Makale

Oyun Akademisi #56

Oyuncu olmanın zor taraflarından biri, seçimler sanırım. Dünyayı kurtarmak, dünyayı kurtarmamak, bencilce seçimler yapmak, seçimlerinin arkasında sonuna kadar durabilmek.
Bazen ise, tek başına kalmak.

Oyunlar, bazen, sadece bazen yalnızlık anlamına gelir. Çünkü bazen ikinci kişiyi seçmezsin hayatında, ikinci kişi demek, kaybetme olasılığı demektir ve kaybetmek çoğu zaman eğlendirmez.
Bütün yaşantını bir araya getirdiğin vakit, senin için değerli parçaları kutudan çıkarıp incelediğinde. Aldığın kayıt noktaları, tanıştığın NPC’ler, tamamladığın Quest’ler ve aldığın yetenekler. Dünyayı kaç kere kurtarmışsın, yaptığın kaç seçim kötü sonuçlanmış, hikayeni ne kadar hakkıyla yaşamışsın?

“Fakat Dragonlar ile ilgili okumak ayrı bir şey, onları görmek ayrı bir şeydir.”

Sonuçta, her oyun gibi, bunun da bir sonu var, sonunu bilmediğin zaman ise yaptığın seçimlerin değerini bir türlü anlayamıyorsun. Yeni bir hayat, dönüşler, farklı insanlar ve nadiren, sana sunulan “Romance” opsiyonları.

Eskiden oynadığım RPG’lerin epik kahramanlarına büyük ilgi duyardım. Squall, Tidus, Yuri Volte, Indoril Nerevar, Demi-Fiend, Sora, Ryu, Cloud falan derken, büyüdükçe bunlara duyduğum ilgiyi kaybetmeye başladım. Bütün o görkemli, cool sahnelerin ardında, bu karakterlerin hepsi çok büyük hüzünler taşıyordu çünkü.

Cloud, bir şeye sahip olmanın getirdiği mutluluğun, onu kaybetmenin üzüntüsü kadar güçlü olduğunu öğrenip kendini kapatmıştı, Tidus, sevdiği kadın için bir rüyadan fazlası olamamanın ağırlığı ile yitmişti, Nerevar, canını emanet ettiği dostları tarafından ihanete uğramanın hüznü ile yok olmuştu, Demi-Fiend ise değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu görüp, eski hayatının üzerine yepyeni bir varoluşu kabullenmiş, insanlığını arkasında bırakmıştı.

Bütün bu kahramanlar ve aklıma gelmeyen daha fazlası, çok büyük bedeller ödeyerek “kahraman” olabildiler. Çünkü kahraman olmak bunu gerektiriyordu, bir ikon olmak, kendinden çok daha fazlasını düşünerek bütün varlığını bu uğurda feda etmekti kahraman olmak. Bunun farkına vardığım gibi, kahramanlara olan ilgimi yitirmiştim.

“Gundam serisinden Char Aznable, karakter olarak, kahraman, anti-kahraman ve kötü adam sınırlarını keşfetmiş nadir örneklerden.”

Çünkü onlar aptaldı, Sephiroth, Cloud’dan çok daha fazla şey başarmıştı, Vivec’in adına şehirler kurulmuş, namı kitaplara geçmişti. Tidus Spira’yı kurtarmıştı fakat anısını sadece bir elin parmakları kadar kişi hatırlayacaktı. Demi-Fiend ise eninde sonunda iki taraf arasında kalmış bir satranç taşıydı.

Oyunlar ile büyüyen birisi olarak, hayatım boyunca kendimi kahraman-anti-kahraman-kötü adam üçgeni arasında geçişler yaşarken buldum. Hem oyunlarda, hem de gerçek yaşamda. Bir şeyler feda ettiğim zaman 15 saniye için Tidus gibi hissettim, pişmanlıklarımla Sephiroth oldum, bazen ise sadece Raziel gibi anlaşılamaz olmayı kabul ettim.

Oyuncu dediğin, seçimler yapmaya kendisini alıştırmıştır. Seçimler onun için hala zordur fakat diğer insanlara göre yine de daha kolaydır. İnsanlar arasında seçimler, iş arasında yapılan seçimler, okulda yapılan seçimler, aşılan engeller, yenilen düşmanlar. Bilinmeyen hikaye sonları ve kaçırılan gizli sonlar.

Fakat hayat biraz bu değil mi? Çoğumuz asla o büyük fedakarlığı yapıp kahraman olamayacağız, sadece ekranlarda görüp, “ben de böyle olmak istiyordum, fakat artık çok geç” diyeceğiz.
Ama bazen, işte bazen o büyük fedakarlığı yapmanın nasıl bir şey olduğunu hissetmek istiyor insan.

Nebraska, kahraman olmanın bağlamları üzerine harika bir deneme”

İnsan oyunlarda olduğu gibi, o zor seçimi yapmak ve nasıl hissettirdiğini bilmek istiyor. Kolay olmadığı çok açık, fakat o noktadan sonra kahraman olmayı başarabilirsen, bir dakika için bile olsa, kendinden daha büyük hissedebilirsen, belki de oyuncu olarak, yaşamının en büyük “başarımını” açmış olursun.

Unutmayın çocuklar, elinde tahta kılıç ile değirmenlerin peşinde koşan bir kahraman olmak, son model silahları, zırhları ve planları olan bir hödük olmaktan daha kıymetlidir.

Not: Konuyla ilgili, “Nebraska” isimli filmi izlemeniz öneririm, kahraman olmanın, bir çok farklı çeşidi olduğunu o zaman göreceksiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu