Oyun Akademisi #31
Bu hafta çok ciddi diyeceklerim var! Ciddi demişken, siz yine de o kadar ciddi algılamayın, yani bir şeyler söyleyeceğim tabii fakat bu biraz Beyond: Two Souls ile ilgili, biraz Ellen Page ile, biraz da Murat Halilbeyoğlu ile ilgili.
Mevzunun kökenine inmek için ben sizi 4-5 ay önce ki bir Merlin içerik toplantısına götürüyorum. Şimdi belki bileniniz vardır fakat biz Merlin’de işleri biraz planlı programlı yapmaya bayılırız, o gün de öyle içerik toplantısında hangi incelemeleri kimin yazacağını konuşuyorduk, hani önceden belirleyelim de sonra kılıçlar çarpışmasın.
“Rüyalarım Beyond: Two Souls’a DLC olarak gelmek üzerine”
The Last of Us ve Beyond: Two Souls ortaya atıldığında Murat Halilbeyoğlu, Berkant ve benim bakışlarımız masada çok ciddi bir şekilde kesişmeye başlamıştı, lanet olsun, bu oyunlardan hepimize yetecek kadar yoktu, üstelik bu odada iki kişi bir oyunu daha çok istiyordu.
İşler çok karışıktı, hemen karar vermeliydim, o odada o gün neler olduğunu daha fazla anlatmaya dilim varmıyor, hoş bir sonucu olmamıştı.
Verdiğim büyük savaş sonucunda, Beyond: Two Souls’u yazma hakkını elde etmiştim, oyun çıktığı vakit ben inceleyecektim, ön incelemelerini de ben yazacaktım, bu şu demek oluyordu benim için, Beyond: Two Souls çıktığı vakit, Ellen Page ile baş başa bir tatile çıkabilecektim.
Böylece ben Ellen’ı bir süre çıldırmamak için aklımdan çıkarttım, ne de olsa eninde sonunda bana gelecekti, üzerine düşünmeye gerek yoktu.
Geçtiğimiz Cuma gecesi eve girmeye çalışırken kapımın zorlanmış olduğunu ve kilidimin kırılmaya çalışmış olduğunu farkettim, adam resmen kendisini Black Mesa’da sanıp levye ile eve girmeye çalışmış ama başaramamış, gece gece polisidir çilingiridir bir de onlarla uğraştım, sonunda eve girdim fakat paranoyadan bir türlü uyuyamadım.
Kendimi uyanık tutmaya çalışmak için iki el DotA 2 oynayayım dedim, en sonunda uykuya yenik düşmüşüm sanırım.
Pazartesi günü ofise gidiyorum, hava bir soğuk, yolda da düşünüyorum ama çok üzerinde durmuyorum, yahu ne ara bu kadar soğuk oldu? Bir türlü anlam veremeden şak diye kendimi ofiste buluyorum, Halilbeyoğlu bir şeye bakıyor, herkes çevresinde toplanmış.
Birden bire “Ne oluyor orada” diye aralarına giriyorum, Halilbeyoğlu elinde BEYOND: TWO SOULS ÜBER SÜPER Collectors Edition ile sırıtıyor.
Tabii ben bunu görünce sinir krizlerinden sinir krizlerine koşuyorum, henüz havanın soğumasına anlam veremeyen ben birden bire Beyond kutusuna nasıl anlam vereyim değil mi? Neyse, Halilbeyoğlu beni alt edip Beyond’u kendisi incelemek için almış meğerse, benim başıma gelen hırsızlık vakası ise Halilbeyoğlu’nun bir komplosymuş, kendimi nasıl bir oyunun içinde buldum ben derken birden bire Özgür kapıdan biriyle giriyor.
Ellen Page.
Özgür Ellen ile İngilizce bir şeyler konuşuyor, sonra bana açıklıyor olayı, meğerse Halilbeyoğlu oyunu Ellen Page ile 1 hafta aynı evde yaşayıp bitirecekmiş, benim dünyam başıma yıkılıyor tabii ki, ya benimsin ya kara toprağım diyerek Halilbeyoğlu’nu bir düelloya davet ediyorum, Halilbeyoğlu bana bakıyor ve gülüyor, “Kaybettin adamım, artık Ellen benimle takılıyor, oyunu da ben oynayacağım, seni kandırdım.” Diyor ve arkada Kenan Doğulu’dan “Kandırdım” çalmaya başlıyor, bütün ofis dans ediyor, Özgür horon tepiyor, ben hiçbirine anlam veremezken uyandım.
“Artık hep arkamı kollayarak yaşamalıyım.”
Bütün gece hırsız paranoyasından boncuk boncuk terlemişim, en sonunda uyuyakalmışım, böyle saçma sapan bir rüya görmüşüm, bugün de bu rüyayı Halilbeyoğlu’na anlattım, Halilbeyoğlu anlattıklarıma çok gülmedi, şimdi düşündüm de, bu adam ya gerçekten beni kündeye getiriyorsa? Bak çok kıllandım şimdi, ben en iyisi Ellen Page’in menejerine bir mail atayım, ya da bir demet çiçek yollayayım, ne yapayım ne edeyim, ben Ellen Page ile bir evleneyim.