Nereden Nereye
Bilgisayar oyunlarıyla ilk tanışmam disket oyunlarına dayanır. Çok uzun süre
geçti açıkçası, hangi oyunlarla başladığımı hatırlayamıyorum. Yapımlarda temel,
oynanabilirlik üzerine kuruluyordu ve amaç tamamıyla bizi oyun başında
tutabilmekti. Yani bir görsel şölen ya da kulak okşayan ses durumu söz konusu
değildi. Zaten sesler de poli sesler bile değildi, PC’nin içinde bulunan dandik,
küçük bir hoparlörden çıkan mono seslerdi. Ses kartı diye bir şey yoktu. Bu
nedenle sürükleyici bir oynanış, o yandan görünümlü basit oyunlara,
oynanabilirlik akıcılığı ile sığdırılıyordu. Grafik kelimesi o zamanlar için
aktif, yaşayan bir kelime değildi. Kullanmıyorduk o kelimeyi. Görüntü diyorduk
gördüğümüz şeye. Ekran kartlarının yaptığı iş ise o basit görüntüleri hiç
yorulmadan, ısınmadan, kasılmadan monitöre aktarmak. Zaten büyüklükleri şimdiki
sıradan ses kartları büyüklüğünde idi. Yani şu anki üzerleri bilmem ne
elementlerinin alaşımı ile kaplanmış bilmem ne kadar transistöre sahip şeyler
değil. Yine de isimleri hala aklımızda var olan sürükleyici oyunlara tanık
oldular. Soldan sağa doğru önümüzü aça aça ilerlediklerimiz…
Aradan yıllar geçti. Grafikler de 3 boyuta geçildi. Belli süre zarfında yapılan
oyunların pek de PC’mizi kasmadığı görülse de, bir süre sonra artık kendilerini
göstermeye başladılar. 3D adıyla başlayan serüven 3dfx diye devam etti. Bu
elektronik donanım zaman geçtikçe sürekli upgrade edilmesi gereken bir parça
haline geldi. Kim bilebilirdi ki bu parça; amacı sadece bilgisayardaki basit
MS-DOS ekranını monitöre aktaran parça, bir gün bilgisayarın en pahalı, en güçlü
parçası haline gelecek. O kadar hızlı geliştiler ki, kim bilebilirdi zamanı
geldiğinde iki tane ekran kartını bir PC’de kullanacağız.
Bu piyasa artık öyle duruma geldi ki, ekran kartları RAM gibi kullanılır
durumda. ’iki tane yetmiyor… Olsun crossfire yaparız 3-4 tane takarız ne olacak’
gibi muhabbetlere neden oldu. Bu da yetmedi, ekran kartlarının üzerinde görüntü
haricinde başka şeylerinde yükünün olduğu düşünülerek, fiziksel işlemleri üstüne
alacak kartların yapılabileceği düşünceleri oluştu. Fizik kartları da yakın
zamanda PC’lerimizde ekran kartı gibi değişmez bir parça haline gelecek diye
düşünüyorum.
Bir ekran kartı almıştı ağabeyim. Fazla oyun oynamazdı ama kalite hastasıydı.
Kocaman kutusu vardı. Aman tanrım! içinde beklemediğim bir şeyle karşılaştım.
Gördüğüm bir gözlüktü. Siyah kalın çerçeveli bir gözlük. Kartı taktık ve hemen
gözlüğü test ettik. Ayarlarını iyi yapamamamıza rağmen gözümüze gelen görüntüyle
biraz şoka uğradık. Bu gözlük monitördeki görüntüyü sanki monitörün biraz daha
önünde gösteriyordu! Ortaya bir 3 boyutluluk havası katıyordu. Daha sonra ekran
kartlarında o tür bir aparat görmedim. İyi bir aparattı neden geliştirilmediğini
anlamadım.
Ekran kartları bir dönem RAM’leriyle anılırken, şimdi RAM’lerin pek etkisi yok
gibi. Saat frekansı, bant genişliği, işlemci hızı gibi birçok etken ekran
kartlarının hızını belirliyor. Yani işler eskisi kadar kolay değil. Artık durum
o kadar karışık hale geldi ki: Piyasaya çıkan ekran kartlarının modellerine ya
da RAM’lerine aldanmamak gerekiyor. 256 MB’lik bir ekran kartı 128 MB’lik bir
ekran kartından daha kötü olabiliyor. Dediğim gibi işler eskiye göre biraz daha
karmaşık. Yani uygun fiyatlı yeni bir model piyasaya çıktığı zaman fiyata
aldanıp kartı almamak gerekiyor. Ekran kartlarının üste saydığım özelliklerini
kontrol etmemiz gerekiyor. Bu olayı yaşadığım bir şeyi örnek vermek istiyorum.
DirectX 9 serisinin ilk kartı GeForce FX5200’dü. Bende o zamanki
tecrübesizliğimle ilk DirectX 9 destekleyen kart olduğu için hemen almak
istemiştim. İşin ilginç yanı fiyatı gayet uygundu. Bende ise GeForce MX440 vardı
o dönemler. Diyorum ya tecrübesizlik işte. DX 9 heyecanı olunca kartı hemen
almıştım. Aldığımda havalı bir soğutucu bekliyordum fakat yanıldım, üzerinde
soğutucu yoktu. Bir demir parçası bile yoktu soğutma adına. Eski kartımdan daha
küçüktü. Kendimi motive etmek için kendime teknolojiyi küçültmüşlerdir diyordum.
Test için hemen Battlefield 1942’yi açtım. Bu da neyin nesi: Çözünürlüğü
1024×768’e aldığımda müthiş bir kasma karşılıyordu beni. Eski kartım ile hemen
hemen aynı performansı veriyordu. Olanlar beni çok sinirlendirdi ve kartı
almakla hata yaptığımı anladım. İşte o kart benim için müthiş bir ders oldu.
Daha sonra aldığım 9600XT, araştırmalarım doğrultusunda oldu ve aldığıma deydi.
Ekran kartı alırken nelere dikkat edilmesi gerektiğini öğrendim. Ülkemizde
bilgisayar parçalarının üzerindeki yüksek verginin kalkması dileğiyle hepinize
iyi oyunlar.