Metalheart: Replicants Rampage
Fallout’u hatırladıysanız, RPG türüne kattığı birçok yeniliği ve zevkli bir
oynanışı olduğunu da bilirsiniz. Kendimizi gerçekten geliştirdiğimizi hissediyor
ve birçok çevresel öğe ve hatta kendi fiziksel şartlarımızla bile yarışmak
zorunda kalıyorduk. İlerledikçe, yeteneklerimizi geliştiriyor, yenilerini
kazanıyorduk, bunları yaparken de hem üzerimizde taşıdığımız alet-edevatı, hem
de sağlık durumumuzu devamlı kontrol etmemiz gerekiyordu. Üstelik, düşmanlarla
gerçekleştirdiğimiz çarpışmalar sıra tabanlı oluyor ve bizim de buna uygun bir
strateji belirlememiz gerekiyordu. Hikayesi de insanı saran türden olunca,
Fallout orjinal bir baş yapıt olarak tarihe geçmişti.
Bir garip geçit
Her tutulan oyunun taktidi, ne zaman olursa olsun yapılır ve onun meyvelerini
yemek isteyebilirler. Ancak, bu takiltler tutunamaz ve bir süre oynandıktan
sonra bitirilmeden silinmeye mahkum olurlar. Metalheart da bu durumdan nasibini
alacak bir yapım olarak adlandırılabilir. Kesinlikle kötü bir yapım değil ve
hatta ilk başta rahat oynanışı gördükten itibaren insanı içine bile çekebiliyor.
Ancak bir süre daha oynadıktan sonra anlaşılıyor ki, aslında türe hiçbirşey
katmıyor, hatta aynı özellikleri birebir ufak tefek geliştirmelerle uygulamaya
devam ediyoruz. Hikaye de klişe olunca, Metalheart eksi puanlar toplamaya
başlıyor.
Başlar başlamaz karşımıza çıkan video, gerçekten dikkatimizi çekti. Oldukça
kaliteli grafiklerle hazırlanmış ve göze gayet güzel geliyor. İlk baştaki bu
demoyu gördükten sonra, oyun içerisinde de en az bu kalitede grafikler bekledik,
ancak maalesef beklentimiz boşa çıktı. Ara demo’dan da anlaşılacağı üzere, uzay
gemisinde uçmaktayken, birden bire garip bir geçit keşfededilir. Yalnız bu geçit
pek iyiye işaret değildir, çünkü üzerine birçok meteor çekerek uzay gemisine
çarpmasını sağlar. Mürettebat kaçıp canını kurtarmak için uzay pod’larına
hareketlenirler. Oyuna başlayacağımız bir bay bir de bayan karakter, kaçmayı
başarırlar ancak az evvelki geçitten geçerek garip bir gezegene doğru yol
alırlar. Tabii, onları keşfedenler de alarma geçmişlerdir bile. Son olarak
yüzeye inerler ve macera başlar.
Normalde, tutorial’ı olan her oyunun bu kısmını oynamanızı tavsiye ediyorum,
çünkü öğrenme açısından son derece önemli bölümler. Metalheart’da da burası var,
ancak kontroller o kadar sade ve rahat ki, burayı oynamasanız bile rahatça kendi
kendinize keşfedebilirsiniz. Hele, Fallout oynamışlığınız da varsa, kendinizi
aynı onu oynuyormuş gibi de hissedebilirsiniz. Zaten, tutorial da oldukça kısa
ve çok çabuk size hareketleri öğretip hazırlıyor.
Bir elin nesi var, çok elin sesi var
İki karakterin yönetimini alaraktan başlıyoruz. İstersek tek tek seçerek,
istersek ikisini birden yönlendirerek hareket edebiliyoruz. İkisinin de kendi
Inventory’leri bulunuyor. İkisinin de her türlü kontrolünden ve taşıyacağı
eşyalardan biz sorumluyuz. Ancak, ilerledikçe takımımızı altı kişiye kadar
çıkartabileceğiz. Başlar başlamaz, alttaki menüde bulunan kafa resmini
kullanarak, karakterlerimizin yetenek puanlarını dağıtabiliriz. Başlangıçta,
sizin de gözlemleyebileceğiniz gibi, yetenekler aynı olmasına rağmen her
karakterin başlangıçtaki yetenek puanları farklı. Yani bunun anlamı, başlangıçta
bir karakterin özelliklerinden bir tanesi, diğerinden daha fazla puana sahip
olabilir. Tabii, bu puanlara ve bizim dağıtım şeklimize göre yetenekler şekil
değiştirebiliyor, oyunda da bunu tamamıyla hissedebiliyoruz. Yetenekler
içerisinde zeka, dayanıklılık, ileriyi görüş, hırs gibi birçok öğe bulunuyor.
Zamanla bunları geliştirebilir ve karakterlerimizi özelliklerine göre önemli
insanlar haline getirebiliriz.
Fallout’tan hatırlarsanız, aksiyon puanları vardı ve puanların bize izin
verdiği miktarda hareket ediyor ve istediğimiz aksiyonları
gerçekleştirebiliyorduk. Biz hareket puanımızı bitirdikten sonra sıra düşmana
geçiyor ve o da hareketlerini yapmaya başlıyordu. Metalheart’da da bundan
hiçbirşey kaybedilmemiş. Ekranda eğer bir düşman ya da etkileşime girmek üzere
olduğumuz birşey yoksa, normal hareket edebiliyoruz, ancak bir düşman bize
saldırı yapmaya niyetlendiyse ya da aynısını biz düşündüysek, o zaman aksiyon
puanları devreye giriyor. Her aksiyonun, kendine has farklı puanları bulunuyor.
Ayrıca takımımızda bulunan her karaker için tek tek sıra kullanabiliyoruz. Yani,
birisinin aksiyon puanlarını bitirdikten sonra diğerininkileri harcamaya
başlıyoruz, tabii bunu aynı anda da yapabiliriz.
Yürüme mesafesine ve taşıdığımız silahların ağırlıklarına göre farklı sayılarda
aksiyon puanları harcıyoruz. Inventory açıp buradan eşya kullanmak, yürümek,
çömelmek, sürünmek gibi öğeler bize farklı sayılarda aksiyon puanlarına
maloluyorlar. İşte, düşmanlarla olan çarpışmalarımızda, bu aksiyon puanlarına
göre maksimum verimlilikte hareket etmek ve ateş etmek işin stratejik yönünü de
ortaya çıkartıyor. Kimi zaman, ateş ettiğimizde düşmanı ıskalayabiliyor ve hem
hareket puanımız, hem de mermilerimizi boşa harcamış olabiliyoruz. Bu,
karakterlerimize verdiğimiz yetenek puanları ve deneyimleriyle de doğru orantılı
olarak gerçekleşiyor. Yeteneklerin, oynanışa olan katkısı da bu şekilde
görülebiliyor.
Alet çok, zaman yok
Inventory’mizi çeşitli eşyalar ile doldurabiliyor ve bunları da istediğimiz ya
da gerekli yerlerde kullanabiliyoruz. Yaralarımızı sarmak üzere çok çeşitli
sağlık paketleri kullanabiliyor, yakın dövüşteki vuruş gücümüzü arttırabilmek
için çeşitli alet edevatlardan yararlanabiliyoruz. Sınırlı sayıda yerimiz var ve
üzerimizde taşımak istediğimiz eşyalara da buna göre karar vermemiz gerekiyor.
İlerledikçe, birçok NPC ile etkileşime girecek, onlardan quest’ler alacağız.
Onları başarmamızın karşılığı olarak da para ödülleri alacağız. Kazandığımız
paralar ile yeni alet-edevatlar alabilecek ve kendimizi daha da
geliştirebileceğiz. Öldürdüğümüz düşmanların üzerindekileri de alabiliyoruz ve
bu oldukça işe yarıyor. Öldürdüğümüz akreplerin kuyruklarını alıp, satabiliyor
ve karşılığında para kazanabiliyoruz.
Oynanış kamerası da Fallout’unki ile neredeyse aynı, görüntülerde bir problem
olmasa da, animasyonlar pek tatminkar değil. Kuru hazırlanmışlar ve sıra tabanlı
duruma geldiğimiz zamanlarda oyun sıkıcı bir hal alabiliyor. Ara video’lardaki
kalitenin bir kısmını oyun sırasında da görmek isterdik ancak maalsef böyle
olmamış. Karakterlerimizin kontrolleri teknik olarak rahat ancak oynanışta bazen
işlemeyebiliyor. Karakterimizin koşmasını istediğimiz zamanlarda istediğimiz
yere iki tıklamamız gerekiyor. Bunu yapmamıza rağmen, ara sıra problemler
oluşabiliyor ve bu yüzden karakterimiz ikide bir durup kalkıyor. Bu da anlamsız
görüntüler oluşturmakla kalmayıp, animasyonlardaki problemi de birkez daha
gözler önüne seriyor.
NPC’lerden görev almakla kalmayıp, bazı durumlarda ilerleyebilmemiz için
gereken bilgileri de toplayabileceğiz. Ancak, bize gelen görevler genelde bir
yere gidip birşeyi alıp getirme ya da birini öldürme gibilerinden oluşuyor.
Zamanla takımımızdaki insan sayısı da artıyor ve böylece bizim sırtımıza binen
yük, daha da ağır oluyor, hareket puanlarımızı kullanırken daha dikkatli
olmamızı gerektiriyor.
Metalheart’ın en eksi yönlerinden birisini sesler oluşturuyor. İlk baştaki
demo, muhteşem görünmesine rağmen, neredeyse hiç konuşma olmaması, haydi bunu da
geçtik, doğru düzgün ses efektlerinin uygulanmamış olması son derece
şaşırtıcıydı. Oyun içerisinde, pek kaliteli konuşmalar ve ses efektleri
bulunmuyor. Bu kriterde, Metalheart sınıfta kalmış gözüküyor. Normal
ilerlediğimizde pek birşey yokken, ekrana düşman girmesiyle garip bir müzik
giriyor ve ilk başta güzelmiş gibi gelse de bir süre sonra sıkıcı olmaya
başlıyor. Müziğin, oyun atmosferinde önemi gerçekten büyüktür ancak Metalheart
müzklere bu önemi pek vermemiş.
Bu gezegen herkesi kesmez
Başlangıçta zevkli geliyor ve bir süre kendisini oynatıyor. Fakat, zaman
geçtikçe türe hiçbir yeniliğin gelmediğini, varolan malzemenin seneler önce
Fallout tarafından daha başarılı biçimde sergilendiğinin farkına varıyoruz.
Görünümünden tutun da, sıra tabanlı kapışmalarına kadar her türlü öğe
Fallout’tan alınmış, hatta yer yer onun daha çok özellik ve yeteneği bir arada
barındırdığını da söyleyebiliriz. Eğer, zamanında sıkı bir Fallout oyuncusu
olmuşsanız ve “O türe yakın ne verirsen oynarım.” gibilerinden bir düşünceye
sahipseniz, o zaman oynamanızda pek de bir problem yok, nasıl olsa basit de bir
oyun ve oynarken zorluk çekeceğinizi zannetmem. Ancak, Fallout’u seven bir başka
kesim ise, Metalheart’ı görünce olumsuz tepki gösterecektir.