilen Monkey Island filminden artan fikirlerle doğmuş. Kısacası Jack Sparrow’un daha az feminen, daha da şapşal ve buna rağmen kendini sevdiren, sempatik bir hali demek mümkün Guybrush için. Ama ben en iyisi her şeyi başlatan cümleye, taaa en başa, The Secret of Monkey Island’a döneyim öncelikle…

“Merhaba, benim adım Guybrush Threepwood. Korsan olmak istiyorum!”

İşte her şeyi başlatan cümle buydu. Mêlée Adası’ndaki Scumm Bar’da üç Korsan lideriyle konuşup bu basit isteğini dile getiren Guybrush, Karayiplerin görüp göreceği en komik, en eğlenceli ve en şapşal korsan olmaya böyle adım atıyordu. Korsan liderlerinin kendisine verdiği üç önemli görevi yerine getireceğim derken de başına gelmeyen kalmıyordu zaten. Testler azılı bir korsan adayı için çok da zor değil: Kılıç kullanmadaki becerisini kanıtlayan, hırsızlık yapabilmeyi beceren ve son olarak da gömülü bir hazine bulan herkes bir korsan ilan edilebiliyor. Ancak söz konusu Guybrush olunca soymaya gittiği evde adanın valisi Elaine Marley’e görür görmez aşık olan bir Guybrush portresiyle karşılaşıyoruz. Üstüne bir de Elaine’e göz koyan hayalet korsan LeChuck’ın olaya dahil olup Elaine’i kaçırması eklenince… Eh, işte karşınızda The Secret of Monkey Island! Hayatının aşkı (gerçi çok uzun bir tanışıklıkları olmuş da değil ya) Elaine’i hayalet korsanın elinden kurtarmak için çeşitli badireler atlatan ve efsanevi Monkey Island’a gidip geri gelen Guybrush nihayetinde tüm sakarlığına rağmen başarıya ulaşıyordu: Tabii büyük ölçüde gizemli Voodoo Lady’nin yönlendirmeleri sayesinde. Ve sonuç olarak nasıl olduysa bir şekilde kökbirası şişesini LeChuck’ın üzerine boca etmek suretiyle Elaine ile mutlu sona ulaşıyordu…

Ya da ulaşıyor muydu acaba? LeChuck’ı yok eden kudretli™ korsan Guybrush, ilk oyun ve ikincisi arasında cebini doldurmuş, zaferinin tadını süren ve hatta ufak bir sakal bırakmış haliyle karşımıza çıkıyordu bu sefer. Ancak her kahraman gibi onun da gözü daha yükseklerdeydi hep. Ve ününe ün katmak adına (her ne kadar kimse onun LeChuck’ı yenen korsan olduğuna inanmasa da) gözünü diktiği yeni hedef de efsanevi hazine “Big Whoop”tu. Kimse bu hazinenin ne menem bir şey olduğunu bilmese de, onu bulanın büyük bir şöhret ve paraya boğulacağı herkes tarafından kabul edilen ortak bir kanıydı. Bu amaçla Scabb Adası’na gelen Guybrush, daha ilk dakikadan cebinde taşıdığı tüm servetini adayı terörize eden Largo LaGrande’ye kaptırınca, azılı bir korsan olmaktan aslında ne kadar uzak olduğu bir kez daha yüzümüze vuruluyordu. Her ne kadar nefesini suyun altında 10 dakika tutabilse, Mêlée Adası’nın meşhur Kılıç Ustası’nı yenebilmiş ve karşılığında dandik bir tişört kazanmış olsa da Guybrush yine o bildiğimiz, tanıdığımız Guybrush’tı bu oyunda. Çılgın bazı tesadüfler ve biraz yönlendirmeyle LeChuck’ı yenip oyunun sonunda kızı kapmayı başarmıştı, evet. Ama sonuç olarak ikinci oyunun başında yine cebindeki tüm para gitmiş, meteliksiz kalmış ve hayatının aşkını kaybetmiş Guybrush olarak ilk oyunda başladığı noktaya bir anda geri dönmüştü.

Ha, tabii yine kendi basiretsizliği sayesinde müthiş bazı yeni felaketlere yol açmıştı: Hatıra olarak sakladığı LeChuck’a ait sakal parçasını Largo’ya kaptırmak ve artık baş düşmanı olmuş azılı korsanın zombi formunda geri dönmesine sebep olmak gibi… Böylece ikinci oyunun adının neden “LeChuck’s Revenge” olduğunu da tahmin etmişsinizdir herhalde. Guybrush’a yenilmiş olmayı kendine yediremeyen LeChuck, bu sefer sadece Elaine’in kalbini kazanmak için değil, Guybrush’tan intikam almak için harekete geçmişti. Aslında bir nevi başarıya ulaştığını da söyleyebiliriz, zira aradan geçen 20 yıla rağmen gizemini hala çözemediğimiz bir sahneyle bitiyordu LeChuck’s Revenge: Çocukluk haline dönüşen Guybrush, LeChuck’ın kardeşi olduğunu öğrenir ve zombi korsanın lanetli karnavalında kısılı kalır. Bugün bile LeChuck’ın gerçekten Guybrush’ın kardeşi olup olmadığı serinin hayranları arasında hararetli bir tartışma konusudur. Serinin yaratıcısı Ron Gilbert, ikinci oyunun yeniden yapımının sahne arkasında bile bu konuda bir açıklamayı yapmayı reddetmiştir hatta…

“Arkana bak! Üç kafalı bir maymun!”

İlk iki oyundaki bu örneklerden de açıkça gözüktüğü gibi aslında Guybrush bir kahramanı kahraman yapan çoğu özellikten yoksun bir karakter. Karizmatik ve güçlü değil, sakar ve şapşal. Başı dertte olan sevgilisini kurtaran da değil, genelde başı derde giren ve sevgilisi tarafından kurtarılanın ta kendisi… Peki neden oyun ve macera tarihinin en sevilen karakterlerinden birisi? Belki samimi, komik olmasının bu sempatide bir parça katkısı vardır. Ama Guybrush’ı asıl sevmemizi sağlayan şey, ne olursa olsun yılmaması ve bütün bu kahramanlık yetilerinden yoksun olmasına rağmen denemeye devam etmesi, asla vazgeçmemesi. İlk oyunda çocuksu bir saflığa sahip Guybrush hiçbir zaman çok parlak, çok zeki bir karakter haline gelmese de, yaşadığı maceralar her oyunda onun olgunluk hanesine puan olarak eklendi. Bir düşünün; nerede o Monkey Island 2’de daha olgun gözükmek için sakal bırakmaya çalışan Guybrush, nerede Tales of Monkey Island’da o sakalı hakkıyla ve ağırlığıyla taşıyan yaşadıklarıyla olgunlaşmış ve egoizmini bir kenara bırakmış Guybrush! (Hala porselen fobisi var, orası ayrı tabii)

Özellikle üçüncü oyun olan The Curse of Monkey Island‘da etkilerini göstermeye başlayan bu daha olgun Guybrush portresi, onun hala sakar ve “özenti” bir korsan olduğu gerçeğini değiştirmiyor yine de. LeChuck’ın gemisinde bulduğu lanetli bir yüzükle Elaine’e evlenme teklif edip biricik aşkını som altından bir heykele dönüştürmesi de bunun en büyük kanıtlarından birisi. Yine de önceki oyunlarda çoğu zaman başkalarından aldığı yardıma bel bağlayan kahramanımızın bu sefer büyük bir azimle Elaine’i kurtarmak için çabaladığını görmek, az önce de bahsettiğim üzere onun ne kadar olgunlaştığını gösteriyor. Ha, gerçi kişilik özellikleri arasına dördüncü oyun olan Escape From Monkey Island‘la birlikte biraz “kılıbıklık” da giriyordu. Nihayet Elaine’le evlenip onun soyadını aldıktan sonra (Marley-Threepwood demiştim en baştan, değil mi?) emirleri doğrudan sevgili eşinden almaya başlayan Guybrush’ın bu oyunda eski oyunlarda olduğundan daha dikkatli, daha özenli davrandığı da gözlerden kaçmıyor.

Ancak Guybrush’ın kişiliğindeki kırılma noktasını inceleyecek ve hatta oylayacak olursak benim anında, parmakla göstereceğim kısım kesinlikle Tales of Monkey Island olacaktır. Her ne kadar bu oyunda tam olarak kaç yaşında olduğunu bilmesek de, tahminen 20’li yaşlarının sonuna gelmiş olan Guybrush’ın karakteri bu oyunda çok daha oturaklıydı. Artık zaman zaman Elaine’e bile baş kaldırabilen (Guybrush için büyük ve ciddi anlamda riski beraberinde getiren bir başarı!), kendi yeteneklerinin daha çok farkında olan ve kendi çapında bir nevi bilgeliğe ulaşmış olan Guybrush, “karakter gelişimi” açısından ders niyetine bile okutulabilir hani, o derece. Bunu da yine Tales’de Morgan LeFlay’le olan sohbetlerinde sıkça görmek mümkün. Guybrush’ın geride bıraktığı efsaneleri ve öyküleri çeşitli ağızlardan dinlemiş olan Morgan onu bir idol olarak gördüğü halde, gerçeği bilen ve başarılarının çok büyük bir kısmının saf şans olduğunun farkında olan Guybrush olgunluğunu sergileyerek övgüyü üzerine almayı reddediyordu zira.

Yine Tales of Monkey Island’da bir kahramanın fethetmesi gereken son kaleler olan “fedakarlık” ve “ölümü” de fetheden Guybrush, LeChuck tarafından öldürüldüğü halde bir hayalet olarak karısını kurtarmak için çabalamaya devam ediyordu. Ve en nihayetinde de LeChuck’ı ruhların hapis kaldığı bir düzlemde kendisiyle birlikte hapsederek tam anlamıyla gerçek bir kahraman statüsüne kavuşmuştu. Ancak Guybrush her şeyden önce “şanslı” bir karakter demiştik, değil mi? Haliyle ölü kaldığı süreç de çok uzun sürmedi ve kısa sürede yaşayanların arasına ve biricik karısının kollarına dönmeyi başardı.

“Ve bundan sonrasında sonsuza kadar mutlu yaşadılar…” deriz bu noktada genelde. Ancak söz konusu Monkey Island olunca pek de diyesimiz gelmiyor doğrusu. Tales serisini yapan TellTale Games, sözüm sana: O kadar macera oyunuyla boğuşuyorsunuz aynı anda, Tales of Monkey Island’ın ikinci sezonuna da bir el atsanıza artık! Grog içip Insult Swordfight yapmayı ve hepsinden öte, kudretli™ korsan dostumuz Guybrush’ı özledik biz!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu