Oyun İncelemeleri

Metal Gear Solid 2: Substance

Kahramanlığın ölçütü kaç kişiyi kurtardığın mıdır? Yoksa karşılıksız düşündüğün her insan için bir kahraman mısındır?
Birkaç sene önce PC’ye gelen ilk oyunla birlikte çok fazla soruyla karşılaşmış, sonunda da aldığımız cevaplar kadar başka sorularla yüz yüze kalmıştık. Belki bir kahramandan ziyade kendini bulmaya çalışan birini yönetiyor olmak garip gelmişti.

Metal Gear oyun hayatımıza girdiğinde çok fazla şeyi değiştirdiği aşikar. O güne kadar içine girip bir senaryoyu canlandırdığınız ama fark etmediğiniz başka bir aksiyon oyunu olduğunu sanmıyorum. Oyun hem çok fazla ciddi, hem çok fazla aksiyon içerikli, hem çok karışık hem de inanılmaz sade olabiliyordu. İçine girdiğimiz konu o kadar karışıktı ki, bir yerinden tutup çektiğinizde ona bağlı olup da önünüze düşenlere inanamıyordunuz. Muhakkak her şey birbirine bağlıydı, bir aksiyondan ziyade bir kişilik yetiştirmeye çalışılan bir oyundu.
Aynı hisleri paylaşmıyorsak üzgünüm. Ben o kadar fazla oynayıp o kadar fazla bitirdim ki, hakkında yazacaklarım en az bu kadar olur her zaman. Daha önce benzerini görmediğim detaylıktaki konusu ile yıllarca başında oturmamı sağlamış yegane oyundur Metal Gear Solid. Keşke eski sürümlerine de sahip olsam, onları da bir görsem diye istemeden edemiyorum.
Uzun her lafın bir sonucu olduğu gibi, bağlamak gerek artık bu girişi de. Ve bağlama kısmı da şudur ki, görüldüğü üzere artık yeni nesil oyunumuz geldi.
Tam olarak anlatımıma geçmeden minik bir detay vermek istiyorum. Bu oyun “Metal Gear Solid: Substance”, yani Metal Gear Solid II değil. Metal Gear yaklaşık on senelik bir oyun serisi ve biz sadece son iki oyununu biliyoruz PC arenası olarak. Solid serisini öğrenelim ki sorun çıkmasın.

Geçelim oyunumuza. 2000 senesinde oyun duyurulduğunda bir anda fan siteleri yağmuruna tutulmuştuk hatırlarım. Her çıkan makale, her yayınlanan resim deprem etkisi yaratıyordu. Artık bilgisayar teknolojileri ivmesini kazanmış, sürekli ilerliyordu tabi. Daha fazla işlem kapasitesine sahip parçalar, çok daha fazla köşegeni aynı alana sığdırabilen kartlar falan derken gitgide beklediğimizden kaliteli bir ürün çıkacağını anlar olduk.

İlk E3 fuarında gösterilen demo ile gün yüzüne çıktığında, kenarda yürümeler, asılı durmalar, yağmur efektleri ve sese bağlı davranışlar gördüğümüzde afallamıştık. Afallamamak elde miydi? Biz Metal Gear Solid’in geliştirilmişini beklerken, Hideo Kojima ve ekibi tekrardan bir sanat harikası yaratmaya adamışlardı. Başarmış oldukları da aşikar. Metal Gear’ı sevmemizi sağlayan, onun bir oyun olmaktan öte yaşanılası bir kimlik kazanmasını sağlayan her şey tekrar elimize geleceğini gösteriyordu.
İşin tek kötü yanı oyunun PS2 platformu için hazırlanıyor olmasıydı. Neyse ki aradan geçen kısa sürede geldi arzuladığımız açıklama; PC için de yeni ve geliştirilmiş bir sürüm hazırlanıyordu. Çok fazla beklemeden de (teknolojiye ve oyunların ortalama bekleme süresine göre) getirdiler önümüze, taş gibi oyunu sürdüler.
Vaat edilenlerle elimize geçenler neyse ki paralel oldu da, kimsenin kalbi kırılmıyor şimdi oyunun karşısında.
Bir miktar anlatımı kısalım artık diye düşünüyorum da oyuna geçiş yapalım.

Geçişi konuyla açıyoruz haliyle. İnsan bilmediği detaya yorum yapamaz değil mi? Olayımız gene ilk oyundaki kadar sade başlayıp çetrefilleşen halde. Şöyle ki;
Kahramanımız Solid Snake adında bir asker. Fox Hound isimli birliğin eski bir üyesi. Bu en başında öğrendiğimiz hikaye. Bizi de hikayeye bağlayan başlık. Bu birlik ki Solid adrenalin seviyesi belli bir oranın altında kalırsa ölmesini sağlayacak teknolojilerini onun üzerinde kullanmış, bu birlik ki gerçekleri herkesten saklayıp insanları birbirine düşürmüştür sonunda.

Bir de ilk oyundan beri gelen Metal Gear REX başlığı var. İlk olarak savunma amacıyla dizaynı yapılmış ürün, artık üzerinde bir sürü nükleer başlık taşıyabilen bir terör silahına dönüşmüştür.
İşte bütün bu konuların birleşimi yeni oyunumuzda şöyle hayat bulur;

Metal Gear teknolojisi yok edilememiş ve sürekli gelişmiştir. Son basamaktaki ürün, gemiyle taşınmaktadır. Solid Snake’in yapması gereken bu gemiye sızıp REX’in fotoğraflarını çekmek ve bunları üstlerine yollamaktır. İşine odaklanan kahramanımız vazifesine atılacakken teknoloji hırsızı Rusya’nın askerleri gemiyi ele geçirir ve bütün gemi tayfalarını öldürürler. Görevimizi başarmamız artık onlarla aramızdaki iletişime bağlıdır.

Görüldüğü üzere konu hala çok basit başlıyor gibi görünmekte. Tabi sonrası, aksiyonla birlikte tam cehennem.

Grafikler var elbet sırada. Bir kere bu oyunun oynanış ve grafik karşılaştırmasını Splinter Cell ile yapan insanlara ve sitelere gülüp geçiyorum. Keza muhteşem olduğu öne sürülen GameSpot’ta aynı yanılgıya düşüp sonradan düzeltti. Bir kere Splinter Cell bir aksiyon oyunu. Farklı görevler, farklı detaylar mevcut. Metal Gear Substance’da ise tek bir bölüm üzerinde onlarca farklı mekanda oynuyoruz. Ana yapımız aksiyondan ziyade tamamen gizlilik ve sessizlikten oluşuyor. Diyeceksiniz ki “Splinter Cell’de de sessizlik lazım, nasıl örnek bu?”. Haklısınız diyorum ama anlamamız gereken detay şurada; bir oyun için sessizlik gerekli diyerek piyasaya sürmek başka, oyunu oynarken gördüğümüz üzere sessiz oynamak daha iyi olur demek başka. Metal Gear’de kesinlikle sessiz olmalısınız. Bir de konu olayı var işte. Metal Gear konu olarak çok daha başarılı olduğu için, grafikleri “daha kötüdür” diyebilecek kadar karşılaştırma yapmak bile acizliğe örnektir. Velhasıl kelam bu iki oyun aynı yönde olmalarına rağmen farklı kulvarlardadır. Karıştırmayalım.

Oyunun grafikleri tek kelime ile muhteşem. Gerçekten tepede bir iş çıkarmış Konami oyunu bize getirirken. Bir kere insanın gözüne ilk takılan grafikler olan yağmur damlaları, karakterlerin inanılmaz detayları, eklem yerlerindeki detaylar ve cam kırılmaları gibi efektlere inanamayacaksınız. Gerçeğe o kadar yakınlaşmışlar ki, grafikleri modellemeden çıkıp dış dünyaya girmiş neredeyse. Hareketler çok yumuşak, etraftaki materyallerle etkileşim çok başarılı ve oturup biri oynarken izlemek lazım kesinlikle. Tabi grafikler şöyledir böyledir diyoruz da sanılmasın ki sistemleri çok yüksek olanlar dışındakiler kaynak sıkıntısı çekecekler. Bu anlattığım grafikleri yaşlanmış bir GeForce2 MX ile görebiliyoruz.

Dynamic Lightning, dynamic shadow, mipmapping, bumpmaping gibi birçok teknolojiyi oyuna adapte etmişler. Kartınızın desteğine göre efektlerden faydalanabiliyorsunuz. Fakat Ati ekran kartı olanlar dikkat etsin, minik bir güncelleme olmadan grafik hatalarıyla karşılaşmanız olası. Oyuna başlamadan önce buna dikkat edin.

Seslere geçelim bir miktar. Aynı grafiklerde olduğu gibi, seslerde de her tonun içine hissiyatı katmışlar. Yağmuru izlerken, sesini de duyarken ıslanıyor gibi hissetmemek elde değil. Genelde dijital seslerde ortaya çıkan cızırtı Metal Gear’da mevcut değil. Sesi yükseltirseniz fark edeceğiniz bu ses de öyle esasında unutulacak bir detay değil. Zira bir kere duymaya başlarsanız, bir türlü kulak arkası edemiyorsunuz.

Bir de müzikler konusu var. Hatırlar mısınız Metal Gear’ın sonunda çalan şarkıyı? Geceler boyu kafamı dinlemek istedikçe dönerdi kulaklığımda. Merak etmeyin, gene neredeyse o kadar güzel yeni bir şarkımız var. Gerçi bu işin esası Konami’ye dayanıyor. En basit örnekleri düşünelim hemen; Metal Gear Solid, Metal Gear Solid: Substance, Silent Hill, Silent Hill II, Contra, Castlevania, Shadow Of Destiny ve hatta Silent Hill III’ün ilk demolarında dinlediğimiz müzikleri hatırlayın. Hepsi hep içindeki ana uygun olduğu kadar, konuyu da tamamlayan ve o an geçtikten sonra dahi yabancılık çektirtmeyen bir yapıdalar. Bir zamanlar filmlerde üç boyutlu sahneler sokuşturma ya da hala kullanılmakta olan “aksiyon varsa anlık ses efektleri sok” durumu mevcut. Konami’nin bu durumdan sıyrılmış ve çizgisinde muhteşem müzikal yapılar oluşturmuş olması kesinlikle her oyununu sanat şaheseri haline getiriyor. Tabi şirketin demirbaşındaki yönetmenlerin özellikle yanlarında getirdiği ses mühendislerinin ellerini öpüyoruz unutmadan.

Bir güzel yanı da müziklerin, asla kesilmeyip yükselmesi gereken anda sırf adrenalin pompalatması. Yani arka fonda hep müzik çalıyor ancak sadece siz askerlerden kaçarken ya da onlara ateş ederken ağırlıklı olarak duyabiliyorsunuz.

Oyun kitapçığında yazdığı üzere de, oyundaki bütün karakterler aynen canlandırmasını istenilen adamlar tarafından seslendirilmiş. Mesela sevgili kahramanımız Solid Snake’i David Hayter adında onlarca oyuna, çizgi filme, karaktere sesiyle can vermiş ama sesini kullananların kimlikleri hep “sert çocuk” olmuş. Yani biraz da sesini anlatıyor oyundaki karakterler. Çok başarılı bir prodüksiyon.

Geçelim oynanışa da hep gördüğümüz sorunlar var mı, inceleyelim.

Bir kere klavye kullanımı çok rahat. Kesinlikle bir hatası yok bu konuda. Fakat maalesef bu genele verilecek bir kanı değil. Şöyle açıklayalım; oyunumuz konsol versiyonunun motorunu kullanıyor. Bu yüzden de farklı kamera açılarında kontroller sapıtabiliyor. Birkaç kere başıma gelen, tepeden görünüşte sağa dönmesi gerekirken sola dönmesi gibi hatalar gerçi basit çözümlere sahip olsa da, keşke üzerinde biraz daha oynanmış olsaydı diyor insan.Bunun dışında birinci şahıs görüntüsü de üçüncü şahıs görünümü de çok rahat. İlk oyunun aksine, görülebilir alan genişletilmiş ve bu haliyle daha geniş bir düşünme alanı sağlamış.

Diyecek çok bir şey kalmadı artık. Bu oyun kesinlikle arşivlik. Metal Gear seri olarak değil, tek oyun olarak bile kazanılması zor birçok sıfatı hak ediyor. Herkes arşivinde mutlaka bulundurmalı. Hataları kesinlikle göz ardı edilebilir, o yüzden meraklanmayın.

Oyunun birkaç özelliğini de ekleyelim çıkış paragrafımıza da, ayıp olmasın.

Sons Of Liberty’den farklı olarak, artık oyunda gizli karakterler, gizli konular, gizli yöntemler mevcut. Gene farklı olarak 350’den fazla VR Mission, 150’den fazla da alternatif görevler mevcut. 5 tane Snake ile alakadar konu da oyuna dahil edilmiş. Sons Of Liberty sürümün genişletilmiş hali olduğu için de her iki oyunu oynamış olmanın zevkini tadacağınızı aklınızda bulundurun (Sons Of Liberty ve Substance).
Unutmayın, “Oynamadım” demek isteyeceğiniz en son oyundan sonra gelen oyun karşınızda.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu