Makale

Oyun piyasasının en büyük sorunları

Oyun dünyası çok büyük, dolayısıyla firmalar ve yapılan projeler de bir o kadar büyük oluyor. Böylesine büyük bir piyasadan herkes nasibini almak istiyor. Böyle durumlarda da büyük firmaların kıyasıya rekabetine şahit oluyoruz. Ancak bazen yapılan şeyler, oyuncuları mutlu etmiyor. Ben de bu yazı dizisinde oyun sektöründe yaşanan sorunları size aktarmaya çalışacağım.


1) Sektör büyüyor, ihtiyaç artıyor.


Oyun sektörünün artık pastadan ne kadar büyük dilimler aldığını bilmeyenimiz yoktur. Hollywood ile kapışabilecek düzeyde büyük yapımların meydana çıkması tabii ki oyuncular için çok güzel bir durum. Ancak böyle bir sektörde birşeyler üretmek oldukça zor. Büyük oyunların masrafı da büyük oluyor. Peki nereden karşılanacak bu para? Tabii ki oyunculardan. Son zamanlarda oyun fiyatlarından şikayet etmeyenimiz yoktur. Bu sorun sadece ülkemizdeymiş gibi gözükse de aslında bütün dünyayı kapsayan bir sorun. Hatırlarsanız yakın zamanda Portal 2 fiyatıyla oyuncuların tepkilerini toplamış ve çoğu oyuncunun protestosuna maruz kalmıştı. Bu sorun çözülürse sanırız oyunculardan büyük bir yük kalkmış olacak.



2) Single player mı? O da ne?


Bu bir sorun gibi gözükmeyebilir başta, ancak tek kişilik oyun modlarının yavaş yavaş tarihe karıştığı bir gerçek. Her ne kadar çoğu oyun hala mükemmel senaryolarıyla bizi başlarına kilitleseler de çoğu oyun sadece çoklu oyuncu modlarıyla bile çok büyük satış rakamlarına erişebiliyorlar. Devasa bir senaryo yaratıp müthiş kurgular mı hazırlamak daha kolay, yoksa sadece gerçek oyuncuların oynayacağı bir dünya tasarlamak mı? Firmalar için bu sorunun cevabı tabii ki multiplayer oluyor. Burada oyun firmaları en kolayı tercih ederek sadece multiplayer modlarına ağırlık verebiliyorlar. Oyuncuların bir kısmının konudan rahatsız olmaması, diğer tek kişilik modları seven oyuncularında zorla boyun eğmesine neden oluyor. Çünkü bir kısım oyuncuya göre tek kişilik oyun modu çokta eğlenceli değil.

3) Parça parça oyunlar!


Evet, indirilebilir içeriklerden bahsediyoruz. Eskiden çıkan oyunlar tamamen satışa sunulur, daha sonra beğenilirse genişleme paketleri piyasaya sunulurdu. Bu sayede ana senaryoyu bitirmiş olur, diğer yan senaryoları oynardınız ve bu sizin oynanışınıza bir etki etmezdi. Ancak bir kaç sene önce oyun dünyamıza giriş yapan DLC’ler yani diğer adıyla indirilebilir içerikler bu durumu oldukça değiştirdi. İlk çıktığında oldukça masum gözüken bu içerikler büyük bir oyuncu kitlesi tarafından da oldukça sevilmişti. Ancak uzun vadede işler beklenildiği gibi gitmeyecekti.


Yanlış anlamayın halen birçok oyuna çok güzel içerik paketleri çıkıyor ve verilen parayı sonuna kadar hakediyorlar, ancak bir de oyunun önemli bir kısmını DLC olarak piyasaya sürme durumu var ki, işte kabus burada başlıyor. Mantıklı düşünürsek içerik paketlerinin oynanışı ve ana oyunu fazla etkilememesi gerekir. Ama günümüzde çıkan oyunlar tam bir oyun olarak piyasaya sürülmüyor ve çıkışından hemen sonra DLC’ler ile destekleniyor. Bu da akıllara “Biz yarım bi oyun mu aldık?” cümlesini getiriyor. Siz yarım bir oyun almadınız, ama oyunu tamamiyle bitirmek için bu paketlere sahip olmalısınız. Her oyunda olmasada bazı oyunlarda bulunan bu olay oyun piyasasını kötü anlamda etkiliyor diyebiliriz.



4) Tekelleşmiş firmalar.


Oyun dünyası büyük, dolayısıyla oyun dünyasının içinde de devasa firmaların bulunmasına şaşırmamak gerek. Bu büyük firmaların oyun dünyasına çok büyük şeyler kazandırdıkları gerçek, peki ya kaybettirdikleri? Büyük firma olmak zor, hem iyi oyun yapmak, hem oluşan masrafı satışlardan vb. yerlerden karşılamak ve şirketi olabildiğince büyütmek. Yani onlara burada suç atmak oldukça zor ancak onlarında hatalı olduğu yerler var. Böyle firmalar piyasada varlığını devam ettirmek adına indie (özgün yapımlar) oyunlara göz dikmiş durumlar. Geçtiğimiz günlerde EA’nın PopCap’ı satın alması buna iyi bir örnek. Özgün oyunlar bir firmaya bağımlı olduklarında özgünlüğünü büyük ölçüde yitirirler. Bunun nedeni satın alan firmanın baskısı olarak gösterilebilir.

Oyun firmalarının bir diğer hatası ise oyun serilerinde meydana geliyor. Bir oyun güzel olduğunda alelacele serinin devam ettirilmesi istenir. Ki bu çoğu zaman çok yanlış bir satış politikasıdır. Oyunseverler bir oyun güzel olduğunda diğer gelecek oyunların serinin üstüne iyi birşeyler katmasını ve çizgisinden çıkmamasını isterler. Ancak işin maddi boyutu araya girince olay birazcık farklılaşıyor. Güzel bir oyunun yanlızca isim olarak satmasını bekleyen firmalar hemen ek paketle veya yeni bir oyunla seriyi ilerletmek istiyor. Bu da çoğu zaman oyun serilerinin sonlarını hazırlıyor.


5) Indie firmalar çok yalnız.


Büyük balıklar, küçük balıkları yutar. Bu kural oyun sektöründe de geçerli. Büyük oyun firmaları büyük paralarla devasa projelere imza atıyor. Bağımsız firmalar ise kendi yağlarında kavrulmaya çalışıyorlar. Büyük firmalar gibi sanayileşmiş bir yapıda olmadıklarından içerik üretme konusunda çok daha özgür olan bu ekipler, ne zaman konusunda ne de senaryo konusunda hiçbir baskıya mahrus kalmıyorlar, dolayısıyla daha bağımsız ve daha önce yapılmamış tarzda oyun geliştirmeleri mümkün oluyor.



Buradaki sorun ise bu firmaların yeterince destek görmemesi. Bu yüzden çoğu zaman güzel fikirler diğer oyunların arasında yitip gidiyor. Çünkü reklam yapma güçleri oldukça düşük olduğundan, diğer büyük firmalar oyunlarını daha iyi tanıtıyor ve böyle fikirlerin arasından sıyrılabiliyor. Oysa ki unutmamamız gereken bir şey, oyun piyasasının her zaman yeni fikirlere aç olduğu gerçeğidir. Zaten son zamanlarda bağımsız oyunlara gösterilen ilgi bunun bir kanıtı niteliğinde. Umarız bu tarz firmalara gösterilen ilgi artar da çok daha iyi ve yenilikçi projeyi görme şansına erişiriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu