Aşağıda yer alan “Medal of Honor: Warfighter” hakkındaki güzel inceleme yazısı, spider-carnage nick’li okurumuz Fuat Alpay tarafından hazırlanmıştır. Kendisine katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz. Sizler de her türlü yazınızı mektup2@merlininkazani.com adresine gönderebilirsiniz. Yazı gönderme koşulları için tıklayın
Yapımcı: Danger Close
Yayıncı: Electronic Arts
Türü: FPS
Çoklu Oyuncu: Var
Platform: PC – PS3 – XBox 360
Artılar: Mükemmel ses efektleri ve müzikler, ara sahnelerin kalitesi, araç kullanma dinamikleri
Eksiler: Alışkın olduğumuz sıkıcı oynanış, klişe konu, tam anlamıyla propaganda olması, Project Honor saçmalığı
Grafik: 75
Ses: 80
Oynanış: 70
Genel Puan: 75
Ders 1: Mükemmel Bir Seri Nasıl Yok Edilir
“Nerede o eski oyunlar” demekten alıkoyamıyor insan kendini. Mesela Medal of Honor’ un geçmişine baktığımızda durumunun günümüzle uzaktan yakından alakası kalmadığını fark ediyoruz. Medal of Honor’ un ilk oyununu ele alalım misal. PS1′ in en kıymetli oyunlarından biriydi ve karşısında az vakit harcamamıştım. Allied Assault zamanının en iyi FPS oyunuydu ve sıkı bir nostalji isteyenlerin hala en iyi duraklarından biridir. Ek paketleri de ayrı bir güzeldir. Pacific Assault’ taki atmosfer ve takım ruhu ise günümüz oyunlarında hala yakalanabilmiş değil. Airborne ise bence çok fazla hakkı yenen bir oyundu. Paraşüt kullanımını FPS türüne kazandırması bile yeterliydi. Fakat kendinden önceki oyunların bir nebze de olsa gerisinde kaldığı da bir gerçekti.
Black Ops 2 Wins… Fatality!
Takvimler 2010′ u gösterdiğinde ise yeni Medal of Honor’ u gördük. Normalde Modern Warfare serisinden pek hoşlanmayan biri olarak, ben bile oyunu Modern Warfare klonu olmakla suçladım. “Modern savaştan biraz da biz nasiplenelim” mantığıyla yapılan, Frostbite 2′ yi kullanmasının dışında hiçbir özelliği ortalamanın üzerine çıkamayan bir oyun oldu. Nitekim genel ortalama olarak 70 puanı tutturabilen yapım tozlu raflardaki yerini aldı.
Geçtiğimiz sene Activision’ ın altın yumurtlayan tavuğu Call of Duty serisine karşı Battlefield 3′ ü çıkaran Electronic Arts, Modern Warfare 3′ e karşı gerek grafikleriyle, gerek teknolojisiyle, gerek multiplayer modu ile üstün gelmişti. Bu sene ise Black Ops 2′ ye karşı Warfighter ile ayakta kalmaya çalışan Electronic Arts, maalesef mağlubiyetini ilan etmiş durumda.
Ölen ölür…
Lafı fazla uzattık. Artık Warfighter incelememize başlayabiliriz. Arkadaşlar, öncelikle oyunu PS3′ de oynadım ve inceleme, multiplayer moduna çok fazla vakit ayırmadığımdan dolayı campaign ağırlıklı olacak zira yanlış bir fikre kapılmanızı istemem.
Bir önceki oyunu oynamış olanlar bahsi geçen Tier 1 ekibinin üyelerini ve görevlerini hatırlayacaklardır. Oyunun sonunda Tier 1 ekibinden Rabbit’ in ölümüne şahit olmuştuk. Çok duygu yüklü bir sahneydi zira oyunun en büyük artısı da dramatik anlatımının yüksek oluşuydu. Warfighter’ da ise, Rabbit’ in ölümünün ardından ekibi bir nebze dağılmış olarak görüyoruz. Ekip şefimiz Dusty, CIA’ e geçmiş durumda ve genellikle masa başında arkadaşlarına talimatlar verirken görüyoruz.(son bölüm hariç) Bir önceki oyundaki kalabalık ekibi bu sefer bir arada göremiyoruz. İkişer kişilik ekiplere dağılmış durumdalar.(tabii ki yanımızda başka askerler de oluyor) Dusty’ nin aktif görevden çekilmesinden dolayı ekip şefliğine Voodoo yükseltilmiş durumda. Oyunda Voodoo ve Stump’ ı “TF Mako” adındaki bir grupta görürken, Preacher ve Mother’ ı ise “TF Blackbird” grubunda görüyoruz.
…Kalan Sağlar Bizimdir
Gördüğümüz gibi karakterlerimiz bu şekilde dağılmış durumda. Fakat gruplar faklı olsa da amaç yine aynı; Orta Doğu’ da terörist avı. Farklı olarak kimi Balkan ülkelerini de ziyaret ettiğimiz oyun, maalesef bu şekilde daha eğlenceli bir hal almıyor. Şunu söylemeliyim ki, kahraman Amerika ve terörist Orta Doğu temasından artık cidden sıkıldık. Oynanış elementleri de gereğinden fazla tek düze bir hal almış durumda. Zaten 4 saat süren campaign modunun tamamında adam öldürerek ilerliyoruz. Arada yaptığımız breach & clear lar oyuna hiçbir çeşitlilik katmıyor. Farklı olarak Warfighter’ da, breach & clear larda kullanacağımız ekipmanı seçebiliyoruz. Fakat ha kapının kulpunu tomahawk ile kırıp tekme atmışız, ha patlayıcı bant yapıştırıp havaya uçurmuşuz ne fark eder ki.
Araç kullanma bölümlerinin ise çok hoşuma gittiğini belirtmem gerek. Electronic Arts’ ın zaten belirtmiş olduğu üzere yeni nesil Need for Speed oyunlarının yapımcıları EA Black Box ve Criterion Games’ ten, bu bölümler için yardım aldıkları aşikar. Araba kullandığımız bölümlerde kendimizi bir yarış oyununda gibi hissediyoruz zira sürüş dinamikleri bir FPS’ de olmaması gereken kadar iyi.
Bir Battlefield 3 Değil
Bir önceki oyunun olduğu gibi, bu oyununda en büyük artılarından biri dramatik anlatımının yüksek oluşu. Frostbite 2′ nin ara sahnelerdeki kalitesi göz alıcı cinsten. Resmen videolarda kendinizi bir filmin başında gibi hissediyorsunuz. Frostbite 2′ nin ara sahnelerdeki bu başarısının oyunun içine yansımamış olması beni bir nebze üzdü. Grafikler elbette ki ortalamanın üzerindeler. Fakat bu oyun motorunun en büyük özelliği olan yıkılma ve parçalanma gibi efektler maalesef Battlefield 3′ ün gerisinde kalmış durumda.
Warfighter’ ın kuşkusuz en büyük artısı ise ses efektleri ve müzikler oluyor. Konu ses efektlerine gelince Electronic Arts her zamanki gibi farkını belli ederken, kuşkusuz oyunun soundtracklerinin başarısı göz ardı edilemez. Bir önceki Medal of Honor’ da oyunun müziklerini yapan Ramin Djawadi, Warfighter’ da da harika bir iş çıkarmış durumda. Bir yerlerden bu oyunun soundtrack albümünü edinip dinlemenizi tavsiye ederim.
Siyaset Meydanı
Şimdi oyunun en sıkıntılı olduğu noktaya gelelim. Oyunun ilk duyurulduğu andan itibaren birçoğumuzun tahmin ettiği üzere, Warfighter baştan aşağı bir propaganda aleti olmuş durumda. O mükemmel kalitedeki ara sahnelerde anlatılan tek şeyin Amerikan askerleri, psikolojik çöküşleri ve ailelerinin sıkıntıları olduğunu görmek, beni o ara sahnelerden bile bir noktada soğuttu. Savaş elbette ki kötü bir şey ve hiçbir zaman yaşanmasını istemeyeceğimiz bir olay. Fakat bu problemlerin sadece Amerika’ yı etkilediğinin vurgulanması, Dünya’ daki tüm terörist faaliyetler ile Amerika’ nın başa çıktığının söylenmesi hiç hoş değil. Bunların ne derece doğru olduğu tartışılır ama burası siyasal konuların tartışılacağı bir platform değil. Böyle konuların eğlence sektörüne, bu sektörün en önemli dallarından olan video oyunlarına yedirilmeye çalışılması çok yanlış.
Bir diğer nokta ise neresinden tutsak elimizde kalan bir konu. Warfighter’ ın duyurulmasıyla beraber Project Honor adlı sözde yardım projesini duymuşsunuzdur. Çok basit bir ifadeyle, gazi ailelerine yardım olarak nitelenen projenin asıl olayı ise şu şekilde; Electronic Arts, Warfighter’ daki silah ve ekipmanların gerçek hayatta kullanılabilir versiyonlarını satmak amacıyla silah şirketleriyle anlaşıyor ve bizde gazi ailelerine yardım için bu ekipmanları satın alabiliyoruz. Savaşın bir an önce sonlanmasını isteyen gazi ailelerine yardım ve destek için gerçek savaş ekipmanları satın almak ise, bize projenin ne kadar “mantıklı” olduğunu göstermekte.
Maalesef Hastayı Kaybettik
Yavaş yavaş yazının sonlarına doğru geliyoruz. Medal of Honor serisinin geçmişine baktığımızda, şu anki hali gerçekten içler acısı durumda. Warfighter, oynanış elementleri, grafikleri ve sesleri açısından toplamda ortalama bir puana sahipken, verdiği gereksiz politik mesajlar ve saçma sapan pazarlama teknikleri yüzünden maalesef ortalamanın altında kalıyor. Günümüzün klasik FPS oynanışının üstünde olan Borderlands 2, Dishonored, Black Mesa gibi alternatiflerin yanına bile yaklaşamıyor. Medal of Honor serisinin eski günlerine dönebilmesi için artık yapımcı Danger Close ve Electronic Arts firmasının nasıl bir politika takip edeceği cidden merak uyandırıcı. Daha keyifli, daha sıradışı oyunlarda görüşmek dileğiyle, herkese iyi oyunlar.