Makale

Klasikler #1 – Resident Evil

Merhaba sevgili okurlar. Bu yeni makale yazısı ile birlikte, artık eski nesilde çıkmış oyun dünyasına bomba gibi düşen yapımlardan bahsedeceğim.

Bir nevi sizleri eski zamanlara götürüp, o yıllarda yaşadığımız güzel anılarımızı hep birlikte yeniden ortaya çıkaracağız.

Bu hafta konuğumuz, bir çoğumuzun çıktığı yıl korkulu rüyası olan Resident Evil serisinin ilk üç oyunu.1994 yılında piyasaya çıkan, değerli oyun konsolumuz olan Playstation, çıktığı zaman, sürekli bir oyun furyası yaşanıyor, o konsolda gecemizi gündümüzü katıp sabah akşam tadını çıkarıyorduk. 

Fakat gelin görün ki, aradan geçen 2 yıl süre zarfında, oyun dünyasına atom bombası gibi düşen, belki de geceleri rahat uyuyamadığımız bir oyun piyasaya çıkmıştı. Survival-Horror terimlerini  bir araya getiren, gerek mekanları ve karakterleri, gerek hikayesi ve gerek ise korku ögeleri ile bizleri don kıtlığına sokan Resident Evil, çıktığı yıl birçok oyun severlerinin gönlünde taht kurmuştu.

Çoğu kişinin rüyasını süsleyen Shinji Mikami’in dehası ile piyasaya çıkan RE, oyun otoriteleri tarafından ise, daha önce görülmemiş harika bir korku oyunun olarak nitelendirildi. Tabii böyle bir başarının ardından oyunun dünya çapında bir sürü fan kitlesi oluştu. Sayfalarca hikayesi ve gizemleri tartışıldı. Peki bizleri hikayesi, bulmacaları ve korku ögeleri ile nasıl etkilemeyi başardı? Hemen o konuya giriş yapalım.

İlk Resident Evil’ın konusunu kısaca anlatmam gerekirse; oyun Raccoon City ormanlarında bulunan Spencer Villa diye adlandırılan bir köşkte geçer. Umbrella Corporation adı olarak bir ilaç şirketi, virüsler üzerinde deneyler yapmaktadır. Tabi bu deneylerden sonra iş çığrından çıkar ve Raccoon City ormanlarında garip olaylar meydana gelir. Bunun üzerine S.T.A.R.S adı verilen özel bir tim, olay yerini incelemeye gelir ve Resident Evil efsanesi, tam olarak bu şekilde başlar. Peki Resident Evil niçin bu kadar çok tutuldu? Neden korku oyunu dediğimiz vakit aklımıza gelen isim oldu? İşte bu sorunun cevabını hemen size açıklayabilirim.

Resident Evil’a ilk başladığımızda, o köşke ilk adımımızı attığımız da sizi bilmem ama benim tüylerim diken diken olmuştu. Araya giren müzikler, kapı açılış animasyonları, ”ha bişey çıktı ha çıkacak” derken insanı gerginliğe sokuyordu.

Bunu oyunun kamera açısında perspektif kullanımlarına bağlayabiliriz. Özellikle ilk oyunda, Resident Evil tarihinde gördüğümüz ilk zombiyi görünce kumandayı yere fırlatıp, konsolumu kapattığımı iyi bilirim (En iyi biz biliriz biz! M.G) RE, korkuyu oyunculara o kadar iyi veriyordu ki özellikle benim gibi birçok oyuncunun zombilerden kaçıp, Save Room’a girdiği zaman ki yaşadığı rahatlama hali dillere destandır. Dışarı çıkmaktan o kadar çok korkuyorduk ki, Save Room’larda deli danalar gibi dönüp, sanki bir şey olmamış gibi orada dolaşarak kendimizi resmen kandırıyorduk.

Save Room dedik o kadar ama oyunu oynayanların bildiği üzere, oyunu o kadar kolay kayıt edemiyorduk.. Ink Ribbon denilen mürekkep zaten oyunun önemli bir yerini oluşturuyor. Mürekkep’in ayrı bir sınırlı sayısı olduğu için harcamaya kıyamaz oluyorduk. Zaten oyunda belirli bir eşya taşıma limitimiz vardı. Oyun boyunca sürekli gerekli ve gereksiz eşyalarımızı sihirli sandıklarda buluyorduk. Günümüz oyuncuların her ne kadar sandık olayına apayrı bir görüşte baksa da, sandıklarımız RE’nin ayrı bir özelliğiydi.

