Oyun Akademisi #53
Sanırım en son deliler gibi keyif alarak oynadığım devasa online oyun EVE Online idi. Hiç unutmuyorum, 2006 ya da 2007 yılıydı, EVE Online’da gün içinde en az 6 saat geçirmekteydim. Sürekli olarak oynuyordum, olacak gibi değildi, tabii o zamanlar vaktim bol, şimdi olduğu gibi değil.
Hiç böyle bir MMORPG’ye sapık gibi bağlandınız mı? Benim EVE Online dışında iki ya da üç adet deliler gibi tutulduğum MMORPG oyunu var. Tabii EVE Online sanırım gerçekten beni en çok düşündüren ve tüylerimi diken diken eden oyun olmuştu.
Hatta ilk paramla aldığım Tristan’ımı unutamıyorum. Galaksinin dört bir köşesinde uzay korsanlığı yapacağım diye aldığım bu ufak gemi, beni ne kadar uzun süre götürmüştü.Öyle bir gönül bağı kurmuştum ki, bir çizik gelse içim yanıyordu. Bütün bunları bir yana bırakıyorum, EVE Online’da benim için çok daha farklı bir şeyler vardı, hep aradığım, hiçbir zaman bulamadığım bir hissiyatı tadıyordum her oynayışımda.
Seneler sonra üzerine düşündüğüm vakit, bunun olasılıklarla ilgili bir şey olduğunun farkına vardım. Herkesin farklı sunuculara bölünmüşlüğü ile yaratılan izolasyon hissi EVE Online’da mevcut değildi. Mevcut değildi diyorum çünkü tek bir devasa sunucu üzerinden çalışıyordu oyun, bu sebeple, oyunu oynayan tanıdıklarınız galaksinin bir yerlerinde mutlaka gezinmekteydi.
Bu beni Tristan’ı daha uzaklara götürmem için ittiren yegane hissiyattı. EVE’in dünyası bana bir şekilde, gerçekten çok farkı yokmuş gibi geliyordu. Sonuçta sınırları belli olsa bile orası da bir şekilde uzaydı ve bu uzayın gerçekliği yadırganamazdı. İçerisinde çeşitli ilişkiler kurulan ve zaman geçirilen bir uzay.
Enteresan geliyordu, kendimi bunları düşünmekten alıkoyamıyordum, yaptığım her ticarette, gördüğüm her gemide, uzakta bir yerlerde, bambaşka bir hayatın o gemiyi yönlendirdiğinin farkında olmak tüylerimi diken diken ediyordu. Bu diğer MMORPG’ler de erişebildiğim bir his değildi.
Çok ilginç insanlarla tanışmıştım EVE’de. Bir keresinde, eşi tarafından terkedilmiş, tek başına çocuğunu yetiştirmeye çalışan genç bir anne ile tanışmıştım. Oyunda arkadaş olmuş, beraber takılmış, uzun saatler boyunca muhabbet etmiştik. Yaşım oldukça küçük olduğundan hikayesi beni oldukça etkilemişti. İki işte beraber çalışıyordu, üniversiteyi bırakmıştı, çocuğuna bakabilmek için kendini heba ediyordu. Buna rağmen vazgeçmiyordu tabii ki. Tek lüksü ise geceleri girdiği EVE Online idi. Burası ona gerçek hayatta yakalayamadığı özgürlüğü, dostlukları ve zaferleri sunuyordu. Galaksi onun için, sonsuz potansiyel ile dolup taşıyordu.
Hiçbir zaman yargılamadım sanırım böyle insanları. Kendim de oyun oynarken gerçeklikle ilgisini kolay yitiren birisi olarak, bunu bir yaşam tarzı haline getiren insanın seçimlerine saygı duymaktan başka bir şey yapmak istemedim.
Kurulan ilişkiler, atılan kahkahalar, dökülan gözyaşları, bunlar olmasaydı Tristan ve benim yaşadıklarım daha mı az gerçek olurdu? Gerçek bir galaksi ile EVE’in galaksisini birbirinden ayıran nedir? Orası da varoluşun garip bir şekli değil mi? Yoksa kendimi mi kandırıyorum?
EVE Online, benim için bir hikaye mezarlığı artık. Farklı bir uzay, farklı bir evren, farklı bir dünya olduğunun bilincindeyim fakat bir gün Tristan’ın kokpitine yeniden gireceksem, bu tamamen benim şartlarımla olacak sanırım.
Nedense yeniden oraya dönmeye cesaret edemiyorum. Bütün yaşantılardan sonra, tekrar o galaksiye gidip, kendimi maceralara atmak istemiyorum, sebebini kendim de çok fazla anlayamıyorum çünkü bir yanım oturup sabahlara kadar orada olmak, yeni insanlarla tanışmak, onların hikayelerini dinlemek istiyor.
Ve bana böyle hissettiren bir başka devasa online oyunla henüz karşılaşmadım.