Oyunların Renkli dünyası – Bölüm 5

Gelişmekte olan oyun sektörü, yeni meslek türlerinin çoğalmasını sağlıyor. Kişiler hem eğleniyor hem de meslek ediniyorlar

Oyun dünyasında konuştuğum herkes bu sektöre oyuncu olarak başlamış. Sohbet ettikçe, araştırdıkça ekranda yaratılan dijital ortama ben de inanmaya başladım. Herşeyin bu kadar gerçekçi görünüp, çizgilerin bu kadar çekici olması bir oyuncu için bambaşka bir his. Tutkunu olduğunuz bir oyunun içinde yaşamak, yaşadığınız gerçek dünyadan uzaklaşıp, bambaşka bir ortama girmenizi sağlıyor. Bu rahatlama size keyif verirken, bir yandan da istediğinizi yapabilme özgürlüğünü tanıyor.

Hem eğlen hem çalış

Günümüzde birçok kişi sevmediği işle uğraşıyor. Oyun sektöründe konuştuğum o kadar kişide sevmeyip, bu işi yapmak zorunda olan birisini görmedim. Genelde oyuncu olarak, merakla başlıyorlar. Bir anda kariyerlerini oraya doğru yönlendiriyorlar. 2011 yılından beri TaleWorlds’te çalışan Mert Mimaroğlu bu düşüncemi doğruluyor. Mimaroğlu; “Oyunlara ve oyunların nasıl yapıldığına ilgim çocukluktan beri vardı. Ama ancak üniversite yıllarında bu ilgim ciddi bir şekilde öğrenme isteğimi tetikledi diyebilirim. Bunda bir arkadaşımla birlikte yapmak istediğimiz bir oyun projesinin de etkisi vardı. Projeyi bir yerlere getiremesek de içimizdeki bir şeyler yapma isteği ile pek çok şey öğrendik. Açıkçası başta hobi olarak başlasam da kısa sürede okuduğum bölümün pek bana göre olmadığını ve iş olarak oyun sektöründe olmasa bile 3B grafik-modelleme ile ilgili bir işte çalışmak istediğimi anladım.” diyor. Okudukları okullar, takip ettikleri insanlar oyunlarla ilgili olmaya başlıyor. Riot Games Türkiye ofisine de gittiğimde, oyun maç sunuculuğu yapan Caner Güngörür; “Tutkunuz olmazsa yapamazsınız” dedi.

Haklıydı da… Günün yarısından fazlasını oyunla geçiren kişiler hem çalışıp hem de eğlenenlerden…

Oyuncu olmayan oyun geliştirici olamaz

Anlatmaya çalıştığımı, sektöre girişini oyun oynamasından itibaren anlatan Yunus Kara, özetliyor. Bilgisayar oyuncuları bu alanda profesyonelleştikçe en az bir oyun geliştirici kadar o oyuna hakim oluyor.


Benim oyunum sokakta değil, evde

Maalesef bütün sektör çalışanlarının derdi aynı. Aileler oyun oynamanın bir meslek olduğunu kabul etmiyorlar. “Oyundan iş mi olurmuş?” sözüyle çocuklarını yetenekli olsalar bile yönlendirmeyen ebeveynler var. Caner de bu konuyla ilgili, küçükken arkadaşlarıyla sürekli yaşadığı olayı anlatıyor. “Sokakta arkadaşlarım top oynarken çağırırlardı. Gitmek istemezdim. ‘Oynama artık bilgisayar’ diye söylenirlerdi. Tam bu sırada Riot Games Elektronik Spor Koordinatörü Bahadır Güven, ekliyor. Belirli bölgelerdeki internet kafelerde oyun turnuvaları düzenliyorlarmış. Bu turnuvalarda ailesiyle birlikte gelmiş çocuklarla konuştuklarında, ebeveynler aynı şeyleri söylüyorlarmış. Yeşil alanların bu kadar hızlı betona dönüştüğü ve suç oranının arttığı sokaklarda çocukların oyun oynaması tehlikeli. Bir çocuğun eğlenmesi de gerek. Yapılacak şey belli. Elektronik spora yönelmek.

“İş akışımız esnek”

Her ne kadar aileler karşı gelseler de bu tutkunun önüne geçilemez. Belki de Türkiye’nin en iyi oyunu olan Mount&Blade2 oyununun grafik sanatçılarından olan Mimaroğlu, oyun araştırma sürecini anlattı. Her ne kadar kurgusal bir dünya da olsa yaptıkları derin araştırmalardan bahsetti.

