Makale

Oyun Akademisi #37

 

İlk bilgisayar oyununu 1988 yılında oynamış biri olarak, son 20 yıldır aynı muhabbeti dinler dururum: “Eski oyunlar daha iyiydi, yenilerinde ruh yok.”

 

Bu çıkarım, yani eski oyunların çağdaş oyunlardan daha iyi olması meselesi, her yıl, her kuşak tarafından dile getirilir ve görünüşe bakılırsa bundan 20 yıl sonra da dile getirilmeye devam edilecek.

 

Örneğin ben “Eski oyunlar daha iyiydi” derken kastettiğim 1980 sonları ve 1990 başları oyunlardır. Fakat şu anda 20 yaşındaki bir okurumuz bunu derken kastettiği, 2000 yılı başlarındaki oyunlar. Arada neredeyse 20 yıl olmasına rağmen, yaşı kaç olursa olsun, oyun deneyimi ne olursa olsun herkes, bir şekilde eskiden oynadığı oyunların daha iyi olduğu konusunda ısrarcı.

 

Bu ısrar, ilk bakışta mantıksız bir ısrar gibi duruyor. Çünkü burada “eski oyun” derken kastedilen, belli tarihlerde yapılmış oyunlar değil. Oyun sektörünün belli bir döneminde yapılmış oyunlar da değil.

 

Demek ki sorun oyunlarda değil, bizdeymiş gibi görünüyor. Benim “bu yeniler kötü” derken kastettiğim oyunlar, bir başkasının “Abi bu eskiler çok güzeldi” diyerek kastettiği oyunlar olabiliyor.

 

Benim bakış açıma göre çağdaş oyunların sorunu, aşırı gerçekçi olmaya çalışmaları. 3D grafikler, mümkün olduğunca gerçekçi yapılmaya çalışılan karakter etkileşimleri, aklı başında kimsenin hepsini görmeye çalışmaması gerekecek kadar dünya tasarımları…

İnsan ilişkilerinde Uncanny Valley diye bir kavram vardır; Tekinsizlik Vadisi. Bir şey, herhangi bir şey, ne kadar gerçeğe yaklaşırsa, o kadar itici olmaya başlar. Tam da gerçek olamadığı için, o şeyi tam gerçek olmaktan alı koyan detaylar her ne ise daha çok göze batar ve rahatsız eder.

 


Oyunlar gittikçe “gerçek gibi” olmaya çalışıyor ve bu vadinin en diplerine doğru hızla yol alıyorlar. Yeni nesil oyunlar, bir önceki nesle göre bu vadinin daha da diplerindeler. Bu yüzden eskiyi bilene daha samimiyetsiz geliyor yeniler. Bunun yaşla, tarihle veya sektörün belirli dönemleri ile ilgisi yok. Yeni bir oyun, 5 yıl öncesine göre bu vadinin daha dibinde ve bu yüzden daha samimiyetsiz. Benim gibi kişiler için, 80’lere 90’lara göre daha samimiyetsiz, başkası için 2000’lere göre daha samimiyetsiz. Oyunlar bu yolu tuttukları sürece her kişi ve her kuşak, her tarih için “Abi eski oyunlar ne biçimdi be!” önermesi her zaman doğru olacak.

 

Gerçekçi olmaya çalışmayan ve derdini sembolik dille anlatan indie oyunların son yıllarda patlamasını ve Kickstarter’dan milyon dolarlar kaldırabilmelerini ben bu duruma bağlıyorum. İnsanlar artık oyunların gerçekçi olmaya çalışmalarından sıkıldılar.

 

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sizin unutamadığınız efsane “eski” oyunlarınız neler?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu