Oyun Ön İncelemeleri

Özel Dosya: For Honor

Ubisoft’un merakla beklenen ve belki de firmanın şu anda en büyük potansiyele sahip olan oyunu For Honor’ın Paris’te düzenlenen özel etkinliğine Merlin’in Kazanı olarak biz de katıldık ve etkinlik boyunca siz okurlarımız için yepyeni bilgiler edinip For Honor’ın nasıl bir oyun olduğunu bizzat oynayarak deneyimledik.

Hem çoklu oyuncu, hem de senaryo moduna sahip olacak olan For Honor elbette çoğu yeni nesil Ubisoft oyunu gibi çoklu oyuncu modu ile ön plana çıkacak. Zira oyunda her bir oyuncu kendi oyun tarzına göre özel bir savaşçı seçerek hiddetli bir savaş alanında çarpışacak. Aslında tam da bu özelliği ile ön plana çıkan For Honor, akıcı ve sert dövüş mekanikleri ile daha önce eşi benzeri görülmemiş bir savaş sistemi sunmak için geliyor.


Aslında oyunun senaryo moduna giriş yaptığımızda savaş sistemi çok da karmaşık gelmedi. For Honor’da karakterinizi kontrol edebilmek kolay. Çünkü Ubisoft oyunun savaş sistemini akıcı ve düzgün bir hale getirebilmek adına gerçekten sağlam bir kontrol şeması yaratmış. Bizim hem klavye/mouse, hem de kontrolcü ile deneme şansını yakaladığımız For Honor’un kontrolcü ile daha iyi bir performans verdiğini gördük. For Honor’da düşmanınız ile savaşırken yapmanız gereken tek şey kontrolcünüzde bulunan sağ çubuğu yukarı, sağa ve sola çekip düşmanınızın hangi bölgesine nereden saldırabileceğinizi seçiyorsunuz. Bu da hem düşmanın zayıf noktasına girişebilmenizi, hem de beklenmedik bir saldırıya karşı korunabilmenizi sağlıyor. Oyunun arayüzü bu tür durumlarda gerekli işaretleri göstererek her şeyi doğru bir şekilde kavrayabilmenizi sağlıyor.

Oyunun asıl zorluğu çoklu oyuncu modunda çıkıyor elbette. Senaryo modunda yapay zeka ile kapışmakta olduğunuz için bir bakıma daha kolay maçlara girişmiş oluyorsunuz. Ancak çoklu oyuncu moduna girdiğinizde, karşınızdaki oyuncu da tıpkı sizin gibi özel bir karaktere sahip ve sizin gibi akıcı olarak düşünüyor olduğundan dolayı nereye saldıracağınızı seçerken ekstra dikkatli olmanız gerekiyor. Tam bir saldırı ile düşmanınızı alt edeceğinizi düşünürken beklenmedik bir saldırı ile karşılaşıp birkaç saniyede kendinizi yerde bulabiliyorsunuz. For Honor bu açıdan gerçekten sağlam bir PvP deneyimi sunacak.

İlk olarak başladığınızda fazla içine dalamadığınız For Honor, mekanikleri öğrenip birkaç kafatası parçalamaya başladığınız anda sizi hızlıca içine çekmeye başlıyor. Viking, Şövalye ve Samuray olarak ‘şimdilik’ üç ırktan karaktere sahip olan For Honor, belki ileride eklenecek olan yeni içerikler sayesinde bu üç ırka daha fazlasını ekleyebilir. Elbette henüz bu konuda herhangi bir kesinlik yok. Asıl oyunda bulunacak olan 12 özel kahramanın altı tanesini zaten daha önce başlatılan kapalı beta sürecinde görmüştük. Bu karakterler Warden, Kensei, Raider, Conqueror, Orochi ve Berserker olarak karşımıza çıkmıştı. Bizim de oynama şansını yakaladığımız ön inceleme sürümünde bu karakterlere ek olarak, üç yeni kahraman daha bulunuyordu. Peacekeeper, Shugoki ve Warlord. Son üç kahraman da oyunun final versiyonunda karşımıza çıkacak.

For Honor’da bulunan tüm kahramanlar, gerçek dünya ve savaş tarihine adını kazımış, tanınan kahramanlar. Her biri savaşlarda büyük bir rol üstlenmiş ve bu rolleri For Honor’da da oynayabilmek için geliyor.

Peki ön inceleme sürümünde oynama şansını yakaladığımız bu üç yeni karakterin özellikleri neler, gelin hep beraber bakalım:

Peacekeepers: Bu karakterler, Şövalyeler tarafının suikastçi bireyleri olarak karşımıza çıkıyor. Hızlı ve ölümcül bir şekilde hareket eden bu savaşçılar bir ellerinde kılıç, diğer ellerinde bıçak ile farklı şekillerde saldırılar gerçekleştirebiliyor. Düşman nerede olduklarının farkına varamadan bir dövüşü direkt olarak bitirebilme kabiliyetine bile sahipler. Karşınızda bu suikastçilerden birisi varsa, gerçekten dikkatli olup sırtınızı sağlam bir duvara vermenizde fayda var. Savaş tarzları da zaten bir suikastçiden bekleyeceğiniz üzere hızlı ve ölümcül. Diğer karakterlerin aksine çok hızlı saldırılar gerçekleştirebilen bu suikastçilerin bıçakları da zehirli olduğu için hem düşmanın yavaşça kan kaybetmesine hem de zehir yüzünden güçsüz düşmesine sebep olabiliyor. Ayrıca hızlı hareket ve defans kabiliyetleri sayesinde de saldırılardan kolayca kaçınabiliyorlar.

Shugoki: Samuray tarafının ağır abileri olarak görebileceğimiz Shugoki’ler, bir zamanlar Samuray’ların muhafızlığını yapmış ve adeta sağlam bir kan bağı kazanmıştır. Savaş silahı olarak da sadece kendilerinin düzgün bir şekilde kullanabileceği kanabo adlı büyük ve ölümcül sopaya sahip olan Shugoki, belki de keskin bir kılıca karşı şansı yokmuş gibi görünebilir, ancak emin olun, hiç de öyle değil. Diğer Samuraylar kadar atik olmamasına rağmen taş gibi bir vücuda sahip olan Shugoki, şeytani gücü sayesinde de savaş alanının yenilmez kuvvetlerinden birisi haline geliyor. Oyundaki en fazla can seviyesine sahip olan Shugoki, ölene kadar bir dünya hasar alabiliyor. Bu da onu aslında çok sağlam bir tanka çeviriyor. Ama saldırdığında gerçekten tam saldırıyor. Yavaş, ama yeri yerinden oynatan cinsten bir saldırı. Üstelik bu saldırılar düşmanları birkaç metre ileri bile savurabiliyor.

Warlords: Tıpkı Samuray tarafındaki Shugoki gibi, Viking tarafının da ağır abilerinden olan Warlord tam da adının lanse ettiği gibi savaş alanının lordu olarak karşımıza çıkıyor. Warlord adı aslında birçok yerde kullanılsa da antik Viking kültüründe sadece onun korumasına ihtiyacı olan halkı için canını vermeye hazır ve savaş alanını korkusuzca yönetebilen liderlere verilen addır. Kalkan kullanımı konusunda oldukça yetenekli olan bu savaşçılar ayrıca basit görünen ancak oldukça keskin olan kılıçları sayesinde de çok kan döküyor. Kısa ve orta saldırı menziline sahip olan Warlord, agresif bir savaş stili ile sağlam defansif özellikleri birleştiriyor. Durdurulamaz sağlam vuruşları sayesinde büyük başarı elde edebilen Warlord, kalkanı sayesinde de bu saldırılar sırasında kolayca korunabiliyor.

Denediğimiz ön inceleme versiyonunda ayrıca daha önce kapalı betada erişime açık olmayan Elimination modunu da oynadık. Bu çoklu oyuncu modunda oyuncular dört kişilik iki takıma bölünüyor. Bu dörder kişiye ek olarak yapay zeka ile yönetilmekte olan birkaç askere ve komutana da sahip olan takımlar, beş raunt içerisinde en fazla zaferi kazanıp büyük ödülü toplamak ve bölgeyi ele geçirmek için savaşıyor. Bu modda yeniden canlanma yok. Yani bir kez öldüğünüz takdirde diğer raunta kadar takım arkadaşlarınıza güvenmek zorundasınız. Onlar da öldüğü takdirde tahmin edebileceğiniz gibi rauntu kaybediyorsunuz. Elbette öldüğünüz takdirde takım arkadaşlarınız tarafından da canlandırılabiliyorsunuz, bunu da unutmamak gerekiyor. Ancak takım arkadaşlarınız da bu aksiyonları gerçekleştirirken ekstra dikkatli olmalı ki, hain bir saldırıya kurban gitmesinler.

Elimination modunun önemli yanlarından birisi de Boost adı verilen ‘güç artırıcı özellikler’. Bu özellikler sayesinde kahramanlarınıza saldırı, defans, artırılmış hareket hızı veya dördüncü seviyeden bir yeteneğin direkt olarak açılabilmesi gibi çeşitli artılar verebiliyorsunuz. Haritanın çeşitli bölgelerine yerleştirilmiş olan bu güç artırıcıları alabilmek için önce onları haritada bulmalı ve üstlerinde bir süre beklemelisiniz. Bu artırıcılar gerçekten savaş alanındaki dengeyi çok kolay bir şekilde değiştirebiliyor. Bu yüzden almaya ve düşmanlara da bırakmamaya özen göstermelisiniz.

Takım bazlı diğer modlarda da olduğu gibi Elimination’da da takım içerisindeki iletişim ve koordinasyon da çok önemli. Takım arkadaşlarınızla nereye, nasıl ve ne zaman saldıracağınıza dair çeşitli taktikler geliştirmeli ve her kahramanın eşsiz özelliklerini en verimli şekilde kullanmalısınız. Her rauntta tek bir yaşam hakkı olduğu için bu taktikleri detaylı bir şekilde geliştirmeniz gerekiyor. Bu da savaş alanında çok başka bir gerilim yaratıyor.

Oyunun bir de senaryo moduna sahip olacağını biliyoruz. Ön inceleme versiyonunda oynadığımız senaryo modunda iki yeni göreve erişim sağladık. Senaryo modundan alınan bu görevlerin birincisi Şövalyeler bölümünden, diğeri ise Vikingler bölümünden.

“Sabotaj” adlı Şövalye görevinde aslında o senaryonun son görevlerinden birini oynadık. Bu görevde Şövalyeler, Vikingler’in bölgesi olan Valkenheim’a gelmiştir ve bir Peacekeeper olan Mercy de Apollyon tarafından buraya gönderilmiştir. Amacı düşmanın asker ve mühimmat gönderimi için kullanmakta olduğu asansörü sabote etmektir. Gece saatlerinde, Vikingler’in buz gibi yaşam alanında geçen bu görevde Mercy birçok yoldan geçerek düşmanlarını alt etmeli ve gizli bir şekilde asansöre ulaşıp, çökmesini sağlamalıdır.

Oynadığımız ikinci görev olan “Yağmacıları Yağmalamak” Vikingler’in senaryosundaki ilk görev olarak karşımıza çıkıyor. Blackstone Lejyonları tarafından kırana uğratılan Vikingler açlıkla boğuşmaktadır ve tam da Apollyon’un planladığı gibi Vikingler birleşmek yerine sahip oldukları az bir mühimmat için bile birbirleri ile savaşmaktadır. Merhamet artık zor bulunan bir nimet haline gelmiştir. Oyundaki karakterlerden birisi olan “Yağmacı”, kendi kanından olanların davranışları yüzünden midesi bulanarak isteyerek gittiği sürgünden iner ve bir sürü yiyeceğe çökmüş olan Ragnar’ın köyüne gider. Güçlü müttefikler ve dinmeyen öfkesi ile Yağmacı gizli mühimmatları ele geçirecek daha sonrasında Ragnar ile teke tek bir dövüşe çıkacaktır.

Faction War nedir?

For Honor’da daha önce eşine pek rastlayamadığımız ilginç bir sistem kullanılıyor. Faction War adlı bu sistemde oyunda gerçekleştireceğiniz tüm çoklu oyuncu aktiviteleri büyük bir rol üstleniyor. Her üç ırkın da giriştiği maçlar, kazandığı zaferler ve mühimmatlar kazanan ırkın deposuna gidiyor ve bu da o ırkın güçlenmesini sağlıyor. Bildiğiniz klan savaşı yani. Hangi tarafı destekliyorsanız, bulunduğunuz her savaş da o taraf için olacak. Sezonlar ile yenilenecek olan bu ana savaşta her sezon yeni içeriklerle karşılaşacağız. Oyuna başladığınız anda hangi tarafa sadık olacağınızı seçmeniz gerekiyor. Yeni bir karakter yaratmak gibi. Ancak bu elbette diğer ırkların karakterlerini oynamanızı engellemiyor. Sadece oynadığınız maçlar o karakterlerin ırkına yararda bulunmayacak.

Faction War’ın ana dalgaları da şu şekilde işliyor: Her 6 saatte bir ilerleyen bu savaşın her bir dalgasında taraflar büyük bir savaşta karşı karşıya geliyor ve en çok ganimeti toplamaya çalışıyor. Bu ganimetler de her bir oyuncunun kişisel performansı ile ortaya çıkıyor. En çok ganimete sahip olan taraf o 6 saat boyunca bölgenin sahibi oluyor. İki hafta süren rauntlar ile düzenlenen bu savaşlarda asıl sezonlar 10 hafta sürecek. Her bir oyuncu mensubu olduğu taraf içerisinde rütbesine göre sağlam bir ödül alıyor.

For Honor, ilk çıktığı zaman 12 farklı haritaya sahip olacak. Her bir haritanın 4 ila 6 farklı çeşidi olacak. 6 tanesi her çoklu oyuncu modunda oynanabilirken, kalan 6 tanesi ise Domination modu dışında her maçta oynanabilecek. Her bir harita farklı bir atmosfer ve beraberinde de farklı bir kullanıcı deneyimi sunacak. Kimisi büyük kaleler etrafında yer alırken, kimisi vahşi doğanın göbeğinde yer alacak.

Bu haritalara bir de farklı çeşitler eklenince For Honor oyuncuları toplamda 60’ın üzerinde farklı çevrede savaşma şansını yakalayacak.

Peki haritaların sahip olduğu bu farklardan bahsederken tam olarak neyi kastediyoruz? Şunu kastediyoruz: 12 haritanın her biri tasarım olarak aynı kalırken, çeşitli şekillerde farklı görüntülere sahne olacak. Hava şartları, önemli noktaları, gece-gündüz ayarları ve hatta bitki örtüsü bile değişecek. Bu da aslında aynı haritayı oynamanıza rağmen farklı bir harita oynuyormuşsunuz illüzyonunu yaratacak.

Ayrıca Faction War’da da bir ırkın, bir süre boyunca belirli bir bölgeyi yöneteceğini söylemiştik. Harita farklılıkları da bu yönetimlere göre değişikliğe uğrayacak. Bir bölgeyi Samuraylar yönetiyorsa, harita da onlara göre değişecek.

Ekipman özelliklerinin oyuna etkisi

For Honor’da bulunan her bir silah ya da zırh parçası kendine has değerlerle gelecek. Ekipmen Değerleri kullanmakta olduğunuz kahramanın saldırı seviyesini, hareket hızını veya maksimum enerjisini etkileyecek. Eşyanın Ekipman Değeri ne kadar yüksekse Kahraman üzerindeki pozitif ve negatif etkisi de o şekilde değişecek.

Her bir Ekipman Değeri pozitif ve negatif bir etkiye sahip olacak. Bu da zırhların sizi diğer oyunculardan üstün olmanızı değil, onları oyun tarzınıza göre uydurmanızı sağlıyor. Yani saldırı gücünüzü artırırken dayanıklılığınızdan ödün vermeniz gerekebilir. Burada seçim size kalmış. Kendinize has bir ekipman seti yaratabileceksiniz.

 

For Honor’daki asıl oyun tecrübesi DLC ile satılmayacak

For Honor’un oyun yapısı iki büyük prensip üstüne kurulu olacak: topluluğu asla bölme ve oynanış hakkındaki hiçbir şeyi parayla satma.

For Honor’da bulunacak yeni harita ve modların hepsi ücretsiz olacak. Bu harita ve modlara ek olarak oyuna sonradan gelecek olan tüm güncellemeler ve yeni oyun özellikleri de aynı şekilde tamamen ücretsiz olacak. Elbette oyunun bir Season Pass’i bulunuyor. Oyunda bulunan tüm içerikleri karakterinizi kasarak elde edebileceğiniz gibi, Season Pass ile bu içeriklere daha hızlı bir şekilde erişebiliyorsunuz. Ancak bunun ‘ilerleme’ hissini büyük oranda yaralayacağına da eminiz. Zaten Ubisoft da bu konuda uyarısını yapıyor. İstediğiniz kadar Season Pass alın, kahramanınız birinci seviyede olduğu sürece yüksek dereceli eşyalara erişemeyeceksiniz.

For Honor’un bir sonraki kapalı betası 2017’nin Ocak ayında başlayacak. Zamanla For Honor ile ilgili daha fazla bilgi geldikçe sizler ile paylaşmaya devam edeceğiz. Sonraki beta testlerine katılabilmek için www.forhonorgame.com’a gidip kayıt olmanız yeterli.

For Honor, 14 Şubat 2017’de PC, PlayStation 4 ve Xbox One’a çıkacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
  • Rage
Başa dön tuşu