Oyunlardaki 10 Klişe
Zaman çok değerli. Bu yüzden vaktimizi dolu dolu geçirip, oyun oynamak için
adeta fırsat yaratmak zorundayız. Ancak bu keyfi yaşarken de hep aynı
enstantanelerle karşılaşmaktan bıktık usandık! Video oyun dünyasında bir takım
klişeler dönüp duruyor. Aşağı yukarı oynadığınız her yapımda, belirlediğimiz 10
başlıktan biriyle mutlaka karşılaşmışsınızdır. Maalesef kendini tekrar eden bu
deneyim ile yaşamayı öğrendik. İşte size video oyunlarının olmazsa olmazları:
Madde 1: Post-apokaliptik diyarlar
Her şeyin güllük gülistanlık olduğu, insanların aralarında barış içerisinde
yaşadığı ortamlar, oyuncuları pek çekmiyor olsa gerek. Zira oyunlarda sıklıkla,
düzenin altüst olduğu, geçmişinde büyük bir felaketin yaşandığı diyarlarla
karşılaşıyoruz. Buna da verilebilecek en güzel örnek şüphesiz ki Fallout dünyası
olsa gerek. Yapımcıların bu tür bir kurguyu tercih etmesinin en önemli nedeni,
güncel dünyanın gerçekliğinden sıyrılıp, daha özgür senaryolar
hazırlayabilmelerinden başka bir şey değil. Yani günümüz New York’unda, her köşe
başını silahlı adamlar ile donatmak pek mantıklı gelmiyor kulağa ama tamamen
kurgusal bir dünyada bunlar gerçekçilik hissi verebilir. Bir klişe ama biz Mad
Max dünyasını seviyoruz.
“Sıradışı araçlar, her biri nevi şahsına münhasır tipler… İşte Mad Max dünyası!”
Madde 2: Oyunun sonlarına doğru
silahsızlaştırılmak
İşte tam bir klişe! Oyuna başlarsınız, doğru düzgün silahınız yoktur, zırhınız
azdır, yetenekleriniz sınırlıdır… Bölümleri ardı ardına geçersiniz, zırhınız
tamamlanır, yetenekleriniz katlanır ve tahribat gücü birbirinden yüksek silahlar
ile tam manasıyla cephanelik gibi dolaşmaya başlarsınız. Her şey çok güzel
giderken, kader ağlarını örer. Bir ara video girer, ya düşmanlara yakalanırsınız
ya da bir yerden düşüp, üzerinizdeki tüm teçhizatı kaybedersiniz. Kontrol
yeniden size geçtiğinde tam manasıyla sıfırsınızdır. Bu isyan tanıdık
gelecektir: “Off, bunca silahı, mermiyi, bombayı, zırhı şimdi kim toplayacak?”.
Yapacak bir şey yok, paşa paşa devam edip, hızlıca eski mühimmatlarınızı
tamamlayacaksınız. Muhtemelen yapımcılar da deri koltuklu ofislerinde oturmuş,
bizim bunları yaparken eğlendiğimizi farz ediyorlar.
“Maalesef biz Rambo değiliz ve oyunlarda muhakkak silaha ihtiyacımız var!”Madde 3: Müstehcen kadınlar
Tamam, biliyoruz, bayanlar son derece estetik varlıklar. Onların oyunlardaki
duruşlarından da memnunuz fakat artık şu açık saçık giyinme işi abartılmadı mı?
Aşağı yukarı her oyunda bir yarı çıplak hatun bulunuyor. Devil May Cry IV’ü ya
da Prince of Persia: Warrior Within’i hatırlayın. Özellikle ara videolarda
ekrana yapışmadınız mı? Bu kadınların ortalarda dolaşması aslında hikaye için
pek mantıklı değil. Zira çevrenizde öyle bir kadın varken, asıl konuya
odaklanamazsınız ki. Kimse sizden kahramanlık filan beklemesin o zaman.
Düşmanlar için de böyle bir dişinin karşılarında ya da yanlarında salınması hiç
iyi değil. Uzun lafın kısası, toplu halde bir konsantrasyon sorunu ortaya
çıkacak, ne iyiler ne de kötüler bu işten ekmek yiyemeyecek(!)
“Bu giyim tarzı hangi yılın modası acaba? Bir savaşçı için fazla zırhsız değil mi?”Madde 4: Kilitli kapılar
En olur olmaz yerlerde karşınıza çıkan kilitli kapılardan bıkmadınız mı? Tam
ulaşmanız gereken yere varmışsınız. Arada yalnızca bir kapı kalmış. Yanına gelip
ilgili tuşa basıyorsunuz fakat bir hareketlilik yok! Niye, çünkü kapı kilitli.
Onca teçhizatla dolaşıyorsunuz, yanınızda roketatardan el bombasına kadar bir
yığın silah var ama siz kilitli bir kapının ardında çaresizsiniz. Sırf bu
yüzden, havalandırma kanallarının aslında gidilecek yere alternatif birer
güzergâh olduklarını öğrenmedik mi? Şimdi soruyorum size, kaç tane oyunda
havalandırmalarda debelenip durdunuz? Yanıt için son yıllarda oynadığınız
FPS’leri gözünüzün önüne getirin. Maalesef bütün bu uğraşılar, oyunlarda
karşılaşıp da açamadığınız kilitli kapılar yüzünden cereyan ediyor.
“Sakın bana anahtarı unuttum deme!”Madde 5: Kaçırılan prensesler
Kahramanlık yapmak için sağlam bir nedenimizin olması gerekir değil mi?
Yapımcılar, loş ışıklı dev toplantı odalarında, geniş çaplı bir beyin fırtınası
gerçekleştirerek kararı veriyor; “Oyundaki kahramanımız, kaçırılan prensesin
peşinden gitsin!”. Aman ne yaratıcı! Prince of Persia’dan Mario’ya kadar sayısız
türden, birçok yapımda bu hikayenin kahramanı olduk zaten. Hele ki Mario’da
prenses hakkında şahibe bile çıkardık(!) Bu nasıl savunmasız bir prensestir ki,
ikide bir kaçırılıyor? Bunu koruyan kollayan yok mu? Bizce kendi gidiyor olmalı,
onun gönlü yok Mario’da(!) Kaçırılan prenseslerin bir başka versiyonu da,
kaçırılan kız arkadaşlardır. Görünen o ki, daha çok ömrü bunların peşinde
çürüteceğiz.
“İşte dünyanın en savunmasız prensesi. İkide bir kaçırılıyor kendisi.”Madde 6: Aşılamayan küçük yükseltiler
Haritanın dışına çıkmayalım diye yerleştirilen ve üzerinden atlayamadığımız
küçük yükseltilerden hepimiz muzdaribiz. En yüksek platformlara zıplayıp
çıkabiliyorken, minicik bir çitin üzerinden atlayamıyoruz! Öyleyse bu ne perhiz,
bu ne lahana turşusu? Çevremize örülen görünmez duvarlar kaldırılsın istiyoruz
ya da yerlerine daha mantıklı engeller döşensin. Tamam, çok büyük bir harita
modellememiş olabilirsiniz. Bunu da sırf oyuncuları düşündüğünüz için, düşük
sistemlerde performans problemi yaşanmasın diye yapmış da olabilirsiniz. Ancak
engelleri koyarken biraz mantıklı olalım, yan yatmış bir sandalyenin üzerinden
atlayamamak pek iyi hissettirmiyor. Özellikle F.E.A.R. ve SWAT 4 gibi yapımlar,
bu probleme örnek teşkil ediyor.
“Koyunlar bile çitleri aşabiliyorken biz oyunlarda neden bunu başaramıyoruz?”Madde 7: Çok sayıda düşman ile karşılaşmadan
önce mermi deposu bulmak
Belki her şey biz oyuncuların sanal dünyadaki yaşamını korumak adına yapılıyor
fakat keşke yapımcılar ne ile karşılaşacağımızı bu kadar hissettirmese. Okuyunca
gözlerinizde canlanacak, hemen hemen her türlü aksiyon oyununda, kalabalık bir
düşman ordusuyla karşılaşmadan önce muhakkak bir mermi deposuna denk gelirsiniz.
Zaten o anda anlarsınız ki, az sonra ortalık cehenneme dönecektir! Maalesef
kurguyu bu denli belli etme hatasına birçok yapımcı düşüyor. Buna acil bir çözüm
bulunmalı yoksa biz kullanıcılar, organize olup oyun oynamama grevine gideceğiz.
Neyseki fantastik öykülere sahip yapımlar, bu görünmez duvar işini kendi
içerisinde mantıklı bir şekilde hallediyor. Geçemeyeceğiniz bir yerde, ışıklı
bir duvar peyda oluyor.
“Eğer bir oyunda bunun gibi bir şeyle karşılaşırsanız, az sonra ortalık panayır yerine dönecek demektir.”Madde 8: Merdiven altında sağlık paketi bulmak
Mutlaka karşılaşacağınız bir oyun klişesi de, olur olmaz yerlerde sağlık paketi
bulmaktır. Bombalar atılmış ve ortalık cehenneme dönmüştür, hatta bambaşka bir
gerçekliktesinizdir fakat o sağlık paketleri hâlâ sağda solda durmaktadır. Hadi
ofis gibi ortamlarda bir nebze de olsa mantıklı, peki ya merdiven altlarında
neden sağlık paketi bulunur? Bizler genelde merdiven altlarını, en az
kullanacağımız eşyalarla doldururuz. Hatta mevsimi geçen şeyler bile oralara
kaldırılır ama hiçbir zaman sağlık elipmanlarını oraya koymayız. Aranızda sargı
bezlerini merdiven altından getiren var mı? Sanırım yapımcılar herhangi bir
yaralanma anında, soluğu ilk olarak merdiven altında alıyor olmalı. Birilerinin
çıkıp da onlara bunun çok saçma olduğunu söylemesi gerek.
“Olur olmaz yerlerde karşımıza çıkıp hayat kurtaran şu kutular olmasa, kaç oyunu bitirebilirdik ki?”Madde 9: Hafıza kaybı
İşte hikayeyi kurtarmak için ortaya atılmış ve defalarca kullanılmış bir klişe
daha. Puslu bir kasabada, ürpertici bir akşamüstü uyanırsınız ve hiçbir şey
hatırlamıyorsunuzdur! Akıl hastanesinde gözlerinizi açarsınız, başınızın ardında
bir barkod ile koşturup durursunuz, zira geçmişinize dair hiçbir şey
hatırlamıyorsunuzdur… Örnekleri çoğaltmak mümkün. Hem bir gizem yaratan hem de
başlı başına bunu bir hikaye haline getiren oyunların sayısı hiç de azımsanacak
gibi değil. Başlarda çok güzel bir tat bırakan bu hafıza kaybı numarası,
maalesef artık zaman aşımına uğradı. Mümkünse bir süre bu hikayeye sahip oyun
geliştirilmesin. Zira bilinmezler içerisinden çıkıp gelen kahraman masallarına
biraz ara verilmeli, yoksa bıkacağız.
“Kel kafalı usta bir suikastçı olan kahramanımız, geçmişini hatırlamıyor.”Madde 10: Alternatif İkinci Dünya Savaşı
senaryoları
Canınız İkinci Dünya Savaşı temalı bir oyun mu oynamak istiyor? Her 2-3 RTS’den
birinin bu gerçekliği temel aldığını düşünürseniz, aradığınız oyundan ortalarda
bir hayli fazla olduğunu anlayacaksınız. Sadece RTS değil, artık FPS’ler ve
üçüncü şahıs görünümlü aksiyon oyunları da İkinci Dünya Savaşı cephelerinden
çıkmaz oldu. Bu kendini tekrardan yorulan yapımcılar, müthiş parlak bir fikir
ortaya atarak, alternatif savaş senaryolarıyla karşımıza geldiler. İkinci Dünya
Savaşı’nda hiç kullanılmamış silahlar ve teknolojilerle bu korkunç savaş, tam
bir kaos halini aldı. Hatta işin içine iblisler, yaratıklar karıştı. Ancak gelin
görün ki bu yeni deneyim de, kısa süre sonra birçok yapımcı tarafından tekrar
edilen bir klişe haline geldi.
“Eğer şu üstü başı kanlı olan doktor ise, ben bu deneyde yokum.”
Sonuç
Biliyoruz ki, bunca klişeyi aradan çıkarırsak ortada oyun namına pek bir şey
kalmayacak? Ancak bu demek değil ki, bu basmakalıplardan da şikayet etmeyeceğiz.
Elbette şikayetçiyiz. Defalarca aynı olayları yaşamak istemiyoruz, farklı
oyunlarda aynı enstantanelerle karşılaşmaktan bıktık. Biz oyuncuyuz ve daha
fazlasına layığız.