Overfall
Overfall’u ilk kez gördüğümde ve oynağımda bir sürü ön yargım vardı. Rol yapma oyunları ile pek fazla aram olduğu söylenemez. Çok vakit harcanmasından dolayı fanlarına hep gıpta ile bakardım bu yüzden. Overfall bu yüzden benim için değişik bir tecrübe oldu. Sıra tabanlı oyunlara şimdi biraz daha ılımlı bakabiliyorsam sanırım Overfall’un payı bunda oldukça büyük.
Elflerin Kaderi Midir Orta Çağda Yaşamak?
Önceden uyarayım yazının başındakiler tamamen kendi deneyimlerime dayanan şeylerdir. Sakın oyunla ilgili türe yenilik getiren bir AAA oyun beklentisine girmeyin. En nihayetinde oyunumuz bir bağımsız yapım ve yapımcı ekip Türkiye’den çıkma Pera Games(Onlara da değinecez efendim). Fakat oyunu oynadığınızda bağımsız bir firmanın ilk oyunu olamayacak kadar güzel olduğunu görüyorsunuz.
Oyunumuzun girişinde hemen hikayeyi özetleyen bir video ile karşılaşıyorsunuz. İnsanlık birleşip orklara(Nedir bu insanların derdi orklarla…) karşı galip gelmiş ve ölümsüz kralımız “Everking” iki kahramanımızı bir portal vasıtasıyla başka bir dünyaya gönderip “disc artefact’i” getirmek için görevlendirir. Kahramanlarımız görevlerini tamamlamak için döndüklerinde aradan 300 yıl geçtiğini ve krallarının ortadan kaybolduğunu öğrenir. Oyunda burada başlar ve bir gemiye atlayıp engin denizlerde yol almaya başlarsınız.
Oyunun başında size fighter ve cleric sınıfları sunulmakta ve bunların dışında kontrol edebileceğiniz 7 farklı sınıf ve 36 farklı yoldaş bulunmakta. Bu karakterleri oyunda ilerledikçe açabiliyorsunuz. Sakın hepsini denemeye vaktinizin olmayacağını sanmayın çünkü oyunda herhangi bir şekilde ölürseniz tekrar karakter seçme ekranından başlıyorsunuz ve yoldaşlarınız öldüğünde yeni bir oyuna kadar ortadan kayboluyor. Kulağa biraz kötü gibi gelsede oyunun dinamik yapısı sayesinde her yeni oynayışınızda farklı bir şekilde ilerliyorsunuz ve farklı karakterlerle farklı bir şekilde karşılaşıyorsunuz. Oyunun bu yönden yeniden oynanabilirliği oldukça yüksek. Fakat oldukça ilerlediğiniz bir oyunda yanlış tercihler sonucu ölüp oyuna yeniden başlamak biraz yıpratmıyor değil insanı.
Üstelik ilk oynayışımda daha yeni denizlere yelken açmışken yanıma yanaşan korsanların beni hiç etmesiyle daha “noluyo ya” diyemeden oyun beni tekrar karakter ekranına alınca oyunun grafiklerine kanıp kolay olduğunu düşünmemle ne kadar büyük bir hata yaptığımı anlamış oldum.
Peki Ya Orklar Neden Hep Kötüdür?
Tabii ki de ilk savaşımda ölmem oyun oynamayı bilmediğimden değil arkadaşlar. Dediğim gibi sıra tabanlı dövüşlerdeki cahilliğimden “hede hödö” diye saldırınca ve oyun da herhangi bir şekilde “napıyosun cnm öyle yapma bak bu tuşa tıkla” demediğinden oyun sizi direkt “biz seni bu sefer oylamayalım sen seneye bi daha gel” der gibi yeni oyuna atıyor. Lakin oynadıkça dövüş sistemine ve düşmanlara alışıyorsunuz. Farklı karakterlere alışıp farklı stratejiler geliştirerek oynamaya başlayınca oyunun tadına tat katılıyor dengeli dövüş sistemi sayesinde. Fakat oyunda 6 farklı ırk olmasına rağmen dövüşlerde ırklar arasında göze çarpan herhangi bir farklılığın olmaması bir yerden sonra rutine bağlıyor.
Tabii bu demek değilki ırkların oyunda hiçbir rolü yok. 6 farklı ırkla kurduğunuz ilişkiler oyun tecübenizi baştan aşağı şekillendiriyor. Bu noktada hepsiyle aranızı dengede tutmakta fayda var çünkü hepsine işiniz düşebiliyor. Oyunda 100’den fazla gidilecek yer bulunuyor ve neredeyse her yerden bir görev alabiliyorsunuz. Görevleri veya karşılaştığınız olayları kaba kuvvet veya tatlı dille çözmek sizin tercihinize bırakılıyor. Bu yerlere uğramak için ise geminizi karayla temas ettirmeniz gerekiyor. Burada yaşadığım bir sıkıntıdan bahsetmek istiyorum, bazen öyle anlar oluyor ki peşinize bir kaç gemi takılıyor ve kaçarken yanlışlıkla düşman bölgelere kazara giriyorsunuz ve savaşmaktan başka şansınız olmuyor. Hani düşman bölgelere giriş yapmadan önce oyun uyarıda bulunsa daha pratik olabilirmiş. Ayrıca oyunda açıp bakabileceğimiz bir harita bulunmuyor. Sadece küçük bir radarımız var onda da görevleri veya önemli olayları görebiliyoruz. Harita çok büyük değil fakat aradığınızı bulmak bir hayli zaman alıyor. Özellikle pazarı bulmak büyük sıkıntı oldu bana o kadar adanın arasında. Hayır yani paramız var harcayamadık arkadaş…
Para birimi de frag diye geçiyor oyunda bu arada. Runelar ve yemeklerimiz de toplanabilir ayrı birimlerimiz. Yalnız Dust adı altında başka bir harcanabilir bir birim var onun olayını tam çözemedim. Bu maddenin kaçakçılığını yapanını gördüm, uğradığım yerlerde birkaç dust için yalvaranını da. Ayrıca denizlerde bazen ustalara denk gelip yeteneklerinizi geliştirebiliyorsunuz onlar da Dust istiyor. Bu meret gemiye ekstradan hız da katıyor. Bildiğimiz uçurucu toz maddeden başka bir şey olamaz bu…
Oyunun teknik detaylarına fazla değinmek istemedim ama grafikler şirin mi şirin çizimlerden oluşuyor hatta goblinler ve orklar bile tatlı duruyorlar oyunda o kadar söyleyeyim. Müzikler ise klasik enstrümanlardan oluşuyor. Şahsen orta çağ teması işleyen bir oyun için daha iyisi olamazdı diye düşünüyorum, gayet başarılı müzikleri var oyunun. Steam üzerinden ayrıyetten oyunun müziklerine de ulaşabilirsiniz. Yeri gelmişken de söyleyeyim oyuna Steam üzerinden 18 TL’ye kolaylıkla sahip olabilirsiniz.
Sadece tamamen yerli bir yapım olmasından dolayı değil gerçekten başarılı ve iyi bir oyun olmasından dolayı görüşlerim bu derece olumlu. Pera Games’in ilk oyunu olmasına rağmen bu kadar başarılı bir yapıma imza atmaları takdire şayan. Belki Overfall türe herhangi farklı ve yeni bir yorum katmıyor ama rol yapma oyunlarının temellerini çok iyi işliyor. Pera Games, ortaya türü sevenlerin beğeneceği bir yapım ortaya çıkarmış kesinlikle. Roguelike rol yapma oyunlarını ve sıra tabanlı dövüş sistemine sahip oyunları seviyorsanız sakın kaçırmayın. Türe uzaksanız bile bir göz atabilirsiniz. Kim bilir belki siz de benim gibi seversiniz.