Oyun İncelemeleri

Medal of Honor: Airborne

Medal of Honor’la bundan seneler önce tanışmıştık. 2. Dünya Savaşı’nın
acımasızlığını ve ortamını oyunculara sonuna kadar sunmuştu. Mesela Normandiya
Çıkarması sahnesini kim unutabilir ki? Sadece Singleplayer olarak değil, çoklu
oyuncu modunda da başarılı bir yapımdı. Multiplayer’da oynarken zaman su gibi
akıyordu. EA daha sonrasında MOH’un ek görev paketlerini çıkartarak devamını
getirdi. Sadece PC’de değil, PSP’den PS2’ye kadar çoğu platformda bile kendini
gösterdi. Son olarak Pacific Assault’la, Pasifik taraflarına gitmiş ve Japonlara
karşı savaşmıştık. Aradan zaman geçti ve sonunda artık bir kült haline gelen MOH,
Airborne ile geri döndü.

Karadan değil havadan

Medal of Honor: Airborne’nu bir süredir takip ediyordum. Ekran görüntülerinden
ve videolarından o savaş atmosferini yeniden başarılı şekilde, göz önüne
taşıyacağına emindim. Canlandırdığımız karakter 82. Hava İndirme Takımı’dan
Paraşütçü Piyade Boyd Travers. Kendisi oldukça başarılı bir asker ve onun
gözünden savaşta yaşadıklarını canlandırıyoruz. İtalya’dan, Hollanda’ya; Fransa
ve Almanya’ya kadar savaşıyoruz. Airborne’da ilk dikkat çeken noktayı grafikler
oluşturuyor. Oyun seride görsel anlamda bir devrim yapıp, çıtayı bir üste
taşımış. Unreal 3 motoru kullanılarak yapılan Airborne’da, genel olarak hoş bir
görsellik sunuyor. Patlamalar, modellemeler ve çevrenin kaplaması gayet güzel.
Özellikle patlama efektleri sanki savaştaymışsınız hissini verebiliyor. Grafik
motoru genel anlamda iyi iş çıkarmış, yalnız arada bir iki ufak eksiklik var.
Unreal 3 yüzüne yapım içinde AA(Anti-aliasing) eksikliği var. Ayrıca grafiklerin
tadını almak ve akıcı bir şekilde Airborne’u oynamak için, iyi bir sisteme
ihtiyaç var diyebilirim. E6300 işlemci, 1 GB ram ve Nvidia 8800 GTS ekran
kartında oyunu iyi bir şekilde, yüksek ayarlarda oynayabildim. Size tavsiyem 1
GB ram, 2.8 Ghz işlemci ve en aşağı Nvidia 7600 veya ATI X1600 ekran kartını
işinizi görecektir.

Seslerde genel olarak başarılı. Efektler kulakları tırmalamıyor. Oyun için
yeterliler ama gene de sanki bir eksiklik varmış hissini verebiliyorlar.
Seslendirmeler iyi yapılmış, ama açıkçası en çok hoşuma giden nokta müzikler
oldu. Zaten EA Games, Airborne’nun Soundtrack’ni ayrı olarak satıyor. İsterseniz
satın alabilirsiniz. Özellikle ana menüde çalan parça çok hoşuma gitti. Zaten
müzikler savaş atmosferine tam olarak uyuyor. Unreal 3 Engine’la yapılan
oyunlarda genel olarak bir fiziki etkileşim vardı. Fakat nedense Airborne içinde
fizik unsuru pek fazla yok. Birkaç şeyin kırılması veya parçalanması dışında
aslında fazla etken bulunmuyor. Bu aslında büyük bir eksiklik sayılmayabilir.
Çünkü genel olarak oyunun kolay yapısından dolayı fizik etkileşimin olmaması,
bazı açılardan göze batmıyor.

Vur kaç ilerle

Airborne’nun oynanışı son derece tek düze ve kolay. Ancak bu tek düzeliği
ortadan kaldıran farklı etmenler de var. Görevi istediğimiz noktadan başlatıp,
farklı bir noktada bitebilmesi unsuru var. Paraşütle aşağı inerken, illaki
belirli olan yere inmeye mecbur değiliz. Kendi istediğimiz bir yere
inebiliyoruz. Bu bir binanın çatısı olabilir, bir sokak olabilir. Bu nokta
oyuncuya bırakılmış. Ancak indiğimiz yeri iyi ayarlamamız gerekli olacaktır.
Düşmanların ortasına inerseniz ruhunuzu özgür bırakmaya hazır olun derim.Bunlar dışında yapımda aslında yapılacak olanlar hep belli ve tek düze gidiyor.
Yapmamız gereken görev yerine doğru düşmanları öldürerek ilerlemek. Zaten sol
alttaki haritadan görev yerinin nerede olduğunu ve düşmanlarınızın yerini
görebiliyorsunuz. Özellikle düşmanların yerlerini görmek atmosferi baltalıyor.
Aslında düşmanlarımızın yerini göremeden ilerlesek bence çok daha iyi olurdu.
Zor olacağı kesindi ama gerçekçilik hissi daha fazla olurdu. Görevler genel
bildiğimiz klasik şeylerden oluşuyor. Şurayı patlat, düşmanların gelmesini
engelle, askerlere yardım et tarzı görevleri yapıyoruz. Bazı zamanlar alternatif
yollara sahibiz. Mesela ilk görevimiz olan düşman uçaksavarlarını patlattığımız
bölümde, istersek bir binanın çatısını kullanıp üstlerden ulaşıp düşmanlara
saldırabilir veya yanımızdaki arkadaşlarımızla beraber direk olarak önlerine
çıkıp birebir savaşabiliriz. Aslında bu alternatif dediğim yollar belirli olan
kısa yollar. Ama oyundaki çizgiselliği bir nebze bozabilen güzel etmenlerden
biri.

Silahlar silahlar

2. Dünya Savaşı’da bir askeriz ve çok silah olmadan olur mu? Tabii olmaz. MOH:
Airborne güzel bir silah yelpazesine sahip. Zaten MOH serisi silah çeşitliliği
bakımından her zaman bolca sayıya sahipti. Kendi silahlarımız dışında, yine
düşmanların da silahlarını alıp kullanabiliyoruz. Tepkimeler de gerçekten güzel
yapılmış. Bir makineli tüfekle ateş ettiğiniz zaman, tepki olarak sarsılıyor ve
hedeften sapabiliyor. Güzel bir ayrıntı hoşuma gitti. Silahları yeniden “Reload”
etmek bile gerçekçi yapılmış. Mesela M1 Garand’ın mermisini hep istediğimiz
zaman dolduramıyoruz. Mermileri belli paketlerden oluşma ve bu mermi paketi
bittiği zaman Garand’ı doldurma imkanına sahibiz. Yanımızda bir tabanca, 2 tane
tüfek, 2 çeşit el bombası taşıyabiliyoruz. Silahlar konusunda gerçekten hoş ince
ayrıntılar var. Ama bir ayrıntı var ki, bence ortamı baltalayan bir saçmalık
olmuş. Tabancamızın mermisi bitmiyor. Bu cidden hoşuma gitmedi. Birde ek özellik
olarak görevlerdeki başarımıza göre silahlarımızı da geliştirebiliyoruz. Her
silah için 3 gelişme aşaması bulunuyor. Böylece silahlarımız daha fazla hasar
verebiliyor ve daha düzgün ateş edebiliyorlar.

Airborne’da gerçekten güzel bir şeyler denenmiş. Mesela hedef alma sistemi
bunların başında yer alıyor. Normal olarak ateş edebilirken, sağ fare tuşuna
basarak hedef alarak dikkatli bir şekilde ateş edebiliyoruz. Ama asıl yenilik
burada devreye giriyor. Hedef aldığımız zaman karakterimiz olduğu yere iyice
sabitleniyor ve silahların tepkimesi de en aza iniyor. Bu durumda eğer W’ye
basarsak karakterimiz yere yatıyor. A ya da D’ye basarsak olduğu yerden kafasını
sağa veya sola çıkartıp dikkatli bir şekilde bakabiliyor. Bu özellik çok işimize
yarayacak. Siper alıp yatarak kendimizi koruyabiliriz. Olmadı binanın köşesine
sığındığımızda, sağ fareye basıp hedef almaya geçtiğimizde, kafamızı silahla
beraber köşeden hafifçe çıkartıp düşmanlarımızı öldürebiliriz. Bunun dışında
eğer normal olarak yere yatmak istersek veya silahla beraber kafamızla sağı solu
kontrol etmek istersek yapamıyoruz. İllaki bunları yapmak için sağ tuşa basıp,
hedef almamız lazım. Oldukça güzel bir sistem olmuş. Bunun dışında bir de
grafiksel olarak ince ama hoş bir ayrıntı daha var. Artık hızla koşarken eğer
durup sağa veya sola dönmeye çalışırsak, ekran birkaç saniye bulanıyor ve sonra
netleşiyor. Bu da gerçekçiliği körükleyen ince bir detay.Sağlık sistemi de değiştirilen diğer bir sistem olmuş. Sağlığımızı artık dört adet yeşil bar
temsil ediyor. Yaralandıkça bu barlar azalıyor. İşte burada yapılan yenilik
devreye giriyor. Eğer çatışmadan ayrılıp sakin bir yere girip biraz beklerseniz,
sağlığınız yavaşça olsa bile kendince dolabiliyor. Bunun dışında çevredeki
sağlık paketlerinden yararlanıp sağlığımızı doldurabiliriz. Sağlık paketi
demişken, çevrede bulabildiğimiz gibi bazı noktalarda kendi tarafımıza ait
askeriye sandıkları oluyor. Bu sandıklardan da temin edebiliriz, ayrıca
cephanemizi de doldurabiliriz.

Aptalları oynayanlar

Oyundaki yapay zeka ne yazık ki yerlerde sürünüyor. Gerek düşmanlar olsun
gerekse yanımızda savaşan arkadaşlarımız olsun, bir zeka kırıntısı bile
göremedim. Yanlış yerlerde durup keklik gibi ölüyorlar. Arkalarından dolaşıp
ateş ederseniz, arkadan kim ateş ediyor diye dönüp bakmayanlar var. Sanki adama
attığımız kurşun sırtını kaşıyor da, oh ne güzel geldi devam et deyip
kurşunların tadını çıkartıyorlar. Bazı zamanlar kendi adamlarımız da dahil, bir
yere takılıp kalıyorlar. Ancak birkaç yerde oyunun hatasından dolayı kaplamayla
iç içe geçenleri gördüm. Bu sefer sorun yapay zekadan değil de, oyunun
hatasından dolayıydı. Zorluk seviyesi artsa bile yapay zeka artmıyor. Sadece
daha kuvvetli hale geliyorlar. Ama bolca düşman var bu bir nebze de olsa yapay
zekanın eksikliğini kapatıyor.

“Savaş nedeniyle yıkılmış harabe binaları oyunda bol bol görüyoruz”



Airborne, Multiplayer olarak önceki serilerle aynı sağlamlıkta, hatta bazı
açılardan en iyisi bile diyebilirim. Artan bağlantıların da gerçi payı var, ama
yapımda ping sorununa pek rastlanmıyor. Gayet akıcı güzel bir şekilde
Multiplayer’da oynanabiliyor. Singleplayer’dan sonra kesinlikle çoklu oyuncuya
girin ve oynayın çok eğleneceksiniz. Yapımda Checkpoint sistemi kullanılmış.
Belirli noktalarda oyun kaydediliyor. “Save Checkpoint” yaparak Checkpoint’i
kaydedebilirsiniz. Eğer yapmazsanız bazı zamanlar baya ilerleyip,
kaydetmediğinizden dolayı göreve yeniden başlayabilirsiniz. Bu sinir edici ve
soğutucu bir durum yapabilir. Save Checkpoint’i kullanın.

Artık sonuca varma zamanı geldi. Medal of Honor: Airborne güzel bir oyun, ama
serinin en iyisi olmadığını söyleyebilirim. Güzel grafikler, harika müzikler
eşliğinde savaşa giriyoruz. Eklenen yeni özellikler iyi olmuş. Ama atmosferi
baltalayan etmenler de var. Multiplayer sağlam olmasına rağmen, Singleplayer
kısa ve bir solukta bitiyor. Hatta tam havaya yeni yeni girmişken bir
bakmışsınız senaryo modu bitmiş oluyor. Kesinlikle oynanması gerekli, ama büyük
ihtimal EA Games, Airborne’a ek paketler yaparak devam ettirecektir diye tahmin
ediyorum. Bu kadar kısa bırakmaz ve hikayeyi devam ettirir. Sözlerimi burada
sonlandırıp, uçaktan atlamam lazım. Görev beni bekliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu