Might & Magic X: Legacy
Oyun sektörü artık orijinal fikir mi bulamıyor nedir, hep bir eskiye dönüş, geçmişe özlem mevcut son zamanlarda… Özellikle de Kickstarter sağolsun, öyle bir nostaljik RPG patlaması yaşanacak ki bu yıl düşününce heyecanlanmadan edemiyorum. Her ne kadar benim kastettiğim nostaljik RPG furyası izometrik Infinity Engine dönemini kapsasa da, hiç beklediğimiz bir isim daha da geriye, SSI’ın bize kare kare zindanları dolaştırttığı, Might & Magic isminin sıra tabanlı stratejiden fazlası olarak anıldığı zamanlara dokunuyor. Beyler bayanlar, karşınızda 11 yıl aradan sonra çıkan serinin devam oyunu ve köklere dönüş: Might & Magic X – Legacy.
Ubisoft’un yaptığı gerçekten de riskli ve bir o kadar da cesur bir hamle doğrusu. Might & Magic tarzı RPG’ler sahiden de çok geçmişte kaldı ve türün ihtişamlı vakitlerini görmeyen bir nesile hitap etme ihtimalleri gerçekten de düşük. Yine de göze aldıkları risk ve sadık oyunculardan topladıkları geri dönüşler tek potada eriyince ortaya tam anlamıyla özüne sadık bir Might & Magic oyunu çıkmış. Bunu daha Ashan topraklarına adımınızı atar atmaz hissetmemek mümkün değil.
MELEKLER ASLA YALAN SÖYLEMEZ
Serinin devam oyunu demiştim ya az önce, bu noktada sınırlar biraz bulanıyor aslında. Biz Might & Magic dendi mi hem RPG’nin, hem de Sıra Tabanlı Strateji’nin birbiriyle paslaşmasına alıştık çünkü. Dungeon’ın kırmızı ejderhalarını, Castle’ın kahramanlarını ve şövalyelerini, çoğu entrikanın arkasındaysa Sandro’yu görmeden “Evet, Might & Magic olmuş bu!” diyemiyoruz malum… Seriyi iflas bayrağını çeken 3DO’dan satın alıp da, Ubisoft’un kendi Might & Magic yorumu olan Ashan dünyasına transfer ettikleri için bu yeni evrende geçen ilk Might & Magic RPG’si Might & Magic X – Legacy (ya da kısaltılmış ismiyle MMXL). Zaten daha açılış videosunda “Melekler yalan söylemez” cümlesini duyduğunuz anda Heroes VI oynamışlığınız varsa ister istemez bir irkiliyorsunuz. Michael’ın ve diğer meleklerin planları ve getirdikleri utanç artık iyice yayılmış ki, bahsi geçtiğinde irkilen tek kişi siz olmuyorsunuz. Neyse ki Başmelek Michael ve Griffin hanedanlığı arasında geçenler doğrudan bizim grubumuza bağlanmıyor. Öyle olsaydı Heroes VI’yı oynamamış oyuncular konuya uzak kalabilirlerdi zira. Olayın özünün “Maceracıyız biz, macera arayalım!” olarak başlaması o açıdan gayet isabetli bir karar olmuş. Ama oldu ki Ashan hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyorsanız da oyunun bu konuda sağlam bir bilgi bankası olduğunu görmek sizi memnun edecektir.
4 farklı ırk ve her ırk için 3’er tane olmak üzere toplamda 12 sınıftan kendimize dengeli bir parti yarattık. (Oyunun Deluxe Edition’ıyla birlikte bedava gelen M&M VI: The Mandate of Heaven‘da da olduğu gibi partilerimiz yine 4 kişiye inmiş durumda) Yeteneklerimizi seçtik, oyunun konsept çizimlerini takdir ettik ve artık maceraya hazırız. İlk vardığımız şehir Sorpigal-by-the-Sea’nin örümcek problemini çözerken, bir yandan da Heroes VI’nın yama geliştirmelerine de eli değmiş olan Limbic Entertainment’ı takdir ediyor insan ister istemez. Oynadığım oyun bayağı bayağı eskinin ruhunu yakalamayı başarmış bir Might & Magic çünkü. Onca yıl aradan sonra bile mekaniklere yabancı kalmadığımı görmek de güzel. Derken adımımı Agyn Peninsula’ya atmamla birlikte hem yan görevlere koşturmaya, hem de etrafı araştırmaya kendimi iyice kaptırıp ancak ofistekiler omzuma dokunup “Biz ofisi kilitliyoruz o zaman üstüne” dediklerinde oyundan kopabildim. Hiç elleşmeseler daha da oynardım muhtemelen yani.
Eskinin formülünü yeni kurallarla pekiştiren MMXL, gezip görecek oldukça geniş bir harita sunuyor. Söz konusu harita açık dünya olsa da, her yere ilk baştan zahmetsizce ulaşmak zaten mümkün değil. Agyn Peninsula’da gözünüzün önünde duran ama Shalassa’nın kutsamasını henüz almadığınız için ulaşamayacağınız sandıklara şimdiden hazır olun yani. (Shalassa’nınkine benzer ama farklı güçler vererek size yeni yollar açan toplam 6 kutsama var) Gerçi tekrar düşününce, en başından ulaşabildiğiniz bazı şeylere hemen bulaşmak istemeyebilirsiniz. Özetle bir mağaranın kapısında “ÇOK TEHLİKELİ MAĞARA” yazıyorsa “Macera benim göbek adım!” diyerek atlamayın. Ben yaptım, karakterlerimi sevgiyle kucaklamak için koşan Gölge Ejderhası pek de hoş olmayan bir deneyim yaşattı bana, oradan biliyorum. Üstelik oyun sıra tabanlı işlediği ve serinin önceki oyunlarında sömürülen yöntemlerin engellenmesi adına önlemler alındığı için öyle yardıra yardıra koşup kaçmak gibi bir şansınız da olmuyor asla. Her tur ya tek bir kare ilerleyeceksiniz, ya da yerinizi koruyup büyülerinizi/menzilli saldırılarınızı sallayacaksınız rakibinize. Daha önce de dediğim gibi dengeli bir parti kurmuş olmak burada anahtar rol oynuyor. Büyücüleriniz ya da menzilli karakterleriniz rakibi yumuşatırken, savaşçılarınızın içerisinde bulunduğunuz zindanın manzarasını izlemek dışında birşeyler de yapabilmesi için yakın menzilli savaşçıların eline de birer menzilli silah tutuşturmak genelde çok işe yarayabiliyor. Hoş, söz konusu bahsettiğim gibi bir Gölge Ejderhası olunca seviyeniz çok yüksek olmadığı sürece elinizde ne olduğu çok da fark etmiyor. Tüm grubunuz üç tur içerisinde yatınca daha iyi anlıyorsunuz bunu.
Ejderhaları, Cyclopsları paspas yapabilecek seviyeye gelene kadar kasabalara sayısız kere git gel yapacaksınız tabii bu arada. Sonrasında ise M&M klasiği olarak seviye atlayıp güçlendikçe belli yeteneklerde ustalaşacak ve gidip uygun eğitmenlerden daha üst seviyedeki güçleri öğreneceksiniz. Ve böylece gidip az önce sizi deniz fenerinin tepesinden aşağı yuvarlayan boss’u bulup intikamınızı alacak, atladığınız yeni seviyede daha güçlü olarak aynı döngüyü baştan başlatacaksınız.
Ha, kasabaların tüm olayı eğitmen yuvası olmak da değil tabii. Başka sebepler nedeniyle de oyundaki üç büyük kasabanın yollarını sıkça aşındıracağız. Normalden güçlü eşyaları tanımlatmak, mana iksiri depolamak (özellikle oyunun başları için çok elzem), kamp yapmak için malzeme almak, elinizdeki eşyaları satmak ve envanter alanınız yetmemeye başladığında da 2000 altın karşılığında bir yük atı satın almak gibi işler için sıkça durak noktamız olacak şehirler. 4 kişilik partinize ek olarak savaşa girmeyecek, ancak sağladıkları pasif bonuslarla size destek olacak 2 karakteri de genelde kasabalardan kiralıyoruz zaten. (At alırsanız o iki slottan birini at kapıyor ama)
Fazlasıyla maceraya aç parti modunda başlayan hikâye, kendinizi güzelce kanıtladıktan sonra sizi elinizden tutup Karthal şehri ve çevre bölgedeki diğer şehirler arasındaki politik fırtınanın içine atıyor. İşin içine birbirinden farklı fraksiyonlar, entrikalar falan da girince başta 4 kişiden oluşan bir akıncı partisinin bir anda nasıl olayların merkezinde kaldığına şahitlik ediyoruz. Eh, bugüne kadar gördüğümüz en orijinal hikâye değil, orası doğru. Ancak serinin son oyunlarında olduğu gibi fanteziden bilim kurguya kayarak başka gezegenlerden gelen kadim uzaylı yaratıklarla suyunun çıkartılmasından da iyidir hani. Kaldı ki oyun size vadettiği şeyi sunuyor fazlasıyla: Günümüze uygun şekilde elden geçmiş mekanikler, hoş grafikler, çözülecek bulmacalar, maceralar, fantastik yaratıklar ve geniş bir dünya… Eğer aradığınız şey buysa, Might & Magic X: Legacy hakikaten adı gibi serinin mirasına sahip çıkan, içinizdeki yaşlı oyuncuyu huzura erdirecek bir oyun olmuş. Ama aradığınız şey son dönemlerin aksiyonu bol, abartılı efektlerin parladığı bir RPG oyunuysa çok yanlış yerdesiniz.