Oyun Akademisi #30
Bu hafta oldukça sıkkınım sevgili okur. Pazartesi sendromu desen değil, başka bir şey var, ne olduğunu çözemediğim bir sıkıntı var, rüyalarım bir garip, tarif edilemeyecek derecede garip hem de. Rüyalarımın bu kadar garip olması bana seneler önce gördüğüm bir başka rüyayı hatırlattı, daha doğrusu seneler önce gördüğüm oyun rüyalarını.
2008 veya 2009 yılı falandı sanırım, aşırı Neverwinter Nights 2 oynadığım zamanlardı, yaz tatilimi sürekli olarak Neverwinter Nights 2 ile geçiriyordum.
“Gördüğünüz gibi 2009 yazında krakerle beslenen bir Jon Snow gibiydim”
Gündüzleri uyuyup bütün gece Neverwinter Nights 2 oynuyordum, ne kadar güzeldi, ben uzun zamandır böyle bir oyuna böylesine dalmamıştım, senaryo kötüydü fakat karakterler şahaneydi, bir de Mask of The Betrayer çıkmıştı, onu da acayip merak ediyordum, koca senaryoyu sırf Mask of The Betrayer yüzünden oynayacaktım.
Yine bir gece Neverwinter Nights 2 oynuyorum, şu zindanlar gerçekten beni boğduğundan 1 -2 saat aralarla kendimi alıştıra alıştıra oynuyorum, bir de sürekli olarak yeni karakter yaratıyordum, bir karakter yaratıp daha sonra internette rehberleri okuyup “Öyle çok yanlış yaparsınız” tadında yorumlarla kendimden geçiyor, baştan karakter yaratıyordum.
Ranger seçmek istiyordum, sırf Animal Companion alabilmek için sanırım. Tuttum panter aldım, Drizzt hayranlığından değil de panter daha mantıklı gelmişti, aslında adam olsaydım şimdi ayı veya domuz alırdım sanırım, onlar daha iyi, panter bir halta yaramıyordu açıkçası, sırf şekil olduğu için almıştım. Ranger aldım almasına fakat tek olayı Dual Wield, rehberler onu da tavsiye etmiyordu, sinir krizi geçirecektim bütün gece bir karakter yaratamamıştım.
Oyundan soğumaya başlamıştım, gecenin bir yarısı sürekli olarak rehberler de karakterlerin nasıl yaratılacağına dair tavsiyeler okuyor fakat kendime uyduramıyordum bir türlü, olmyuordu, kafayı yiyordum. Tavsiye edilmemesine rağmen Ranger ve Panter aldım.
Oyunda ilerledikten sonra Bishop’a ne kadar uyuz olduğumu tekrar fark ettim ama atsan atılmaz satsan satılmaz şerefsiz, neyse sonra layığını buldu Allahtan.
“O da istiyor biliyorum”
Oyunu kapattıktan sonra uyuyayım diyorum kafamı yastığa vuruyorum fakat Elanee beni uyandırıyor ve üzerime Barkskin büyüsü yapıyor. Ben diyorum “Ne yapıyorsun Elanee, manyak mısın kızım, tamam beni seviyorsun biliyorum ama bak o kadar tehlikeli ortamda kamp yapıyoruz bırak iki dakika dinleneyim”
Elanee sinirleniyor tabii, diyor “Sen lidersin sen dinlemezsin.”
Ben tam Elanee’ye çıkışacağım Grobnar geliyor, “Sigaran var mı Grobnar?” diye soruyorum. O bin türlü bahane sayıyor ama sonra uzatıyor yakıyorum. Barkskin büyüsünün etkisi geçiyor, rahatlıyorum epey bir, hep beraber ormanda ilerlemeye başlıyoruz, sözde 2 kilometre ileride Ork kampına baskın yapacağız.
Cüce Khelgar’ı görüyorum, kafama bir tane vuruyor, neden vuruyor anlamıyorum şakalaşmak için sanırım.
Orklara saldırıyorlar ama ben ağacın arkasına kaçıyorum, kavga bitince millet hazineleri bölüşüyor falan, ben daha Animal Companion büyüsünü yapmaya çalışıyorum ama panter geleceğine yavru kedi geliyor, diyorum “allah kahretsin domuz veya ayıyı seçmem gerektiğini biliyordum.”
Bari diyorum elime yay alıp öyle gezeyim uzaktan vururum, Elanee diyor “Sen ok kullanamazsın dual wield almışsın baksana.”
“Hayatımı yediniz”
Ben epey sinirleniyorum, Elanee ile tartışıyoruz, bana sevgili tribi atıyor, aslında onun da gönlü var da işte ben Drow’um o değil, aileler sıkıntı yapar.
Ben tam Elanee ile bu iş nasıl olacak derken uyandım o gün. İyi karakter sınıfı yoktur iyi dostlar vardır dedim, bir sigara daha yaktım.