Medal of Honor: Warfighter – İnceleme

Yazımın en başında hemen belirtmek istiyorum. Bu yazı, Medal of Honor’ın ne siyasi ne de dini tartışmalara gebe olan taraflarını içermemekte. Olabildiğince tarafsız bir şekilde, oyunun tek single-player modunun incelemesini yazmaya ve sizler ile deneyimlerimi paylaşmaya çalışacağım. Bunu belirtmemde ki neden, özellikle bir çok oyun/haber sitesinde gördüğüm, oyunun dini ve siyasi tarafları ile ilgili ağır eleştiriler. Bu eleştirilerin sonu elbette ki yok. Bu konuda herkesin farklı düşünceleri olabilir. Herkesin görüşlerine olan saygımdan dolayı, sadece oyununun kendisi ile ilgilenmeyi planlıyorum.

3 hafta kala…

Yaklaşık 2-3 haftadır, evde bir curcunadır gidiyor. Bunun nedeni ise, ev arkadaşım ve diğer 2-3 arkadaşımın da benimle birlikte ön sipariş ile aldığı Medal of Honor’ı bekliyor olmamız. Oyun içi videoları, fragmanları, sürekli sosyal medya üzerinden birbirimize gönderiyoruz, evde son ses tekrar ve tekrar izliyoruz; tam bir curcuna.

Son 1 saat…

Oyunu ön sipariş ile alanlar biliyordur, oyun hem single-player mode, hem de multi-player modu gece saat 1’de açıldı. Saat gece yarısını gösterdiğinde, battlelog üzerinden yazışmalarımız çoktan başlamıştı bile. Birbirimize gaz verip duruyorduk.

Diğer arkadaşlarımı bilmiyorum da, benim heyecanımın bu kadar üst seviyede olmasının nedeni, özellikle 2010 yılında çıkan ve seriyi ilk kez modern savaşlara yönelten Medal of Honor oyunundan sonra, serinin çok daha iyi yerlere gideceğini düşünmemden kaynaklanıyor. Önceki oyunda yapılan hataları yapmayıp, eksikleri de tamamlasalar bile, belki de 90-95 puan alacak olan bir oyun olabilir diye düşünüyordum. 

Özellikle Warfighter hakkında yayımlanan içerik ve hikaye videolarının, askerlerin savaş alanında yaşadıkları ve aileleri ile olan bağlarına yoğunlaşan güçlü bir hikayeye sahip olacağı yönünde umutlanmamı sağlamıştı. Bunun üstüne, gerçek olaylardan da esinlenilerek hazırlanan bölümlerin de olması, gerçekçilik konusunda beklentilerimin tavan yapmasını sağlamıştı. En azından yüzlerce düşman sürekli gelip durmaz ve daha gerçekçi çatışma sahnelerini yaşarız demiştim.

Farkındayım, buraya kadar anlattığım her şey, geçmiş zaman eki kullanılarak anlatıldı. Bu beklentilerden hangileri karşılık buldu ya da bulamadı, yazının devamında detaylı olarak sizlere anlatacağım.

Ülken ve onurun için…

Yeni oyundan bu kadar çok beklentim olmasına karşın, ilk inceleme puanlarını gördüğümde resmen beynimden vurulmuşa döndüm. Bunun en büyük nedeni, özellikle 10 üzerinden 5 gibi notların olmasıydı. Kafamda, “Acaba oyun çok mu kötü?” şeklinde şüpheler oluşmaya başladı. Bu denli büyük beklentilerin olduğu bir oyunun kötü notlar alması, insanı kötü etkiliyor. Belki de ben çok duygusal yaklaşıyorumdur, ama genel olarak herkeste hayal kırıklığı yaratıyordur diye düşünüyorum.

Ancak, ilk inceleme puanlarının bu kadar kötü olmasına aldırmayın. Verilen puanlar sadece single-player kısmının. Bu yüzden, multi-player kısmının da kötü olduğu gibi bir düşünce oluşmasın kafanızda. Şu anda fazla bilgi vermek istemiyorum multi-player kısmı ile ilgili, daha sonra bununla ilgili daha ayrıntılı bir inceleme daha yapacağım.

Öncelikle oyunun hikayesinden bahsedeyim. Askerlerin yaşadıklarını anlatan güçlü bir hikayemiz var. Oyunun bunu ne kadar iyi şekilde yaptığı tartışılır. Özellikle oyun çıkmadan önce yayımlanan, konu hakkında bilgi veren fragmanlar da gördüğünüz aile ilişkileri üzerine yoğunlaşmış hikaye anlatımı, aslında öyle değil. Şöyle ki; ara videolarda aile ilişkilerinden bahsederken, bir anda ilk oyundan da tanıdığımız “Dusty” ekrana geliyor ve operasyon ile ilgili konuşmalar geçiyor. Resmen daldan dala atlıyor konu. Biraz aileden bahsederken, bir anda farklı bir konu oluşuyor. Askerlerin seçimlerinin hayatlarını nasıl etkilediğini anlatırken, bunu çok yarım yamalak vurguluyor. Ben oyunu 4 saat 40 dakika gibi bir sürede bitirdim. Birçok detaya dikkat ettim ve bu yüzden yavaş oynadığımı düşünürsek, bu kadar kısa sürede ne gibi bir konu anlatılabilir, tartışmaya açık. Özellikle, çok dağınık anlatımdan dolayı, özellikle alt yazı okumuyorsanız, konuyu anlamanız çok zor. Bir yerden sonra kopacaksınız oyundan. Ancak keşke oyunu bu kadar kısa tutmasalardı da, ellerinde bulunan bu kadar güzel bir malzemeyi harcamasalardı. Özellikle konuyu gerçek olaylar ile harmanlayarak anlatmış olmaları, iyi bir özellik, ama kurunun yanında yaşta yanıyor.

Ateş et ve ilerle.

İlk olarak BF3’de kullanılan ve bazı oyuncular tarafından büyük eleştiriler alan battlelog sistemi, Medal of Honor’da da aynen kullanılıyor. Ancak bazı farklılıkları var. İsterseniz, oyunun ana menüsünde bulunan ekrandan da single-player ve multi-playera ulaşabiliyorsunuz. BF3’de kullanıldığı gibi, oyunun bütün özelliklerine battlelog üzerinden ulaşmanız gerekmiyor. Alt yapı olarak aynı sistem kullanılsa da, illa battlelog.com’a girmemizin gerekmemesi, güzel olmuş.