Max Payne 3
Yıl 2001
1998 yılında New York Emniyet Müdürlüğü’nde (NYPD) sıradan bir gündür. NYPD’de görev yapan Max adındaki genç bir polis, günün sonunda acı bir sınavla karşılaşacaktır. Habersiz bir şekilde mesaisini tamamlar. Eve geldiğinde acı gerçekle karşı karşıyadır. Karısı ve çocuğu uyuşturucu bağımlıları tarafından öldürülmüştür. Eve girenleri öldürmeyi başarır fakat bu çok sevdiği ailesini kurtarmaya yetmez. Cenaze sonrası emniyete geldiğinde, tarihte görülmemiş esrarengiz bir uyuşturucu olayıyla karşı karşıya kalır. Ve Max Payne 24 Mayıs 2001 tarihinde hayatımıza girmiş olur.
Yıl 2003
Akıl almaz Valkyr davasının üzerinden iki yıl geçer. Alfred Woden gibi birçok polis davaya karışır. Max, birçok adam öldürse de hiçbir ceza almaz ve esas görev yeri olan NYPD’ye, cinayet masası dedektifi olarak geri döner. Max, kendisi için hayatın tekrar sıradanlaşacağını zanneder. Ancak öyle olmayacaktır.
2 yıl önce acı bir olayla başlayan hareketli hayatı onu bırakmaz. Sıradan bir gece de Max’e sıradan bir ihbar gelir ve kahramanımız harekete geçer. Olay yerine gider. Her şey sıradandır. Fakat küçük bir detay Max’in ilgisini çeker. Gelmiş olduğu yer, Rus mafyasının lideri Vladimir Lem’e aittir. Max tekrardan esrarengiz ilginç bir olayın içine dalar. Böylece 24 Haziran 2003’te de Max hayatımıza tekrar girer ve…
Tam Sekiz Yıl Sonra…
Aradan tam tamına sekiz yıl geçer. Saçlar yok; üst baş dağılmış bir haldedir Max. Kendini ilk günkü gibi suçluyor ve hiç affetmiyordur. Kendisini yiyip bitirmekten bir an olsun vazgeçmemiştir. Çok kızgındır. Ona buna değil sadece kendine kızmaktadır. Hatta kendinden nefret etmektedir. Ne yapabilir ki kendini suçlamaktan başka. Önce ailesi, sonra Mona… Çökmüş ve tükenmiştir. Onca senenin verdiği yorgunluk vardır üzerinde. Ama ayağa kalmak zorundadır. Zorundadır çünkü hayat devam ediyor.
Amerika neresi… Brezilya neresi…
New York’tan Sao Paulo’ya bir gezinti gerçekleştirir Max. Artık NYPD’de değildir. Kahramanımızın yeni görevi, Sao Paulo’daki zengin müşterilere koruma olmaktır. Bir gün bir mektup gelir. Gazete ve dergi sayfalarından yardım alınarak hazırlanmış bir fidye mektubundan başka bir şey değildir bu:
“Gece yarısı stadyumun oraya 3 milyon doları getir, yoksa Fabiana ölür!”
Önce karısı, sonra Mona ve şimdide Rodrigo Branco’nun eşi… Kime elini atsa, kime dokunsa onun başı derde girmektedir.
Anlayacağınız gibi yeni Max Payne oyunumuzda bir fidye davasının içindeyiz. Görevimiz, Commando Sombre adındaki sokak çetesinin kaçırdığı Rodrigo Branco’nun eşini kurtarmak. Aksiyonun doruklarına çıkacağız. Ve Max, on yıldır olduğu gibi hep yanımızda olacak, bir an bile yanımızdan ayrılmayacak.
Rockstar’ın Dev Yapıtlarından Biri, Max Payne…
Efsanevi Max Payne serisinin üçüncü oyunu Max Payne 3, PC, Play Station 3 ve Xbox 360 için geliştirilmekte. Hatırlarsanız daha önce birçok kez tarih değiştirmiştir. Unutabilmek mümkün mü? Heyecanla beklerken, tam çıktı çıkacak derken birden bir açıklama: “Max Payne 3 erteleniyor.”
Daha önce 2009’dan 2010’a çekilmiştir. Sonra bir kez daha ertelendi. Şimdi ise Max Payne 3, bir aksilik ile karşılaşmazsa, 2012 yılının Mart ayında vitrinlerde olacak. Serinin üçüncü oyunu yine Rockstar Vancouver tarafından geliştirilmekte. Ve bu üçüncü şahıs nişancı türündeki video oyunu yine Rockstar Games tarafından yayımlanacak.
Oyunda, geçmişe baktığımızda, ekip ile ilgili bir değişiklik söz konusu. Hemen bir bakalım değişikliklere. Oyun geliştiricilerine baktığımızda diğer iki oyunda Finlandiyalı oyun şirketi Remedy Entertainment görev almaktaydı ancak onlar Max Payne 3’te bu görevi üstlenmeyecek. Onun yerine Rockstar Vancouver, New England, London, Toronto stüdyoları ortaklaşa çalışmış. Diğer iki oyununun senaryolarına baktığımızda ise önceki senaryoları kaleme alan senarist Sam Lake de üçüncü oyunda yok.
Hep olumsuz olmaz, biraz da gelişmelere bakalım. Max Payne 3 oyununda iki tip oyun motoru kullanılmış. GTA IV’te kullanılan RAGE (Rockstar Advanced Game Engine) ve Red Dead Redemption’da kullanılan Euphoria.
Bir diğer merak edilen husus ise kahramanımız Max Payne’i kim seslendireceğiydi? İlk başlarda serinin birinci ve ikinci oyununu seslendiren James McCaffrey’nin olmayacağı söylense de ilerleyen zamanlarda EDGE dergisi McCaffrey’nin sadece ses aktörlüğü değil aynı zamanda oyunculukla da oyuna katkıda bulunacağını belirtti.
Görüyorum. Daha Gelişmiş Bir Oyun Görüyorum.
Şimdi biraz da oyundaki küçük değişikliklerden bahsedelim. Yeni oyunda gözümüze, gerçek hayatla birebir uyuşmasa da bir gece gündüz devir daimi çarpıyor. Bu sistem tam olarak Max Payne ile uyuşmakta. Neden derseniz hemen söyleyeyim.
Max Payne, öyle sıradan bir oyun değil. Sıradanlıktan kastım silahı eline alıp ateş ede ede ilerlemek. Oyunda elbette aksiyon kareleri var. Lakin Max Payne’in o acı hikayesi, aksiyon sahneleri kadar önem arz etmekte. Peki, bunun gece gündüz ile ne alakası var? Aksiyon dolu sahneler güneşin altında olmaz değil mi? Gerilim de olmalı. İnsan oyunu oynarken içinde sürüklenip gitmeli. Bunun için de, gecenin sessizliği ve karanlık gayet iyi bir ortam, ancak hep gece olursa oyunsever de hep aksiyon ister. Bu da oyunun ilgi çekici hikayesinin sönmesine neden olur. Bence yapımcımız çok doğru bir hamle yapmış bu noktada. Sistem gayet basit; gecenin sessizliğinde ve karanlığında aksiyonu, gündüzün atmosferinde ve yağmurda hikayeyi yaşayacağız
Sao Paulo’da mı yoksa New York’ta mı aksiyon daha iyi olur sorusuna karşılık herkesin cevabı New York olur sanırım. Oyun Brezilya’da geçiyor diye sakın üzülmeyin. Arada New York’a geri dönüş yapıyoruz. Bu da bize oyun hikayesinin çizgisel olmadığını gösteriyor. Max Payne’ için bu harika bir şey. Üçüncü oyunda ileri geri gidişler olacak. İleri geri gidişler, monotonluğu önleyecek ve oyunu daha ilgi çekici hale getirecek.
Kahramanımız Max’e dönecek olursak. Max’te bu sefer küçük bir sınırlama var. Silah taşıma sınırlaması. Serinin üçüncü oyununda karakterimiz Max, en fazla üç silah taşıyabilecek. Silahlardan konu açılmışken, oyunda az sayıda silah taşıyabilmemize rağmen çeşitlilik inanılmaz derecede fazla. Av tüfeği, uzi, pompalı tüfek… Üstelik bunları kombinasyonlu olarak da kullanabilmekteyiz. Bir elimizde çift atar varken diğerinde farklı bir silah olması mümkün.
Oyunda bir çeşit siper alma mekanizması da bulunmakta. Siper sistemi sayesinde herhangi bir cismin arkasına geçebiliyor veya herhangi bir cismi önümüze alıp korunabiliyor, ya da düşmanlarımızı kendimize siper edebiliyoruz. Aradan geçen sekiz yıl içerisinde Max, yakın dövüş eğitimi de almış gibi gözüküyor. Oyunda sadece silah değil yakın dövüş üzerine de görsel şölen bulunmakta.
Max’e şöyle bir bakıyorum da. Bir yerden gözüm ısırıyor. Yapımcılar Max’i film yıldızına dönüştürmüşler. Max, tıpkı Robert DeNiro ve Tom Cruise gibi bir tipe bürünmüş.
Oyunda çizgi roman tadında sahneler de bulunmacak. Aralarda karşımıza çıkacak sinematikler oyuna değişik bir hava katacak ancak alışılagelmişin aksine daha farklı, daha enteresan şekilde. Bu sinematikler tamamen oyun içi görsellerden oluşacak. Tabiri caizse “24” gibi olacak. İlgi çekici gibi duruyorlar.
Oyun içi müziklere gelecek olursak gayet yerinde tercihler yapılmış. Senaryoya uygun ağır trajik müzikler de, aksiyonun bolluğuna uygun hareketli ve gerilim dolu müzikler de mevcut. Bunun dışında seslendirme gerçekten iyi. Ve yansıma sesleri yani camın kırılması, silah sesleri, ayak sesleri gibi çevre yansımalarının sesleri de fena sayılmaz. Kısacası ses açısından Max Payne 3 bizi üzmeyecek gibi.
Seslere değinmişken, görsellere değinmeden olmaz. Şu an için yayımlanan bilgilerden yola çıkarsak oyunun görselleri gayet güzel ve akıcı olacağa benziyor. Zaten kullanılan iki motorun önceki oyunlardaki performansını hepimizi biliyoruz. Üstüne üstlük Max Payne 3’ün açık dünya oyunu olmayacağını düşünürseniz bu iki motorun daha rahat ve optimize kullanılacağını da tahmin edebilirsiniz.
Oyun aralarında giren aksiyon dolu sekanslar değişik bir hava katıyor ve monotonluktan, oyunun hararetinden bizi alıp götürüyor. Efektler olsun, ana karakterimiz olsun, çatışma sahneleri olsun veya koşuşturmacalar olsun hepsi gayet başarılı gözüküyor.
Max Payne İle Level Atlamak Ne Kadar Mantıklı? (Çok Oyuncu Modu)
Bence oyunun sıkıntılı bölümü burası. Yapımcının en büyük hatası diyebilirim. Şahsi düşünceme göre Max Payne ile çok oyuncu sistemi pek örtüşmüyor. Bana göre Max Payne’in hikayesini yaşayacaksın. Çok oyuncu modu bu oyun için biraz gereksiz.
Aslında yapımcının da pek hatası yok. Neden diyeceksiniz? Çünkü o kazanç derdinde ve yeni nesil oyuncular da pek senaryo yanlısı değiller. Son zamanlarda oyunlardaki çoklu oyuncu modunun daha fazla oynanması ve genellikle bu yönü ile gündeme gelemsi gibi bir durum söz konusu. Hal böyle olunca da Max Payne’ne de multiplayer geliyor. Rockstar’ın bu konuda tutumu ne olur pek bilinmez ama bilinen bir şey varsa o da uyuşmayan multiplayer modunun sistemini mükemmel yapmak zorunda olduğudur. Zaten oyun ile uyumayacağı için bari sistemi iyi yapsınlar.
Birkaç Sözde Benden
Bugün arkadaşımla oturuyorum. Sohbet ediyoruz. Konu döndü dolaştı video oyunlarına geldi. Ve Max Payne 3’ün çıkacağını söylediğimde. Bayağı heyecanlandı. Ve babasının daha önce Max Payne ve Max Payne 2 oyununu oynayıp bitirdiğini söyledi. Ve bu gerçekten beni çok mutlu etti. Oyunların yaşı yok zaten fakat bu tip efsanevi oyunları herkesin oynamasını tavsiye ederim. Kimseye zaman kaybettirmez.
Max Payne 3 gayet başarılı bir yapım olacağa benziyor. Sabırsızlıkla bekliyorum. Bana göre multiplayer modu dışında çok güzel olacak. Şimdiden herkese tavsiye ediyorum. Senaryo açısından başarılı bir oyun bizleri bekliyor. Daha doğrusu biz onu bekliyoruz. Herkese iyi oyunlar