Grafik sanatçısı; “Bizim üzerinde çalıştığımız oyun Mount&Blade2’ye gelirsek, oyunun geçeceği zaman aralığı belli (orta çağ diyebiliriz). Oyunumuz her ne kadar kurgusal bir dünyada geçse de gerçekçi bir oynanış sunup tarihi referanslara dayandığı için en azından görsel konularda gerçek hayattan oldukça yararlanıyoruz. Bu durumda oyunun tam senaryosu oluşmamışken de görsel takımının senaryonun-görevlerin oluşmasını beklemesi gerekmiyor. Hatta birçok durumda konsept çizimlerine de ihtiyacımız olmuyor çünkü her şeyi mümkün olduğunca o dönemde olduğu gibi yansıtmak istediğimiz için referanslarımız büyük oranda dönemi anlatan kitaplar, günümüze kadar gelmiş yapılar, dönem filmleri ve tabi ki internet oluyor. Senaryoda yapılmak istenen özel bir görev varsa o görev için özel bir yapı, bölüm ya da silah sonradan yapılarak oyuna eklenebilir ya da yapılan bir bina farklı bir görev tarzına olanak sağlıyorsa bu görev sonradan senaryoya eklenebilir. Dolayısıyla bizde katı bir iş akışı yok. Daha esnek bir iş akışı var.”

“90’larda oyun trenini kaçırdık”

Geç kalınmış değil, gençlerin dinamiğiyle bu sektör, ayakta kalmaya hızla yol almaya devam ediyor. Fakat Mimaroğlu’nun da dediği gibi, “90’larda eğer treni yakalamış olsaydık, oyun sektörü çok daha hızlı gelişebilirdi.” 90’ların sonunda bilgisayar oyunları çıkmıştı. Bu noktada bilgisayar oyunlarından mobil oyunlara gitmek gerek. Mobil oyunlar da aynı 90’lardaki oyunlar gibi, Küçük ekip ve bütçelerle projeler yapılabiliyor ve bu alanda çalışan birçok şirket ve ekip var.

Bir oyunun kalitesi oyuncusuna bağlı

Oyun geliştirme süreci, varılan nokta oyuncuların o oyundan keyif alıp almamasıyla bağlantılı. Keyif almıyorsan, oyunu oynama oranı düşer ve o oyun tutmaz. Bu sebeple, oyunun kalitesi, oyuncunun keyif almasıyla orantılı. Hatta oyunun yaptığı etki o kadar önemli ki, görsel ve işitsel malzemeler ikinci sıraya düşüyor.

Soğuk savaş oyunu etkiler mi?

Genç yaşta bu sektöre atılan ve kendisine blogu aracılığıyla ulaştığım İbrahim Arslan, “Soğuk Savaş” adlı oyunu neden iptal ettiklerini anlatıyor. Soğuk Savaş projesinde yazılım geliştiriciliği ve proje yöneticiliği yapan İbrahim, oyunun hikayesini paylaşıyor. Oyun, Türk Askeri ve Güney Doğu Anadolu’dayaşadığı hikaye ve olaylarmış. Fakat ülke gündemi bu konuda çok hassas bir noktaya varınca projeyi durdurma kararı almışlar. Her zaman söylenen, fakat İbrahim’in kabul etmediği bir nokta var. “Türkler yine başarılı olamadı.” Zor şartlarda da olsa ellerinden geleni yaptıklarını belirten İbrahim bu konudaki düşüncelerini blog yazısında da anlatıyor.

Her şeyde olduğu gibi oyun sektöründe de oyunlar oyuncular tarafından çok çabuk tüketiliyor. Önceleri oyunun oyuncu çekme tarafında  oyunun oynanabilirliliği etkenken, şimdi gerçekçilik, grafik te önemli. Bu durumla ilgili oyunlarda 3B Çevre sanatçılığı İbrahim anlatıyor. “günümüzde oyunun kalitesini öncelikle türü belirlemektedir. Örneğin hikaye tabanlı oyunlar yada tamamen oynanış üzerine kurulan oyunlar gibi. Oyunun türünden sonra bir oyunun kalitesini belirlemede en büyük etken oyun mekanikleridir.

Ne kadar iyi bir mekanik var ise o kadar eğlenceli bir oyun oluşur ve kalite belirlenir. Bir sonraki etken ise grafiksel olarak kalitesidir. Buna paralel olarak grafiksel olarak tasarlanan oyunun hikaye ile bağlanması ve kullanıcıya sunulması oyunun kalitesini belirler. Bunlar haricinde oyuncu ile olan etkileşimler türüne göre eğer online bir oyunsa yapımcı-oyuncu ilişkisi gibi birçok etken vardır.

Türk kültürü denilince akla gelen kaslı yeniçeri

Oyunlarda Türk kültürünün yansıtılmaya başladığını belirten İbrahim, Türk kültürü denilince oluşan ilk algının kaslı yeniçeri karakterinin olduğunu söylüyor. Bunun da artık gelişerek çok daha iyi yansıtılmaya başlandığını ekliyor. Oyun içeriğinde Türkiye’ye ait motifler, terimler ve görsel & sanatsal açıdan çeşitli içerikler yerleştiriliyor.

Exit mobile version