Oyun Ön İncelemeleri

Middle-Earth: Shadow of Mordor (İlk Bakış)

Yüzüklerin Efendisi serisinden çıkan başarılı aksiyon oyunlarının birçoğunda hep kolcu rolünü oynadığımız dikkatinizi çekti mi? Two Towers/Return of the King, War in the North ve şimdi de Shadow of Mordor… Ancak Mordor’un gölgesinde, hayatını Kara Kapı’da kolcu olarak geçirmiş olan Talion’un diğerlerinden ufak bir farkı var: Sauron’un Mordor’a dönmek için yaptığı hazırlıkların arifesinde, Kara El’in komutanları tarafından öldürülmüş olması. Ancak takdir edersiniz ki ölü kalmaya devam etseydi ortada oynanacak bir oyun, anlatacak bir hikâye olmazdı. Shadow of Mordor’u anlatmaya değecek bir hikâye haline getiren de başrolü Talion’la paylaşan bir Wraith. Orta Dünya’da görmeye pek alışık olmadığımız bu Wraith’lerden biri tarafından ölümün kıyısından döndürülen Talion, bedenini kurtarıcısıyla paylaşmayı kabul edip de kendisinin ve ailesinin katillerinden intikam almaya yemin ettiğinde hikâyenin içine girmeye başlıyoruz biz de…

Bu noktada benim gibi Tolkien’ın yarattığı dünyaya ve onun mitosuna gönülden bağlı insanların suratını buruşturduğunu tahmin edebiliyorum. Zira Orta Dünya “low fantasy” diye tabir ettiğimiz ve herkesin kolundan bacağından büyü çıkartmadığı, Wraith gibi paranormal varlıkların çoğu zaman sadece efsanelerde yer aldığı bir dünya. Haliyle Wraith güçlerine sahip bir kolcunun hikâyesi Orta Dünya için imkansız olmasa da bir hayli sıradışı kalıyor. Tabii yine de kendim bizzat görmeden yargılamak istemiyorum, sonuçta ne kadar “low fantasy” desek de elflerin, orkların ve hatta ejderhaların cirit attığı gerçeği de var ortada. Zaten oyunun yapımcısı Monolith de hikâyeyi en başından uç noktalara çektiğini kabul etse de, Tolkien’in yarattığı mitosa sadık kalmak için ödevlerine sıkı çalıştıklarını söylüyor.

MORDOR’UN GÖLGESİNDE…
Talion, bir aksiyon oyununu sırtlamaya niyetli bir kolcudan bekleyebileceğiniz her şeye sahip bir karakter. Kılıcını ve hançerini büyük bir ustalıkla kullanmasının yanında, uzaktaki düşmanlarını yayıyla yaptığı isabetli atışlarla haklıyor. Bütün bunların üzerine Wraith yanından gelen yetenekler eklenince Talion’un bugüne kadar gördüğümüz en sıradışı ve ölümcül kolculardan biri olması kaçınılmaz hale geliyor. Wraith ile olan beraberliğiniz uzadıkça karşınıza çıkan orkları kontrolünüz altına almak, onları casus olarak kullanmak ve hatta kendi arkadaşlarını öldürtmek gibi güçler kazanmaya başlayacağız. Hatta Talion’un kendi kolcu yetenekleri ve Wraith’in gizemli güçlerini birleştirerek beklenmedik, enteresan kombolar bile yaratabileceğiz. Mesela gölgelere karışıp bir anda rakibiniz olan orkun arkasına ışınlanmak ve hançerinizle işini sessizce bitirmek gizliliği tercih eden oyuncuların muhtemelen sıkça tercih edeceği bir özellik olacak. Ancak Talion ve Wraith’in yaptığı iş birliğinin etkileri savaş sahnelerinden ibaret olmayacak tabii. Shadow of Mordor’un hikâyesi büyük ölçüde kişisel bir hikâye olsa da, arkaplanında gerçekleşen ve Orta Dünya’nın kaderini etkileyebilecek daha büyük olaylar mevcut. Warner Bros.’un yarım ağızla Wraith’in Sauron’un gücünü geri kazanmaya başlamasıyla doğrudan bağlantılı olduğunu söylemesi, bize Wraith’in kimliğinin de büyük bir sürprize gebe olduğu ipucunu veriyor. Hikâyenin yazarı Christian Cantamessa (Red Dead Redemption’ın hikâyesini de yazmıştı kendisi) Wraith/Talion ilişkisini tanımlarken Gollum ve Sméagol örneğini veriyor. Bu da bana iki karakterin hikâyenin ilerleyen kısımlarında sıkça fikir ayrılığına düşebileceğini düşündürüyor doğrusu.

Neyse ki ayrılığa düşebilecek tek kişi Talion olmayacak. Oldukça etkileyici ve eğer doğru uygulanabilirse çığır açabilecek bir sistem geliştiren Monolith, bu sisteme “Nemesis” adını vermiş. Nemesis sisteminin vaadettikleriyse dinamik, kin güdebilen, kendilerine ait korkuları olabilen ve sürekli gelişen kişilikli bir yapay zeka. Çok büyük bir iddia gibi gözüküyor değil mi? Eğer Monolith iddia ettiği şeyi tam anlamıyla başarabilirse düşmanlarınızın yüreğine korku salmak ve savaşlarınızı dikkatlice planlamak oyunun aksiyon kısmının ciddi bir kısmını işgal ediyor olacak. Düşman grupları genelde sayıca üstün olacağı için dikkatlice planlanmamış bir dövüşü kaybetmeniz oldukça kolay olabilecek. Bu geniş gruplarla savaşmanın altın anahtarı onların moralini kırarak kaçmaya zorlamak, kendi içlerinde ayrılığa düşürmek olacak. Grubun liderini indirmek, ateşle saldırmak ya da Wraith güçlerinizi kullanmak rakibinizin yüreğine korku salmanın yollarından sadece üç tanesi. Ancak tabii bu sisteme “Nemesis” denmesinin de bir sebebi var. Korkutup kaçırdığınız bir ork size kafayı takarsa güçlenip geri gelebilir ve peşinize düşebilir. Hatta eğer peşinize düşüp sizi öldürmeyi başarabilirse, bu başarısı yüzünden ödüllendirilerek daha üst bir rütbeye bile çıkabilir. (Öldüğünüzde zaman atlaması yaşayarak tekrar diriliyorsunuz) Öte yandan ateşle yaraladığınız başka bir orkun ateşe karşı güçlü bir korku duymaya başlaması ve ateş gördüğü anda kılıcını kalkanını atıp kaçmaya başlaması da mümkün.

Bütün bu elementleri açık dünya oynanışıyla bir araya getirince karşımıza ciddi anlamda “büyük” bir oyun çıkıyor tabii. Oyunun Hobbit’in sonrasında ve Yüzüklerin Efendisi’nin öncesinde geçtiği düşünülürse Sauron Barad-dûr’a henüz geri dönmüş durumda ve Mordor kitaplarda ve filmde gördüğümüz o çorak topraklar haline gelmiş değil. Ancak muhtemelen oyun boyunca Kara Kule’ye doğru yaklaştıkça Mordor’un yavaş yavaş kuruyup karardığına tanıklık edeceğiz. Yine de kısmen bile olsa “canlı” ve alıştığımız Mordor görüntüsünden farklı bir bölgeyi arşınlama düşüncesi çekici geliyor. Hele ki bir de bu toprakları arşınlarken “tanıdık” bazı karakterlere rastlayacağımız düşünülürse. Tam da Yüzüklerin Efendisi’nin hemen öncesinde Sauron’un Tek Yüzük’ü bulmak için Gollum’u avladığı dönemde Mordor’da olduğumuz düşünülürse yollarımızın Gollum’la çatışması kaçınılmaz gözüküyor. Ancak bu karşılaşma nasıl sonuçlanır, biz büyük resimde ne gibi bir rol oynarız orasını ancak oyunu oynadığımızda öğrenebileceğiz…

Middle-Earth: Shadow of Mordor’un bıraktığı ilk izlenim hiç de fena değil doğrusu. Monolith köklü ve başarılı bir firma, vaadettikleriyse oldukça büyük ve radikal yenilikler. Sizi bilmem ama söz konusu Orta Dünya olunca yeni nesil bir aksiyon oyunuyla o dünyanın içine girme düşüncesi beni oldukça heyecanlandırıyor. Tabii öte yandan kılı kırk yaran ve kitabına uygun olmayan şeylere hor bakan bir yapım olduğu düşünülürse Monolith’in benim gibileri tamamen tatmin etmesi de zor. Yine de 2014’te PC, PS3, PS4, Xbox 360 ve Xbox One için çıkacak olan Middle-Earth: Shadow of Mordor’u kıymetlile.. ehm, beklediklerim listesine çoktan aldım bile.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu