Oyun İncelemeleri

Metal Gear Solid: Peace Walker

Solid Snake’in oyun dünyasına kattıklarını saymaya kalksak bitiremeyiz heralde. En çarpıcı olarak verebileceğimiz örnek, gizlilik öğelerinin kullanılması olsa gerek. Bir oyunun karakterini oluşturan ve atmosfer katan en önemli öğenin gizlilikten oluşması, Metal Gear Solid serisiyle birlikte dönüm noktasına varmıştır. O zamanlar PSX’te arkadaşlarla yaz evinde başından kalkmaz, hatta oyunu oynama uğruna akşam kız arkadaşlarımızla bile buluşmazdık. Bir gün artık öyle bir noktaya gelmiştik ki, cetvel ile ölçme biçme işine girmiştik. O derece hayatımızda önemli bir yeri vardır.

Snake artık kankamızdır

Serinin en önemli özelliklerinden birisi, konsollara özel tasarlanıyor olmasıydı. Zaman geçtikçe PC’de de MGS oynama şansına sahip olmuştuk, ama mutlaka ismi ilk telaffuz edildiğinde aklımıza konsollar, özellikle de PlayStation gelir. Ben en son PlayStation 2 sahibiyken MGS 2’yi oynamıştım, bu sefer işin içine Raiden isimli bir karakter de girmişti. Açık konuşmak gerekirse seriyi orada bıraktım ve uzun bir süre diğer oyunlarıyla bile haşır neşir olacak vaktim olmadı. Şimdi, seriye olan geri dönüşümü Metal Gear Solid: Peace Walker ile birlikte PSP aracılığıyla yapmak, ayrı bir deneyim oldu benim için. Alışma sürecini biraz zor atlatsam da, gayet memnun kaldığımı söyleyebilirim.

Bu sefer olayların merkezi Güney Amerika’da bir ülke olan Kosta Rika. Ülkede, son teknoloji silahlara sahip ve tehlike potansiyeli yüksek bir grup oluşmuştur. Hükümet baş etmekte zorlandığı bu durum için Snake’den yardım ister. Snake, patronu olduğu grubuyla birlikte buraya gelir ve yardım etmek üzere bir kez daha sazı eline alır. Sazı derken, silahlarından ve kendine has eşyalarından bahsediyoruz tabii ki. Metal Gear Solid: Peace Walker, aynı zamanda MGS 3 Snake Eater ve MGS: Portable Ops’un da devamı niteliğinde.

MGS: Peace Walker’ın ayak sesleri uzun bir zaman önce duyulmaya başlanmıştı aslında. Web sitelerindeki ve dergilerdeki ön oylamalarda, neredeyse tam puana varan notlar almıştı. Daha da önemlisi Tokyo Game Show 2009’da, en iyi show ve en iyi PSP oyunu gibi çeşitli ödüllere layık görülmüştü. Bunların üstüne, serinin yaratıcısı Hideo Kojima’dan oyunu meteden ifadeler gelince, her MGS’de olduğu gibi, oyuncular Peace Walker’ı da heyecanla beklemeye koyuldular.

Yapımcılar, oyuna girişte ilk defa PSP oynama ihtimali olanları da düşünmüşler, bu yüzden karşımızda bir tutorial bölümü buluyoruz. İlk defa oynayanlar için hakikaten ilk başlarda handikap olabilir. Özellikle kamera sistemini iyi ayarlamanızı ve auto aim sistemini de açık tutmanızı tavsiye ederim. Bunun dışında Peace Walker, bir kaç adet kontrol dizilimi opsiyonu sunuyor ve bunlardan bize uyanı seçebiliyoruz. Daha önce PSP’de Metal Gear Solid oynayanlar için ise bir problem gözükmüyor, rahatça alışacaklardır.
Görevler tek kişilik ve co-op olarak oynanabiliyor. Tek kişilik oynayabileceğimiz her görevi, sisteme bağlanarak bir başka oyuncu ile beraber oynayabiliyoruz. Daha ilginç bir nokta ise, boss görevlerinin 4 kişiye kadar co-op oynanabilmesi. Tutorial’dan ve ilk görevi de oynadıktan sonra, ana menümüze ulaşabiliyoruz. Burada görev seçimlerini, single ya da co-op oynama opsiyonlarını bulabiliyoruz. İlgi çeken menülerden birisi, Research & Development bölümü. Burada, silah ve eşyalarımızı geliştirebiliyoruz. Topladığımız puanlarla birlikte, silahlarımızın ve eşyalarımızın level’ları artıyor, böylece kendi üretimlerimizi de yapabiliyoruz.

Yorgun değil yorulmayan savaşçı

Görevlere başladığımız zaman, kamera sistemi bize alışana kadar sıkıntı yaratabilir. Seçtiğimiz kontrol dağılımına göre, kamerayı istediğimiz gibi hareket ettirebilmek, zoom in-out yapabilmek mümkün. Ancak, PSP’nin ekranının da ufak olmasından dolayı, bölümü kapsamlı olarak göremeyebiliyoruz, bu yüzden ekranda tam olarak göremediğimiz birisine yakalanmak da kaçınılmaz oluyor.

Kamera açılarıyla çok sık oynamamız gerekiyor, bu da ilk başlarda biraz yorucu oluyor. Yalnız, grafikler gerçekten çok iyi. Çevre detayları gayet iyi ve ufak bir aletin grafiksel olarak neler yapabileceğinin en iyi göstergelerinden biri Peace Walker. Patlama efektlerinin de dikkat çekici olduğunu söylemeden geçmeyelim.

MGS’nin temelinde yatan mantık, mümkün olduğunca kimseye görünmeden ve belaya bulaşmadan ilerlemektir. Peace Walker’da da aynı mantalite tamamen geçerli. Ne kadar sessiz kalır ve görünmezseniz, o kadar rahat ilerleyebilirsiniz. Ekranın sağ üst köşesinde yüzdeli bir rakam var. Bu rakam ne kadar yüksekse, o kadar gizlisiniz ve sorun yok demektir. Bunun için genelde eğilerek ve yavaş yürümeyi tercih ederseniz, pek sorun olmayacaktır.
Ben deneme amaçlı olarak, biraz işe aksiyon katmak adına düşmanlarla sürekli kapışma yolunu seçtim. Böyle olduğu zaman da yapım, çok da fazla bir şey kaybetmemiş. Hani gizlilik yerine sürekli kapışarak gitmek bile tercih edilebilir gibi. Tabii bunun bazı eksi tarafları da var; tespit edildiğiniz zaman destek birimler çağrılacaktır ve dolayısıyla kapışmanız gereken insan sayısı daha da artacaktır.
Yani, silahlı çatışmaya girme kararı almadan önce iki kez düşünün. Görevler, çeşitli haritalara ayrılmış. Bir görevi yaparken, hedefinize ulaşana kadar bir kaç harita geçmeniz gerekiyor, buralar bir nevi yükleme noktaları olarak da nitelendirilebilir. Bir önceki haritada ortalığı ayağa kaldırdıysanız, diğerine geçerken bu durum yok olmuyor, aynen devam ediyor. Yani, “harita değiştirirsem kurtulurum” gibi bir mantık söz konusu değil, oradaki adamlar da sizden haberdar durumda. Bir de şu var: Bir çatışma sırasına silah menüsüne girip, değişik yapmak istediğimizde oyun durmuyor. Bize ateş etmeye ve hatta vurmaya devam ediyorlar. Bu yüzden, bu işleri de halletmek için uygun bir bölgede olmamız gerekiyor.

Çatışmalarda elinizin altında ration bulunması, MGS’cilerin önem verdiği bir durumdur. Bunun dışındA, sağlık durumunuz azaldığı zaman, emniyetli bir yere gidip yere çömelirsek sağlığınız kendiliğinden düzelmeye başlıyor. Silahlarımız da MGS serisinin vazgeçilmezlerinden oluşuyor. Makineli tüfekten tutun, SOCOM ve LAW silahına kadar seçebileceğimiz silahlar mevcut. Her bölümün başında, stratejimize göre yanımıza almak istediklerimize karar verebiliyoruz. Sadece silahlara değil, Snake’in nasıl bir üstle maceraya başlayacağını da belirleyebiliyoruz.
Bir Kojima klasiği

MGS: Peace Walker’daki değişik özelliklerden birisi de, ara videolarda zaman zaman devreye girebiliyor olmamız. Çizgi tarzında hazırlanan bu ara videolarda, bizden istenen tuşa basmamız gereken yerler ya da vurmamız gereken düşmanlar olabiliyor. Zaten bu tarzdaki görüntüler devreye girdiğinde atlama gibi bir şansımız da olmuyor. MGS atmosferi, elimizdeki cihaz ne kadar ufak olursa olsun, bizleri rahatlıkla sarıyor. Gizli kalmaya çalışmanın verdiği gerilim ve yakalandığımızda girdiğimiz çatışma ya da kaçma telaşı, MGS’yi bizlere sonuna kadar yaşatıyor.

MGS, keşke hiç bitmese dediğimiz bir seri. Oyunlar geçtikçe Snake’in yaşlanmaya başladığına da şahit olmuştuk, ancak enerjisi ilk günkü gibi devam ediyor. Teknolojiye bu kadar iyi uyum sağlaması ve grafiksel açıdan da kendisini geliştirmeye devam etmesi bizi ayrıca sevindiriyor. Şöyle bir kaç teori üretebiliriz; PSP’si olanlar zaten arşivlerine bu oyunu katacaklardır. Daha önce MGS oynamayanlar ise, alışma sürecini zor atlatsalar da sonunda bırakamayacaklardır, hatta kimisini PSP almaya bile zorlayabilir. İşte MGS konsepti, bu yüzden bu kadar büyük ve vazgeçilmez hale geliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu