Makale

Orjinal Oyunlar

“Telif Hakkı” uygulamasıyla beraber gündeme gelen konular. Toplumdaki yozlaşma ve bunun bilgisayar sektöründeki etkileriyle yeni yasanın masaya yatırıldığı geniş perspektifli bir makale. Çevresinde olup bitenleri farklı gözlerle incelemeyi seven okuyucular için karanlık ütopyalar!

Telif Hakkı ve Bilgisayar Sektörü

Son zamanlarda gündemi oluşturan bir konu var. Orijinal ve lisanslı oyun dağıtımı artık son derece ciddiye alınmış. Bu konu yeni yasa tasarısıyla beraber hukuki olarak da bu ciddiyetini kanıtlar nitelikte gündemdeki yerini alıyor. Lafın Türkçe’si kopya oyunları bulmak bundan böyle eskisi kadar olmayacak. Çünkü artık telif yasası var. Bu yasa beraberinde pek çok yorumu da getirdi. Benim amacım geniş bir perspektiften başlayarak bu yasanın artı ve eksilerini incelemek olacak. Bunu da yaparken izlenimlerimi bir bilgisayar oyuncusu olarak sizlerle paylaşacağım.

Çeşitlilik Renk Getirir

Windows’un plansızca ve hesapsızca bu denli genişlemesi sayesinde pc’ler yaygın hale geldi. Plansız ve hesapsız dedim çünkü normal olarak hiç kimse bu kadar geniş bir kitleye bu kadar kısa sürede egemen olamaz. Yani Windows da olur, AmigaOS da olur, BeOS da olur, MacOS da Linux da. Bunların hepsi işletim sistemidir. Ancak akıl küpü olduğu iddia edilen Bill Gates’in işportacı zihniyeti ve kurnaz stratejileri sayesinde bugün bir çok insan Windows kullanılmaya mahkum bırakılmış durumda. Ne yazık ki diğer alternatiflerin farkında bile olamadan.

Konuya tekrar dönecek olursak Windows altında çalışan bu PC oyunların dağıtımı artık çok daha sıkı önlemlerle gerçekleşecek. Bundan elbette oyun firmaları ve bu işten ekmeğini kazanan insanlar kazançlı çıkacaklar. Bu da olması gereken ve işin benim saygı duyduğum kısmı. Ancak bu telif yasasını bazı kesimler dev aynasında göstermekte. Benim bakışım bu aynaya olacak.

Bize Sunulan(sundurulan) Değerler

Bilgisayar kullanıcıları ve bu yola gönül veren insanlar bana göre toplumda kendini ifade edebilen nitelikli insanlardan oluşmuştur. Genç ve üretken bir kesimdir. Nedendir bilinmez bu kesimin niteliği medya ve basılı yayın aracılığıyla sunulan değerle tekdüzeleştirilmeye çalışılmaktadır. Bugün hepimizin bilinçaltına sokulmaya çalışılan televoleler, tarkan klonları, şaşalı etiler barları, gece kulüpleri, jipli zengin çocuk ve manken kadar ince kız birliktelikleri, yaratıcılıktan uzak medya, özelliksiz gazete yazarları, provokatör spor yorumcuları bunların sonucudur.

Kısır Döngü Teknoloji

İşte telif yasasına geçmeden önce bilgisayar sektörünün de bu yozlaşma zincirinin bir halkası olduğunu üzülerek gün be gün izlemekteyim. Bilgisayar Dünyası Amiga’nın da çöküşüyle tüm rengini yitirmiş durumdadırlar. Her an yeni ürünler piyasaya sürülmekte. Ne güzel teknoloji ilerliyor. Aslında bir hile ve düzen var. İnsanlar ya göremiyor ya da görmek istemiyorlar. Başta intel olmak üzere bir çok firma yeni ufuklar açmanın çabasında olmaktan çok mevcut çiplerindeki transistör sayısını arttırmakla yetiniyorlar. Devamlı olarak çeşitli MHz’lerde pentiumların çıkması, 500$’a GeForce3 alma düşüncesi bunun bir göstergesidir. En basitinden Pentium3 ve uygun anakartı olan bir kullanıcının Pentium4 upgrade’i için anakartını ve kasasını değiştirmek zorunda kalması oldukça gülünçtür. Olayı somutlaştırmak için küçük bir örnek daha vermek istiyorum. Nokia 3310 diye 3210’dan döndürme bir telefon çıktı. Herkesler aldı. Üzerinden birkaç ay geçmedi ve 3330 çıktı. Neymiş o Wap’ı varmış. Çok güzel, 3 ay önce wap’ı koyamıyorlar mıydı o telefona? İşte bu çıkarcı zihniyet artık her yerde ve her şeyde var. Aklıma şu an gelen bir örnek daha DirectX8. DirectX8’i kuranların eski oyunları ne hale geldi acaba? Microsoft her sürümünde eskiye uyumu ne de kolay unutabiliyor. Maksat ne? Biz O GeForce3’leri alalım. Fullscreen oynadığımız oyunlar 3 kare daha hızlı aksın bir de noktalar belirginleşsin de adamın çenesindeki teri görelim.

Buradan asıl konum olan oyunlara geçince durumun yine pek farklı olmadığını görüyorum. Artık oyunlarda sürükleyicilik unutulmaya yüz tuttu. Sıkı refleksler, mücadele ve oyunların ruhu kayboldu gitti. Artık NBA lisansları alınıyor, oyunların müziklerini ünlü şarkıcılar söylüyor, araba yarışları için sürücülerle imzalar atılıyor. Bunları parası olan zaten yapar. İlerisine gitmeye ya cesaretleri yok, ya da artık bunların değeri yok. Genel olarak bakacak olursak yeni nesil oyuncuların Counter Strike’dan başka bir külte sahip olmamalarına endişeyle bakıyorum.

Konunun saptığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü anlattıklarım aslında bir bütünlük arz etmekte. Telif yasasının olumlu yönleri konuşulup duruyor. Benim lafım onlara.Telif Hakkı ve Türk Oyun Yapımcıları

Öncelikle Türk Oyun piyasasının canlanacağını öne sürenler var. Türk oyun yapımcıları bu yasayla hakettiklerine ulaşacaklarını belirtiyorlar. Peki benim aklıma şu soru geliyor. Bugüne kadar kaç kez Türk Oyun yapımcıları büyük bir girişime girdi de hayal kırıklığına uğradı? Meğer ne de çok yapımcı varmış oyunlar hazırmış da herkes bu yasayı bekliyormuş. Tam tersi. Bu yasayla Türk Oyun’u yapıp biraz para kazanabilir miyiz’in dışında bir görüş yok. Ben de bir oyun yapacağım. Çok güzel motoru olacak, karakter animasyonları falan hepsi süper olacak, konusu harika olacak vs… bunları çok kişi söylerken duymuşsunuzdur. Çünkü konuşmak bedavadır. Bana yapılmış somut oyun örneklerinden yani bu oyun fikirlerinin sonuçlarından bahsedin. Uluslar arası bir Türk Oyunu, tüm Dünya’yı hedef almış bir proje size uluslar arası başarı getirir. Ancak siz mahalledeki bilgisayarcıda orijinal oyun satmak istiyorsanız buyrun size telif yasası.

Türkiye’de Oyun Pazarı

Telif hakkının işler hale gelmesiyle Türkiye orijinal oyunların sattığı bir cennet haline gelebilir(mi?). Bugünlerde Aral Electronic Arts oyunlarını ithal etmeye başladı. Belki zamanla başka firmalar da bu işe girerler. Bize vadedilen ne? Oyunlara Türkiye liglerinin de eklenmesi, bizim registerlı olarak online oyun oynayabilmemiz. Tüm bunların olması için gerçek anlamda bir oyun cennetine dönmemiz gerekiyor. Alım gücünün bu kadar düştüğü ve ekonominin bu denli zorluklar içinde kıvrandığı günümüzde orijinal ve kutu oyunu kaç kişi alabilir ki? İngiltere’de çeşitli nedenlerle bulunmuş bir insanım. Özellikle Londra’da öylesine büyük oyun mağazaları var ki şaşarsınız. Oyunlar 30 Paund. Yani yaklaşık 50 milyon TL. Orada part-time çalışan bir öğrencinin harçlığıysa 500 Paund. Bugün bir memur ne kadar maaş alıyor, gerekli oranı siz kurun artık. İnternetin saatini 414.000TL’ye getiren ve bilgi paylaşımını lüks statüsüne sokan böylesine bir zihniyet orijinal oyunları kaç liraya satışa sunar, düşünmek istemiyorum. İnsan sevdiği şeye elbette para ayırır. Kimseye gidip kopya oyun almalarını söylemiyorum, ancak sanki herkes oyun alabilecekmiş gibi toz pembe tabloların da çizilmesine karşıyım. Black&White oyunun Türkiye’de 250 bin orjinal satacağı garantisini verirsek belki o zaman oyunlar her şeye rağmen alınabilir hale gelir. Aksi takdirde renksizleşen bilgisayar sektöründe ve özellikle oyunlarda ciddi anlamda tehlikeler görebiliriz. Madem karamsar ütopyalar kuruyorum, o halde devam. İthalat işine giren firmaların umduklarını bulamayıp piyasadan çekildiklerini ya da battıklarını düşünelim. İşte Teleteknik’in kapandığı dönemi düşünün (90’lı yılların ilk yarısı). Ona bağlı dergiler bir bir kapanmış, yetkili bayiiler kepenkleri indirmişlerdi. Gerisi bugün bir çok kişinin unuttuğu amiga’dan ibaret. İşte tarih böylesine acımasız.

Tekelleşme ve Sektördeki Sıkıntı

2001 yılı başıyla uygulamaya geçen bir diğer kanun ise ithalatçı firmaları hedef alıyor. Yeni uygulamaya göre ithalat yapan firmanın mal sattığı illerde kendisine bağlı çok sayıda bayi ve bunlarda çalışan belli sayıda teknik eleman olmak zorunda. Bu uygulama her ne kadar tüketici yönünden olumlu gibi gözükse de aslında kısıtlayıcı bir kanundan başka bir şey değildir. Yukarıdaki özelliklere sahip yani her ilde bayi ve elemanı olan ithalatçı sayısını hesapladığınızda ortaya belli başlı firmalar çıkmaktadır. Tabi en büyük sıkıntıyı tekelleşme yüzünden mal getiremeyen ithalatçılarla, bundan dolayı rakipsiz kalan piyasa nedeniyle parçaları yüksek miktarlarda almak durumunda olan biz kullanıcılar etkilenmektedir. Tüm bunlar bazı kesimlerin rant kaygılarından ve piyasadaki olası daralma tehlikesinden ileri gelmektedir.
Yoksa PC Piyasasında Bir Kaygı mı var?

Önemli bir tehlike de konsol oyunlarının ortaya çıkışı ve büyük firmaların zamanla konsol sektörüne kaymaları. Sistem ve donanım olarak hiçbir sıkıntı çekmeyen konsollarda daha ucuz maliyete kaliteli oyunlar oynamak isteyen oyuncular ülkemizde olmasa da yurtdışında tercihlerini artık PS2, Dreamcast gibi güçlü alternatifler arasından yapıyorlar. Microsoft’un Xbox’ı hazırlaması da bu tehlikeye çözüm bulmakta yatıyor. Öyle ya da böyle konsol oyunlarında pc’lerde unutulan değerlerin havası kokmakta. Yazının başında bahsettiğim zeka ve reflekslere dayalı “hastalalık” yaratıcı oyunlar konsollarda kendini göstermeye başladı. Örneğin Metal Gear Solid oyunu. Winning Eleven oyununun fifa serisine göre üstünlüğü, Resident Evil’lar, Grand Tourismo bu tür oyunlara sadece birkaç örnek. Bu oyunların bir kısmının pc sürümü olabilir. Nitekim bu yaratıcı fikirler konsol oyun yapımcılarından çıkmakta. Bundan sonra gelecek olan güzel konsol oyunlarının windows altındaki pc’ye çıkacağının garantisini kimse veremez.

Fanatiklik Nereye Kadar?

Pc oyunlarının yeryüzünden tükeneceğini ileri sürmüyorum. Ancak pc oyunlarının yeni ve yaratıcı kalması için kullanıcının gücüne güveniliyorsa aldanıyoruz demektir. Demek istediğim şu. Bu sıkıntılar Amiga döneminde de yaşandı. Görkemli amiga ve onun büyük kullanıcı kitlesinden geriye küller ve duman kaldı. Bir de hala benim gibi amiga kullanan alternatif küçük bir azınlık. Bugüne bakıp yarının aydınlık olacağını sananlar dönüp tarih sayfalarını incelesinler. PC FANATİKLİĞİ diye bir şey olamaz. Siz hiç 386’sını deli gibi savunan birini gördünüz mü? Windows 3.1’i ısrarla kullanmaktan vazgeçmeyen bir arkadaşınız var mı? Zamanlar değişir, kullanıcı başka bir platformda mutlu olursa gözünü kırpmadan gider, geriye ise yeller eser. Piyasa batacaksa buna orijinal oyun alan ve mevcut sistemlerini fanatikçe kullanacağı tahmin edilen olası bir kesimin engel olacağı sanılmasın.

Evet değerli okuyucular. Öyle ya da böyle uygulamaya konan bu kanunlar ve bunların sonuçları üzerine biraz olumsuz bakış açıları ortaya koymuş bulunmaktayım. Olayların farklı yüzlerini de düşünmemiz gerektiğine olan inancımı savunarak bu yola gönül veren herkese renkli ve zevkli bilgisayar günleri diliyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu