Neredeyse 1 yıl oldu biz Overwatch’la tanışalı. Geçtiğimiz seneki BlizzCon’da Pixar animasyonlarını aratmayan bir sinematikle karşımıza çıktığında önce biraz garipsemiştim Overwatch’u. Pek de Blizzard oyunu gibi durmuyordu açıkçası ilk bakışta… Ama dile kolay, 14 sene sonra ilk defa yeni bir dünyanın kapılarını açmış Blizzard, her bir tarafını didik didik etmeden olur mu? İşte aynen öyle yapıp da didikleyince git gide kanım ısındı Overwatch’a. Bu alternatif gelecekte geçen ve birbirinden renkli karakterlere sahip oyuna önce GamesCom’da, sonra da çok daha detaylı bir şekilde Kapalı Beta’da vakit ayırdıktan sonra tecrübelerimi yazıya dökmemek de olmazdı tabii ki…
Öncelikle kısaca bir bilgi vereyim Overwatch evreni hakkında: “Alternatif gelecek” dedim az önce ancak öyle yüzyıllar sonrası falan söz konusu değil. İnsanlarla robotların birlikte yaşadığı ve Omnix diye bilinen bu robotların bir noktada kontrolden çıkıp önlerine çıkan herşeye saldırdığı yaklaşık bir 30 yıllık gelecekten bahsediyoruz burada. İnsanlığı Omnix istilasından korumak için “Overwatch” adında bir grup kuruluyor ve bu grup Omnix istilasını gerçekten de sonlandırmayı başarıyor. Ancak oyundaki tarihin 5 yıl öncesinde bilinmeyen bir sebepten dolayı Overwatch grubu dağıtılıyor. 5 yıl sonrasında kahramanlar ve anti-kahramanlar neden tekrar savaşa tutuşuyor, alıp veremedikleri nedir henüz bilmiyoruz ne yazık ki… Geçen yılki BlizzCon’da hikâyenin açılış sinematiğine benzer kısa videolarla ilerletileceği söylenmişti. Plan değişmediyse oyun çıkmadan daha fazla bilgi almamız zor yani bu konuda.
TEAM FORTRESS DEĞİL Mİ BU?
Kapalı Beta’da da bizzat tecrübe ettiğimiz üzere Blizzard, Overwatch içinHeroes of the Storm’da da örnek aldığı “hızlı ve dinamik” düsturunu benimsemiş. Maçlar öyle çok da uzamadan, hızlı bir şekilde olup bitiyor. Eğer bir maça savunan taraf olarak başladıysanız aşağı yukarı bir on dakika sonra bir de saldıran taraf olarak oynuyorsunuz (ya da tam tersi) ve sonra bir sonraki haritaya doğru yol alıyorsunuz. Bir maç yaklaşık olarak 10 dakika civarı sürdüğünden genellikle ağır bir yenilgi alıyor olsanız bile 10 dakika sonra dengelerin değişebileceğinin bilinciyle oyundan kopmuyorsunuz –ki bu iyi bir şey.
Bir başka iyi şey, en başta seçtiğiniz karakterle herhangi bir göbek bağınızın olmaması. Başlangıç noktasındayken istediğiniz anda “H” tuşuna basarak 4 kategoriye ayrılmış 18 karakterden birini seçmeniz ya da seçtiğiniz karakteri değiştirmeniz mümkün. Üstelik seçmek istediğiniz karakteri başka biri sizden önce kaptıysa da sorun değil. Bir partide 2 Tracer, 3 Reaper görmek imkansız değil. Tabii pek akıllıca da değil… Zira takımınızın dengeli olması zafere giden yolda oldukça belirleyici bir unsur. Zaten oyun da karakter ekranında takımınızın daha dengeli olabilmesi için “Çok fazla Sniper oldu”, “Yalnız hiç tank almamışsınız, olmaz ki böyle” şeklinde uyarılarda bulunuyor. Uyup uymamak size kalmış. Yine de Offense, Defense, Tank ve Support’ları dengeli bir takım kurmanın her zaman daha garanti bir yöntem olduğunu söylemem lazım.
Karakterlere girmişken, Overwatch’un en çok karşılaştırıldığı oyun olsa da bu noktada Team Fortress ve benzeri FPS oyunlarından sert bir şekilde ayrıldığını söylemekte yarar var. Hatta bu noktada oyuna bir nevi FPS/Moba kırması dememizde bir sakınca olmadığını düşünüyorum. Zira standart sınıflar yerine her biri birbirinden ciddi anlamda farklı karakterler mevcut. Misal, tank sınıfında yer alan ve temel görevleri takımlarını korumak olan iki karakter Roadhog ve Winston, yapabilecekleri ve yetenekleri açısından birbirlerinden gayet farklılar. Winston, aradaki mesafeye güvenen Widowmaker ve Hanzo ya da bir noktaya kurulup dehşet saçmayı görev edinen Bastion gibi karakterlerin korkulu rüyası olabilecek bir sıçramaya sahip. Haliyle aradaki mesafeyi bir anda kapatarak rakibini çok zor duruma düşürebiliyor. Öte yandan Roadhog, rakibini kancasıyla yanına çekebiliyor ve savaş alanında hayatta kalmak için Winston gibi kalkanlara değil, kendini iyileştirebilme yeteneğine bel bağlıyor. Bir başka örnek: Zenyatta hem takım arkadaşlarını iyileştirebilen harmoni kürelerine hem de düşmanlarının aldığı hasarı arttıran uyumsuzluk kürelerine güvenen bir destek karakteri. Ultimate diye tabir ettiğimiz en güçlü yeteneği ise kısa bir süreliğine ölümsüz olarak etrafındaki takım arkadaşlarını iyileştiren bir alan yaratmak. Benzer şekilde bir destek karakteri olan Lúcio ise dinlediği müziğe göre takım arkadaşlarına hız ya da sağlık kazandırma gücüne sahip. Aynı zamanda kazandırdığı gücün etkisini arttırmak ve Ultimate gücüyle de kendi takımını daha dayanıklı hale getiren bir kalkan yaratmak gibi becerilere sahip.
Daha betanın ilk aşamalarında böyle farklı yeteneklere sahip 18 kahramanın olması Overwatch’un en büyük kozlarından birisi –ki ben bu yazıyı yazdığım sırada Koreli bir Starcraft oyuncusu olan D. Va, 19. Kahraman olarak duyurulmuştu. Onun yeteneklerinin oyuna nasıl yansıyacağını da ayrıca merak ediyorum doğrusu. Bu noktada karakterlerle ilgili tek eleştirim, karakterlerden bazılarının gerek replikleri, gerekse de özellikleriyle diğer Blizzard oyunlarını biraz fazla andırıyor olması. Muhtemelen Roadhog’ın özelliklerini okurken sizin de aklınızdan “Stitches bu?” düşüncesi geçmiştir. Tabii nasıl algıladığınıza bağlı olarak bu sizin için bir eksi değil de artı da olabilir. Zira bu tip benzerlikler ve Blizzard’ın oyunlar arası yarattığı etkileşim, ileride Stitches skinli bir Roadhog görme ihtimalimizi de fazlasıyla yükseltiyor mesela.
80 MAÇTA DEVR-İ ÂLEM
Betada şu an için toplamda 7 harita (King’s Row, Temple of Anubis, Hanamura, Watchpoint: Gibraltar, Numbani, Volskaya Industries ve Dorado) ve iki farklı (Payload ve Point Capture) oyun türü bulunmakta. Bu haritaları ister sadece davet edeceğiniz kişilere özel bir maçta, isterseniz yapay zekaya karşı, isterseniz de klasik rastgele eşleştirilmiş diğer oyuncularla birlikte oynayabiliyorsunuz. Payload’lu haritalarda göreviniz önce kargonun bulunduğu alanı ele geçirmek, daha sonra da kargoya eşlik ederek belirli bir noktaya sağsalim ulaşmasını sağlamak. Point Capture’da ise yine çok klasik olan bir bölgeyi savun/işgal et tarzında görevler yer alıyor. Çok yüksek ihtimalle ileride bunlara daha farklı oyun modları eklenecektir. Ama şu an için bu iki modla bile betada yeterince çeşitlilik sağlamayı başarıyorlar.
Haritaların genel dizaynları hem temsil ettikleri bölgeyi hem de stratejik çeşitliliği başarıyla yansıtmayı başarıyor. Örneğin King’s Row daha dar ve sokak aralarında çatışmaların olduğu, düşmanı şaşırtabileceğiniz fazlasıyla alana sahip bir harita. Çift katlı kırmızı otobüsleri görür görmez İngiltere’yi temsil ettiğini de anlıyorsunuz zaten. Öte yandan Volskaya Industries bolca açık alana sahip, karlı bir Rusya portresi çiziyor. Zaten saldırı ve savunmayı da bu açık ve geniş alanlarda yaptığınız için genellikle çatışmaların kopacağı noktalar önceden belli oluyor. Haritalara ve hedefinize bağlı olarak bazı karakterler de zaman zaman diğerlerinden fazla parlıyor. Saldırı yapan taraftayken Torbjörn gibi bir karakterle çok etkili olmanız zor mesela. Öte yandan özellikle Tracer bir anda bir ortama girip ortamın nabzını ölçüp geri çıkmak ya da eğer bölge çok sıkı korunaklı değilse hızlıca hedefe ulaşmak konusunda genel olarak başarılı. Hanzo düz duvara tırmanabilme yeteneği sayesinde diğer karakterlerin pek ulaşamadığı noktalara çıkarak rakibini gafil avlama konusunda iyi. Kısacası hem karakterler, hem haritaların birleşimi ve etkileşimi şu an için gayet etkileyici gözüküyor.
Bu arada değinmeden geçemeyeceğim: Heroes of the Storm oyuncularının uzun süredir hayalini kurduğu bir çok özelliğin henüz betanın başında Overwatch’a dahil geliyor olması da enteresan bir detay. Maç sonunda iyi performans gösteren oyuncuları ödüllendirme sistemi, maçın en iyi anı ve sesli iletişim gibi özellikler oldukça başarılı bir şekilde yedirilmiş şekilde çıkıyor karşımıza.
Özellikle sesli iletişim, oyunu oynarken ekstradan bir program kullanmanıza gerek bıraktırtmayacak kadar iyi ve net ses kalitesi sunuyor. Hoşçakal Mumble, Skype, TeamSpeak ve diğerleri!
Betada esamesi okunmayan karakter ve profil gelişimi şu anda bir karaktere yoğunlaşmayı biraz anlamsız hale getiriyor. Neyse ki yine oyunun dosyaları arasından cımbızla aldığımız bilgiler doğrultusunda profil seviyesinin 100’e, karakter seviyelerinin de 20’ye kadar çıkmasının planlandığını biliyoruz. Ayrıca aynen Heroes of the Storm’da olduğu gibi belli bir seviyeye ulaşınca kazanılan “Master Weapon” seçeneği de oyunun dosyaları arasında gözüküyor.
Muhtemelen bu sistemler de oyun içerisine eklenince kendimizi yine deli gibi karakter kasarken bulacağız. Oyunun dosyaları arasında gizli enteresan ipuçlarından birisi de PSN ve Xbox Live’a login olmakla ilgili kod kırıntıları. Oyunun PC’ye çıkışından sonra konsollara da geleceğini söylersek pek yanılacağımızı sanmıyorum.
İlk beta izlenimlerimizin sonuna gelirken en merak edilen sorulardan birinin de cevabını (bildiğimiz kadarıyla) verelim: Overwatch nasıl bir ödeme sistemine sahip olacak? Oyunun F2P olacağı neredeyse kesin, betadan gördüğümüz üzere herhangi bir karakter satın alma durumu da söz konusu değil; bütün karakterler doğrudan açık halde geliyor –ki mantıklı olan da o zaten. Peki o zaman Blizzard bu oyunu hayrına mı çıkartıyor? Tabii ki hayır. Beta’nın içerisine gizlenmiş dosyaları inceleyen oyuncuların bulduklarına bakacak olursak şu an için oyunun ödeme sistemini skinler, karakter animasyonları ve portreler gibi kozmetik ürünler oluşturacak. Kısacası “Ben Zarya’nın görünüşünden memnunum, o bana yeter” diyorsanız Overwatch’u (muhtemelen) tek kuruş harcamadan da oynayabileceksiniz. Yine de Blizzard’ı tanıdığım için az yukarıda da örneğini verdiğim Roadhog Stitches, McCree Raynor, Widowmaker Nova, Torbjörn Gazlowe, Bastion Siege Tank gibi skinlerle diğer oyunlarına selam çakıp o oyunları sevenlerin aklını çelmek için ellerinden geleni ardlarına koymayacaklarını tahmin edebiliyorum.
Overwatch’un betası hakkında ilk izlenimlerimiz böyleyken böyle. Henüz daha tonla eksiği var tabii ki ancak geleceği oldukça umut vaadeden MOBA esintili bir takım FPS’si karşımızdaki. Üç büyük Blizzard dünyasının yanındaki yerini gururla taşıyıp taşıyamayacağını ise zaman gösterecek.