KOMPLO TEORİSİ #6 – 10. yıl kutlamaları ve bozuk oyunlar
2014 Yılının son ayına girdik ve sadece koca bir yılı değil aynı zamanda bu yılın oyunlarını da geride bırakıyoruz. Geride bıraktıklarımız arasında birçok yeni beklenti, hayal kırıklığı, unutulmaz anılar ve nostaljik hatıralar da var. Nostaljik diyorum çünkü tam 10 yıl önce hayatımıza giren ve hayatımızı sonsuza dek değiştiren iki oyunu da bu yıl saygıyla anıyoruz. Bunlar tabii ki Half-Life 2 ve World of Warcraft… Bazılarımızın hala başından kalkamadığı veya hala bir parçasını orada bıraktığı bu eserleri anarken bir yandan da bu 10 yılda oluşan büyük değişimin de farkına varıyoruz. 2004 yılı her nasıl oyun dünyasında bir mil taşı oluşturduysa 2014 yılı da şimdiden, bozuk ve ticari amaçlarla süresinden önce piyasaya sürülen oyunlarla anılmaya başladı. Peki, oyun sektörü 10 yıl önce neydi ne oldu ve yeni nesilde bizleri neler bekliyor?
2004 yılı Oyun Dünyası için eşi benzeri görülmemiş bir seneydi. PC oyunculuğu altın dönemini yaşarken FPS türünün yükselişi ve aynı zamanda 6. nesil konsolların beklenmedik ataklarıyla sektördeki en rekabetli zamanlardan biriydi. Bu rekabetin galibi de tabii ki oyuncular olmuştu. Peki, o yıl neler yaşanmıştı?
Doom 3 – Kendi türünü tanımlayan oyun 10 yıl sonra geri dönmüş, halen akıllarımıza kazınmış olan atmosferi ve o zamanın belki de en iyi grafik ve aydınlatmasıyla korkuyu ve gerilimi iliklerimize kadar hissettirmişti.
Unreal Tournament 2004 – Arena shooter’ların en akıllara kazınan oyunu herkesi “frag” peşinde koşturmayı ve en hızlı olmayı ilke haline getirmişti. En uzun süre oynanan FPS oyunlarından biri olarak piyasadaki yerini aldı.
Far Cry – FPS türü ilk defa karanlık, depresif koridorlardan dışarı adım atarak güneşli kumsalları ve tropik ormanların yanı sıra daha önce oyunlarda görülmemiş bir özgürlük hissiyatına kavuşmuştu. Aynı zamanda grafikleriyle de herkesin ağzını açık bırakan yapım türe bakış açısını tümden değiştirdi.
Thief: Deadly Shadows – Efsanevi gizlilik oyunu kendini bir kez daha kanıtlayarak üçlemenin sonuna gelmişti. Çok beğenilmesine rağmen bu seriden 10 yıl boyunca haber alamayacaktık.
The Sims 2 – İkinci kişiliğimizin artık bizden bağımsız olarak yaşıyor ve nefes alıyordu. Çünkü artık onun da kendine ait bir dünyası vardı ve bizim ona harcadığımız sayısız saatlerimizden besleniyordu. Çoğuna göre serinin en iyi ve yenilikçi oyunu oldu.
GTA San Andreas – Serideki gelmiş geçmiş en efsane karakterleri ve dünyasıyla bir başyapıt haline gelen ve unutulamayan yapım bu yıl tekrardan konsol ve mobil platforma uyarlanmıştı.
Killzone – PlayStation 2, Halo’ya cevabını kendi ilk exclusive FPS oyunuyla vermişti. Sadece türün popülerliğini değil yeni konsolun grafiksel gücünü de ortaya koyuyordu.
Halo 2 – Ancak Xbox’ın karşı atağı çok gecikmedi ve belki de şu ana kadar yapılmış en iyi Halo oyununu muhteşem hikâyesi ve unutulmaz multiplayer haritalarıyla piyasaya sunuyordu.
Half-Life 2 – Tabii bütün bu çabaların artık bir anlamı kalmayacaktı çünkü FPS türüne ait bildiğimiz her şeyi unutturan yapım 6 sene sonra kaldığı yerden devam ediyordu. Hikâyesi, atmosferi, grafikleri, özellikle fizik motoru ve FPS türünü bir kez daha baştan yazmasıyla hiçbir oyun 10 sene sonra bile bu kadar büyük bir etki yaratmayacaktı. İlk kez Steam platformuyla beraber duyurulan oyun büyük bir bekleyişin ardından bizlerle buluşmuş, dijital yayıncılığın da öncülüğünü yapmıştı.
Metal Gear Solid 3: Snake Eater – Kojima seriyi bir başyapıt olarak tanımlayacak ve o nesil konsolların “tanımlayıcı” oyunu haline gelecek olan oyununu piyasaya sürmüş ve dönemin filmleriyle kafa tutacak hikâye anlatımıyla bir şaheser ortaya koymuştu.
World of Warcraft – Ancak film sektörünün cirolarını geçebilecek tek bir yapım vardı o da EverQuest’in tahtına oturan ve MMO türünü baştan yazan WoW’du. Blizzard’ın en hırslı işi olan oyunun bu denli başarıya ulaşacağını kimse bilemezdi. Daha önce bile EverQuest ile 400.000 gibi bir rekora ulaşmış olan oyuncu sayısını milyonlarla buluşturan yapım son 10 yılın en çok oynanan oyunu oldu.
Not: Marka yayın hayatında ilk defa 2004 yılı içerisinde bir Call of Duty oyunu çıkmadı.
İşte 2004 yılı böyle geçti. Birçok seri efsaneleşirken birçok marka da efsane oldu. Yukarıda saydığım isimler mutlaka birçoğunuza nostaljik anılar yaşatmıştır. 2004 yılı sadece FPS türünün popülerliğinin ve gelişiminin tavan yaptığı yıl değil aynı zamanda dijital yayıncılığın da katlanarak büyüdüğü yıl olmuştu. Gerek Steam gerek ise Battle.Net’in World of Warcraft ile yakaladığı dünya çapında milyonlarca oyuncuya kısa sürede ulaştığı başarı bizim de oyunculuk tecrübemizi kökten değişime sokmuştu. Oyun sektörü hiç olmadığı kadar katlanarak büyüdü ve yön değiştirdi. İzlediğimiz 10. Yılda Half-Life 2’nin devamı halen çıkmadı, WoW 6. kez bizlerle buluştu, Far Cry 4. oyunuyla raflarda yerini aldı, Thief yeni nesille beraber yeniden yapıldı, Sims 4 (havuzsuz olarak) çıktı, Metal Gear Solid V uvertür yaptı ve Halo serisi koleksiyon sürümü yayınlandı. Ancak 10 yıl önce gibi bir efsane daha çıkmadı. Henüz…
Yeni bir trend
Efsane olmayı bırakın 2014 yılı bozuk oyunların trend yılı oldu. Battlefield 4 bir yıl boyunca yamalanıp durdu ve 2014 yılının sonlarına kadar oyunculara istenilen deneyimi bir türlü sunamadı. Thief, bug’ları ve düşmandan çok karşımıza çıkan yükleme ekranlarıyla bizi bezdirdi. Drive Club hem oyun içi hem çok oyunculu modlarında sürekli sorun çıkarttı ve halen olması gereken aşamaya gelemedi. Halo: Master Chief Collection server’larına bir türlü bağlanamadı ve “matchmaking” sistemini düzeltemedi. WoW: Warlords of Dreanor server’ları belediyenin iftar kuyruklarına döndü. Assassin’s Creed Unity… Ona hiç girmeyeyim.
Yeni nesil konsolların çıkışının ardından henüz bir yıl geçti ve yeni çıkan oyunlar hem bu sistemlere adapte olurken hem eski konsollar hem de PC’de kendilerini göstermeye çalışıyorlar. Tabii teslim sürelerinin de sabit tutulması 5 ayrı platformda stabil bir oyun deneyimi sunmayı zorlaştırıyor. Peki teslim süreleri neden kısıtlanıyor? Bildiğiniz gibi “AAA” klasmanında oyun geliştirmenin maliyetleri artık 100’lerce milyon dolarlara kadar ulaşabiliyor. Ve bu yapımların maliyetlerini karşılayarak kâr etmelerini sağlamak yoğun pazarlama teknikleri gerektiriyor. Bu tekniklerden biri de satışları her yılın satışlarda en çok tavan yaptığı sömestr ve Noel tatilinin arifesindeki ekim ortası ve kasım sonu tarihlerine denk getirmek.
Bu tarihlerde diğer tüm medya ürünlerinde olduğu gibi oyunların ve konsolların birim satışları önemli biçimde artış gösteriyor. Bu yüzden bu tür interaktif medya ürünleri geliştirme süresi ve test aşaması tamamlanmasa da (genelde 6 ay süren test ve optimizasyon süreleri bu aşamada kısaltılıyor) piyasaya sürülüyor. Tabii bu konuda PlayStation, Xbox ve PC platformlarındaki DRM sistemleri oyunların yamalarla eksiklerinin giderilmesine imkân kılıyor. Mesela Nintendo platformlarında böyle bir sisteme rastlamak mümkün değil. Ancak Nintendo çok fazla 3. Parti oyun ürettirmediği için bunun kontrolünü ve süresini elinde tutuyor.
Tabii ki pazarlama ihtiyaçları gibi sebepler son kullanıcı için bahane değil. Oyunu alan kişi parasının karşılığını almak istiyor. Oyun firmaları da büyük kâr sağlayan markalarının itibarını düşürmemek için artık ilk günden bile görmeye alıştığımız yamalar yayınlıyorlar ve farklı kullanıcı desteği stratejileri uyguluyorlar. Örneğin Blizzard’ın WoW için fazladan oyun süresi ve Molten Corgi vermesi veya Ubisoft’un oyunlarda sorun yaşayanlara bedava oyun hediye etmesi gibi…
Oyunculuğun devrimi
Son 10 yılda yaşadığımız bu değişikliklerin en önemlileri de oyun alışkanlıklarımızda yaşadığımız değişiklikler oldu. Oyun sektörü PC oyunculuğundan konsol oyunculuğuna büyük bir anlamda geçiş yaptı. Bunların sebepleri arasında konsolların daha ucuza daha ergonomik ve ulaşılabilir seçenekler sunması oldu. Kendilerini yenileme ihtiyacı duymamaları, aile ve çoklu kullanıma daha erişkin olmaları da avantaj sağladı. Bunun sonucunda çok platformlu oyunların konsollara yönelik geliştirilmesi, konsolların kendi “exclusive” oyunlarının popülerleştirilmesi ve artmasına yol açtı. Tabii PC’deki oyunların %93’ünün korsan olarak oynanmasının önüne geçilememesi de bu platformun ticari olarak gözden düşmesini sağladı. Bunun sonucunda PC oyunculuğu “online” ve “free-to-play” üzerine yoğunlaşmaya başladı. MOBA ve Survival tarzı oyunların başı çekmesi de buna öncülük ediyor.
Peki, 2014 sadece bozuk oyunların yılı mı oldu? Tabii ki hayır… Bu sene bizi güzel sürprizlerle de karşıladı. Benim açımdan en güzel çıkış Titanfall oldu. Türü canlandırarak FPS oyunlarına daha önce görülmemiş bir dinamik ve hareket kabiliyeti kazandırdı. Ayrıca Divinity: Original Sin ve Dragon Age: Inquisition ile taktiksel RPG’lerin geri dönüş yılı oldu. 10 yıl önceki FPS oyunların tahtını MOBA ve Online Hayatta Kalma oyunları devraldı. Kendilerinden önceki oyunların sorunlu çıkışları göz önünde tutularak Battlefield Hardline, Witcher 3, Batman: Arkham Knight ve Evolve gibi oyunlar geliştirilme sürelerini uzatarak 2015 yılına ertelendiler.
Bundan sonrasında yeni nesil konsolların gücünü gösteren oyunların bize bambaşka deneyimler sunacağı kesin. Yeni nesil oyunculuğun sadece grafiksel ve içerik anlamında değil yeni tecrübeler ve inovasyonlar kapsamında olacak. Bambaşka türler, hikâye anlatımı, teknolojiler ve duygular taşıyacağına eminim. Oyun süreleri ve satışlarını artırmak için daha çok co-op ve çevrimiçi içerik sunma yolunda olan “AAA” oyunların yanında bizlere bambaşka bakış açısı sunacak yapımları da göreceğiz. Bu tür oyunlara şimdiden Evolve ve No Mans Sky’ı da örnek olarak verebiliriz.
Ya, sizin için 2014 yılının getirileri neler oldu, Neleri özlediniz, beklediniz veya neler sizi hayal kırıklığına uğrattı? 2004 yılına ait hatıralarınız neler? Sizin için efsane olanlar ve olacaklar hangileri? Yorumlarınızı ve hikâyelerinizi bekliyorum. Unuttuğum ve sizin için önemli yeri olan oyunlar varsa lütfen paylaşın. Haftaya görüşmek üzere!