Oyun Akademisi #49
Şimdi yeni jenerasyon konsollar geldi biliyorsunuz. Etraf yeni jenerasyon incelemeleriyle doluyor taşıyor. Tabii yeni jenerasyonun farkı böyle ilk çıktığı aylarda belli olmaz, bir iki yıl içerisinde çıkacak büyük yapımlara bakmak lazım. Aynı şey PC için de geçerliyken, özellikle Vita ve Kinect gibi cihazlar, içerdikleri yüksek potansiyel yüzünden çok farklı oyun tecrübeleri sunabiliyorlar.
Sanırım bu konuda son aylar söz konusu olduğunda, en önemli örnek Tearaway. Vita’nın bütün sensörlerini kullanan ve oyuncusuna çok farklı aksiyonlar yaptıran bu oyun, yeni jenerasyonun getireceklerinin sadece küçük bir kısmı gibi görünüyor.
Peki ama Tearaway’i bu kadar özel ve farklı yapan nedir? Aslında biraz “Oyunun içinde oyun” konsepti diyebilirim. Tek bir konsept üzerinden değil cihazın sunduğu elementlerin birleşimlerinden oluşan bir tecrübe Tearaway. Bu bağlamda, yenilikçi ve farklı.
İleride bunlara benzer ne bekleyebiliriz dersiniz? Aslında şimdiden bazı şeylerin değiştiğini söyleyebilirim. Oyunlar gittikçe bağlı oldukları türlerden kopup kendilerine ait farklı türlere bölünüyorlar. Mesela eskiden olsa “Adventure” diyebileceğimiz Heavy Rain, her ne kadar geçen jenerasyonun bir oyunu olsa bile, “Adventure” türünde olmadığı çok açık.
Bütün bunlar oyun endüstrisini değiştiren şeylerden tabii ki. Geçmişin standartları bugünün standartlarını belirlemediği gibi, iki jenerasyon sonra neyin nasıl olacağı konusunda bir fikrimizin olmasını engelliyor. Peki ama neden? 5 Yıl önce oynadığımız oyunların bugün baktığımız vakit oynadığımız oyunlardan farkı ne ve biz böyle olacağını biliyor muyduk?
Açıkçası, bilmiyorduk. Ya da bu kadar hızlı değişeceğini bilmiyorduk. Yeni jenerasyona geçiş süresince, oyunlar hem teknolojik anlamda hem de konsept anlamında çok değişti. Mesela Minecraft, bundan 5 yıl önce çıktı ve çıktığı gibi ezbersel oyun yapımcılığına büyük bir darbe vurdu.
Aslında buna bir kırılma noktası diyebiliriz. Artık oyunlar lineer senaryolar üzerine değil daha büyük yaratıcı fikirler üzerine kuruluyordu, bu da doğal olarak endüstrinin pek çok dengesini değiştirmişti. 2009 Bu bağlamda önemli bir seneydi. PlayStation 3 için Move çıkarken, Xbox’ın Kinect sisteminin popülerliği artıyordu, farklı şeyler denenmeye başlamıştı.
Şimdi 2013 yılındayız, fotorealistik görüntüler artık oyunlar için bir standart haline gelirken, her türlü yapım, içerisinde bir çeşit yaratıcı konsept bulunduruyor, bunu bulundurmayanlar ise tarihin tozlu sayfalarında unutuluyor.
Her oyunda bunun izlerini görebiliyoruz, en basit örnek GTA 5 olabilir. Daha önce tek bir karakterle oynadığımız efsanevi açık dünya oynanışına sahip GTA serisi, GTA 5 ile birlikte üç karakterin aynı anda bir yaşam sürüp ortak bir hikaye yarattığı bir yapıma evrildi.
Bunların olması iyi, bütün bu değişimlerin bir önemi, bir amacı var. Tam olarak nereye gideceğini bilemesek bile, oyunların temel yapısı değişiyor, hissettirdikleri değişiyor, gereklilikleri değişiyor
2013 sonrasında, çok daha büyük şeyler göreceğimize eminim. Sadece grafiksel anlamda değil, oynanış, mekanik, yaratıcılık ve yenilikçi konseptler adına çok daha farklı bir oyuna çağına giriyoruz.
Bundan beş sene sonra, kim bilir neler olacak, Oculus Rift, yeni jenerasyon konsollar ve fotorealistik grafikler birleşince, tam anlamıyla oyunların sanal gerçekliğe evrilmesi, artık hayalden çıkıp gerçekçi bir beklenti halini aldı.
Fakat hala hava kaykayları meydanda yok, bu ne biçim gelecek bilmiyorum!