RE’nin bir diğer sevilen özelliği ise oyunun çok kaliteli bir bulmacaya sahip olmasıydı. Hani, oyunun bulmacalarını çözmek için, İngilizce sözlüğü alıp, resmen bir yandan da yabancı dilimizi oyunun getirdiği bulmacalar sayesinde geliştirir olurduk. Tabii o zamanlar internet yaygın olmadığı için bulmacaları çözmek işkence haline gelirdi. Ben ilk oyunda bir bulmacayı çözmek için nerdeyse, 2 hafta dönüp dolaşıp oyunun var olan bütün mekanlarını tek tek araştırır dururdum. Elbette işkence dediğime bakmayın, RE’nin bulmacaları oyunun büyük bölümünü oluşturuyordu. Ve RE fanları tarafından da çok seviliyordu. Hatta ilk RE oyunun bulmacaları, günümüzdeki pek çok oyunda bulunmuyor.

Peki bana sorarsınız, ”En sevdiğin Resident Evil oyunu nedir?” diye, tartışmasız Resident Evil 2 derim. 2. oyunun bende yarattığı etki çok farklıdır. Zaten birçok ”eski” RE fanlarının en sevdiği oyunlardan birisi RE 2’dir. Ayrıca RE 2, serinin en çok satan oyunlardan birisiydi. Yapım, korku oyunu olarak muhteşem bir oyundu. Özellikle Polis Karakoluna girdiğimiz yerde araya giren müzik, pek çok RE oyuncusunun yaşadığı unutulmayacak bir deneyimdi.

RE 2’de zamanında aslında daha önceden yapılmamış harika bir yenilik vardı. Oyunda Leon ve Claire’i kontrol etme şansına erişiyorduk. Senaryolar Leon A, Leon B, Claire A, Claire B, olarak yapımı 4 farklı şekilde oynayabiliyorduk. Hikaye o kadar güzel bir şekilde birbirine bağlanıyordu ki, bütün oyun severler o zamanlar Capcom’un dahice bir iş çıkardığını düşünüyorlardı.

Tam anlamıyla RE 2 etkisi devam ederken, Capcom’un RE 3’le artık korku oyunlarında yepyeni bir dönem başlatmıştı. Başta, oyun tarihinin en karizmatik bosslarından olan Nemesis olmak üzere, RE oyuncuların sevgilisi haline gelen Jill Valentine ve korku unsurunun da arttığı RE 3, Raccoon City sokaklarında gezdiğimiz, efsane bir oyun olarak gündeme oturmuştu.

”STARSSSSS” diye bağırıp çağıran, S.T.A.R.S timin ve ayrıca oyuncularında korkulu rüyası olan NEMESIS, birçok RE fanının unutamadığı bir boss olarak hafızalarımıza kazınmıştı. Böylece Resident Evil ilk üç oyunu ile adını ”Klasiklere” yazdırmıştı.

Bu başarıların ardından, günümüze kadar birçok Resident Evil oyunu (Filmleri de dahil) yapıldı. Ama hiçbirisi ilk 3 oyun kadar vurucu ve etkileyici olmamıştı. Seri içinde yapılan onca değişiklik, onca yeni karaktere yer açtı. Günümüzde ise eski 1-2-3 oyunlarını oynayan çekirdek RE fanları ve 4. oyun ile başlayan yeni RE fanları olarak ikiye ayrılmış durumda. Bu nesilde Capcom her ne kadar 6. oyunla bizleri hayal kırıklığına uğratsa da, Revelations ile bir nebze de olsa çekirdek RE fanlarını umutlandırdı.

Aslında RE için yazılacak çizilecek çok şey var. Ama bir şey var ki, serinin bu nesilde pek iyi yerlere gelememesi beni ve birçok eski RE fanını üzmüş durumda. 600 kişilik bir grubun üzerinde çalıştığı RE 6 varken Resident Evil serisi hala kendisini toparlayamamış durumda. Bakalım Capcom , Resident Evil serisini ilk oyunlardaki gibi bizleri eski günlere götürebilecek mi? Evet, Eski Klasikler’in ilk bölümünü Resident Evil’ın ilk üç oyunları ile açtık. Bir başka Eski Klasikler yazısında buluşmak üzere. Esen kalın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu