Makale

Oyunlar mı bizi, biz mi onları oynuyoruz?

Geçen gün oturdum makineme format attım. Windows artık göçmüş hiçbir şey
çalışmaz hale gelmişti. Hemen yedeklerimi aldım müzikler, resimler, kayıtlı
oyunlar, yazılar vs. İşlemlere başladım. Bilirsiniz bir yerden sonra makineyi
kendi haline bırakırsınız ve o kendisini kurar.
İşte o 15 dakikalık zaman dilimi içerisinde oyun kutularıma bir bakasım geldi.
Kutularından tutunda cdlerin dış dizaynlarına kadar ne değişiklikler
göstermişler. Geçmişte çıkan oyunların içerisindeki kitapçıklar ve yanlarında
verdikleri hediyeler (poster, t-shirt veya şapka kuponları, çekiliş kuponları)
günümüzde çıkanlarınkine oranla çok ama çok daha fazla doyurucu olduğunu gördüm.
Age Empires I, Doom I, Quake II, Maniac Mansion, FIFA99…

Baktıkça eski oyunları oynayasım onları tekrar bitiresim geldi. O sırada
Windows’un kurulumu tamamlanmış geriye gerekli programları ve sürücüleri kurmak
kalmıştı. Oyunları oynamanın verdiği gazla hemen programları ve sürücüleri
yükledim. 3DMark 2005’ten de puan onayımı alınca başladım oyunları yüklemeye.
Eski oyunları yükledim önce. Başladım oynamaya. Yavaş yavaş yeni oyunlara
geçmeye başladım. Strateji olsun, spor olsun, aksiyon olsun hemen her oyunda
değişim göze ve kulağa hitap etmekte. Oynanabilirlikteki değişimler ve genel
oyun mantıkları ise eski ve yeni oyunlarda hemen hemen aynı olduğunu
gözlemledim. Yaklaşık 17 saat boyunca kurdum oynadım sildim ve en son Half Life
2’ye geldim… Bu 17 saat içerisinde FPS dünyasında devrim yaratan serinin ilk
oyunu Half Life 1’ide yüklemiş ve oynamıştım. Fakat ikinci oyunu yükledikten
sonra monitörüme (TV aslında) bakakaldım. Ardından her zaman ki klasik cümle
ağzımdan döküldü… Sonu nereye kadar gidecek? Ya da biz bunlarla nereye kadar
gideceğiz?

Gerçekten de görsellik ve ses efektleri oyunu oynayan veya seyreden kişiyi
gerçek dünyadan alıyor götürüyordu dostlarım. Hemen aklıma Final Fantasy
serilerinin videoları geldi. Daha sonra da sinemalarda kullanılan animasyonlar,
bilgisayar teknikleri… Acaba ilerde biz mi oyunları oynayacaktık yoksa oyunlarda
biz mi oynayacaktık. Yavaştan bana gelmeye başlamışlardı. Hemen oyun videolarını
içeren cd’lerimi elime aldım. Dostlarım bundan 3 sene önce FPS oyunlarına
yapılan oyun videoları yaklaşık 4 ay sonra piyasada olacak Quake4’ün oyun içi
grafikleri ile aynı!!! İyiden iyiye dehşete düşmüştüm. Demek ki şu anda
Driv3r’da seyrettiğimiz videolar birkaç sene içerisinde oyun içi grafiklere
dönüşebilecekti. Eminim bunu hepimiz düşünüyorduk. Ancak eski oyunlarla yeni
oyunları aynı anda yükleyip, oynayıp bir de üstüne karşılaştırma yapınca insan
ürperiyor dostlarım. Böyle bir teknolojik gelişme nasıl bu kadar kısa sürede
olabilir? Bunu sonu nedir? Adresi var mıdır? Şimdi bile bizi bu kadar meşgul
edebilen hayrete düşürüp, hayran bırakabilen oyunlar mümkünken, ilerleyen
zamanlarda olabilecekler biz insanları ne hale sokacaktır??? Donmuş kalmıştım.

Aslına bakarsanız bana yeni oyunların zevk vermesi gerekirken sıkıntı vermeye
başladığını görmeye başladım (Bir kaçı hariç). Nedeni ise teknolojik kopyalar
çoğaldıkça boğulmaya başladığımı anladım. Daha basit ancak daha eğlenceli… Fakat
oyun şirketleri bu istekleri göz ardı etmeye devam ediyor. Buna en iyi örnek FM
yani eski adı ile CM. Yeni oyun serisine finansman kontrolünü oyuncuya bırakmayı
planlıyorlarmış. Dostlarım… Açın CM 92’yi yemin ediyorum şu anki FM’den daha
fazla sezon oynarsınız… Moralim bozulmaya başlamıştı. Yeni oyunlar beni
doyuramıyordu. Birçok oyuncu içinde aynı şey geçerliydi. Büyük firmaların büyük
beklentili oyunları dışında yeni hitlerin gelmediği bir gerçek. Bunu kimse göz
ardı edemez. Peki nedir çözüm. Film gibi grafikler mi? Değişik türler mi? Yoksa
böyle klon oyunlarla yaşamaya devam mı? Kapattım bilgisayarı ve ne yaptım
biliyor musunuz dostlarım. Aldım Game Boy’u açtım TETRIS’i bir 17 saatte onu
oynadım…ve oldukça da eğlendim…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu