Max Payne 3
“Valkyr, Vladimir Lem, Mona, Michelle…
Hepsi geride kaldı. Hepsi geçmişin hayaletleri. Artık onlarsız bir hayatım var. Uzun zamandır onlar olmadan nefes alıyorum, sabahlara onların kabusları ille uyanıyorum ama etrafımda olmadıklarını biliyorum. O kadar uzun zaman oldu ki artık yüzlerini bile unutmaya başladım. İlk aşkım Michelle, son aşkım Mona, baş düşmanım Lem. Hatta kızımın adını bile hatırlamıyorum. En kötüsü de artık bunların hiçbirini umursamıyorum.
Onlardan ve onları hatırlatan tüm şeylerde millerce uzaktayım. Farklı bir dünyada, farklı bir hayata başladım. Bana “kötüden berbata geçti” diyorlar.
Geri zekalılar, eğer benim yaşadıklarımı yaşamış olsalardı şimdiye kadar pis bir barın iğrenç tuvaletinde kafalarına bir mermi sıkıp o sefil varlıklarını çoktan sonlandırmışlardı.
Evet, iyi durumda değilim ama henüz ölmedim de. Önümde hala birşeyler olduğunu hissediyorum. Yaşanacak şeyler, yapılacak şeyler, tehlikeli… şeyler.“
Eski bir kara film
İlk iki oyunun yapımcılığını üstlenen Remedy’nin elinden alarak bu sefer tamamen kendi bünyesinde bir oyun oluşturmak isteyen Rockstar bu yeni görevini Vancouver şubesine devretti. Bu bazıları tarafından eleştirildi bazıları tarafından desteklendi. Bence Rockstar’ın bu oyunu yıllar sonra tekrardan çıkartırken göğsüne yakın tutması oldukça makul lakin kişisel olarak benim bazı şüphelerim var.
Bu yazıyı okuyanların hepsi, ya da en azından %90’ı ilk iki oyunu oynamıştır. Bu iki oyunda bullet-time haricinde bizleri en çok etkileyen şey elbette ki hikaye olmuştur. 2001 yılında çıkmış olan ilk Max Payne ve hemen ardından 2003’te çıkan ikinci oyunda bir adamın yavaş yavaş yıkılması ve bu sırada etrafındaki şeyleri de yıkarak dibe vurmasını anlatıyordu. Şimdi hikaye konusunu biraz daha deşecek olursak farklı bir oyunu yazımızda anmamız gerekecek; Alan Wake.
PC’ye çıkması ile birlikte daha geniş bir oyuncu kitlesine yayılan Alan Wake bunca zaman sonra farklı bir platformda yayınlanıp sanki yeni çıkmış gibi ilgi çekmesinin sebebi de yine hikaye. Burada durup dürüst olmak gerekir. Alan Wake neden seviliyor? Korku faktöründen mi? Sanmıyorum. Belli sahneleri haricinde öyle ama aman korkutan bir oyun değildi. Evet atmosfer olarak haifif David Lynch ve Night Shayamalan havası vardı ancak korku özelliğinde bir Amnesia gibi insanı sürekli olarak germiyordu. Grafikleri mi? Hayır. Her ne kadar olabildiğince başarılı bir şekilde port edilmiş olsa da gerek makul hataları, gerekse en nihayetinde bir port olması çok da grafiksel şaheserlik durumu oluşturmuyordu. Sesler, müzikler veya aktörler mi? Mükemmel değillerdir (aktörler oldukça iyiydi o ayrı) ancak şikayet edilecek bir durum da yoktu.
Alan Wake’i bunca zaman sonra insanların yeniden alıp oynamasına iten şey, daha önceden oynamış olanların tekrardan yaşamak istediği, hiç oynamamış olanların ise merak ettiği hikayesi ve sunumuydu.
İşte Remedy bu açıdan farklılık gösteriyordu. Her ne kadar Rockstar, GTA gibi çok güçlü oyunlar yapmış olsa da bunların hikayeleri hiçbir zaman etkileyici olmamıştı. Hatta (benim serideki favori oyunumu olan) Vice City’de bile hikaye Scarface’ten esinlenerek hazırlanmıştı.
Remedy patronu Oskari Hakkinen, Rockstar’ın kendilerinden feedback aldığını ve tıpkı kendi yaptıkları oyunlar gibi Rockstar’ın da kaliteli oyun yapacaklarını inandıklarını söyleseler de benim içimde yine de bir şüphe var. Hatırlarsanız ikinci oyunun başlığının altında “A Film Noir Love Story” yazar. İşte üçüncü oyun bir film noir havasından çıkacak ve daha çok Denzel Washington’ın oynadığı “Man on Fire” filmine benzeyecek gibi. Yani güzel ancak az bir drama ve bolca aksiyon. Üstelik bu oyunda Denzel’in ve Dakota Fanning’in oyunculuğunu da göremeyeceğimize göre Remedy’nin proje dışında kalması bence oyunun büyük bir eksisi.
Pekala, hikaye konusuna epey bir yer ayırdıktan sonra şimdi oyun hakkında duyduklarımız, gördüklerimiz, dedikodular, haberler ve vs. ile ilgili bilgileri verip bunları biraz yorumlayalım
Mermiye kafa atmak
Her şeyden önce herkesin merakla beklediği bullet-time üçüncü oyunda da bizlerle olacak. 1999 yılında Matrix filmi ile ilk kez gözle gördüğümüz kurşun yolları 2001 yılındaki ilk Max Payne oyununda da bizlerle birlikte olmuş ve oyunun tutulmasındaki en önemli etkenlerden bir tanesi olmuştu.
Zaten bullet-time gibi söylendiğinde akıllara Max Payne’i getiren bir özelliğin bu oyundan çıkartılması çok mantıksız olurdu. Öte yandan ilk iki oyunda (belki ikincisini biraz dışında tutabiliriz) vuruş hissi oldukça düşük hatta yok denecek kadar azdı. Ancak videolardan gördüğümüz kadarı ile Max Payne 3’teki vuruş hissiyatı oldukça sağlam geliyor.
Kamera oyunları ve ekrandaki görüntünün bozulması ciddi darbeler aldığımızda karşımıza çıkacak özellikler. Öte yandan vurduğumuz düşmanlar ciddi anlamada mermi yemiş gibi yere düşüyorlar. Ne çok abartı ne de çok hafif bir şekilde. Bu da bizlerde başarmışlık hissini daha da dolgun şekilde yaşatacak.
Animasyonlarda kill cam benzeri özelliklerin yanında bazı uyarıcı nitelikte olanları da mevcut. Misal bir sniper size nişan aldığında önce onun animasyonunu görüyorsunuz. Bu da sizi daha temkinli olmaya yöneltiyor.
Zaten teknik anlamda Rockstar’dan fazla şüphemiz yok. GTA serisi ile her geçen zaman teknolojiyi çok daha iyi kullandığını kanıtlayan firmanın gerek grafiksel anlamda gerek animasyon ve teknik detay anlamında çok da üzeceğini düşünmüyorum, hele ki Max Payne gibi ciddi bir üründe. Bir diğer belirtilmesi gereken nokta da gerek videolarda gerek resimlerde gördüğümüz ancak esas olarak yine sağlam kaynaklardan aldığım duyumlara dayanarak oyundaki ışıklandırmaların oldukça üst düzey bir seviyede olacağı. Bu arada oyunun eskilerine nazaran daha kanlı olduğunu da söylemek gerek.
Aptal dost akıllı düşmandan daha tehlikelidir
Lakin etraftan duyduğum kadarı ile (hani oraya buraya giden insanlardan)oyundaki yapay zeka çok da aman aman değilmiş. Nitekim yapay zekada bazı aksaklıkların olduğu kulağıma gelen bilgiler arasında. Her ne kadar henüz yapım aşamasında iki aylık bir süreç bulunsa da post production dönemini de hesaplarsanız Rockstar’ın, eğer bu derece bir sorun varsa, onu bir an önce gidermeye çalışması gerekir. Öte yandan kulağıma gelen bir diğer şey de düşmanların karanlık bölgelerde el feneri taşıdığı. Bu da normalde zor görülebilecek bir düşmanın yerini bu şekilde rahatlıkla bulabiliyormuşsunuz. Eh bu da oynanışı oldukça kolaylaştıracak bir özellikmiş gibi gözüküyor. Bunun gerçekten bu amaçla mı yapıldığını yoksa bu özelliğin sömürülüp sömürülmediği henüz net değil fakat anlatılanlar doğru ise garip. Nitekim Max o kadar kolayı sevmez.
Fakat şu şekilde güzel bir özelliğin olduğunu da belirtmek gerek; diyelim ki yan yana duran iki düşmanla kapışıyorsunuz ve birisini alnından vurdunuz. İkinci adam bunu görerek hırslanıyor ve size olan gücü ile saldırmaya başlıyor. Eğer o zamana kadar atmadıysa bomba atıyor, silahını daha bir hırslı kullanıyor, hatta üzerinize doğru gelip sizi iyice sıkıştırmaya çalışıyor ki işte bu yüz güldüren bir özellik.
Yapay zeka sadece düşman tarafında değil sizin dostlarınız tarafında da ön plana çıkan bir özellik. Bazı bölümlerde bir NPC ile birlikte geziyor ve çatışmalara giriyorsunuz. Bu durumda yanınızdaki yapay zekanın da size sağladığı kolaylık veya zorluk da onun yapay olan zeka düzeyine göre değişiyor.
Kimi sahnelerde ekran ikiye bölünerek bir sizi bir de NPC arkadaşınızı gösteriyor Bu durum onun başına önemli bir olay geldiğinde gerçekleşiyor. Misal ikiye ayrılıp farklı yerlerden giderken NPC vurulursa onu ekranı bölüp bir animasyon olarak sizlere gösteriyor.
Bu özellikten yola çıkarak Rockstar’ın oyuna bir co-op modu koyma ihtimali olduğunu da düşünüyorum. Multiplayer özelliği olsa da co-op’un tadı bir farklı oluyor elbette.
Son olarak oyunda sağlık konusu da yenilenmiş. Artık sağlığınız azaldığında Max size sözlü olarak uyarı yapıyor. Öte yandan teknik anlamda da bu özellik oldukça sağlamalaştırılmış. Bunu şöyle anlatalım, misal adamın birisi Max’e işkence yapmadan önce bir yumruk atıyor Max’in yanağı kızarıyor, ikinci kez vuruyor bu sefer hafiften kanamaya başlıyor. Bir daha, bir daha vurunca Max’in surat yavaş yavaş perşembe pazarına dönüyor. Kısacası hasar modellemeleri üzerinde de oldukça çalışılmış.
Can çıkar huy çkmaz
Max Payne 3 için söyleyeceğimiz şeyler şimdilik bu kadar. Yukarıda bizim (benim) için önemli noktalara olabildiğince basit bir şekilde değinmeye çalıştım. Bunların yanında söyleyebileceğim şeyler; oyunda sadece aksiyonun olmadığı. Bizim esas olayımız kayıp kadını bulmak olduğu için dedektifçilik de oynamak zorunda kalıyoruz. Nede olsa eski mesleğimiz.
Bu da bizi belirli ipuçları elde etmek ve bunları doğru bir şekilde kullanmak zorunda bırakıyor. Bu ipuçlarını ise gerek topladığımız eşyalardan gerek zorla konuşturduğumuz kötü adamlardan ediniyoruz. Eğer bu tarz bir durum olursa (ileride kullanabileceğiniz önemli bir bilgi, vs.) ekranın yan tarafında yazı olarak belirtiliyor. Yani sorguladığınız bir adama X kişiyi sorduğunuzda adam size “O finansal olarak çok güçlü birisi” gibisinden cevap verirse yan tarafta “Finansal güç” yazısını görüyorsunuz.
Elbette iyi, kötü, eksik, tamam,vs. Bunların hiçbirisi şimdi söylenecek sözler değil. Ancak bir demosu vs. gelip de oynayabildiğimiz zaman net olarak anlayabileceğiz. O zamana kadar sabır.