Makale

Oyun geliştiricileri paneli

4 Mart 2008 Salı günü Ankara’da bulunan Başkent Üniversitesi Rektörlük
binasında, Avni Akyol salonunda bu ülkede oyunlar adına bir şeyler yapıldığının
kıvılcımları gözüktü adeta. Ne devletimiz ne de para sahibi olan “Büyük ve
başarılı iş adamlarının” para getiren iş sektörü kategorisine koymadığı dijital
oyun sektörünün önemli başlıkları tartışıldı, konuşuldu. Geçmişte nerde
olduğumuz, şu anda nerelerde bulunduğumuz ve gelecekte de bu sektörün neresinde
bulunabileceğimiz hakkında fikirler verildi, konuşuldu.

Açıkçası ben panele giderken bu denli konuştuğunu ve dinlediğini bilen bir
toplulukla karışılacağımı ummuyordum. Benimle aynı sırada bulunan basın
mensuplarından bazıları dışında, konferans salonundaki hava “Biz burada bulunma
sebebimizi çok iyi biliyoruz” şeklindeydi. Ceidot-Ceiron Stüdyoları temsilcileri
Hakan Nehir, Deniz Aydınoğlu, Tuna Hünerli ve Tamer Karataş, ana projeleri olan
“Hükümran Senfoni”nin (HS) yan projelerinden biri olarak Hükümran Senfoni
Online’ı (HSO) tanıtmadan önce ve sonra sektörün durumu hakkında görüş
bildirdiler ve soruları cevapladılar. Aynı şekilde Mynet Oyun Uzmanı ve HSO’ın
en büyük destekçisi olan Mynet’in temsilcisi Murat Yavuz Kaplan da, Ceidot’la
ortak oldukları projeleri hakkında konuşmanın yanında sektörün durumu hakkında
açıklamalar yaptılar, çok değerli yorumlarını bizlerle paylaştılar. Kısacası
herkes oraya yeni bir oyundan çok ileride yapılması gerekilen yeni oyunlardan ve
nasıl yapılacaklarından bahsetmeye gelmişti

Konuşmalar başlayınca anladım ki yavaş yavaş birileri olayın ciddiyetine varmaya
başlamış. Belki de bundan 10 sene önce yapmamız gereken konuşmamız gereken
şeyleri şimdi yapmaya başlıyoruz. Yine de yavaş veya hızlı fark etmez “Başlamak”
bile bu sektörde ilerlemenin en önemli adımı olarak göze çarpıyor.

Panel başlar başlamaz akış gereği ilk açıklamalar HS’nin ne durumda olduğuna
yönelik oldu. Geçtiğimiz yıllarda Ceidot stüdyolarını ziyaret etmiş,
projelerinin ne durumda olduğunu görme fırsatı bulmuştum. Daha sonra
kendilerinin yayınladıkları tanıtım videolarıyla da oyun dünyasındaki herkes
HS’nin ne durumda olduğunu görmüş oldu. Oyunun türü RPG’ydi. Teknoloji
demolarında yaptıkları işe ve sahip oldukları kurguya ne kadar bağlı olduklarını
gösteren ekip* panele üzücü bir açıklama ile başladılar (*Panelde bulunan ekip
Hükümran Senfoni oyununda çalışan ekibi temsil eden ekipti. Aynı zamanda da
HSO’ı hazırlayan ekipti). Hükümran Senfoni projesinin yapımı durmuştu. Daha
doğrusu durmak zorunda kalmıştı. Bu konunun ayrıntısına panelin ilerleyen
bölümlerinde değinecek olan yazılım mühendisi Deniz Aydınoğlu öncelikle yeni
projelerini tanıttı.

Yeni projeleri Hükümran Senfoni ile aynı ismi ve kurgu yapısını taşıyan
“Hükümran Senfoni Online” oyunuydu. Web tabanlı olan HSO bir nevi Ogame benzeri
olacağını söyleyen Aydınoğlu, oyunun dağıtımının Mynet tarafından yapılacağı ve
dağıtımının ücretsiz olacağını açıkladı. ÜyelikAl.com’un da kullanıcı
hesaplarında etkili olacağını sözlerine ekleyen Deniz Aydınoğlu, oyunun strateji
öğelerinin yanında RPG öğeleri içereceğini de belirtti.Oyunun buraya kadar anlatılanlarla diğer web tabanlı oyunlarla hemen hemen aynı yapıya sahip
olduğunu fikrine kapılmışken Aydınoğlu ekledi: “Buraya kadar zaten diğer web
tabanlı oyunlarda da aynı şeyler görmüş, oynamış ve hala oynuyor olabilirsiniz.
Ama HSO’nun diğer oyunlardan farklı olduğu ve önem verilen bölümü savaşlardır.”
Aydınoğlu, öncelikle savaşların online yani çevrimiçi kullanıcılar arasında
yapılabileceğini açıkladı. Yani o sırada bilgisayarının başında ve oyunda
olmayan bir kullanıcıya saldırmanın mümkün olmadığını belirtti. Offline yani
çevrimdışı savaşların haksız rekabete yol açabildiğini bunu engellemek
istedikleri için sadece çevrimiçi savaşlara izin verdiklerini sözlerine ekledi.
İlk planda bu bende biraz “Neden haksız rekabet olsun ki?” düşüncesi
oluşturduysa da oyunun anlatımının yapıldığı videoda izleyeceğiniz üzere, savaş
ekranları Flash teknolojisiyle geliştirilmiş ve kişinin gerçekten online olup
ordularının hamlelerini yapması gerektiği Might & Magic kokan bir yapıdaydı.
Açıkçası oyun gerçekten bu özelliğiyle diğer bütün web tabanlı oyunlardan
ayrılmaktaydı. Bir nevi browser’da Might & Magic veya Final Fantasy Tactics
oynuyor gibiydiniz. Tabi HSO kendi kurgusu, ırkları, yapıları ve görünümüyle
tamamen bambaşkaydı.

Daha sonra söz alan Murat Yavuz Kaplan oyunu kendilerinin beğendiklerini, bu
nedenle de bir anlaşma yaptıklarını Mynet’in HSO’ya sponsor olduğunu, oyunu
Mynet üzerinden ÜCRETSİZ olarak dağıtacaklarını tekrar hatırlattı. Oyunun Mart
2008’in ikinci haftasından sonra “Open beta” yani halka açık olarak denemelerine
başlanacağı, en geç Mart 2008’in sonunda “HSO Beta” sürümünün oyucularla
buluşturulacağı açıklandı. Oyunla ilgili daha fazla ayrıntıyı panelin ilerleyen
bölümlerinde konuşmak isteyen konuklar, seyircilerin sorularına cevap vermek
istediler. Zaten panelin amacı da bu soru – cevap ve açıklama bölümünde ortaya
çıktı.

İlk sorular Hükümran Senfoni oyunun yapımının neden durduğu yönündeydi. Aslına
bakarsanız Türkiye’de oyun ve oyuncuyla ilgili herkesin tahmin edebildiği bir
nedenle durmuştu yapım. Bundan 5-6 ay HS’ye dünya çapında yayıncı arandığını
herkes biliyordu. Ancak son durumlardan kimse haberdar değildi ve Deniz
Aydınoğlu projelerine ne olduğunu anlatmaya başladı. Öncelikle HS’nin yapımı
için HSO’nun yapıldığını söyledi. Yani stüdyo oyun yapmak için gerekli olan
parayı başka bir oyun yaparak kazanmayı planlıyordu. Mynet’in bu projeye yatırım
yapması ile yarım kalan HS projesinin devam edebileceğini söyledi. Ancak sadece
Mynet’in desteğiyle bu projeyi bitirmelerinin mümkün olmadığını da belirtti.
Kısacası HS’ye Rusya ve Türkiye dışında yayıncı bulunamamış ve bu durumun
getirdiği maddi yetersizlikten dolayı projenin yapımı durmuştu. Aslına
bakarsanız bunları söylerken ben bir yandan da seviniyordum. Sevinmemin ilk
sebebi projenin iptal edilmemiş olmasıydı. İkinci sebebi ise bu yetersizlikler
ve imkânsızlıklara bu ekibin nasıl karşı çıktığıydı. Diğer sektörlerdeki birçok
“Türk” firması buna benzer zorluklarla karşılaştığında ya kapanmış ya da
devredilmişti. Hele ki oyun sektörü gibi Türkiye’de “Olmayan sektör” olarak ilan
edilen sektördeki bir firmanın bu azmi ve başarısı beni sevindiriyordu.HS’nin yapımının çok ciddi paralar gerektirmesinin sebebini şöyle açıkladı Deniz
Aydınoğlu: “Bizler HSO’yu 5-6 kişilik bir ekiple 6 ay gibi bir sürede
tamamladık. Bu altı aylık sürede bir oyun projesinin hem kendine yetmesi hem de
onu üretenleri doyurması, kısacası para kazandırması gerekir. Aynı durumu HS
için düşünürseniz, çok daha ciddi yatırımlara ihtiyaç duyduğumuzu
anlayabilirsiniz. Geçtiğimiz dönemlerde yayınladığımız ve sizlerin hem internet
ortamından izleme hem de dergilerde verilen medyalarla izleme imkanı bulduğunuz
tanıtım videosunun (Bir nevi demonun) firmamıza maliyeti tam 600.000 YTL oldu.
Olaya bu şekilde baktığınız zaman HS için yaklaşık 10.000.000$ civarında bir
rakama ihtiyaç duyuluyor. Bu rakam sadece HS için değil günümüzde ciddi bir
yapım olmaya kafaya koymuş her oyun için düşünülen rakamlardır. Bu rakam eğer
yaptığınız oyun tutarsa (ki kimse tutmayacak oyuna bu parayı yatırmaz) size ve
sizin destekçilerinize iki – üç katı şeklinde geri dönebiliyor. Yayıncılar sizin
demonuzu projenizi beğense bile sizleri maksimumum 2 sene finanse edebiliyor ve
ondan sonrası için gelişmeleri ilerlemenizi haklı olarak görmek istiyor. Bizler
neredeyse kendi kaynaklarımızla oluşturduğumuz demoyla bile istediğimiz
bölgelerde yayıncı bulamadık. Amacımız HS projesinin rafa kalkması değil. Ancak
şu anda para olmadan HS’yi de yapmamız mümkün değil. Bu nedenle kendi
kaynaklarımızı yaratmalı ve o oyun projesini yaşatmak için elimizdekileri
kullanarak, başka oyun projeleri ile HS’nin yapım parasını kazanmaya
çalışıyoruz. Parayı kazandıkça HS projesinde ilerleyeceğiz ve böylece HS’nin
yeni teknolojilerden uzak bir şekilde gelişmesine de engel olacağız.” şeklinde
konuştu.

Ülkemizde Aydınoğlu’nun söz ettiği para miktarı diğer sektörlerde çok ciddi bir
rakam olarak görülmemekte. Ancak sektör oyun sektörü olunca bu yatırımı kimsenin
yapmasının mümkün olmadığını söyledi Deniz Aydınoğlu. Yatırım demek bir nevi
bağış demekti, karşılıksız “Alın bu parayı kullanın” demekti. Bu nedenle de oyun
geliştiricilerine de bir tüyo verdi; “Yaptığınız veya yapmayı planladığınız ilk
projeleriniz basit olmalı ama değişik olmalı. Günümüzde yapılan benzer oyunların
ne hale geldiğini hepimiz görebiliyoruz. Farklı şeyler yakalar ve hedefinizi
yüksek tutarsanız başarısız olmazsınız. Ayrıca yaptığınız projeler mutlaka ve
mutlaka Türkiye dışında hedefleri olan projeler olmalı”. Deniz Aydınoğlu örnek
olarak; Türkiye’de “İyi oyun projesi” adı altında hazırlanan çok sağlam 13-14
yapım sadece Türkiye hedefli olup yayıncı bulamadığı için daha piyasaya
çıkamadan kaybolup gittiklerine değindi.

Daha sonra gelen sorular ise ülkemizdeki oyun sektörünün “Neden/Nasıl bu
hallerde?” olduğuna yönelikti. Bu konuya en uygun cevap ise Murat Yavuz
Kaplan’dan geldi: “Türkiye’de bu sektöre yönelik tam anlamıyla bir bilgisizlik
mevcut. Korsan kullanımı bu bilgisizliğin en önemli bölümünü oluşturuyor. Daha
doğrusu korsan kullanımı demekten çok ben onlara “Maymun İştahlılar” diyorum.
Görüyorsunuz, insanlar bir oyun yapmak için neler yaşıyor, ne kadar fazla zaman
harcıyor? Bu kadar özen gösterilen, bu kadar emek verilen şeylerin bu derece
ucuza ve bu şekilde bilgisizce, kültürsüzce harcanması hem ülkemiz için hem de
bu sektör için çok zararlı. Dünde zararlıydı, bugün de zararlı, yarın da zararlı
olacak. Herkes “Her” oyunu oynamak zorunda değildir. Ancak korsan piyasasının
var olduğu ve bu “Doyumsuz” anlayışa sahip olan insanlar ayda 20-30 tane oyun
alıp belki hiçbirini bitirmeden bir köşeye atıp bırakıyor. Oyun oynamak bir
kültür işidir ve bu kültürde maymun iştahlılık yoktur.” şeklinde konuştu.Ülkemizdeki korsan oyun durumuna en traji-komik örnek ise ekibin yazılım
mühendislerinden olan ve aynı zamanda Koridor oyununun yapımcısı Hakan Nehir’den
geldi: “Ben Koridor oyununu ücretsiz yayınladığım zaman oyunun korsanını
görebileceğimi hiç düşünmemiştim. Bir gün köprüden geçerken yerde oyun satan
birini gördüm. Tezgâhında ise Sony etiketli güzel bir şekilde paketi hazırlanmış
Koridor oyunu duruyordu. Oyunu sırf kabına harcanan emekten ve satıcının
tepkisini meraktan satın aldım ve sonra satıcıya “Bu oyunu ben yaptım, biliyor
musun?” dedim. Adam suratıma şöyle bir baktı “Ya ağabey git işine ya!! Koskoca
Sony yazıyor görmüyor musun?” şeklinde konuştu. Ülkemizdeki oyun satıcıları bu
durumdayken kullanıcıların ne durumda olduğunu siz tahmin edebilirsiniz.
Ülkemizde oyun programcılığı veya bunun gibi işleri fazla yapabilen insan yok.
Yapabilenler amatör ruhla ve kendi kendilerini yetiştirebilmiş insanlar.
Yetiştirilmiş, okulunu okumuş (Oyun programcılığından bahsediyorum) kimse yok.
Bu nedenle bizler bu konunun bilenleri olarak oyun programcılığı ve oyun
hazırlama konuları hakkında meraklı olan ve bu konular hakkında bilgi almak,
öğrenmek isteyen herkese yardımcı olmaya, yetiştirmeye çalışıyoruz.” şeklinde
konuştu.

Bu panelde de görülmüştü ki kopya oyun sadece bir CD bir DVD olmaktan çıkmış,
oyun sektörü adlı binayı tek başına yıkabilecek bir patlayıcı haline gelmişti.
Düşünün, ülkemizde satılan oyunların orijinal olarak alınmaya başlandığını, o
zaman ne olacağını? Bugün oyun sektöründe ayakta kalmaya çalışan yazılı basın ve
internet siteleri var. Sabit ve devamlılığı olan TV programı bulmak mümkün
değil. Orijinal oyunlar alınmaya ve satılmaya başlandığında ilk olarak talepten
dolayı orijinal oyun fiyatları düşecek. Gerçekçi olunmalıdır ki asla bir
orijinal oyun fiyatı 10 YTL’ye inmez, inemez. Crysis gibi bir oyun için 50 YTL
ucuz bir fiyattır. Orijinal oyun alınmalarının artmasından sonra ne olabileceği
durumuna bir örnek verelim:

Ortalama her orijinal oyunun fiyatı 50 YTL olsun. Böylece oyun satın alan
kişiler aldıkları oyunun kabına bile gözü gibi bakacaktır. Daha sonra insanlarda
“Kötü oyun almak istemiyorum!” düşüncesi oluşacaktır. Çünkü kimse kötü oyuna
para vermek istemeyecektir. Kötü oyun almak istemeyen oyuncular ya yerli-yabancı
internet sitelerinden oyunun demo versiyonunu veya videosunu indirecek,
makaleleri yazıları okuyacak ya da bir dergi alacak oradan bakacak ve ona göre
fikir edinecektir. Böylece oyun dergisi yazarlığı ve internet sitesi yazarlığı
saygın bir meslek, oyunu gerçekten bilen insanlar tarafından yapılacak gerçek
bir meslek haline gelecektir. Oyuncular da bu insanların verdiği notlara yazdığı
yazılara göre hesap sorabilme hakkına sahip olacaktır. Bugün kalkıp Türkiye’de
kimse kimseye “Kardeşim sen bu oyuna nasıl bu puanı verdin?” diyemiyor demiyor.
Çünkü beğenmezse elindeki oyunu atabilecek kadar ucuz paraya almış. Ama düşünün
bunun tersini. İşte kalite o zaman ortaya çıkacaktır. Bunların yanı sıra
insanlar ellerindeki oyunu suyu çıkana kadar oynayacak ve her şeyini öğrenme
yaşama imkânı bulacaktır. Birçok oyun meraklısı ellerindeki oyunların nasıl
yapıldığını merak edecek ve ilgilendiğinde bu oyun programcılığının para getiren
bir meslek olduğunu görecektir. Para getiren meslek demek yatırım demek istihdam
demektir. Bunun yapılması hem Türkiye’nin bu büyük pastada ciddi bir payı
olmasını sağlayacak hem de ülkemizden çok kaliteli yapımlar çıkabilecek çok
kaliteli yapımlarda ülkemizde her yönüyle bulunabilecektedir. Ancak korsanın
hayatımızdan kolay kolay çıkmayacağı da bir gerçektir. Yine de yapabileceğimizin
en iyisini yapmalıyız düşüncesindeyim. Her ne kadar Türkiye’de oyun sektörü
emekliyor olsa da ayağa kalkmasını, yürümesini, koşmasını hatta uçmasını biz
kullanıcıların yaptıkları ve yapacakları sağlayacaktır. Bu tür toplantıların,
panellerin ve buluşmalarında temel amacı budur zaten.Ülkemizdeki oyun sektörünün sorunlarına değindikten sonra HSO’ya geri dönüldü.
İlk konu internet kafelerde bu oyunun ne derece tutulabileceği sorusuydu. Murat
Yavuz Kaplan bu soruya internet kafelerin, Türkiye’de çevrimiçi oyunların can
damarı olduğunu oradaki oyuncuların bu oyunu oynamalarının çok önemli olduğunu
ve oynayacaklarını umduğunu belirtti. Bir başka soru diğer çevrimiçi oyunlarda
sık sık karşılaşılan hesap hırsızlığı, çoklu hesap ve sorun anında kullanıcıya
destek konularındaydı. Oyunun henüz kullanıcıya sunulmamasından dolayı bu
konuları ancak oyun çıktıktan sonra tartışabilecek ve değerlendirebilecek
noktaya geleceklerini söyleyen Kaplan, Mynet’in bu konuda çok titiz ve hassas
olduğunu sözlerine ekledi.

Panel sonlanmadan önce son sorular HSO’nun internet bağlantısı ile olacak olan
ilişkisi üzerineydi. Hem kota olması hem de bağlantı hızının diğer ülkelere göre
halen yerlerde olmasının bu oyunun kullanıcılarını etkilemeyeceğini belirten
Deniz Aydınoğlu “HSO aynı anda 10.000 oyuncuyu çevrimiçi olarak savaş ekranında
gösterebilecek bir yapıya sahiptir. Oyunun ilk kurulumunda gerekli olan dosyalar
(700-800kb civarı) bilgisayarınıza indirilecek, daha sonra gerekli olan dosyalar
siz oyun oynarken arka planda indirilmeye devam edecektir. Çok düşük alım
gönderim verilerinin olacağını size garanti edebilirim. Hatta örnek vermek
gerekirse Ogame oynarken 3 birim veri alıp yolluyorsanız HSO’yu oynarken 1 birim
veri alıp göndereceksiniz” şeklinde konuştu. Son olarak bu yapımında sadece
Türkiye’yi değil yurtdışını da hedeflediğini sözlerine ekleyen Deniz Aydınoğlu
diğer bütün katılımcılarla birlikte teşekkür ederek paneli noktaladı.

Bu tür aktiviteler her ne kadar biz sizinle paylaşmak istesek de izlendiği kadar
etkili olamıyor. Eğer sizlerde bu sektörde gerçekten bir şeyler yapmak
istiyorsanız, bu sektörün sorunlarını konularını tartışmak ve anlamak
istiyorsanız mutlaka bu tür paneller ve toplantılarda bulunmanızı öneriyorum.
Hem konuştuğunuz insanlar hem de dinlediğiniz insanlar sizden biri olunca
ortamda inanılmaz olumlu bir hava oluyor. Her ne kadar sektörün bulunduğu durum
umut verici olmasa da bu tür organizasyonlarla bu sektöre umut vermek ve
ilerletmek çok daha kolay olacakmış hissini uyandırıyor. Unutmadan yukarıda
sizlere aktarmaya çalıştığımız panel TÜBİTAK-SOBAG’ın 107K039 numaralı ve
TÜBİTAK 2007/1 tarafından desteklenen “DİJİTAL OYUN KÜLTÜRÜ VE TÜRKİYE’DE
GENÇLİĞİN İNTERNET CAFE KULLANIM PRATİKLERİ” projesi kapsamında düzenlenmiştir.

14 Mart 2008’de de “TÜRKİYE’DE DİJİTAL OYUN SEKTÖRÜ VE OYUN GELİŞTİRİCİLERİ
ÇALIŞMA GRUBU VE PANELİ” düzenlenecektir. Bu panel İstanbul’da yapılacak ve
Ankara’dakine göre çok daha kapsamlı bir panel olacaktır. Hem katılımcıları hem
de işlenecek konularıyla son dönemde Türkiye’de oyunla ilgili söz sahibi olan en
önemli isimlerin toplanacağı bu paneli kesinlikle kaçırmamalısınız. En azından
“Oyun oynuyorum” ve “Oyunları seviyorum” diyorsanız mutlaka bu paneli
kaçırmayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu