Oyun Ön İncelemeleri

Mount & Blade

Savaş, bütün Calradia üzerine bir kara bulut gibi çökmüştür. Üstelik, bu
savaştan herkes nasibini alacak ve hayatta kalmak için tüm insanlar uğraş
vereceklerdir. Avcısından, tüccarına, köylüsünden çiftçisine kadar herkes tek
bir amaç uğruna mücadele edeceklerdir, savaştan sağ olarak kurtulabilmek. Sadece
ileri gelen savaşçılar değil, haramiler ve soyguncular da tehdit oluşturmakta,
insanlara zarar vermektedirler. Artık devreye girme ve Calradia’da hayatta
kalmanın yanında tekrar barışı sağlama zamanı gelmiştir. Bu kavganın en önemli
kahramanı da biz, daha doğrusu oluşturacağımız karakerimiz olacaktır.

Bu da bizim diyarlardan

Türk yapımı oyunlar giderek büyümeye ve geniş bir yelpazeye yayılmaya devam
ediyorlar. Mount&Blade de bu gelişimin son halkalarından birini oluşturuyor.
Yapım genel olarak iki kişi tarafından gerçekleştirildi. Oyun dizaynı ve
programlama Armağan Yavuz, artwork ise İpek Altan Yavuz tarafından. Bunların
yanında yabancı programcılardan da yardım alındı ancak genelde alışkın olduğumuz
uzun Credits listesi burada yok. Birkaç kişinin elinden oldukça tatmin edici bir
yapım çıkmış. Mount&Blade’in yapımında emeği geçen herkesi can-ı gönülden tebrik
etmek gerekiyor. Bir RPG olarak Mount&Blade, kaliteli birçok yapım ile kafa
kafaya gidebilecek, yer yer üstünlüklerini bile gösterebilecek bir potansiyele
sahip. Ayrıntılara girdikçe bunu çok daha iyi anlayabileceğiz.

Başlar başlamaz oyun bizi yönlendiriyor ve karakter sınıfımızı seçtikten birkaç
adım sonra da yaratma ekranına geliyoruz. Birçok RPG’de olduğu gibi, başlangıçta
elimizde bulunan yetenek puanlarını istediğimiz özelliklere istediğimiz miktarda
dağıtmamız gerekiyor. Burada üç çeşit dağıtma puanımız bulunuyor. Dexterity,
Agility, Charisma gibi stat’larımıza dağıtabileceğimiz puanlar, geliştirmek
istediğimiz yeteneklerimize dağıtabileceğimiz puanlar ve son olarak da silah
özelliklerimize dağıtabileceğimiz puanlar bulunuyor. Dağıttığımız her bir puan,
oyuna direkt olarak etki ediyor. Tabi oyun içerisinde level atladıkça,
dağıtabileceğimiz yeni puanlarımız oluyor ve onları da uygulayarak
yeteneklerimizi daha da geliştirebiliyoruz. Yalnız özellikle geliştirmek
istediğimiz yeteneklerimize baştan iyi karar vermemiz gerekiyor, oyun içerisinde
bu yeteneklere yoğunlaşıp onlar üzerinde puan uygularsak, daha verimli
olaraktır. Bir nevi Diablo mantığı söz konusu diyebiliriz.

Puan dağıtma ekranında da görülebileceği üzere, yukarıdan aşağı birbirinden
farklı yetenekler ile karşılaşıyoruz. Kimisi kalkanımızın koruma oranını
güçlendirirken, kimisi hit point’imizi arttırıyor. Bazıları ise, yara aldığımız
vakitlerde kendi yaramızı daha verimli bir şekilde sarabilmemize olanak tanıyor.
Durumumuza ve karakter özelliğimize göre gereken puanları ilgili yeteneklere
dağıtmalıyız. Her bir verilen puanın oyuna etkisi gerçekten çok fazla. Gereken
dağılımları yaptıktan sonra karakterimizin fiziksel görünümünü
ayarlayabileceğimiz kısma geliyoruz. Burada adamımıza istediğimiz görünümü
verebiliyoruz, böylelikle kendisi oyunda da aynı şekilde karşımıza çıkacak.
Ayarlarımızı yaptıktan sonra artık maceramıza başlayabiliriz. Başladığımız yer
bizim ana kasabamız.Sizden başkalarını küçümsemeyin

Üç boyutlu grafikler söz konusu ve kamera açılarını da istediğimiz gibi
ayarlayabiliyor; W, A, S, D tuşları ile hareketimizi sağlayabiliyoruz. Kontrol
olayında herhangi bir zorluğumuz yok, ancak grafiksel detayları biraz kısık
tutulmuş. Objelerin ve karakterlerin görünümleri ile animasyonları çok fazla
birşey vaadetmiyorlar. Ancak sonuç olarak oyun bundan daha çok şey getiriyor
karşımıza, bu yüzden grafikleri uzun uzun sorgulamaya pek gerek olmadığı
kanısındayım. Ortada crosshair benzeri bir hedefimiz var ve bunu yönelttiğimiz
yerlere doğru çeşitli aksiyonlar gerçekleştirebiliyoruz. Etrafta bulunan
NPC’lere yöneltip kullanma tuşuna bastığımızda onlarla iletişime girebiliyoruz.
Her NPC’nin kendine has bir görevi ve alım-satım yaptığı mallar bulunmakta. Ana
kasabamızın lideri ile konuşup ondan görevler alabiliyoruz. Yanlarda alet-edevat
satan insanlar bulunuyor. Onlardan alınabilecek birçok eşya var. Başlık, zırh,
ayakkabı, silah hatta at bile alabiliyoruz.

Oyun boyunca satıcılarla sık sık etkileşim halinde olacağız çünkü hem para
kazanabilmek hem de kendimizi geliştirmek adına onlar önemli rol oynuyorlar.
Inventory’miz var, tabii Inventory’nin sınırlı sayıda slot’u var ki ilgili
özelliği geliştirerek bunu arttırabiliyoruz. Burada silahlarımızı, zırhlarımızı
ve hatta atımızı bile muhafaza ediyoruz. Bir de at fonskiyonumuz var ki,
kasabalar arasında yapacağımız yolculuklarda ve savaşlarda bizim en önemli
yardımcılarımızdan birisi olacak. Her silahın, zırhın, başlığın ve ayakkabının
olduğu gibi, atların da kendilerine has özellikleri, artıları ve eksileri
bulunuyor. Kimisi hızlı ve manevra kabiliyetleri yüksek oluyor. Bu durum, bizim
de at sürme ve ata manevra yaptırabilme yeteneklerimizle birleştiği zaman daha
güçlü bir hal alıyoruz. Tüm bu isteklerimizi karşılayabilmek için para da
kazanmamız gerekiyor, bunun da çok çeşitli yolları var elbette.

En önemli unsurlardan birisi de Merchant’lar. Onlarla iletişim kurmak ve onların
karavanlarına yardım etmek son derece önemli. Inventory’mizi sadece savaş
alet-edevatlarıyla değil, ticaret yapılabilecek birçok ürünle de
doldurabiliyoruz. Tüccarlardan bu ürünleri satın alıyor, ayrıca onlardan en
uygun fiyata hangi kasabada satılabileceğini öğrenebiliyoruz. Ayrıca kendisi de
potu kırıyor ve hangi ürüne sağlam fiyat biçtiğini de belirtiyor. Tüccarların
karavanları oluyor ve görev olarak onlardan karavanlarını koruma işini
alabiliyoruz, ancak bunun için parti kurmamız gerekiyor, buna da az sonra
değineceğiz.

Her RPG’de olduğu gibi, burada da yapmamız gereken birbirinden farklı quest’ler
var. Kimi zaman koruma, kimi zaman bir haber götürme görevimiz olabilecek. Bazen
de rahatsızlık veren eşkiyaları öldürme görevlerine gideceğiz. Quest’lerin
başarılı bir biçimde noktalanması, bize hem para, adam öldürdükçe de experience
olarak geri dönecektir. Bu experience’lar da takdir edersiniz level atlayıp
yetenek geliştirme yolunu açacaktır.Görevleri aldıktan sonra çeşitli kasabalara yolculuklar düzenleyeceğiz. Ana
kasabamızdan ayrıldıktan sonra, kamera oldukça dış bir görünüme geçiyor.
Kameranın bu konumu ile istediğimiz gibi oynayabiliyoruz; zoom in/out
yapabiliyor, döndürebiliyoruz. Ancak grafiksel öğelerin geneli gibi bu harita da
pek renkli durmuyor. Harita üzerinde ziyaret edebileceğimiz kasabaların dışında
her taraf yemyeşil ve tek tük ağaçlar bulunuyor. Ancak en önemlisi, bu harita
üzerinde etrafta dolaşmakta olan başka kahramanlar, haramiler ve hatta köylüler
de bulunuyor, onlar ile etkileşime girebiliyoruz. Mount&Blade’de, NPC’ler ile
kurulan ilişkiler ve bu ilişkilerin sonundaki akibetler oyuna şekil veriyor, son
derece de önemli.

Her kasaba yeni olaylara gebe

İstediğimiz NPC’lerin üzerine tıklayarak onların özelliklerine göre irtibata
geçebiliyoruz. Bazıları bizim sık uğradığımız kasabalara bağlı olan dost
birlikler, bazıları da saldırmak ya da saldırmamız için bekleyen düşmanlardan
meydana geliyorlar. Dost birliklerle iyi ilişkiler içerisinde olduğumuz zaman,
giriştiğimiz savaşlarda bizlere yardıma geliyorlar, böylece daha rahat bir savaş
çıkartabiliyoruz. Kasabalara ve onların savaşlarına davranış şeklimize göre,
yeri geldiği zaman bize düşman kesilenler de oluyor. Eğer X kasabasının önemli
bir görevini yerine getirdiysek, Y kasabasının da X’e gıcığı varsa, işte o zaman
o kasaba bize düşman kesiliyor. Bunlar önemli etkileşimler ve oyuna da renk
katıyorlar. Harita üzerinde ilerlerken karşımıza bol bol haramiler ve farklı
kahramanlar çıkacaklar. Bizimle birlikte onlar da gerçek zamanlı olarak
hayatlarını devam ettiriyor ve çeşitli savaşlar yapıyorlar. Yani aslında onlar
da kendi oyunlarını oynuyor ve kendilerini geliştiriyorlar, bu da renk veren bir
başka öğe.

Ana kasabamızın dışında farklı bir kasabaya uğrarsak, burada ziyaret
edebileceğimiz birkaç mekan oluyor ancak bunları sadece listeden mouse ile
seçebiliyoruz. Tüccarlara gidip ticaret işine girebiliyor, mal alıp
satabiliyoruz. Silah, zırh ya da at satıcılarına uğrayıp kendimiz için alışveriş
yapabiliyor ve yeteneklerimize göre daha uygun alet-edevatlar alabiliyoruz.
Tavern’lere uğradığımız zaman, kendimizi dinlendirebiliyor, yaralarımız varsa
iyileşmelerini sağlayabiliyoruz, tabii bu da belirli bir ücret karşılığında
oluyor. Oyunun en kilit noktalarından birisi ise, adamlar kiralayıp kendi
partimizi oluşturmak. Bu gerçekten önemli ve savaşlarda da çok önemli bir hal
alacak. Birçok karakter sınıfında çeşitli adamlar kiralayabiliyor ve savaşlara
onlarla birlikte girebiliyoruz. Burası inceden inceye Heroes kokusu veriyor.
Ancak bu birliklerin esas hünerleri, savaş sırasında ortaya çıkıyor. Yalnız,
bunu paramız dahilinde yapmamız gerekiyor, çünkü kiraladığımız tüm elemanlara
haftalık ödeme yapıyoruz. Ödeme olayı bizim için de geçerli. Ana kasabamız
dışında, görevleri diğer kasabaların kontlarından da alabiliyoruz ve
hizmetlerimize karşılık bize haftalık ödeme yapıyorlar.En önemli kısım tabii ki savaş. Harita ekranında ilerleken, bize saldırmak
isteyenler olabilir ve bizim saldırmayı düşündüğümüz kahramanlar ya da haramiler
karşımıza çıkabilir. Onların üzerine tıklayarak yanlarına gidiyoruz. Onların
bulunduğu adam sayısı ve savaş özelliklerine göre istersek bir miktar para
karşılığı ya da direkt olarak savaştan kaçabiliyor, eğer kendimize güveniyorsak
hemen savaş olayına geçebiliyoruz. Savaş ekranı geldiği zaman, tekrar üç boyutlu
grafiklere geçiyor ve haritanın içine girmiş oluyoruz. Eğer varsa adamlarımızla
ve atımızla birlikte ilerliyor ve bir süre sonra düşmanla karşılaşıyoruz.
Savaşlar, Heroes’daki gibi turn bazlı olarak değil, tamamen gerçek zamanlı ve
kontrol de tamamen bize ait olarak gerçekleşiyor. Eğer varsa üzerimizdeki birden
fazla silahı kullanabiliyoruz, tabii özellikle yeteneklerine sağlam
yüklendiğimiz bir tanesini kullanmak çok daha önemli olacaktır. Düşmanla
karşılaşma başladıktan sonra, dövüşlerin de oldukça esnek olduğunu
görebiliyoruz. Verdiğimiz yeteneklere de karakterimizin hızına göre silah
kullandığını tespit ettik. Ayrıca, düşmanın darbe aldığı yerlere göre hasar
alması da bir başka güzellik. Tabii, aynı durum bizim, adamlarımız ve hatta
atımız için de geçerli. Savaş başlayınca bizimle birlikte, eğer yanımızda varsa
adamlarımız da saldırıya geçiyor ve özelliklerine göre düşmanlarla
çarpışıyorlar. Bu yüzden, savaş olayına girmeden önce hem düşmanın adamlarını,
hem de kendi adamlarımızın durumunu, özelliklerini ve sayısını gözden geçirmek
gerekiyor. Öldürdüğümüz her düşman, bize experience olarak geri dönüyor.

Daha deneme aşamasında

Çok darbe aldığımız zaman ya da hit point’imiz bittiğinde adamımız savaşı mağlup
bitirmiş oluyor. Ancak oyunda, ölüm ya da hayat iksiri gibi birimler
bulunmamakta. Savaşı kaybettikten sonra belirli bir miktar altın ve doğal olarak
adamlarımızı kaybediyoruz. Hit point’imizin bir kısmını geri kazanıyor ve sonra
bir Tavern’e gidip dinlendiğimizde tekrar kendimize geliyoruz. Mount&Blade’de en
takdir ettiğim nokta, olayların gidişatının ve her verdiğimiz kararın gerçek
zamanlı olarak çeşitli gelişmeler doğurması. Birileri sürekli bize düşman
kesilebilir ya da yaptıklarımızı takdir ederek dostluk kurmaya çalışabilirler.
NPC’lerin önemini, oynayınca daha da iyi anlayabilirsiniz, çünkü hepsi gerçek
zamanlı olarak kendi hayatlarını ve gelişimlerini sürdürmekteler. Kasabalar ve
onlara bağlı olan kahramanlarla olan ilişkilerimizi, genelde onlara yaptığımız
saldırılar ve gerçekleştirdiğimiz görevler belirliyorlar.

Mount&Blade’in oynadığımız bu versiyonu full olmasına rağmen, hala beta
aşamasında. Yalnız bizim elimizde bulunan oyun deneme sürümüydü. Deneme
sürümlerinde karakterimizi Level 6’ya kadar geliştirebiliyoruz. Bunun dışında,
maceramıza devam etmek ve oyuna sahip olmak için, setup’da da bize gösterildiği
üzere web sitesine bağlanıp belirli bir ücret karşılığında bir seri numarası
almamız gerekiyor. Bu serisi numarasını kullanmamızdan itibaren oyun tamamen
bizim oluyor. Ayrıca belirli aralıklarla Mount&Blade’in yeni versiyonları da
yayınlanıyor, bu seri numarasını kullandıktan sonra bu update’leri de ücretsiz
biçimde yapabiliyoruz. Resmi web sitesi https://www.taleworlds.com da şu anda
oyuna sahip olmanın daha avantajlı olduğundan bahsediliyor. Şu anda beta
versiyonu olduğu için, fiyat daha ucuz, ancak betadan kurtulduktan sonra fiyatta
da artış meydana gelecek.

Tebrikler…

Şahsi fikrim olarak Mount&Blade’i oynarken eğlendim ve karşıma sunulan birçok
seçenek olması, herşeyin gerçek zamanlı olarak ilerlemesi benim oldukça hoşuma
gitti. Eksi olarak gösterebileceğim tek nokta grafik ve animasyonlar. Alım-satım
ekranlarına Inventory’ye girdiğimiz vakit, eşyalar burada da maalsef pek özenli
durmuyorlar ancak bunların hiçbiri Mount&Blade’i oynamamak için bir sebep değil.
Başına oturduğunuzdan itibaren karakter geliştirmeye başlamak oldukça zevkli bir
hal alacaktır. Hele partiler kurup saldırıya geçtiğimiz zaman, bu zevk kat be
kat artacaktır. Bir Türk yapımı olarak Mount&Blade gerçekten çok iyi ve emeği
geçen herkes sıkı bir tebriği sonuna kadar hakediyorlar, sağolun varolun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu