Oyun İncelemeleri

Life is Strange: Before the Storm Bölüm 1

Life is Strange, ilk oyunu ile bir çok oyuncunun bakış açısını değiştirmiş, duygusal açıdan yüklü bir oyundu. Oyunda bulunan fantastik öğeler ise hikayeye çok güzel bir şekilde adapte edilmiş ve bu da ortaya belki de en başarılı Telltale oyunlarından birini ortaya çıkarmıştı.2015 yılında DontNod taraafından geliştirilen ve Square Enix tarafından yayınlanan oyunun yapımcılığını, bu sefer Deck Nine üstleniyor.

Önceden belirtmiş olayım, oyun çıkalı neredeyse bir hafta olduğu için incelememiz küçük spoilerlar içerebilir. Life is Strange: Before the Storm Life is Strange 2 değil. Oyun bizi Life is Strange’in öncesini üç bölümlük kısa bir hikaye ile anlatıyor. Bu da demek oluyor ki Max daha Arcadia Bay’e geri gelmemiş. Yani baş rolümüzde Chloe var. Max’in gidişinden sonra tek arkadaşını kaybeden Chloe, bunalımda diyebiliriz. Çevresinden kopan, babasını kaybettikten sonra da annesinin yeni erkek arkadaşı David’den nefret eden Chloe, agresif, alaycı ve sorumsuz bir kişiliğe sahip.

Bir tren yolunda başlayan hikaye, Chloe’nin son anda trenin önünden çekilmesi ile başlıyor. Chloe’nin sevdiği müzik grubu ve Life is Strange’in ilk oyunundan da bildiğimiz Firewalk’un Arcadia Bay’in biraz dışarısında terk edilmiş bir depoda verdiği konsere girmeye çalışıyoruz. Şunu da ekliyeyim, oyunu PlayStation 4’de oynadım ancak PlayStation sitemimin dili Türkçe olduğu için oyunun ilk bölümünde ilerleyemiyorsunuz. Sinir bozan bu hatayı düzeltmek için sisteminizin dilini İngilizceye çevirmeniz gerekiyor.

Kapıdaki güvenliği oyuna yeni eklenen “Backtalk” özelliği ile geçtikten sonra, içeride grubu dinlemeye gidiyoruz. Ancak, yaşanan terslikler yüzünden Chloe’nin başı derde giriyor ve oyunun bir diğer ana karakterlerinden olan Rachel Amber ile tanışıyoruz. Bizi beladan kurtaran Rachel ile oyununun asıl hikayesine başlıyoruz. Okulun en popüler kızlarından olan Rachel’ın Chloe ile kurduğu arkadaşlık ise tüm okulun dikkatini çeker.

Backtalk özelliği, oyunun en dikkat çeken eklentisi olabilir. Chloe’nin oyundaki bazı karakterler ile ağız dalaşına girdiği bu süreç, Chloe’nin karşısındaki aşağılaması ve hızlı cevaplar vermesi sonucu ikna etmesi veya vazgeçirmesi ile sonuçlanıyor. Chloe’nin karakteri ile uyum içinde olan bu mekanik gerçekten eğlenceli.

Oyunun bu açılış kısmından sonra kendimizi evde buluyoruz. Etrafta kurcalayacak bir sürü şey bulunuyor. Posterin bir tanesini söküp arkasına grafiti bile yapabiliyorsunuz. Chloe’nin annesi ve erkek arkadaşı David ile geçen diyaloglarımızdan sonra okula gidiyoruz. Burada belirtmem geren ve benim oyunda en zevk aldığım yer olan FRP bölümü var. Okuldan tanıdığımız iki arkadaşımız ile bir FRP oyununa katılıyoruz. Burada devam etmekte olan bir oyuna katılan Chloe, bize ve kendine iyi bir vakit geçirtiyor.

Rachel Amber ve Chloe’nin kurduğu arkadaşlık biraz beklenmedik ve çok hızlı gelişiyor. Bu da bazıları için gerçekliğini kaybettirse de bazıları için bir anda geliştiği için eğlenceli hal alıyor. Before the Storm’da önceki oyundaki en önemli mekanik olan Max’in zamanı geri alabilme özelliği olmadığı için, oyun daha standart ilerliyor. İki saat boyunca gerçekliğini koruyan ve Life is Strange’den beklenen fantastik ögeleri vermemesi ise insanın biraz sıkılmasına neden olabiliyor.

Senaryoyu ilerletmek “şunla konuş, git şunu al”‘dan ibaret maalesef ve ilk oyundaki gibi bulmacaların bulunamaması hatta hiç bulmacanın bulunmaması bekleneni veremiyor. Chloe’nin başrol olması aslında Life is Strange ile ilgili her şeyi değiştirmiş. Zamanı geri alma, dünyanın sonu, büyük fırtına gibi şeyler yok. Gençlerin yaşadığı bunalımlara tahammülü olmayanların uzak durmasını öneriyorum.

Oyunun ilerlediği hız ve yetersizlik ilk başta canımı çok sıkmıştı. Ancak, oyunun son yarım saati fikrimi tamamen değiştirdi. İki karakterin birbirlerine bir anda açılmaları ve bu iki karakterin farklı duygularını bir anda ortaya çıkarmaları tüylerimi diken diken etti diyebilirim. Life is Strange yine yaptı yapacağını diyebiliriz. Rachel’ın oyunun sonunda yüksek sesle bağırması sonucu etrafta oluşan rüzgar ve yangının büyümesi ise gelecek bölümlerde fantastik ögeler görebileceğimizin habercisi.

Sonuç olarak, eski oyunun gölgesinde kalan Life is Strange ,: Before the Storm Bölüm 1, bize bir potansiyel gösteriyor. Özellikle bahsettiğim oyunun sonunda gelişen olaylar, sıkıldığım bir oyunun heyecanla ikinci bölümünü beklememi sağladı. Chloe’nin ve Rachel’ın dinamikleri Chloe ve Max’e göre sönük kalıyor. Ancak, bunu sadece bir bölümden yargılamak doğru olmaz. İkinci bölümde nasıl bir maceraya adım atacağız, merakla bekliyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu