Türk oyun yapımcıları belli sıklıklarda ortaya çıkmakta. Ancak Yoğurt
Teknolojileri bugüne kadar en somut adımları atan firma. PUSU’nun yapımcılarını
firma sahibi Cemil Türün’ün açıklamalarıyla geç olmadan tanıyın.
PUSU ve Kriz oyunları için büyük emek verdiniz. Bu işe girdiğinize pişman
oldunuz mu?
Genel olarak oyun üretimi işine girdiğinize pişman oldunuz mu diye soruyorsanız
cevabım hızlı bir hayır. Pusu ve biraz da Kriz ülkemizde üretimi olmayan ya da
çok sınırlı miktarda yapılabilen bilgisayar oyunlarına bir orijinal el atış
örneğiydi. Bu iş böyle yapılır diyebilmek için başlanmış çabalardı. Bu
deneyimler neyin nasıl yapılacağını da, nasıl yapılmaması gerektiğini de öğretti
bize. Örneğin Kriz’in Yoğurt Teknolojileri bünyesinde olgunlaştırılan kısımları
değil, bizim dışımızda gelişen parçaları sorun yarattı ve bu oyun ne yazık ki
hala çıkamadı. Bundan sonra tüm üretim prosesi firmamızca kontrol edilemiyorsa o
işe girmeme kararı almamıza yol açan bir örnektir Kriz. Yani Kriz için bir
pişmanlık yaşadım ama nedeni zannettiğinizden farklı idi sanıyorum.
Biz kendimizi ülkemizde “Anadol deneyimi” diye bilinen yerli otomobil üretme
macerasının bir benzerini yaşıyor gibi görüyoruz. Geçenlerde bu konuda
yayınlanmış yeni bir kitapta da okudum ve bizim de başımıza gelen pek çok şey
Anadol konusunda da yaşanmış: Burada yapabileceklerine inanmayan, bir türlü
kendi insanına güvenemeyen, ayrıca kendisine de güvensiz bir sanayi önderliğimiz
olmuş. Biz, oyun konusunda yerli motoru olan, yerli sanayi üretimi bir oyun
çıkartabildik Pusu ile. Eleştirilebilecek noktaları tabii ki vardır ama ortada
da basılı bir oyun vardır, bunun ortaya çıkması da 10-15 bireyin yıllarca süren
takım oyununun ve inancının sonucunda gerçekleşmiştir.
Türk Oyun sektörü sizce ne aşamada? Yakın gelecekte bizi ne gelişmeler
bekliyor?
Türk oyun sektörü diye bir şey varsa, bunlar 5-6 küçük gruptur. Altında
toplanılacak, bayrak olabilecek bir önder kuruluş henüz yok. Bizim firmamızda
bunu görmek isteyen genç arkadaşlar var, sağolsunlar. Ama biz de bu bayrak
olabildiğimizi iddia edemeyiz. Daha oraya epey yolumuz var.
Yapılanları dünya ölçeğinde inceleyelim isterseniz: Dünyada üç boyutlu oyun
yapabilen 20 civarında ülke var. Bizimkisi de bunların arasında. Ancak dünyada
oyun sektörü, değil 3-5 ülkenin, 3-5 şirketin kontrolüne girmiş durumda. Bugün
sizin yaptığınız oyun üretimi, bulunduğunuz yer neresi olursa olsun, ne bedele
geliştiriyor olursanız olun, siz bu 3-5 global firmanın malı değilseniz marjinal
kalmaya mahkumdur. Artık bağımsız üretici, tek adam oyunu, işte, Balkanlarda bir
stüdyonun oyunu filan kalmamış durumda. Ortada olanların var oluşu da dediğim
gibi marjinal düzeyde, aynı bizim şirket gibi. Bunu yıkabilecek gelişmeler kitlesel oyunlarda, yani massively multiplayer
oyunlarda olabilir. Bu konuda global liderler biraz geriden takipte gibi
görünüyor. Dünyada bu tür oyunların lideri olan ülke Güney Kore. Pazar büyüklüğü
açısından da bu ülke ve Çin hayli enteresan düzeylerde seyrediyorlar, Kore’de
bir tek firmanın yıllık cirosu 200 milyon dolarlar seviyesinde. Bu oyunlarda şu
anda yaygın olarak kullanılan PS2 ve benzeri eski nesil konsol’lar hiçbir varlık
gösteremiyorlar, çünkü internet üzerinden PC’dekilere denk düzeyde oyunlar
oynatamıyorlar. Yeni nesil makinelerde genişbant internet oyunlarının nasıl bir
gelişim seyri ortaya koyacağı ise şu anda bilinmiyor.
Kısacası Türk oyun sektörü diye bir şey olacaksa bunun için önce bir lider firma
ortaya çıkmalı. Bu firma da mesela Kore’de olduğu gibi Avrupa’lı ve ABD’li
standartları çok aşan bir başarı elde edebilmeli. Aksi takdirde bu coğrafyadan
bir dünya oyuncusu çıkması imkansıza yakın görünüyor.
Bugüne kadar oyun olarak görmediğimiz daha önce hiç yapılmamış ama sizin için
özel olan bir film, karakter çizgi roman vs var mı? Böyle bir projeyi hayata
geçirecek misiniz?
Evet var. Dil olarak minyatür tarzı görsellik ve grafikler oyunlarda
denenmedi. Ben ilk okuduğum günden beri zaman zaman Orhan Pamuk’un “Benim Adım
Kırmızı” romanının oyununu yapmayı düşlüyorum. Hem görsel tarz olarak
farklılaşılabilir hem de hikaye olarak dünya oyuncularına özgün gelebilecek bir
konusu var. Oyuncuların, aynı olay içindeki farklı karakterleri onların
gözlerinden oynayabilmeleri, hatta bir ölünün ya da bir köpeğin gözünden bile
oynayabilecek olmaları fikri bana ilginç geliyor. Ayrıca romanın içeriğindeki
minyatür yapan ressamların atelyesi ile bizim oyun yapan arkadaşlarımızın
atelyesi arasında da paralellikler var. Bizim için de, Pamuk’un romanındaki
saray minyatürcülerinin Batı’lı ressamların perspektif kullanmasına karşı
geliştirdikleri düşüncelerin benzerlerini üretirken uygulamada onlara (Batı’lı
oyun tasarımcılarına) eşit ya da onlarınkini aşan bir teknik kullanmak fikri
tüylerimi ürpertiyor. Orhan Pamuk da muhtemelen romanındaki anlatım tekniğini
kullanırken buna benzer bir hisle içinden coşmuş olabilir. Örneğin kırmızı rengi
dile getirip konuşturmak fikri bence gerçekten benzersiz.
Yoğurt Teknolojileri’nin yeni projeleri nelerdir?
Şu anda kendimize özgü bir karakter (Archer) ve onun dünyası üzerinde
çalışıyoruz. Aynı zamanda da bir üst basamak olan multiplayer yani çok oyunculu
teknikte uzmanlaşmak istiyoruz. Bir sonraki aşama ise massively yani kitlesel
olarak oynanabilecek çok oyunculu oyun yapabilmek. Görülebilir gelecekteki
hedeflerimiz bunlar. Arada “Benim Adım Kırmızı”‘yı yapmak da olabilir
bilemiyorum, bu konuda daha detaylı çalışmamız lazım. Bunların yanısıra arada
bir çok satacağı düşünülen bir filmle ilgili olarak bizi arayanlar oluyor, ya da
biz onları arıyoruz. O tarz bir proje ile de karşınıza çıkabiliriz.